İlim-irfan
Well-known member
Reb’î bin Harrâş hazretleri Tâbiînin büyüklerindendir. Hadis âlimlerindendir. Kendisine kadar gelen hadis-i şeriflerden bazıları, muteber hadis kitaplarında onun rivayeti ile yer almaktadır
.
NE ZAMAN BİR MUSÎBET GELSE!
Reb’î’nin kardeşi Rebi şöyle anlatır: Ca’fer-i Sâdık “rahmetullahi aleyh” halîfe Mensûr’un yanına geldiğinde, dudaklarını kıpırdatıyor, bir şeyler okuyordu. Mensûr’un kızgınlığı yavaş yavaş geçti. Hattâ onu yanına çağırıp, güler yüzlü ve hoşnut davrandı. Oradan ayrılınca, Ca’fer-i Sâdık’a “Halîfe sana çok kızmıştı, sen gelip dudaklarını oynattıkça, onun kızgınlığı yavaş yavaş söndü. Hangi duâyı okuyordunuz?” diye sordum. Dedem Hazret-i Hüseyin’in “radıy
ü anh” duâsını okuyordum. Bu duâ şöyledir: “Yâ uddetî inde şiddetî ve yâ gavsî inde kürbetî ührüsnî biaynikelletî lâtenâmü ve ekfinî bi rüknike ellezî lâ yerâmu.” [Ey, zorlukta dayanağım ve ey sıkıntıda hakîkî mededkârım! Dâimî görmekliğin ile beni koru ve nihâyetsiz kudret ve kuvvetinle bana kâfi’ ol!] Rebi demiştir ki bu duâyı ezberledim. Bana ne zamân bir musîbet gelse, bu duâyı okur, kurtulurdum
.
Reb’î bin Harrâş hazretleri diyor ki:
Biz dört kardeş idik. Rebi hepimizden çok namâz kılar ve sıcak günlerde oruç tutardı. O vefât etti. Yüzünü örttük. Bir kişiyi pazardan ona kefen satın alması için gönderdik. Biz yanında duruyorduk. Bir de baktık ki, yüzünü açtı ve “esselâmü aleyküm” dedi. Oradakiler “Ve aleykesselâm! Öldükten sonra konuşuyor musun?” dedik. “Evet sizden sonra Rabbime kavuştum. Rabbimi gadaplı bulmadım. Beni yumuşak reyhân ve istebrakla karşıladı. Dikkat ediniz! Resûlullah “sall
ü aleyhi ve sellem” cenâze namâzımı bekliyor! Acele edin, beni geciktirmeyin!” dedi.
GÜLMEYECEĞİNE YEMÎN ETMİŞTİ!
Bu haberi hazret-i Âişe’ye “radıy
ü anhâ” bildirdiler. Buyurdu ki:
“Resûlullahtan “sall
ü aleyhi ve sellem” işittim: ‘Benim ümmetimden öldükten sonra konuşan kimse Tâbi’înin hayırlısıdır’ buyurdu.”
Rebi, yerinin Cennet mi, Cehennem mi olduğunu bilmeden gülmeyeceğine yemîn etmişti. Vefât ettikten sonra cenâzesini yıkayan kimse, onun devamlı tebessüm ettiğini söylemiştir
.
Vehbi Tülek - Türkiye
24/11/2009
NE ZAMAN BİR MUSÎBET GELSE!
Reb’î’nin kardeşi Rebi şöyle anlatır: Ca’fer-i Sâdık “rahmetullahi aleyh” halîfe Mensûr’un yanına geldiğinde, dudaklarını kıpırdatıyor, bir şeyler okuyordu. Mensûr’un kızgınlığı yavaş yavaş geçti. Hattâ onu yanına çağırıp, güler yüzlü ve hoşnut davrandı. Oradan ayrılınca, Ca’fer-i Sâdık’a “Halîfe sana çok kızmıştı, sen gelip dudaklarını oynattıkça, onun kızgınlığı yavaş yavaş söndü. Hangi duâyı okuyordunuz?” diye sordum. Dedem Hazret-i Hüseyin’in “radıy
Reb’î bin Harrâş hazretleri diyor ki:
Biz dört kardeş idik. Rebi hepimizden çok namâz kılar ve sıcak günlerde oruç tutardı. O vefât etti. Yüzünü örttük. Bir kişiyi pazardan ona kefen satın alması için gönderdik. Biz yanında duruyorduk. Bir de baktık ki, yüzünü açtı ve “esselâmü aleyküm” dedi. Oradakiler “Ve aleykesselâm! Öldükten sonra konuşuyor musun?” dedik. “Evet sizden sonra Rabbime kavuştum. Rabbimi gadaplı bulmadım. Beni yumuşak reyhân ve istebrakla karşıladı. Dikkat ediniz! Resûlullah “sall
GÜLMEYECEĞİNE YEMÎN ETMİŞTİ!
Bu haberi hazret-i Âişe’ye “radıy
“Resûlullahtan “sall
Rebi, yerinin Cennet mi, Cehennem mi olduğunu bilmeden gülmeyeceğine yemîn etmişti. Vefât ettikten sonra cenâzesini yıkayan kimse, onun devamlı tebessüm ettiğini söylemiştir
Vehbi Tülek - Türkiye
24/11/2009