Konuya cevap cer

Tarikatların Sosyal Vazifeleri:

İslam toplumunda tarikatlar, bireysel oldukları kadar, toplumsal hizmetler de görmüşlerdir. Özellikle İslam dininin halk kitlesi tarafından severek yaşanması ve yayılması çalışmalarında en etkin hizmet, tarikatların olmuştur. Bu yönüyle tarikatlar, birer halk eğitimi hizmetleri görmüşlerdir. 

İslam’ın yayılmasında tarikatların büyük emekleri vardır. Bazen ordulardan önce, bazen de sonra, gayr-ı müslim diyarlara gitmiş ve yerli halkın İslam’a ısındırılması ve hidayete erdirilmesinde üstün hizmetler ifa etmişlerdir. Aynı zamanda cihad haretketlerinin ve istiklal savaşlarının içinde hep tarikatlar vardır. Dünyanın dört bir yanında gerek fetih, gerekse savunma ve işgallere direnmede dervişlerin çabalarını tarih iftiharla kaydetmektedir. 

İslam ordularının ulaşamadığı uzak alanlara İslamiyet genellikle tarikatlar aracılığı ile gitmiştir. Bugün dahi Afrika, Avrupa, Amerika’da ve Avusturalya’daki İslamlaştırma çalışmalarında en başarılı hizmetleri yine tarikatlar görmektedir.38 

I. Dünya Savaşından sonra düşmanların işgal ettikleri İslam topraklarındaki savaşlarda ve bağımsızlık hareketlerinde, şimdilerde ise Afganistan, Çeçenistan, Bosna Hersek, Rusya gibi coğrafyalarda tarikatların hizmetleri açıkça görülmektedir.

Tarikatlar, ümmet birliği ve sosyal barışın da bir teminatı olmuştur. Bununla beraber tarikatlar daima ilim, eğitim, iktisad, siyaset, askerlik, güzel sanatlar gibi sosyal hayat alanlarının merkezinde olmuştur. Bugün bu konuyla ilgili birçok ilmi araştırmalar ortaya konmuştur.39 

Tasavvuf ve tarikatların, iç barışı, huzur, emniyet ve asyişi sağlamada, sosyal bünyeyi sağlamlaştırmada ve güzel bir toplum oluşturmada da olumlu etkileri büyük olmuştur. İslam, özü itibariyle sosyal bir dindir. Tasavvuf ve tarikatların geliştirdiği ahlak ve fütüvvet anlayışı, başından beri kerem, cömertlik, isar, mürüvvet, cesaret, fedakarlık, feragat, kendini feda, hizmet, kimseye eziyet etmeme, yük olmama, şikayeti terk, makama aldırmama, vb. erdemleri ifade eder.40

Tasavvufun insanları çağırdığı zühd, zevklerde itidal, insanın Rabbini ve ahiretini unutacak düzeyde aşırılığa gitmemesi biçimindedir. İslam ve onun deruni yaşam biçimi olan tasavvuf, insanları dünyayı bütünüyle terke ve ondan kaçmağa değil, zahitliğe ve dünyayı küçümsemeğe çağırmaktadır. Belirli ölçülerle Allah’a kulluğa çağırırken, her şeyi bırakarak ibadete yönelmeyi istememiştir. Dünya hayatından ve helal rızıklardan makul ve meşru bir payın alınmasını ister. Her şeyi yasaklamaz. Helalin haram kılınmasını hoş karşılamaz. Dünya tez gelip geçen bir değişim yeri ve ahiretin tarlası, ahiret ise baki, sonsuza kadar kalıcı bir ebediyet yeridir. Ya ebedi nimet, veya sürekli azap yeri. Kur’an ve sünnet bunu ifade eder. Peygamber efendimizin, ashabın ve sufilerin hayatı, bunun birer açık örneğidir.41



Cemal Nar

Tarikatı Tanıyalım


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst