UFKU DUA
Sonsuzluğa uzanan maneviyat yolculuğunda ;
hamlığı aştığında Allah (c.c.) ufkunda pişmiş ,
fenafillah olmuş bir yüreği temsil ederdi o .
Bir rumuz takılmıştı ona islama uyan.
Sufi denmişti adına , bu yola baş koyan;
Müslümanların dertleriyle ilgilenmeden sabahı geçiren bizden değildir ;
buyurdu Efendimiz (s.a.v.). ve Musab Bin Umeyr (r.a.) ;
Biz insanların sıkıntılarına katlanmayanın imanını imandan saymayız.
Rıza yolunda biraz cefa gördük diye Allah(c.c.)a naz mı edeceğiz?; derdi.
Sufinin felsefesinin en temel taşlarından biriydi ;insana faide;
İmanın en düşük mertebesi rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır; buyurdu Efendimiz(s.a.v.).
Sufinin geçtiği yolda, ardından bakanlar engel teşkil edecek bir cisme rastlamazlardı.
İnsanlığa faide onun amacı, tasavvufta edindiği fenafillah sıfatını besleyen özelleği olsa da mütevazilikten ödün vermeyen , günahkarlığını her defasında dile getiren zaddır o ;
Bilirsin sevgilim severim seni
Kusurum pek çoktur affedin beni
Ne yapsam aşkına doyma olmuyor
Ne olur aşkına kandırsan beni.
Tasavvufun yetiştirdiği , Alla(c.c.)a ulaşma gayesinde, iliklerine kadar Efendimiz(s.a.v.)in aşkıyla yanan cennet ehli;
Yanmak.
Aşkta yanmak.
Tasavvuf ehli mutasavvıfların babası Hz. Mevlana ya bir şair ;
Aşka uçarsan kanadın yanar;
dediğinde cevabının ;Aşka uçmassan kanat neye yarar şeklinde olması bu aşkın yüceliğinin en güzel örneklerinden biridir. Sufinin mabedinde büyüyen aşkta , yanacağını bile bile ilahi ışıkta kaybolmasıdır.
Yine Hz. Mevlana dan bir söze örnekle devam etmek niyetindeyim. ;Gerçek aşıklar, sevgisinde azimli olanlar, hamlıktan kurtulup pişmek isteyenler aşkın bu gücünden ve ıstıraplarından korkmamalıdırlar. Zira görünüşü ateş olan aşk hakikatte öyle bir nurdur ki kendisini aşk ateşine atan insan, Hz. İbrahim gibi kendisini gül bahçesinde bulacaktır diyordu Hz. Mevlana. İlahi aşk olsun , mecazi aşk olsun ; kavurur insanı değil mi ? Mevlana, mutasavvıf ustası, O ömrü boyunca yaşadığı aşktan bir kez dahi şikayet etmemişti. Aşk odunu güle döndü , Mevlana nurla dolu aleme göçtü. Gül Peygamber(s.a.v.)imizin aşkı yakmış görünse de canı , sufiye dokunur mu hiç ateşin lavı?..
Aşkını ver bana onla yanayım
Sonra cehenneme salıver beni
Bilirsin sönecek onun ateşi
Birlikte görünce sevgilim bizi;
Kişi gönlünü parlattıkça daha çok görür, suretler ona daha çok görünür; diyordu Hz. Mevlana. Gönül zenginliğine değiniyordu , parlayan gönülden bahsediyordu bu sözünde. Evet, o (sufi) da gönlünü parlatmıştı, her daim suretini görürdü sanki Efendimiz(s.a.v.)in. Gönlü geniş, ufku açıktı. Ruhu daraldığı vakit kendi aleminde kainatın Sultanı (s.a.v.) ile konuşurdu. Efendimiz (s.a.v.) in parıldayan suretini , o kalbinde seyredalardı. Tabir-i caizse uçmuştu, dünyada değildi de neredeydi? Sorunun yanıtı iki kelime de saklı ;asr-ı saadet;. Burada bulunan ise kimya-yı saadet; i keşfetmiş Peygamber Gülü; Nokta kadar dünya menfaati için virgül kadar eğilmeyen insandı sufi. Dünya bir çıkmaz sokakta son bulurdu. Geçtikçe yaklaşılan son , kapılar artık kapanmaktadır bir bir , işte karanlıktır saran ruhunu biçare! Eğer dünyayı yaşamaksa gayen vay haline. Hadi çık bakalım oradan aydınlığa ! Sufinin çıkmaz sokağı yoktu, ufku aydınlık gelecek vardı elhamdülillah. Dünyayı sevmek için yaşamamıştı, sevgiyi dünyaya aşılamaktı amacı;
Kim dünyayı maksat yaparsa dıştan cennette gibi görünse de gerçekte cehennem içindedir. Kim ebedi hayata yüzünü çevirirse iki dünyası da sadetler içerisinde geçer. Dünyası sıkıntılar içinde bile geçse dünyayı cennetin bekleme salonu görür , sabırla yaşar (Sözler,sekizinci söz)
İbadeti iliklerine kadar yaşardı o.İbadetin en ince ayrıntılarını bulurdu. yapmadım, nasıl atladım; diye dövünürdü kimi zaman. ;Dua ibadetin iliği; idi. O da öyle bir alemde yaşardı ki , doyumsuz bir imrenti içinde kalırdı aciz kul. Adı anılınca huzuru anlatan , saadetin en temel taşı ,
işte Ufk,u Dua;nın ta kendisiydi o sonsuzluk.
Hüdaverdi Hak aşığı hiç yanmaz
Onlar olacaklar cennetin gülü
Divane etmekte dostun cemali
Aşıklar cennette istiyor Seni
Son düzenleme: