Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Livza" data-source="post: 496026" data-attributes="member: 8422"><p>Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle</p><p>salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler,</p><p>renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı</p><p>hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.</p><p>Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile</p><p>geldi ve kadına şöyle dedi;</p><p>“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep</p><p>böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.</p><p>Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!</p><p>Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.</p><p>“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir</p><p>sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim</p><p>sıkıntılara dayanamayıp:</p><p>“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.</p><p>Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.</p><p>“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm,</p><p>döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:</p><p>“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”</p><p>Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:</p><p>“Henüz değil!”</p><p>“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu</p><p>şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu.</p><p>Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”</p><p>Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:</p><p>“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”</p><p>“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha</p><p>değil!” diyordu.</p><p>“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes</p><p>alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni</p><p>masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.</p><p>“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her</p><p>tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.</p><p>“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise</p><p>aynıydı: “Henüz değil!”</p><p>“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı.</p><p>Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye</p><p>bağırdım.</p><p>Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki</p><p>katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye</p><p>düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha</p><p>değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla</p><p>gözyaşının yuvarlandığını gördüm.</p><p>“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak</p><p>açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes</p><p>aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa</p><p>koydu ve usta şöyle dedi:</p><p>“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”</p><p>Ona “Evet” dedim.</p><p>Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya</p><p>tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur</p><p>parçasıydım.”</p><p>“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler</p><p>sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.</p><p>Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup</p><p>gidecektin.</p><p>Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.</p><p>Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.</p><p>Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.</p><p>Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.</p><p>Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”</p><p>Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark</p><p>ettim:</p><p>“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!</p><p>Bana zarar vereceğini düşündüm.</p><p>Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.</p><p>Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını</p><p>görüyorum.</p><p>Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür</p><p>ederim…</p><p>Teşekkür ederim.”</p><p>Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti</p><p>görelim.</p><p>Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek</p><p>ALINTI</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Livza, post: 496026, member: 8422"] Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı. Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi; “Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi. Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu! Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın. “Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp: “Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım. Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni. “Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım: “Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!” Ama usta bana bakıp gülümsüyordu: “Henüz değil!” “Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek” Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum: “Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!” “Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu. “Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi. “Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum. “Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!” “Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım. Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm. “Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi: “Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?” Ona “Evet” dedim. Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.” “Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin. Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin. Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın. Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın. Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı. Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu. Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.” Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim: “Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet! Bana zarar vereceğini düşündüm. Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim. Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum. Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim… Teşekkür ederim.” Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim. Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek ALINTI [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst