İlim-irfan
Well-known member
Mısır evliyâsından Ali bin Şihâb hazretleri, zâlimlere yardımcı olduklarını tahmîn ettiği kimselerin hiçbir şeyini alıp yemezdi. Bir gün kendisine, birisi yemek getirdi. Getirilen yemeği yemedi. Getiren kişi; “Efendim bu helâldir. Alnımın teri ile kazandım” deyince; “Ben terâzisini tutanın, hangi tarafın ağır bastığını ihlâsla gözetmeyenin yemeğini yemem!” buyurdu.
Ali bin Şihâb hazretleri verâ sâhibi olmada meşhur di. Şüphelilerden çok sakınırdı. Değirmene gittiğinde, kendisinden önce un öğütülmüş ise, taşı kaldırır, başkalarının un kalıntılarını temizler, bunları toplayıp hamur yapar, sonra hayvanlara verirdi. Daha sonra kendi buğdayını öğütürdü. Kendisine getirilen hediyeleri dul ve yetimlere dağıtırdı.
Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî bir sohbetinde buyurdu ki: “Verâ, şüphelilerden temizlenmek ve her an nefisle muhâsebe etmektir.”
Endülüs, Mısır ve Filistin taraflarında yaşamış büyük velîlerden Ebû Abdullah el-Kureşî buyurdu ki: “Verâ yâni şüphelilerden kaçmak, amellerin, ibâdetlerin esâsı, temelidir.”
Büyük velîlerden Ebû Osman Mağribî buyurdu ki: “Verânın, şüpheli şeylerden sakınmanın faydası, âhirette hesâbın kolay olmasıdır.”
Hindistan’da yetişen büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en üstünlerinden Muhammed Ubeydullah Serhendî tarafından zamanın sultânı olan Ebü’l-Muzaffer Muhyiddîn Muhammed Âlemgîr’e yazılmış olan mektubun bir bölümü şöyledir:
“Peygamber efendimiz Ebû Hüreyre’ye buyurdu ki: (Verâ sâhibi ol ki, insanların en âbidi olursun!) Hasan-ı Basrî buyurdu ki: ‘Zerre kadar verâ sâhibi olmak, bin nâfile oruç ve namazdan daha hayırlıdır.’ Ebû Hüreyre buyurdu ki: ‘Kıyâmet günü, Allahü teâlânın huzûrunda kıymetli olanlar, verâ ve zühd sâhipleridir.’ Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma buyurdu ki: Bana yaklaşanlar, sevgime kavuşanlar içinde, verâ sâhipleri gibi yaklaşan olmaz.”
Hadis-i şerifte, “Allahı en iyi tanıyanınız ve Ondan en çok korkanınız benim” buyuruldu. Bir kimse, vilâyet derecelerinde yükseldikçe, Allahü teâlâdan korkusu da artar.
Mehmet Oruç - Türkiye
22/11/2009
Ali bin Şihâb hazretleri verâ sâhibi olmada meşhur di. Şüphelilerden çok sakınırdı. Değirmene gittiğinde, kendisinden önce un öğütülmüş ise, taşı kaldırır, başkalarının un kalıntılarını temizler, bunları toplayıp hamur yapar, sonra hayvanlara verirdi. Daha sonra kendi buğdayını öğütürdü. Kendisine getirilen hediyeleri dul ve yetimlere dağıtırdı.
Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî bir sohbetinde buyurdu ki: “Verâ, şüphelilerden temizlenmek ve her an nefisle muhâsebe etmektir.”
Endülüs, Mısır ve Filistin taraflarında yaşamış büyük velîlerden Ebû Abdullah el-Kureşî buyurdu ki: “Verâ yâni şüphelilerden kaçmak, amellerin, ibâdetlerin esâsı, temelidir.”
Büyük velîlerden Ebû Osman Mağribî buyurdu ki: “Verânın, şüpheli şeylerden sakınmanın faydası, âhirette hesâbın kolay olmasıdır.”
Hindistan’da yetişen büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en üstünlerinden Muhammed Ubeydullah Serhendî tarafından zamanın sultânı olan Ebü’l-Muzaffer Muhyiddîn Muhammed Âlemgîr’e yazılmış olan mektubun bir bölümü şöyledir:
“Peygamber efendimiz Ebû Hüreyre’ye buyurdu ki: (Verâ sâhibi ol ki, insanların en âbidi olursun!) Hasan-ı Basrî buyurdu ki: ‘Zerre kadar verâ sâhibi olmak, bin nâfile oruç ve namazdan daha hayırlıdır.’ Ebû Hüreyre buyurdu ki: ‘Kıyâmet günü, Allahü teâlânın huzûrunda kıymetli olanlar, verâ ve zühd sâhipleridir.’ Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma buyurdu ki: Bana yaklaşanlar, sevgime kavuşanlar içinde, verâ sâhipleri gibi yaklaşan olmaz.”
Hadis-i şerifte, “Allahı en iyi tanıyanınız ve Ondan en çok korkanınız benim” buyuruldu. Bir kimse, vilâyet derecelerinde yükseldikçe, Allahü teâlâdan korkusu da artar.
Mehmet Oruç - Türkiye
22/11/2009