Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Altıncı Lem'a - Sayfa 415


çilehaneyi Ashab-ı Kehf ve eski zaman ehl-i riyâzâtının mağaralarına çevirmesi; ve istirahat-i kalble Nurların neşrine ve yazmasına sa’yleriyle, inâyet-i Rabbâniyenin imdadımıza yetiştiğini ispat etti.


Hem kalbime geldi ki, madem İmam-ı Âzam gibi eâzım-ı müçtehidîn hapis çekmiş ve İmam-ı Ahmed ibni Hanbel gibi bir mücahid-i ekber, Kur’ân’ın birtek meselesi için hapiste pek çok azap verilmiş ve şekvâ etmeyerek, kemâl-i sabırla sebat edip o meselelerde sükût etmemiş. Ve pek çok imamlar ve allâmeler, sizlerden pek çok ziyade azap verildiği halde, kemâl-i sabır içinde şükredip sarsılmamışlar. Elbette sizler, Kur’ân’ın müteaddit hakikatleri için pek büyük sevap ve kazanç aldığınız halde pek az zahmet çektiğinize binler teşekkür etmek borcunuzdur. Evet, zulm-ü beşer içinde bir cilve-i inâyet-i Rabbâniyeyi kısaca beyan edeceğim:


Ben yirmi yaşındayken tekrarla derdim: “Eski zamanda mağaralara çekilen târiküddünyalar gibi, âhir ömrümde ben de bir mağaraya, bir dağa çekilip insanların hayat-ı içtimaiyesinden çıkacağım.” Hem eski Harb-i Umumîde şark-ı şimalîdeki esaretimde karar vermiştim ki, “Bundan sonra ömrümü mağaralarda geçireceğim. Hayat-ı siyasiyeden ve içtimaiyeden sıyrılacağım. Artık karışmak yeter” derken, inâyet-i Rabbâniye, hem adalet-i kaderiye tecellî ettiler. Kararımdan ve arzumdan çok ziyade hayırlı bir surette, ihtiyarlığıma merhameten, o mutasavver mağaralarımı hapishanelere ve inzivâlara ve yalnızlık içinde çilehanelere ve tecrid-i mutlak menzillerine çevirdi. Ehl-i riyazet ve münzevîlerin dağlardaki mağaralarının çok fevkinde Yusufiye medreseleri ve vaktimizi zayi etmemek için tecridhaneleri verdi. Hem mağara faide-i uhreviyesini, hem hakaik-i imaniye ve Kur’âniyenin mücahidâne hizmetini verdi. Hattâ ben azmetmiştim ki,






 

Ashab-ı Kehf: (bk. bilgiler)Eski Harb-i Umumî: Birinci Dünya Savaşı 
Yusufiye medresesi: Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân’a hizmetinden dolayı tutuklananların hapsedildiği yer; hapishaneadalet-i kaderi: kaderin adaleti 
allâme: büyük âlim azmetmek: gayret sarf etmek 
beyan etmek: açıklamak cilve-i inâyet-i Rabbâniye: Rabbimizin yardım ettiğini gösteren yansımalar, belirtiler 
ehl-i riyazet: nefsini terbiye etmek için manevî eğitime giren kişilerehl-i riyâzât: az gıda ile nefsin heveslerini kırıp, ilim ve ibâdetle meşgul olanlar
esaret: esirlik, tutsaklıkeâzım-ı müçtehidîn: âyet ve hadisler başta olmak üzere, diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olan büyük İslâm âlimleri 
faide-i uhreviye: ahirete ait faydalar fevkinde: üstünde
hakaik-i imaniye: iman hakikatleri, esasları hakikat: gerçek, esas 
hayat-ı içtimaiye: sosyal hayat hayat-ı siyasiye ve içtimaiye: siyasî ve toplumsal hayat 
imam: bir ilimde sözü delil kabul edilebilecek derecede derin ve geniş bilgi sahibi olan âliminzivâ: yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
inâyet-i Rabbâniye: Allah’ın inâyeti, yardımı istirahat-i kalb: kalp rahatlığı
kemâl-i sabır: tam bir sabır menzil: yer, mekân 
merhameten: şefkat göstererek, acıyarak mutasavver: hayal edilen 
mücahid-i ekber: en büyük mücahit mücahidâne: cihad ederek, mücadele ederek 
münzevî: bir köşeye çekilip ibadetle uğraşan, dünyayı terk eden kişimüteaddit: bir çok 
neşir: yayılmasa’y: çalışma
sebat etmek: kararlı olmaksuret: biçim, şekil 
sükût etme: susmatecellî etmek: belirmek, görünmek 
tecrid-i mutlak: tam bir yalnızlık tecridhane: eskiden dervişlerin dünya işlerinden ellerini çekip yalnız başlarına yaşadıkları oda, yalnızlık odası
târiküddünya: dünya ile ilgili her şeyi terk edenzayi etmek: kaybetmek
ziyade: çok, fazlazulm-ü beşer: insanların zulmü 
âhir: son çilehane: yalnız başına çile çekilip ibadet edilen yer
İmam-ı Ahmed ibni Hanbel: (bk. bilgiler)İmam-ı Âzam: (bk. bilgiler – İmâm-ı Âzam Ebu Hanife)
şark-ı şimalî: kuzeydoğuşekvâ: şikâyet
şükür: teşekkür etme, Allah’a karşı minnet duyma


<TBODY>
</TBODY>



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst