F. YUNUS, CÜR'ETLİ BİR İNSAN
Gelelim eski Yunus'a... Eski Yunus, cür'etli bir insan, iddialı söz söyleyen bir insan... Nasıl iddialı söz söylüyor?..
Bir kez gönül yıktın ise,
O kıldığın namaz değil!..
"Bir kere bir kalb yıktıysan; senin kıldığın namaz, namaz değil!" diyor. Şeriat bu kadar sıkı değil... Şeriat biraz müsamahalıdır. "O kusurdur, tamam kalb kırması bir kusurdur ama; öbür taraftaki namazı da, namazdır. Ne yapalım, kusurlu bir müslüman... Kusursuz insan olmaz." diye düşünülür. Ama, Yunus sert bir insan; öyle şeylere pek razı gelemiyor, sapasağlam olsun istiyor. "Bir kez gönül yıktın ise; o kıldığın namaz değil!" diyor, defterden siliyor. Eski Yunus sert, sertliğiyle tanınıyor.
Sonra, biraz da Allah'a olan sevgisinden dolayı, bizim hürmet ettiğimiz bazı şeyleri de küçümser gibi bazı ifadeler kullanıyor; insanın yüreği ağzına geliyor.
Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç hûri;
İsteyene ver anları,
Bana seni gerek seni!..
Şimdi bu çok cür'etli bir söz ama, sonu tatlı bağlandığı için bir şey de diyemiyoruz. Allah'ı o kadar çok seviyor ki, cenneti, hûriyi ve sâireyi de düşünmüyor.
Bu da vardır. Hattâ bizim Nakşî Tarikatı'nda vardır. Çâr terk diyoruz biz... Dört şeyi terketmesi lâzım dervişin: Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk...
Dünyayı defterden silecek, gönlünden çıkartacak... Ukbâyı defterden silecek, gönlünden çıkartacak. Ukbâda cennet var, hûriler vs. var... Terk-i hestî; varlıktan geçecek, kendini yok edecek, fenâ makamına erecek... Terk-i terk; bir de, terkettiklerini kafasında tutup da, kendisine kibir gurur getirmeyecek, terkettiklerini de unutacak... Yâni, "Ben şunları terkettim, ne büyük adamım!" demeyecek.
Çocuğun birisi namaz kılıyormuş camide... Gözleri yarı kapalı, mest bir şekilde namaz kılıyor... Ordan iki tanesi, "Yâhu şu delikanlıya bak! Ne kadar güzel namaz kılıyor." demişler. Biraz duyulacak bir sesle söylemişler. Çocuk namazı bitirmiş; "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah... Esselâmü aleyküm ve rahmetullah... Hem de oruçluyum!.." demiş.
Bu bizim ilk Yunus da, acaba nasıl bir Yunus?.. Böyle cenneti, hûrileri filân küçümsediğine göre... Bir başka şiiri de var, onun bestesi de çok hoşuma gidiyor:
Milk-i bekàdan gelmişem,
Fânî cihanı neylerem?..
Ben dost cemâlin görmüşem,
Hûr-i cinânı neylerem?..
"Öbür alemden geldim ben buraya; ben burayı ne yapayım?.. Ben cemâlullahı görmüşüm, Allah'ı görmüşüm; hûrileri ne yapayım?.." diyor. Bu da güzel bir şiirdir. Hicaz makamında bestesi çok nefistir.
Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN
Gelelim eski Yunus'a... Eski Yunus, cür'etli bir insan, iddialı söz söyleyen bir insan... Nasıl iddialı söz söylüyor?..
Bir kez gönül yıktın ise,
O kıldığın namaz değil!..
"Bir kere bir kalb yıktıysan; senin kıldığın namaz, namaz değil!" diyor. Şeriat bu kadar sıkı değil... Şeriat biraz müsamahalıdır. "O kusurdur, tamam kalb kırması bir kusurdur ama; öbür taraftaki namazı da, namazdır. Ne yapalım, kusurlu bir müslüman... Kusursuz insan olmaz." diye düşünülür. Ama, Yunus sert bir insan; öyle şeylere pek razı gelemiyor, sapasağlam olsun istiyor. "Bir kez gönül yıktın ise; o kıldığın namaz değil!" diyor, defterden siliyor. Eski Yunus sert, sertliğiyle tanınıyor.
Sonra, biraz da Allah'a olan sevgisinden dolayı, bizim hürmet ettiğimiz bazı şeyleri de küçümser gibi bazı ifadeler kullanıyor; insanın yüreği ağzına geliyor.
Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç hûri;
İsteyene ver anları,
Bana seni gerek seni!..
Şimdi bu çok cür'etli bir söz ama, sonu tatlı bağlandığı için bir şey de diyemiyoruz. Allah'ı o kadar çok seviyor ki, cenneti, hûriyi ve sâireyi de düşünmüyor.
Bu da vardır. Hattâ bizim Nakşî Tarikatı'nda vardır. Çâr terk diyoruz biz... Dört şeyi terketmesi lâzım dervişin: Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk...
Dünyayı defterden silecek, gönlünden çıkartacak... Ukbâyı defterden silecek, gönlünden çıkartacak. Ukbâda cennet var, hûriler vs. var... Terk-i hestî; varlıktan geçecek, kendini yok edecek, fenâ makamına erecek... Terk-i terk; bir de, terkettiklerini kafasında tutup da, kendisine kibir gurur getirmeyecek, terkettiklerini de unutacak... Yâni, "Ben şunları terkettim, ne büyük adamım!" demeyecek.
Çocuğun birisi namaz kılıyormuş camide... Gözleri yarı kapalı, mest bir şekilde namaz kılıyor... Ordan iki tanesi, "Yâhu şu delikanlıya bak! Ne kadar güzel namaz kılıyor." demişler. Biraz duyulacak bir sesle söylemişler. Çocuk namazı bitirmiş; "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah... Esselâmü aleyküm ve rahmetullah... Hem de oruçluyum!.." demiş.
Bu bizim ilk Yunus da, acaba nasıl bir Yunus?.. Böyle cenneti, hûrileri filân küçümsediğine göre... Bir başka şiiri de var, onun bestesi de çok hoşuma gidiyor:
Milk-i bekàdan gelmişem,
Fânî cihanı neylerem?..
Ben dost cemâlin görmüşem,
Hûr-i cinânı neylerem?..
"Öbür alemden geldim ben buraya; ben burayı ne yapayım?.. Ben cemâlullahı görmüşüm, Allah'ı görmüşüm; hûrileri ne yapayım?.." diyor. Bu da güzel bir şiirdir. Hicaz makamında bestesi çok nefistir.
Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN