Mutlak Zikir:
Mutlak zikir, zaman, mekan, vakit, hal, durum ve sayı itibara alınmadan yapılan zikirdir. Bir mü’min her an vaktini zikirle değerlendirmeli ve yukarıda peygamberimizin ifade ettiği gibi “dili daima Allah’ı zikir ile yaş kalarak” dönmelidir. Veya kalbi zikre, mahlukatı tefekküre, halini murakabeye, nimetlere şükre devam etmelidir.
Allah mü’minleri gece gündüz, sabah akşam, her zaman ve mekanda zikre ve sair ibadetlere davet etmektedir. Konu ile ilgili ayet ve hadisleri önceden zikrettiğimiz için, tekrar etmiyoruz.
Mukayyed Zikir:
Zikrin bir kısmı da belli zaman, mekan, hal, vaziyet ibadet ve sayılarla kayıtlı kılınmıştır. Mü’min, bireysel ve toplumsal hayatını yaşarken Resulullah’ı örnek almak durumundadır. Peygamber (sav) efendimiz ise sabah uykudan kalkıp gece uykuya varıncaya kadar günlük hayatında işlerini bazı dua ve zikirlerle sürdürürdü.
İşte peygamberimizi örnek alan bir mü’minin, O’nun gündüz ve gecelerde gerek ibadet, gerekse ibadet dışı hangi işi nasıl yaptığını, nelerle zikredip nasıl dua ettiğini bilmek ve aynen uygulamak için öğrenmesi fevkalade faydalı ve önemli bir iştir. Hamdolsun bu konuda, selef ve halef bir çok eserler derlemişlerdir.
Dualar ve zikirler, bütün hadis kitaplarının bir bölümü olduğu gibi, bazen de müstakil kitapların konusu olmuştur. Bunların içinde İmam Nesai’nin (h. 303) “Amelu’l Yevm Ve’l-Leyle”si, Ebu Bekr b. Es-Sinni’nin (h. 364) aynı adı taşıyan eseri, İmam Nevevi’nin (h. 676) “El-Ezkar”ı pek meşhurdur.
Daha sonra eskilerden ve yenilerden bir çok müellif konu hakkında kitaplar te’lif ettikleri gibi, bazı büyük velilerin özel dualarını da derlemişler, bu konuda irili ufaklı dua ve zikir mecmuaları oluşturmuşlardır.
Bu zikir ve dua mecmuaları, mü’minleri ibadete teşvik ederek, ilahi aşklarını tezyid etmiş, hatta günlük, haftalık, aylık virdler’e (evrad) dönüşerek okunmuştur.
Biz mü’minler için fevkalade önemli olan “me’sur dua ve zikirleri”, hem çalışmamızın doğrudan amacı olmadığı, hem de kitabın hacmini büyütmemek için ilgili kitaplara havale ediyoruz.
Salevat-ı Şerife:
Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflere baktığımızda “Allah'ın ve meleklerin bile peygamberlerin şerefini yücelttiklerini, bizim de salevat getirmemiz gerektiğini, Peygambere kim bir salevât getirirse Allah'tan on misli merhamet elde edeceğini, kıyamette peygambere en yakın olanların ona fazla salevât getirenlerin olduğunu, en faziletli gün olan cuma günü salevât getirmenin faziletli olduğunu ve tüm getirilen salevâtların peygamberimiz (sav) kendisine ulaştırıldığını, yanında ismi anıldığı halde peygamberimize salevât getirmeyen kimsenin yüzünün yere sürtüleceğini, peygamberimizin kabrini bayram yerine çevirmememiz gerektiğini, nerede olursak olalım getireceğimiz salevâtın ona hemen ulaştırılacağını ve ulaştırılan bu salevâtın ruhu iade edilerek bizzat peygamberimiz tarafından alınacağını, gerçek cimri kimsenin salevât getirilmesi gereken anlarda salevât getirmeyen kimse olduğunu, dua edileceği zaman önce Allah'a hamdedip sonra salevât getirip sonra dua edilmesi gerektiğini, salât ve selâmın ne olduğunu” öğreniriz
113
Allah (azze ve celle) buyurur: "Allah ve melekleri peygambere salat etmekte, yani Allah onun şeref ve şanını yüceltip makamını yükseltmektedir. Melekler de dua edip bağışlanmasını dilemekteler ve yüksek derecelere yükseltilmesini isterler. Ey inananlar! Siz de O'na dua ederek derecesinin yükseltilmesini isteyin. Onu hayırla yad edin, kendinizi O'nun rehberliğine tam bir teslimiyetle terkedin."114
İşte selavat-ı şerifeyi teşvik eden birkaç hadis-i şerif:
“Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.”115
“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.”116
Resûlullah sall
u aleyhi ve sellem:
– "Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûl
! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
– "Allah teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı" buyurdu.117
“Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun.”118
“Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır.”119
“Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allah teâlâ ruhumu iade eder.”120
“Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.”121
Resûlullah sall
u aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sall
u aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.”122