İlim-irfan
Well-known member
Bu günler ilginç günlerdir. Bir dönüm noktasında olduğumuz kesin. Herkese düşen görevler vardır. İktidar kadar bize, size ve bütün millete düşen görevlerdir bunlar.
Biz dünyaya bir kere geliyor ve ebediyete gidiyoruz. Burada yaşamak bir imtihandır. Kendimiz ve neslimiz için hayatın anlam ve amacını, istikamet ve saadetini, hayatı var eden bize açıklamıştır. Bu, büyük bir merhamettir.
Onu beğenmeyen akıllılar (!) en azından ne ile yarıştıklarını merak ederek, okumalı ve incelemelidirler. Ancak aptallar meraktan ve düşünceden kaçarlar.
Alim, adil ve olgun idareciler kendilerine âlim insanlardan iyi vezirler, yani yardımcılar, danışmanlar, müsteşarlar, hatta kendilerinden hiçbir beklentileri olmayan sivil dostlar edinirler. Halk ise idarecilerine her doğruda itaat ederek yardımcı olur, yanlışta ikaz ederek yine yardımcı olurlar. Medya bu açıdan halkın dili olmalı. Dil, cirmi küçük, cürmü büyük bir organ. Ona da, medyaya da dikkat etmeli.
İşlerini ivazsız garazsız inanç ve ilkeleri doğrultusunda halleden, hukukun üstünlüğüne boyun eğen adil ve dengeli bir toplum, rahmet toplumudur. Allah’ın iradesini gerçekleştiren bir toplum, huzur, barış, kardeşlik mutluluk toplumudur.
İdare edenler ve edinenler, “Hayırda yarışan”, “İyilik ve takvada yardımlaşan” bir toplumdur. Zaten insanları hüsrandan kurtaran, iman ve amelle beraber, hakkı ve sabrı tavsiye değil midir?
Hiç kimse, kendisine yapılan öğüdü, “sen kendine bak” gibisinden kibirle terslememeli, tevazu ve mahviyet ile karşılamalı, bildiği gerçekleri ise nazik ve kibarca ifade etmelidir.
Yazıların altına yorum yazan kardeşlerimize teşekkür borçluyuz, lütfedip okumuş ve yorum yazmışlardır. Ancak tenkitlerini bir Müslüman edebi içinde nazik ve kibar bir dille yaparlarsa, hiç şüphesiz daha etkili olurlar. Biz de onlar da, herkes ve hepimiz de sınavdayız, sorumluyuz. Kalem işlemekte omuzlarımızda.
Mü’minler ancak kardeştirler ve birbirlerine yardımcı olmak, hayırhah olmak, nasihat etmek durumundadırlar. Hatta din, efendimizin (s.a.v) buyurduğu gibi “Baştan sona hayırhahlıktır, nasihattır.”
Bu “Din nasihattır” hadisi üzerine, yanındakiler sorar:
-Kimin için ey Allah’ın Resulü?
Buyurdular:
-Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamı ve hepsi için! Müslüman müslümanın kardeşidir; Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz kardeşinin aynasıdır; onda bir rahatsızlık görürse, bunu ondan giderir.”
Allah için nasihat; sağlam bir itikat, ihlaslı amel, sevgiyle tazimdir.
Kitap için nasihat; inanarak okumak, anlamaya, uygulamaya ve yaymaya çalışmaktır.
Resulullah için nasihat; ona iman ile sünnetine ittiba, dostlarını hürmet, düşmanlarına buğzetme, dinini yayma, ona olan töhmetleri reddetme, bid’atlarından kaçınmadır.
İmamlar (başkanlar) hakkında nasihat; hak bir usul ile onları seçme ve biat, hakka uygun emirlerinle itaat, uygunsuzlarına nasihat, işlerinde yardım, cihada çağırdıklarında katılım, gafletlerinde ikaz, zulümlerinde sabır, vergileri verme ve arkalarında namazdır.
Müslümanlara nasihat ise malum olan kardeşlik hak, hukuk ve adabı…
Peygamberimizin Müslümanları, birbirini sevmede, acımada, korumada, bir vücuda benzettiğini, organlardan birinin acı çekmesinden diğer azaların da humma ve uykusuzluğa tutulacağını, veya birbirlerine bağlılıkta bir binanın tuğlalarına benzettiğini bilmeyenimiz yoktur.
İşte bunlar aynı zamanda alimler ile iradecilerin iyilik ve takvada nasıl yardımlaşacağını gösteren delillerdir.
Zor günler yaşadığımız hepimizin malumu. İlkelerimize sarılarak atlatabiliriz daha fazla yaralanmadan, berelenmeden.
Bunun dışında kalan çareler daha fazla artırır zorluğu. Tarihimizden ve örfümüzden gelen bir refleksle ilkelerimizi hatırlayabilir ve hayrını görebiliriz.
İnş
diyelim.
Böyle olursak, “hak şerleri hayreyler.” Buna hiç şüphe yoktur. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.
Cemal Nar
23/11/2009
Biz dünyaya bir kere geliyor ve ebediyete gidiyoruz. Burada yaşamak bir imtihandır. Kendimiz ve neslimiz için hayatın anlam ve amacını, istikamet ve saadetini, hayatı var eden bize açıklamıştır. Bu, büyük bir merhamettir.
Onu beğenmeyen akıllılar (!) en azından ne ile yarıştıklarını merak ederek, okumalı ve incelemelidirler. Ancak aptallar meraktan ve düşünceden kaçarlar.
Alim, adil ve olgun idareciler kendilerine âlim insanlardan iyi vezirler, yani yardımcılar, danışmanlar, müsteşarlar, hatta kendilerinden hiçbir beklentileri olmayan sivil dostlar edinirler. Halk ise idarecilerine her doğruda itaat ederek yardımcı olur, yanlışta ikaz ederek yine yardımcı olurlar. Medya bu açıdan halkın dili olmalı. Dil, cirmi küçük, cürmü büyük bir organ. Ona da, medyaya da dikkat etmeli.
İşlerini ivazsız garazsız inanç ve ilkeleri doğrultusunda halleden, hukukun üstünlüğüne boyun eğen adil ve dengeli bir toplum, rahmet toplumudur. Allah’ın iradesini gerçekleştiren bir toplum, huzur, barış, kardeşlik mutluluk toplumudur.
İdare edenler ve edinenler, “Hayırda yarışan”, “İyilik ve takvada yardımlaşan” bir toplumdur. Zaten insanları hüsrandan kurtaran, iman ve amelle beraber, hakkı ve sabrı tavsiye değil midir?
Hiç kimse, kendisine yapılan öğüdü, “sen kendine bak” gibisinden kibirle terslememeli, tevazu ve mahviyet ile karşılamalı, bildiği gerçekleri ise nazik ve kibarca ifade etmelidir.
Yazıların altına yorum yazan kardeşlerimize teşekkür borçluyuz, lütfedip okumuş ve yorum yazmışlardır. Ancak tenkitlerini bir Müslüman edebi içinde nazik ve kibar bir dille yaparlarsa, hiç şüphesiz daha etkili olurlar. Biz de onlar da, herkes ve hepimiz de sınavdayız, sorumluyuz. Kalem işlemekte omuzlarımızda.
Mü’minler ancak kardeştirler ve birbirlerine yardımcı olmak, hayırhah olmak, nasihat etmek durumundadırlar. Hatta din, efendimizin (s.a.v) buyurduğu gibi “Baştan sona hayırhahlıktır, nasihattır.”
Bu “Din nasihattır” hadisi üzerine, yanındakiler sorar:
-Kimin için ey Allah’ın Resulü?
Buyurdular:
-Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamı ve hepsi için! Müslüman müslümanın kardeşidir; Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz kardeşinin aynasıdır; onda bir rahatsızlık görürse, bunu ondan giderir.”
Allah için nasihat; sağlam bir itikat, ihlaslı amel, sevgiyle tazimdir.
Kitap için nasihat; inanarak okumak, anlamaya, uygulamaya ve yaymaya çalışmaktır.
Resulullah için nasihat; ona iman ile sünnetine ittiba, dostlarını hürmet, düşmanlarına buğzetme, dinini yayma, ona olan töhmetleri reddetme, bid’atlarından kaçınmadır.
İmamlar (başkanlar) hakkında nasihat; hak bir usul ile onları seçme ve biat, hakka uygun emirlerinle itaat, uygunsuzlarına nasihat, işlerinde yardım, cihada çağırdıklarında katılım, gafletlerinde ikaz, zulümlerinde sabır, vergileri verme ve arkalarında namazdır.
Müslümanlara nasihat ise malum olan kardeşlik hak, hukuk ve adabı…
Peygamberimizin Müslümanları, birbirini sevmede, acımada, korumada, bir vücuda benzettiğini, organlardan birinin acı çekmesinden diğer azaların da humma ve uykusuzluğa tutulacağını, veya birbirlerine bağlılıkta bir binanın tuğlalarına benzettiğini bilmeyenimiz yoktur.
İşte bunlar aynı zamanda alimler ile iradecilerin iyilik ve takvada nasıl yardımlaşacağını gösteren delillerdir.
Zor günler yaşadığımız hepimizin malumu. İlkelerimize sarılarak atlatabiliriz daha fazla yaralanmadan, berelenmeden.
Bunun dışında kalan çareler daha fazla artırır zorluğu. Tarihimizden ve örfümüzden gelen bir refleksle ilkelerimizi hatırlayabilir ve hayrını görebiliriz.
İnş
Böyle olursak, “hak şerleri hayreyler.” Buna hiç şüphe yoktur. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.
Cemal Nar
23/11/2009