Konuya cevap cer

Seni methedenlere aldanma! 


Hâlini, etvârını, gidişatını başkasından dinle. Çünkü senin fenalığın,  yanlışlık ve hataların senin nefsine, dostun gözüne iyi görünür. Seni  methedenlere aldanma. Senin yanlışlık ve isabetsiz hareketlerini sana  söyleyenler, senin hakikî dostlarındır. Hastaya şeker vermek câiz  olmayabilir. Onun için acı ilâç faydalıdır. 

Yanlış hatt-ı harekette giden, zararlı hali olan bir kimseye her zaman,  �İyi gidiyorsun� demek, onu gaflete düşürmek ve ona zulmetmek olur.  �Senin yolunda şöyle bir kuyu var� diyen insan senin hayırhâhındır. 


Münekkit ve kusur sayıcılardan olma!  


* A benim güzel dostum! Çok kere olduğu gibi, bugün gene çok tenkitler  ettin. Kusurlar, hatalar saydın. Acaba gıyabında tenkitler yaptığın,  gıybetini ettiğin Allah�ın kullarının o yaşa kadar olan iyiliklerinden,  hayra hizmetlerinden, güzel huylarından, zararsız hallerinden ne  kadarını yâd ettin, kaç tanesini saydın? Münekkit ve kusur sayıcılardan  olma. Korkarım ki, zulümkâr olursun. * Çok tenkitçilerin, gıybetçilerin,  herkesin kusurlu işlerini sayanların meclislerine yanaşma. Bu kötü  ahlâk sana da bulaşır. Hem çabuk bulaşır. Zira bu fena huyun muharriki  nefistir. Nefsânî şeyler, nefisleri kolayca harekete geçirir. 


Kusur arayıcı ve gıybetçi olmak felâketi  

Tenkitçi, kusurları piyasaya çıkarıcı kimselerin dostluğunda bulunup da,  eğer ona kapılmamışsan; ahlâk-ı Muhammediye (a.s.m.), evliyâ, suleha ve  ulemanın İslâm ahlâkı ve edebi hakkındaki eserlerini mütalâa ettikten,  ilim ve hikmet tetebbuâtında bulunduktan sonra onların hâl ve kallerini,  düşünce ve zihniyetlerini, hısım, akraba, çoluk çocuklarına karşı  muamelelerini, din kardeşleri ve dâvâ arkadaşlarına olan hatt-ı  hareketlerini, ibadet, itaat ve takva hususundaki vaziyetlerini tetkik  et ve gör. Eğer sen ilim, irfan, kemâlât, fazilet, edep, terbiye, ahlâk  ve hayâ, azimet ve takva ehli olarak o eserlerinden müstefid olmuşsan,  hemen dergâh-ı İlâhîye el açıp �Aman yâ Rab, tenkitçi, kusur arayıcı,  kusur görücü, gıybetçi olmak felâketinden Sana sığınıyorum. Beni bu  âfetlerden muhafaza eyle. Âmin� diyerek gözyaşları dökeceksin. 


Ahlâk-ı âliye erbabı ile sohbet et!  


Ey ehl-i İslâm ve irfan! Din kardeşlerimin ayıplarını, kusur ve  hatalarını sayıp dökmekte, bakıyorum ki, çok mahirsin. Acaba bir o kadar  veya onun yarısı kadar olsun kendi ayıplarını, kendi kusur ve  yanlışlarını, isabetsiz hareketlerini, seni dinleyenlere aynı iştihâ,  aynı maharetle sayıp döktün mü? Korkarım ki, zulümkâr olmuş olmayasın.  Güzel huyları anlatanı dinle. Güzel huylu ol. Nefsini zemmeden,  kusurlarını itiraf eden, din ve dâvâ arkadaşlarını metheden ahlâk-ı  âliye erbabı ile sohbet et. Ahlâk-ı âliye ile yükselmek aşkına düşersin.  �Tahallakû bi ahlâkillah� emr-i cemîline inkıyad şerefiyle  şereflenirsin. Bir ve beraber olduğun hizmet ve dâvâ arkadaşlarının  gönlünü kırma. Senin gönlünü kıran olursa, �Buna benim nefsim  müstehaktır� de ve gönlünü kıranın gönlünü hoşnut eyle. 


Kendini mihenk yapıp, başkalarını tenkit etme  


Herkes yükü kendi gücü kadar çekebilir. Öyle ise sen kendi gücünün  başardığı şeyleri, başkalarında görmezsen, kendini mihenk yapıp onları  tenkit etmemelisin. Kendinde bir üstünlük vehmedip gurura düşmemelisin.  Onlar kabiliyetlerine göre ne kadar hizmet görseler ind-i İlâhîde ihlâsa  binâen makbuldür. Ey ferâsetli ve müdebbir ehl-i hizmet! Omuz omuza  verip çalışmaya çok muhtaç olduğunu, tek başına veya ekalliyette  kaldığın zaman muvaffakiyetsizliğe düşeceğini her gün hatırla ve bu  hakikati bir karta yazıp cebine koy ki, günde on defa nefsine ihtar  edebilesin. 


Hizmette bulunanlar hürmete lâyıktır  


Böyle bir zamanda, böyle bir kudsî iman hizmetinde çalışanlara karşı  durumumuz şudur: Bir zerre hizmet bir dağ, bir dirhem hizmet bir  batmandır. Bu Nur hizmetinde az dahi olsa bulunanlar, çok hürmet,  muhabbet ve şefkate lâyıktır. �Dane taşıyan bir karıncayı bile incitme.�  Halk nazarında nice itibarsız, hakîr görünen Müslümanlar ve İslâma  hizmet edenler vardır ki, onlar insanlardan takdir, hürmet ve muhabbet  beklemezler. Onlar ehl-i imana hürmetkâr ve merhametli olurlar. Onlara  Allah�ın rızası kâfi gelir. 


Kusursuz arkadaş arayan arkadaş bulamaz  


Dostunu şiddet ve minnet içinde tutarsan, bir daha senin suratını bile görmek istemez. 

Sen bir mü�mine �fenadır� diye kötü zanda bulunabilirsin, halbuki o kimse Allah�ın makbûlüdür. 

Arkadaş, gül padişahının yanında silâha davranmış diken var. 

Dikensiz gül, kusursuz arkadaş arayan kusurundan habersiz kimse, arkadaş  bulamaz. Bağışlamak, affetmek ve müsamaha göstermek, başkalarının  hatalarından ziyade kendi hatalarını aramak, bulmak ve kurtulmaya  çalışmak, olgunluğun, kâmilliğin şiârıdır. Peygamber ahlâkıyla  ahlâklanmaktır. 


Kendi fikrinin isabetsizliğine ihtimal verebilmek  


En büyük gaflet örneklerinden: Müdavele-i efkârda bir işi isabetsiz veya  zararlı bulduğunu arkadaşına söylerken, edep, terbiye, hürmet gibi  yüksek ahlâkı çiğneyerek tehevvürle, şiddetle söylemesi, karşısındakinin  izzetini kırması, İslâmî terbiye ve ahlâka sırt çevirmek olduğu halde,  bunu hiç nazara almayarak, �Bana böyle dedi şöyle dedi� gibi, hiddetle  mukabele etmesidir. Dehşetli zararlarda kendisinin dahli olmadığına, ya  cehl-i mürekkeple veya gururla iddiada bulunmasıdır. Halbuki mesai  arkadaşlarına hürmetle mukabele edip, kendi fikirlerinin isabetsiz  olabileceğine ihtimal vererek, yirmi meselede hiç olmazsa on adedini  arkadaşlarının kanaatlerine münasip bulup iş yapmasıyla fikirlere menfî  hislerin karışmadığı anlaşılmış olur. 


Gücenen ve gücendirenlerden olmayınız  


En büyük gaflet örneklerinden: 

Müteaddit defalar bir iş hususunda münakaşa edilir, meşveret ve  müdavele-i efkâr adı ile söze oturulur. Münakaşa ve kavga ile kalkılır.  Bu kavgamsı konuşmada herkes heyecanlanır. Hisler heyecana gelir. Biri  diğerine, diğeri ötekine hakaretli sözler sarf eder. İlk defa birisi  hakaret eder, diğeri de misilleme yapar. Hakaret edip kalb kıranı  kasdederek, �Birinci bana böyle dedi, ben de ona öyle dedim� der. Bu  beş-altı defa tekerrür edince, artık en yakın dâvâ arkadaşına küskün  durur. Bu küskünlüğü gören ikinci birinciden soğur. İkinci ile üçüncü  birleşir. Birincinin gıyabında konuşa konuşa, artık o da haricîlerin  müşfiki, can kardeşine küsücü olmuştur. Artık birincinin hakkında  tenkitler ve kusurları sayıp dökmeler başlamıştır. Nur-u Kur'ân  hizmetinde bir ve beraber çalıştığınız kardeşler ve ehl-i iman içinde  gücenen ve küsen, gücendiren ve küstürenlerden olmayınız. �Değmiyor bu  dünya böyle şeylere.� 


Şefkat ve merhamet  


* İnsanlara merhamet etmeyen kimseye, Allah merhamet etmez. 

* Rıfk ve merhametten mahrum olan kimse, bütün hayırlardan, iyiliklerden  mahrum olabilir ve olur. * Şefkatten daha hayırlı bir şey yoktur.         


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst