Konuya cevap cer

* Başkalarını sık sık affedin, fakat kendinizi ve nefsinizi asla. 

* Rıfk, mülâyemet, nezaketle muamele. Bunun zıddı huşûnet ve sertliktir. Rıfktan mahrum olan, hayırlardan mahrum bulunur. 

* Mü�mine eziyet haramdır. 

* Lütuf; güzellik, tevazu ve mahviyetle, gönül alarak yapılan  muameledir. Temiz kalplilik ve yüksek insanlık hislerinin eseridir. *  Allah, yumuşak huylu, din kardeşlerine şefkat ve merhamet eden kulu  sever. 


İslâm, hamiyet hissinin kaynağıdır 



* Yerde olanlara merhamet ediniz ki, size de gökte olanlar merhamet etsin.  

* İslâm dini, hamiyet hissinin kaynağıdır. Her Müslüman, iman ve  İslâmiyeti, namus ve haysiyetini, hizbü�l-Kur�ân müntesiblerini,  birbirlerini dinsizlere karşı korumak, müdafaa etmek, ihtimam  göstermekle mükelleftir. * İnsaf dinin yarısıdır. 


  Dâvâ adamı olabilmek



* Mağrib tarafındaki tövbe kapısı, halk için kıyamete kadar açıktır. 

* Mesai arkadaşlarına hürmet ve sevgi beslemeyenler, dâvâ ve idare adamı  olamazlar. Sevgi, şefkat, müsamaha, hürmet; müdebbir ve  muvaffakiyetlere namzet bir dâvâ adamının mümtaz hasletleridir. * Hiçbir  şey ilim ve hilimden daha efdal olarak toplanmış değildir. 


Hizmet arkadaşlarına şefkat ve hürmet etmek 



* Cemaatin bütün düzen ve âhengi, cemaat fertlerinin yekdiğerine şefkat,  merhamet, sevgi, hürmetkâr münasebetiyle mümkündür. * Allah�ın rızasını  kazanmak, aziz ve muhterem olmak istersen, din hizmetinde devamlı  muvaffak olmanın sırrını ararsan, hizmet arkadaşlarının hürmete şayan  olduklarını bil ve hürmet et. Onlara şefkat, müsamaha, muhabbet ve  merhamet et.  


Merhamet eken, huzur biçer 



* Merhamet tohumunu eken, muhakkak huzur ve saadet meyvesini elde eder.  

* Allah merhamet edenlere merhamet eder. Sen de merhamet et ki; Allah�ın merhametine nail olasın. * Sulh, cenkten daha iyidir. 


Dâvâ arkadaşlarına tatlılıkla muâmele etmek



* Dâvâ arkadaşlarınla ve ehl-i imanla bir iş göreceğin zaman tatlılıkla,  mülâyemetle, mahviyet ve tevazu ile muamele et. Bu güzel ahlâklara  riâyetle hâsıl olacak bir hizmette, sertlik, şiddet, hiddet, inatçılık  göstermek mânâsız, hattâ ahmaklık olur. * İslâm düşmanları karşısında  çarpışan yiğitlere şefkat, muhabbet ve hürmet et. Tâ ki, Kur�ân ve iman  hizmeti yolunda başını koyarlarken, senden zorluk çekmesinler.   


Babam bana �Oğlum!� dediğinde...  


Babam beni �Oğlum!� diye kucakladığı zaman, kendimi taçlı bir padişah sanırdım. 

Din kardeşlerine elinden geldiği kadar merhamet et ki, Allah da sana merhamet etsin. 

Bir kitapta, �Kerem, iyilik, merhamet, ihsan büyüklerin âdetidir� diye  okumuştum. Hayır, yanlış söyledim, peygamberlerin âdetidir. Âciz  kimsenin beline kuvvetli yumruğunu vurma. Olur ki, bir gün onun ayağına  düşersin. 


Herkesin mizacı bir olmaz  

Hizmet-i iman meydanına yeni girenlerin veya fıtrî hususiyet  taşıyanların iplerini uzat. Onları pek sıkma, kabiliyetine göre  kaldırabileceği bir hizmet göster. Herkesin mizacı bir olmaz. Bu dirayet  ve feraseti, müsamaha ve şefkati gösteremezsen, onun ipini koparmış,  kaçırmış, bir adam kaybetmiş olursun. Bu acemilik, bu hamlık ve  idaresizliği yapmamak için sık sık kendinle konuş, idare ve müsamaha  icaplarını zaman zaman oku ve kendine ihtar et. 



Allah bir kapı kaparsa, başka bir kapı açar   


Cenâb-ı Hak, hikmeti olarak bir kapıyı kaparsa, fazl-u keremiyle başka kapı açar. 

Muarız; lütuf, kerem, semahat görürse, artık ondan kötülük gelmez. 

Kötülük etme, sonra iyi dosttan dahi kötülük görürsün. Ferasetli ve iyi  adam, kötülerin bir iyi tarafını bulur, o iyiliği takdir eder. Şerri ve  kötülüğünü hafifletmeye veya gidermeye böylece muvaffak olur. Zira köpek  bile ekmeğini yediği takdirde seni muhafaza eder. 


Öfke zamanında merhamet etmek  


Erler, hizmet ve dâvâ arkadaşlarını kendilere tercih etmekle muvaffakiyete berdevam olmuşlardır. 

Kötülük düşünen, kötü kimsenin gönlünü iltifatla kap. 

Öfke zamanında hürmet ve merhamet ne güzel şeydir. 

Din ve dâvâ kardeşlerinden gelen acı tatlıdır; hakaret takdir; tokat,  şefkattir; tükrük misk-ü amberdir. Bu da Nur-u Kur�ân hizmetkârlığının  şiarı ve şe�nidir. Dünyada mağrur olan kimse, din yolunda selâmetli  gidemez. Kendini gören kişi hakkı göremez. 


Başkalarını büyük, kendini küçük görmek  


Alçakların yaptığı gibi din ve dâvâdaki kardeşlerine hakaret gözüyle  bakma, onları küçük görme; onları büyük, kendini küçük gör. Eğer yaşlı  isen iman ve İslâmiyet davasında çalışan, Nur Risâleleriyle nurlanan  gençleri, yaşı küçük ruhu büyük bil. Bu güzel ahlâk, ne güzel ahlâk...  Merhametsizliğin bir alâmeti, nisyan-ı nefisle (kendi nefsini unutarak)  kendi kusurlarını unutmakla din kardeşlerinin her birinde bir kusur  bulmak, onlara karşı sevgisini ve merhametini kaybederek tenkit  gözlüğünü takınmaktır. Kendi kusurlarına, yakını uzaklaştırıcı, sisli  gösterici âletle bakıp, din kardeşlerinin kusurlarına ise, mikroskopla  bakmaktır. Kendi kusurlarını gören, kardeşlerininkini örten, kendi  kabahatini büyük, din ve dava kardeşinin kabahatini küçük gören, hattâ  göremeyen Müslümanlar, Allah ve Resûlullahın rahmet ve mağfiretine nail  olan, yüksek ahlâklı, yüksek seciyeli Müslümanlardır. Ehl-i iman  nişanını taşıyan dindarlardır. Öyle fertlerden müteşekkil azlar çoktur,  küçükler büyüktür, zayıflar kuvvetlidir.         


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst