SAADETİN ANAHTARLARI: İLİM
Tahkikî iman ilmini oku. Hakkı ve hakikati öğren. Cahil kalma, aydın ol. Cahil bir insan ne kadar varlıklı da olsa, yine fakirdir, geridedir, aşağıdadır. Okuyan insan dâimâ ileride, dâimâ yükseklerdedir. Bilgili insan, güneş gibi, girdiği yeri aydınlatır.
Ey nefsim! Tahkikî iman ilmini oku. Hakkı ve hakikati öğren. Cahil kalma. Münevver ol. Aydın ol. Cahil insan, cahil bir genç, cahil bir kadın, ne kadar varlıklı da olsa yine fakirdir, geridedir, aşağıdadır. Okuyan erkek ve kadın, genç ve ihtiyar dâimâ ileride, dâimâ yükseklerdedir. Bütün fenalıkların, hayattaki bütün bedbahtlıkların vasıtası cehalettir.
Bütün iyilik ve güzelliklerin, bütün saadet ve huzurun tek çaresi, ilm-i îman bilgisiyle aydınlanmak ve nurlanmaktır.Her erkek ve kadın için ilme çalışmak, cahillik bataklıklarında batmamak farzdır; Cenâb-ı Hakkın ve Hz. Peygamberin (a.s.m) emridir.
Her türlü belâlar, şer ve azaplar, dinimizi iyi bilmemezlikten, tahkikî iman nurundan ve feyzinden mahrum kalmaklıktan, cehalet karanlıklarından ileri gelir. Her nevî saadetler, her çeşit selâmetler, ferah ve neş'eler, umum huzur ve sükûnlar, her sınıf güzellikler, tahkikî iman ilmi ile tenevvür etmekten, aydınlanmaktan ileri gelir.
Bilgili insan güneşe benzer, girdiği yeri aydınlatır.
Bir kimse bir saat ilim tahsil ederse, bir geceyi ihya etmekten daha hayırlıdır. Eğer bir gün ilim tahsil ederse, üç gün oruç tutmaktan hayırlıdır.
Kim ilim meselelerinden bir mesele öğrenirse, öğrendiği ilmi başkalarına öğretirse, o kimseye yetmiş sıddık sevabı verilir.
İlim talimine, öğretimine memur olan insanların öğrettiği ilim ile ister amel edilsin, ister edilmesin; ücreti, ancak kabul olunmuş bin rekât nafile namaz kılmaktan efdaldir. Eğer o kimsenin öğretmiş olduğu ilim ile ameller edilirse, kıyamete kadar amellerin sevabı o kimsenin defterine yazılır.
Enbiya-yı izamdan (büyük peygamberlerden) her birinin gerek isimleri ve gerek ibadet ve ahlâklarından bahisler etmek, ayn-ı ibadettir. Kezalik (bunun gibi), salih, yani ehl-i takva denilen ve Sünnet-i Seniyyeden ayrılmayan ve bid'a ile amel etmeyen kimseleri sevmek, hallerinden bahsetmek keffaretü'z-zünûbdur (günahlara kefarettir).İman hakikatlarını tetebbu ve mütalâaya bilhassa çok muhtacım.
Zihnimiz uzun zaman iman ve Kur'ân hakikatlarıyla meşgul olursa, zihnimize nuranî ilhamlar ihsan edilir. Amelî ve fikrî hayatımıza sırat-ı müstakim rehberliğini yapan tek kaynak, Kur'ân hakikatlarıdır. Bu eserlerin her iki hayatımızdaki tesiri, nüfuzu çok yüksek ve pek derindir.
Maddî-manevî faaliyetlerdeki müvaffakiyyetimiz ve maddî-manevî unsurlarımızda nail olduğumuz inkişaflar hep oradandır.
Hakikat unsurundan mahrum vehim ve hayallere düşmemeliyiz. Bedbahtlığın âmili, dinsizlik ve bid'alar yayan neşriyattır. Saadetin ve bahtiyarlığın en müessir âmili, Kur'ân, iman ve İslâmiyet hakikatlarını neşreden eserlerdir. O da bu zamanda Kur'ân hakikatlarıdır.
Kur'ân hakikatlarında ruhu ve zevki yükselten, fikri tekemmüle götüren (olgunlaştıran), selim bir akla sahip kılan bir hususiyet vardır. Kur'ân hakikatları manevî bir enerji kaynağıdır.
Şehevî temayyülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi müphem hayallere müstaid kılan (hazır hale getiren), tenbelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz. Kur'ânî ve imanî hakikatlarla saadet anahtarları veren eserleri okumalıyız.