- Bu konu 2,186 yanıt içerir, 35 izleyen vardır ve en son Anonim tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
10 Kasım 2011: 18:45 #799590Anonim
Yaratan’ın Rızasına Erme Yolunda Yapmacık Hareketler Fayda Getirmez..
Bu Yolda Yersiz Arzu ve Boş Temenni ile Yürünmez..
İçi Başka Dışı Başka Olan Kişinin Eline Hiç Birşey Geçmez.
Bir de Yalancılık Ortaya Çıkarsa Felaket O Zaman Başlar..
Eğer Bu Hâllerin Azı Sende Varsa Hemen Tevbe Et ve Tevbeni Bozma..
Tevbe Etmekten Daha Çok Tevbeyi Bozmamak Asıl Hünerdir…
[ Gavsü’l-A’zam Abdülkâdir Geylâni – Kuddise Sirrûh ]12 Kasım 2011: 23:09 #799674AnonimDünyada iken günahlara pişman olup, kulluk vazifesini yaparak ahireti kazanmak lazımdır. İşte, bütün işin aslı budur. Sevgi ve muhabbet; Allah-u Teala’nın rızasını aramak ve kötü işleri terketmek, ahde vefa göstermek, emanete ihanet etmemek, kendi kusurlarını görüp, amelleri ile övünmemek, amellerini görmemek, daima Allah-u Teala’yı zikretmekle meşgul olmaktır.
Seyyid Emir Külal -ks-
12 Kasım 2011: 23:18 #799675Anonim* Dünya hayatı ebedi değildir, boştur. Dünya hayatı göçebelerin hayatına benzer. İnsanın ömrü, malı, evladı, gençliği, akrabası, hepsi geri alınmak üzere verilmiş bir emanettir.
* Elinizdeki malınızdan yanınızda hiçbir şey kalmayacak. Onun için insan dünya malına fazla kıymet vermemeli, dünyayı daima arkaya atıp ahireti önüne almalı, insanın gözü hep ahirette, Allah-u Teala’nın hoşnutluğunu kazanacak salih amellerde olmalıdır.
* İnsan, nasıl dünya hayatında muhtaç ve perişan olmak istemiyorsa, ahiret için de aynı şeyi istemeli, Allah-u Teala’nın emirlerine uymalıdır. Şayet uymasa, öldüğü vakit, Allah-u Te’ala ona azap eder, kabir azabı çeker.
Seyyid Muhammed Raşid Hz.
12 Kasım 2011: 23:20 #799676Anonimİnsanın kalbi daima Allah-u Teala’ya bağlı olmalı, Allah-u Te’ala insanın aklından, fikrinden hiç çıkmamalı. İnsanın kalbi hem mahzun olmalı, hem de Rabbine yalvarış içinde bulunmalı. Kişi ne kadar mahzun, ne kadar nefsinden ve benliğinden uzaklaşmışsa, Allah-u Te’ala’nın yanında o kadar makbul ve yüksektir.
* Bir padişahın huzurunda başkasına iltifat hayasızlık olduğu gibi Allah-u Teala’nın huzurunda da başkasına iltifat hayasızlıktır. Yani, emri olmadığı yerlere göz gezdirmek, yahud kulak vermek, yada el uzatmak hayasızlıktır.
Gavs Abdulhakim El- Hüseyni Hz.
12 Kasım 2011: 23:22 #799677Anonim* Kardeş! Zaman fırsatı, bir ganimettir. Kişi sıhhatini ve boş vaktini kendine bir ganimet olarak bilmelidir. Öyleyse ömrünü faydasız şeylere harcaması uygun değildir. Belki hepsinin Allah’ın (celle ve âlâ) rızasının olduğu şeylerde sarf edilmesi, beş vakit namazın cemâatle edâ edilmesi, teheccüd namazının terk edilmemesi, seher vakitlerinde istiğfarın kaçırılmaması, tavşan uykusuna benzer uyku ile ibâdet yapmaktan geri kalınmaması, hazır dünya nimetlerinin lezzetiyle aldanılmaması, ölüm ile âhiret ahvalinin anılıp göz önünde bulundurulması gereklidir. Hatta vakitlerin devamlı olarak ilâhi zikirde sarf edilmesi vâcibdir.
Parlak İslâm dinine uygun olan her şey, alış veriş de olsa, kişiden vaki olan bütün ameller zikir sayılır. Öyle ise, bütün yapılan işlerin zikir olması için bütün davranışlarda dinin ahkâmına riâyet edilmesi gereklidir. Şüphesiz zikir, gafleti kovmaktan ibarettir. Bütün fiillerde Allah’ın emir ve nehiylerine riâyet edildiğinde, gafletin etkisinden kurtuluş mümkün olup Allah-u Teâla’yı devamlı zikrin sevabı hasıl olur.
Ş. Ahmed el Haznevi Hz.
13 Kasım 2011: 13:04 #799694AnonimÖmer bin Abdülazîz’in son Cumâ hutbesi şöyleydi:
“Ey muhterem müslümanlar!
Şunu iyi biliniz ki, lüzumsuz bir hiç olarak yaratılmadığınız gibi, yaptığınız işlerden de sorgu ve sorumsuz kalacak değilsiniz. Gelmiş ve nihâyete kadar gelecek insanların toplanacağı bir mahşer ve orada adâlet terâzilerinin kurulacağı bir mahkeme vardır. Onun tek hâkimi, azamet ve kibriyâ sâhibi yüce Allah’tır. Âhiret korkunç bir gündür. Yürekleri parçalayan, çocukları ihtiyar yapan, kişiyi kardeş, evlâd ve iyâlinden kaçıran, peygamberleri, melekleri titreten bir gündür. Cenâb-ı Hakk’ın celâl ve azametiyle tecellî edeceği o günde, kimde kuvvet ve tahammül kalır! Bununla berâber Allah’ın rahmetinden de ümid keserek hüsrâna düşmeyiniz.
Ey muhterem cemâat!
Muhakkak biliniz ki; mahşer gününde emniyet ve korkusuzluk, bugünden o günü düşünüp de Allah’tan korkan, küfür ve günahtan sakınan ve bu fânî âlemi bekâ âlemi olan âhirete üstün tutarak, şehvânî hislerinin esiri olmayanlar içindir. Bunun aksi harekette bulunanlar muhakkak aldanır. Hayat ve ömür sermâyesini haksızlık ve yolsuzluk arkasında tüketen eli boş ve nedâmet, pişmanlık içinde kalır. Bugün; siz, sizden öncekilerin yerini tutuyorsunuz. Fakat elbette sizin de yerinizi tutacaklar var. Görüyorsunuz ki, gelenler durmuyor, gidenler geri dönmüyor. İster istemez gideceğimiz bu mahal, her şeye sâhib olan cenâb-ı Hakk’ın huzûrudur.
Âhiret âlemine gidenleri her gün uğurluyor ve götürdüğünüz kabirlerde kara toprak altında yataksız, yastıksız, tek ve tenha bırakıp dönüyorsunuz. Ölümün acısını duyan o fânîlerin hâli ne kadar merhameti çeker ve ibrete değer. Tanımadıkları bir âleme sefer etmişler, sevdiklerinden ayrılmışlar. Gelip geçici emânet bir hayatın gaflet uykusundan uyanmışlar, ama iş işten geçmiş, telâfi imkânı elden çıkmış, naz ve nîmet içinde beslenmişlerken yatak ve yastıkları kuru toprak olmuş, terkettikleri dünyâ malından istifâdeleri yok. Yaptıkları incir çekirdeği kadar da olsa, bir hayrın imdâdını bekliyorlar. Düşünmeğe değer bu hâllerden ibret almaz mısınız?
Ey muhterem cemâat!
Zannetmeyin ki, kendimde bir büyüklük gördüğüm için size böyle nasîhat ediyorum. İçinizde belki benden daha ziyâde Allahü teâlânın rahmet ve magfiretine muhtaç kimse yoktur. Ben hem kendim, hem de sizin için rahmet ve magfiret diliyorum. Yüce Allah’ın kitabını, Peygamberinin güzel ahlâkını kendinize örnek yapınız, ancak selâmet bundadır.” buyurduktan sonra gözyaşlarını tutamadı. Bu onun son hutbesiydi. Aynı zamanda evine de son gidişiydi.
16 Kasım 2011: 19:30 #799794Anonim” Ey Rabbimiz, bizi hakikatin yollarında sebatkar kıl.
Bizi, karanlıktan aydınlığa çıkar. Günahların açık ve gizlisini bizden uzaklaştır. Kulaklarımızı, gözlerimizi, gönüllerimizi, ailemizi, soyumuzu bizler için hayırlı eyle. Tövbelerimizi kabul buyur.
Tövbeleri kabul eden, ahiret yurdunda müminlere merhameti sonsuz olan Sensin.
Bizleri nimetlerine şükreden, nimetlerini anan ve öven kimselerden eyle, nimetlerini bize tamamla. “İbn Mes’ud (ra)
17 Kasım 2011: 07:46 #799810Anonim@ABDULLAH 274263 wrote:
” Ey Rabbimiz, bizi hakikatin yollarında sebatkar kıl.
Bizi, karanlıktan aydınlığa çıkar. Günahların açık ve gizlisini bizden uzaklaştır. Kulaklarımızı, gözlerimizi, gönüllerimizi, ailemizi, soyumuzu bizler için hayırlı eyle. Tövbelerimizi kabul buyur.
Tövbeleri kabul eden, ahiret yurdunda müminlere merhameti sonsuz olan Sensin.
Bizleri nimetlerine şükreden, nimetlerini anan ve öven kimselerden eyle, nimetlerini bize tamamla. “İbn Mes’ud (ra)
amin amin amin….
Allah razı olsun..18 Kasım 2011: 14:55 #799871AnonimSadi´nin Gülistan´ından Öğütler
* Konuşmadan bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, dilini tutamayan kimseden daha üstündür.
* Ağızda dil nedir, a akıl sahibi? Hünerli kimsenin hazine anahtarı değil mi? İçerdeki cevahirci midir, çerçi midir, kapı kapalı iken kim ne bilecek?
* Akıllının önünde susmak terbiye gereği ise de, sen yeri gelince söylemeğe bak. İki şey insanı çileden çıkarır: söylenecek yerde ağız açmamak, susacak yerde lakırdı etmek.
* Eğer cenk eri isen, öyle bir kimseyle savaş ki, ya ona ihtiyacın olmasın, ya da kaçıp ondan kurtulabilesin.
* Bahçenin gülünde beka ve gül mevsiminde vefa yoktur. Zaten bilgeler ? kalıcı olmayan şey gönül bağlamağa deymez ? demişler…
18 Kasım 2011: 14:59 #799872AnonimSadi´nin Gülistan´ından Öğütler
* Kendine zarar gelince katlan. Çünkü affetmekle günahtan arınırsın. Mademki her şeyin sonu topraktır, sen, toprak olmadan önce toprak ol.
* Acele yürüyen yol arkadaşı senin yoldaşın değildir. Gönlü sana bağlı olmayan kimseye gönül bağlama.
* Hısımın dindarlığı, takvası yoksa hısımlık bağlarını kesmek, akraba sevgisi taşımaktan daha iyidir.
* Allah?ı tanıyan bir yabancı için, O? na yabancı olan bin hısım feda.
* Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği zaman söze başlar ve yememekten canına doyduğu zaman lokmaya uzanır. Şüphesiz sözü hikmet olur, yemesi de sağlık getirir.
* Kişi az yemeği adet edince, gelen sıkıntıyı kolay karşılar. Eğer bolluk içinde can beslemişse, bir darlık görünce mihnetten ölür
18 Kasım 2011: 15:00 #799873AnonimSadi´nin Gülistan´ından Öğütler
* Asık suratlıdan bir şey isteme, onun kötü huyundan elem duyarsın. Gönlünün gamını anlatacaksan bir kimseye anlat ki, yüzünü görünce ferahlayasın.
* Acizin eline kudret geçince, tutar, acizlerin kolunu büker.
* Hırs azgınlığı akıllı adamın gözünü bağlar; tamah, kuşu da balığı da tuzağa düşürür.
* Birinin gönlünü bir kere kırdın mı, sonradan yüz türlü iyilik etsen de, o bir tek kırgınlığın öcünden sakın. Temren yaradan çıkar, acısı gönülde kalır.
* Eğer bir gönül kırdınsa senin gönlün de mutlaka kırılacaktır. Kale duvarına taş atma, çünkü kaleden de taş gelebilir.
18 Kasım 2011: 15:02 #799874AnonimSadi´nin Gülistan´ından Öğütler
* Dostların sohbetinden ıstırap duyarım. Çünkü çirkin huylarımı güzel gösterirler. Kusurumu hüner ve olgunluk sayarlar, dikenimi gül ve yasemin yaparlar. Nerde o pervasız, küstah düşmanlar ki, bana benim ayıbımı göstersinler…* Gönle giren her şey göze hoş gelir.
* Can kaygısıyla sevgilinin muhabbetinden gönlü ayırmak dostluğa sığmaz.
* Dost kapısında ölene değil, canını sağ salim kurtarana şaşılır.
* Kişi nefsinin kötülüklerinden kurtulabilir. İftiracının zannından kurtulamaz.
18 Kasım 2011: 15:05 #799876AnonimSadi´nin Gülistan´ından Öğütler
* İçini yemekle doldurma ki orada marifet nuru göresin. Burnuna kadar tıkındığın için hikmetçe boşsun.
* Dünyalığımız yok mu, derde düşeriz; olunca da gönlümüz ona takılır.
* Yoksulun sabrı zenginin ihsanından üstündür.
* Onu bunu yoklamak ayıp değildir, elverir ki; ? artık yeter ? dedirtmeyesin. Eğer sen kendini kınayabilirsen, başkaları seni ayıplayamaz.
* Yaptığı sözüne uymasa bile, bilginin sözünü sen candan dinle. İddiacının lafları boştur. Uyuyan uyuyanı nasıl uyandırır.
* Engin deniz taş atmakla bulanmaz. Gücenen bir arif henüz sığ sudur.
18 Kasım 2011: 15:08 #799877AnonimAbdulkadir-i Geylani Hazretlerinden Öğütler
Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici
şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında
elinden alacaklar.Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O?nun rızası yolunda
yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde
hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer
emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.
18 Kasım 2011: 15:09 #799878AnonimAbdulkadir-i Geylani Hazretlerinden Öğütler
Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar
acizdin, bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka
dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin
bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH?tan (C.C) başka her kime
güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün
güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri
katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar.
Çağırsan yardımına koşan olmaz.Bütün bunlara sebeb Hak?tan başkasına güvenmiş olman, O?nun
nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.