• Bu konu 1,965 yanıt içerir, 155 izleyen vardır ve en son Anonim tarafından güncellenmiştir.
15 yazı görüntüleniyor - 16 ile 30 arası (toplam 1,967)
  • Yazar
    Yazılar
  • #704359
    Anonim

      ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE YOLCULUK YAPARLARSA,ARALARINDAN BİRİNİ KENDİLERİNE LİDER YAPSINLAR(HADİS-İ ŞERİF)

      #704360
      Anonim

        Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: wrote:

        Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:

        Allahım!
        Bütün işlerimin başı olan dinim konusunda hatâya düşmekten beni koru!
        Yaşadığım şu dünyadaki işlerimin yolunda gitmesini sağla!
        Dönüp varacağım âhiretimi kazanmama yardım et!
        Hayatım boyunca daha çok hayır yapmama imkân ver!
        Her türlü kötülükten kurtulmamı sağlayacak bir ölüm nasip et!

        Müslim, Zikir 71.
        #704363
        Anonim

          DİLİ KORUMAK,ALTINI VE GÜMÜŞÜ KORUMAKTAN DAHA ZORDUR.
          (MUHAMMED BİN VASİ)

          #704367
          Anonim

            Sehl ibni Sa´d radıyallahu anh anlatıyor: wrote:

            Bir kadın,
            dokuduğu kumaşı Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem´e getirip verdi ve,
            – “Bunu senin giymen için ellerimle dokudum” dedi.
            Hz. Peygamberin böyle bir kumaşa ihtiyacı vardı;
            onu aldı ve giyinip yanımıza geldi.
            Elbiseyi Resûl-i Ekrem´in üzerinde gören bir adam, Hz. Peygambere,
            – “Bu ne kadar da güzelmiş! Verseniz de ben giyinsem” dedi. Resûl-i Ekrem,
            – “Peki” dedi. Orada biraz oturduktan sonra evine gitti; kumaşı katlayıp o adama gönderdi.
            Sahâbîler, kumaşı isteyen o zâta,
            – “Hiç de iyi yapmadın. Resûl-i Ekrem´in bir elbiseye ihtiyacı vardı.
            Onun kendisinden birşey isteyeni geri çevirmediğini bile bile kumaşı istedin” dediler.
            O zât şunları söyledi:
            – “Vallahi ben onu giyinmek için değil, kendime kefen yapmak için istedim.”

            Gerçekten de o kumaş bu zâtın kefeni oldu.

            Buhârî, Cenâiz 28, Büyû´ 31, Libâs 18, Edeb 39; Nesâî, Zînet 97; İbni Mâce, Libâs 1.

            #704435
            Anonim

              Abdullah ibni Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor: wrote:

              Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem,
              birbiri ardından birkaç gün
              yemek yemeden aç yatıp uyurdu.
              Ailesi de akşam yemeği bulamazdı.
              Çoğu zaman arpa ekmeği yerlerdi.(1)

              Âişe radıyallahu anhâ şöyle diyor:

              Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ailesi,
              onun Medine´ye geldiği günden vefat ettiği âna kadar,
              üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadı.(2)

              (1) Tirmizî, Zühd 38; İbni Mâce, Et´ime 49.
              (2) Buhârî, Et´ime 1, 23, 27, Rikak 17, Eymân 22; Müslim, Zühd 20, 22; Nesâî, Dahâyâ 37; İbni Mâce, Et´ime 48, 49.
              #704522
              Anonim
                Ravvihû’l-kulûbe sêaten lisêatin
                Zaman zaman kalblerinizi dinlendiriniz. Hatib el-Bağdâdî, el-Câmiu Li-ahlâki’r-Râvî, 2/129

                Es-selâmu kable’l kelâmi
                “Selâm, kelâmdan öncedir.”

                Ed-duaü hüve’l ibadetü
                “Duâ ibâdettir.” (Ahmed b.

                Hanbel, Müsned)

                #704571
                Anonim

                  Câbir ibni Abdullah radıyallahu anhümâ anlatıyor: wrote:

                  Babam Abdullah ibni Harâm Uhud Savaşında şehid düştüğünde geride dokuz kız,
                  bir hayli de borç bırakmıştı. Alacaklılar haklarını almak için pek anlayışsız davrandılar.
                  Ben de Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem´e başvurdum; alacaklılarla konuşmasını söyledim.
                  Hurma bahçesinin o yıl verdiği ürünü kabul etmeleri ve borcun geri kalan kısmından vazgeçmeleri
                  konusunda onları ikna etmesini istedim. Resûl-i Ekrem alacaklılardan bunu istedi, fakat hiçbiri kabul etmedi.
                  O zaman Allah´ın Elçisi bana,
                  – “Yarın sana geleceğim” buyurdu.
                  Ertesi sabah Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer ile birlikte geldi, hurma bahçesini dolaştı,
                  hurmanın bereketlenmesi için dua etti. Bana da,
                  – “Hurmalarını toplayıp cins cins ayır, iyi hurmaları (acve hurmasını) bir boy, kalitesiz hurmaları bir boy yap.
                  Sonra durumu bana bildir” dedi.
                  Dediklerini yapıp durumu ona bildirdim. Hz. Peygamber geldi, hurmaların başına oturdu ve bana,
                  – “Haydi herkese alacağını ölçüp ver!” buyurdu. Ben de hurmaları ölçerek herkese alacağını verdim,(1)

                  Hurmalar hiç eksilmemiş gibi öylece duruyordu.

                  (1.) Hurmaları Resûl-i Ekrem´in kendi elleriyle ölçüp alacaklılara verdiği de rivayet edilmektedir (Buhârî, İstikrâz 18, Vasâyâ 36).
                  Buhârî, Büyû´ 51, İstikrâz 8, 9, Hibe 21, Sulh 13, Menâkıb 25, Megâzî 18; Ebû Dâvûd, Ferâiz 17; Nesâî, Vasâyâ 4; ıbni Mâce, Sadakât 20.

                  #704638
                  Anonim

                    Peygamber Efendimizin hanımı Safiyye radıyallahu anha anlatıyor: wrote:

                    Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem
                    Ramazan´ın son on gününde mescitte itikâfa(1) girmişti. Bir gece onu ziyarete gidip kendisiyle sohbet ettim.
                    Uzakta bulunan evime dönmek üzere kalktığım zaman,
                    o da beni eve götürmek üzere kalktı. Yolda giderken Ensardan iki kişiyle karşılaştık.
                    Onlar Hz. Peygamberi görünce selâm verdiler,
                    ve oradan çabucak uzaklaşmak istediler.
                    Resûl-i Ekrem onlara,
                    – “Biraz yavaş olun. Yanımdaki Huyey kızı Safiyye´dir” buyurdu. Hz. Peygamberin bu açıklaması onlara pek ağır geldi:
                    – “Ey Allah´ın Elçisi! Size yakışmayan birşeyi nasıl düşünebiliriz?” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

                    – “Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin temiz kalbinize bir şüphe atmasından korktum.”

                    (1.) İtikâfa girmek: Ramazan ayının son on gününde camide kalarak ibadet etmek demektir.

                    Buhârî, İ´tikâf 8, 11, 12, Farzu´l-humüs 4, Bed´ü´l-halk 11, Edeb 121, Ahkâm 21; Müslim, Selâm 23-25; Ebû Dâvûd, Savm 79, Edeb 81; İbni Mâce, Sıyâm 65.
                    #704654
                    Anonim

                      clZ_resimliayet.jpg :'( :'( :'(

                      #704688
                      Anonim

                        7eC_fran06cp3rv6.jpgGökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir bakmışsınız ki, o (yeryüzü) sallanıp-çalkalanmaktadır. Yoksa gökte olanın üzerinize ‘taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar’ göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. Andolsun, kendilerinden öncekiler de yalanladı. Fakat beni inkar (etmelerine karşılık verdiğim azab) nasılmış? (Mülk Suresi, 16-18

                        #704699
                        Anonim

                          Âişe radıyallahu anhâ şöyle diyor: wrote:
                          [size=10pt]

                          Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bazı aylarda o kadar çok oruç tutardı ki,
                          “Artık bu ay hiç iftar etmeyecek” derdik.
                          Bazı aylarda da oruç tutmazdı; biz de
                          “Artık bu ay hiç oruç tutmayacak” derdik.

                          Ben onun Ramazan dışında hiçbir ayı tamamen oruçlu geçirdiğini bilmem.
                          Şaban ayından daha fazla oruç tuttuğu bir ay da görmedim. Şöyle buyururdu:

                          – “Gücünüzün yettiği kadar ibadet ediniz. Çünkü siz usanmadıkça, Allah usanmaz.”

                          Resûl-i Ekrem, nâfile namazın, az da olsa devamlı kılınmasını arzu ederdi.
                          Kendisi bir nâfile namaza başlayınca onu devamlı kılardı.

                          Buhârî, Savm 52, Rikak 18; Müslim, Sıyâm 175-177; İbni Mâce, Sıyâm 30.
                          #704731
                          Anonim
                            “Lâ tağdab!” “Öfkelenme!”

                            [bgcolor=#ff9cff]Sahîh-i Buhârî, Sünen-i Tirmizî ve Muvatta’da yer alan ve Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiği bu hadis, çok latif vecihler taşıyor. Ashabın Resûl-i Ekrem’e ne derece safi bir kalble muhatap olduğunun da nişanesi olan bu hadis rivayetinden anladığımıza göre, bir adam Resûl-i Ekrem’e geliyor ve “Yâ Rasûlallah!” diyor. “Bana kısa bir nasihatta bulun, uzun yapma! Tâ ki, nasihatini unutmayayım.” Ve, bu sözünü birkaç kez tekrarlıyor. İddiasız, saf, samimi bir hal içinde kendi unutkan halini de ivazsız ve hesapsız biçimde dile getirerek nasihat isteyen bu sahabiye, Resûl-i Ekrem arzusuna muvafık kısa bir nasihat ile cevap veriyor: “Lâ tağdab!” Yani, “Öfkelenme!” [/bgcolor]

                            #704860
                            Anonim

                              9h9_Aglamakx201.jpg
                              vjy_alaksuresi7almu5oi3.gif

                              #704880
                              Anonim

                                Enes ibni Mâlik radıyallahu anh şöyle diyor: wrote:
                                [size=10pt]

                                Bir defasında Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem evimize gelmiş,
                                biraz oturduktan sonra su içmek istemişti.Biz de evde beslediğimiz koyunu sağdık,
                                süte, kuyumuzun suyundan karıştırıp Hz. Peygambere bir bardakla sunduk.
                                Allah´ın Elçisi sütü içti. O sırada solunda Hz. Ebû Bekir, karşısında Hz. Ömer,
                                sağ tarafında da bir bedevî oturuyordu.Resûl-i Ekrem´in bardağı önce bedevîye vermesini
                                istemeyen Hz. Ömer,
                                – “Ey Allah´ın Elçisi! Onu yanında oturan Ebû Bekir´e ver” dedi. Hz. Peygamber bardağı sağında
                                oturan bedevîye uzattı ve
                                – “Önce sağdakine, sonra onun sağındakine!” buyurdu.

                                Buhârî, Müsâkât 1, Hibe 4, Eşribe 14, 18; Müslim, Eşribe124; Ebû Dâvûd, Eşribe 19; Tirmizî, Eşribe 19; İbni Mâce, Eşribe 22.

                                #704962
                                Anonim

                                  Enes ibni Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: wrote:
                                  [size=10pt]

                                  Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Medine´ye geldiğinde bir hizmetçisi yoktu.
                                  Üvey babam Ebû Talha elimden tuttu, beni Hz. Peygambere götürdü ve ona,
                                  – “Ey Allah´ın Elçisi!” dedi.
                                  – “Enes zeki bir çocuktur, sana hizmet etsin!”
                                  Resûl-i Ekrem sefere gittiği zaman da, gitmediği zaman da, tam on yıl süreyle hizmet ettim.
                                  Bana bir defa bile -Öf!- demedi. Yaptığım birşeyden dolayı -Niye böyle yaptın?- demediği gibi,
                                  yapmadığım birşey sebebiyle -şöyle yapsan olmaz mıydı?- da demedi.

                                  Buhârî, Vasâyâ 25, Edeb 39, Diyât 27; Fezâil 51-53; Ebû Dâvûd, Edeb 1; Tirmizî, Birr 69.

                                15 yazı görüntüleniyor - 16 ile 30 arası (toplam 1,967)
                                • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.