- Bu konu 21 yanıt içerir, 7 izleyen vardır ve en son Anonim tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
30 Temmuz 2013: 08:46 #680393Anonim
şu sadeleştirme işini ne kadarda şahsileştirilerek düşünüyorsunuz kardeşlerim şaşırıyorum yani.
şunu anlayın artık HERKES sizin kadar azimli ve yatkın değildir nuru anlamaya. bırakın seviyesi orada olan ondan okusun. sizde normalinden okuyun.
hem şunu sormak istiyorum.
Risale-i nur kuran’ın bir tefsiri değil mi?Kuranımızın da bir meali yok mu?
ona neden ses çıkarmıyorsunuz. çünkü İNSANLARIN İHTİYACI VAR KURANI ANLAMAYA…
30 Temmuz 2013: 17:51 #815061AnonimKardeş bu bahsettiğiniz işin olmayacağı satır satır bütün sahte risalede ispat ediliyor. Buna rağmen okuyup istifade etiğinizi sanıyorsanız bizce sakıncası yok. Biz burda sadeleştirmeden daha ziyade keyfi ve çoğu yerde manayı tamamen bozan, anlaşılan cümlelerde dahi yapılan değişiklikler sebebiyle, anlamı bozan kısımları nazara vermekle, müellifinin, varislerinin ve Risale-i Nur’un razı olmadığı bir faaliyetin beceriksizliklerinden bahsediyoruz.
Genel bir yanılgı olan mealle karıştırılmasına ise her fırsatta cevap vermişiz, sitemizin sadeleştirme analizi bölümünden o yanılgının cevabını da bulabilirsiniz. Bulamazsanız ben yardımcı olabilirim.
Ben Risale-i Nurla aynı manada olmayan adı sadeleştirilmiş sözler ya da lemalar adlı kitabı okurum diyorsanız, buna engel olan tabiki de yok. Ama Ben Risale-i Nur okuyorum diyorsanız, öyle olmadığını hemen her satırında ispat etmişiz ve etmeye de devam edeceğiz Allahın izniyle..Şunu bilin ki eğer bunun sadeleştirme olduğuna ve ve yapanların samimi olduklarına inanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu kuruluş öncelikle en basit, bir çocuğun dahi anlayabileceği cümleleri dahi değiştirerek ve manalarını bozarak hem tahrif yaptığını gösteriyor, hem de sizin gibi onlara güvenen kişileri zeka sorunu olmakla itham ediyor.
30 Temmuz 2013: 18:26 #815058AnonimŞimdilik size brikaç link vereyim, yeterli gelemzse o bölümden dilediğiniz kadar bu konular hakkında bilgi edinebilirsiniz..
31 Temmuz 2013: 08:28 #815066Anonimben de zaten normalinden okuyorum. KESİNLİKLE ondan okumak çok daha güzel ve etkileyici. ama bu işi yapanlarda artniyet aramak en iyi tabirle SU-İZANDIR. bizler HÜSN-Ü ZANNA MEMURUZ. ayrıca bahsettiğiniz kadar da kelime ve yorum hataları mevcut değil. doğruya en yakın şekilde yapılmaya çalışılmış belli oluyor. haa varsa eğer büyük bir hata USLUBUNCA temasa geçilir ve uyarılır. böyle forumlarda tartışmayla olmaz. ZİNADAN DAHA ŞİDD ETLİ BİR GÜNAH OLAN GIYBETE SEBEBİYET VERMENİN ALEMİ YOK.
Yanlış bilmiyorsam Risale okuyorsunuz. Hem de ORJİNALİNDEN.
O ZAMAN BİR YERDE TEZAT VAR…31 Temmuz 2013: 10:15 #815067Anonim@deepsky 430183 wrote:
şu sadeleştirme işini ne kadarda şahsileştirilerek düşünüyorsunuz kardeşlerim şaşırıyorum yani.
şunu anlayın artık HERKES sizin kadar azimli ve yatkın değildir nuru anlamaya. bırakın seviyesi orada olan ondan okusun. sizde normalinden okuyun.
hem şunu sormak istiyorum.
Risale-i nur kuran’ın bir tefsiri değil mi?Kuranımızın da bir meali yok mu?
ona neden ses çıkarmıyorsunuz. çünkü İNSANLARIN İHTİYACI VAR KURANI ANLAMAYA…
1- KURAN-I AZİMÜŞŞAN’IN PİYASADAKİ TÜM MEALLERİ EKSİK/HATALI/TAM KARŞILIĞI DEĞİL. BU SEBEBLE MEALLER VE SADECE MEAL OKUMAK SAKAT. MEALCİLİK İSE BURADAN TÜREMİŞTİR.
EN MÜKEMMELİ İSE HAYRAT NEŞRİYAT MEALDİR.ÇÜNKÜ TEFSİRLİ MEALDİR.MEALCİLERE GÖRE:
*ALLAH ARŞ ÜZERİNDE OTURUYOR.
* DÜNYADA KÖR OLAN AHİRETTE DE KÖR OLACAK… GİBİ DAHA BİR TON ZIRVALARI VAR. BANA HAKARET ETSEN BİRŞEY DEMEM AMA MESLEĞİME İLİŞİRSEN AĞZINI AÇTIĞINA PİŞMAN EDERİM.2- RASULÜ EKREM ASM OLSA ACABA BU MEAL İŞİNE NE DERDİ?
EFENDİMİZ ASM OLSA BU ZAMANDA KOT PANTOLAN GİYERDİ DİYENLER GİBİ EFENDİMİZ ASM OLSA MUHAKKAK OLUR DERDİ. DİYEREK KİMSE DİYEMEZ. NİTEKİM DAR ŞEYLER GİYİLMEYECEĞİNE DAİR HADİSLER VAR.3- RİSALE-İ NUR KURAN TEFSİRİDİR. DOLAYISIYLA TEFSİRİN TEFSİRİ MEALİ OLMAZ.
OLUR DİYENLER ÇORBANIN SUYUNUN SUYUNUN SUYU MANASINA GELİR. BU SEBEBLE ELDEN GELEN AŞ OLMAZ OLSA DA HER ZAMAN BULUNMAZ BU SEBEBLE HERKES DAİMA OKUNMALI VE ÇABA SARFETMELİ. KELİMELERİ SADELEŞTİREREK DE RİSALE-İ NURU ANLAYAMAZSINIZ. SEB’A SEMAVAT KELİMESİNİN YERİNE 7 KAT DEMEKLE OLMAZ. RİSALE-İ NUR KELİMELERLE İNSANIN ŞUURALTINA HİZMET DE ETMEKTEDİR.ÜSTADIM OLMAZ DEMİŞSE OLMAZ KARDEŞİM MESELE BU KADAR NETTİR.
*NİTEKİM ASRIN İMAMINI TANIMAYAN YA DECCALİ BİLMİYOR YADA O DECCALE DOST OLUR.
*ÜSTADA TABİ OLMAYIPTA ALİ VELİYE TABİ OLAN VE NURLARI PERDELİ OLARAK GÖRENLER MAALESEF NURLARI ANLAMAMAKTA.
*RİSALE-İ NUR KISKANÇTIR BAŞKA KİTAPLAR OKUYANLARA KENDİSİNİ TESLİM ETMEZ. ALİ VELİNİN KİTABI OKUYANLAR ANLAMAK İÇİN O KİTAPLARI TERKETMEK ELZEMİYETİNDEDİR.
*Cesedi beslemek için; kalb, dil, akıl, dimağ koparılıp o cesede yedirilmez, onlar imha edilmez. Lem’alar ( 173 )4- SEVİYESİ O OLANLAR ONDAN OKUSUN DİYE BİRŞEY YOK. İLİM YÜCEDİR ALADIR. SENDE İLİMLE YÜCELMEK İÇİN MANEVİ ALEMLERDE SENDE İLİMİN SEVİYESİNE ÇIKMALISIN. İLİM KENDİ SÜFLİ, DENİ SEVİYENE İNDİRİRSEN İLMİN KIYMETİNİ DÜŞÜRÜRSÜN. BİNAENALEYH ONDAN OKUSUN GİBİ BİRŞEY YOK.
* KİMSE ANADAN DOĞMA NURLARI OKUMADI. AZ ÇABA, KALBİ RUHİ CEHD/ĞAYRET İLE MANEVİYAT İKLİMİ AÇILIR.
* ESER SAHİBİ OLMAZ DİYOR. BUNU HEM ESERLERİNDE YAZIYOR HEM SÖZLÜ TARİH OLAN HATIRALAR BUNU NAKLEDİYOR. SONRA ABURCUBUR BİRİLERİ ÇIKIP ESER SAHİBİNE İHANET EDİYOR. YAPMA DEDİĞİNİ YAPIYOR. SONRADA BİZLER İYİ NİYETLİYİZ DİYOR.BUNA GENE ÜSTADIMLA CEVAB VERİYORUM.
O bîçareler, “Kalbimiz Üstad ile beraberdir” fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. Halbuki ehl-i ilhadın cereyanına kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın, “Kalbim safidir. Üstadımın mesleğine sadıktır.” demesi, bu misale benzer ki: Birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, çıkıyor; hades vuku buluyor. Ona “Namazın bozuldu” denildiği vakit, o diyor: “Neden namazım bozulsun, kalbim safidir.”}
Mektubat ( 412 )KURANA HERKESİN İHTİYACI VAR VE TEFSİR-İ NURİYEYE DE. KURAN MEALLE ANLAŞILMAZ TEFSİRLE ANLAŞILIR. AMA ŞU VAR. SADELEŞTİRMEYİ YAPAN EKİBİN BAŞINDAKİ HOCA BUNA DESTEK VERDİĞİ VE BU ONUN SADELEŞTİRME EMELİNİN BİRİLERİ TARAFINDAN YAPILMASI.. VE BUNA OLMAZ DİYE CEVAB VERMEMESİ.. DESTEKLEMESİ.. ALTTAKİ TABAKAYA DA HOCADAN DAH MI İYİ BİLİYORSUNUZ SUALİNİ SORDURUYOR. BENDE BUNLARA SORUYORUM ESERLERİN MÜELLİFİ OLAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİDEN DAHA MI İYİ BİLİYOR HOCANIZ?
HER NE İSE DAHA FAZLA SÖZE HACET YOK…31 Temmuz 2013: 15:16 #815068Anonim@deepsky 430399 wrote:
ben de zaten normalinden okuyorum. KESİNLİKLE ondan okumak çok daha güzel ve etkileyici. ama bu işi yapanlarda artniyet aramak en iyi tabirle SU-İZANDIR. bizler HÜSN-Ü ZANNA MEMURUZ. ayrıca bahsettiğiniz kadar da kelime ve yorum hataları mevcut değil. doğruya en yakın şekilde yapılmaya çalışılmış belli oluyor. haa varsa eğer büyük bir hata USLUBUNCA temasa geçilir ve uyarılır. böyle forumlarda tartışmayla olmaz. ZİNADAN DAHA ŞİDD ETLİ BİR GÜNAH OLAN GIYBETE SEBEBİYET VERMENİN ALEMİ YOK.
Yanlış bilmiyorsam Risale okuyorsunuz. Hem de ORJİNALİNDEN.
O ZAMAN BİR YERDE TEZAT VAR…Birincisi gıybetin ve su-i zannın şartları vardır. Bu şartlar hasıl olursa günah olur ve müsaade edildiği hususlarda vardır. Risale-i Nur’un sadeleştirilemeyeceği meselesi bu şartlara haizdir.
Şimdi bir şeylerin adına gıybet ve süizan diyerek insanları günah işliyorsunuz psikolojisine sokmak ne demek? Hristiyanların yaptıkları gibi islamiyeti yanlış bir terminalojiye sokmanın anlamı yok. Kendi keyfiyetlerine göre bazı programları kutsallaştırmak aleyhtarları ise günahkar ilan etmek ne kadar vicdansızca ve yanlış ve hatalı bir husustur.
Biraz daha dikkatli yazmanızı rica ederiz..
31 Temmuz 2013: 15:47 #815069AnonimNeyse daha fazla cerbezenin alemi yok. bundan sonraki konuşmalar tehlikeli sularda yüzmek gibidir. O günaha girmek istemem. O kadar cesur değilim. Sizin de girmemenizi tavsiye ederim. Çünkü ortada bir zümrenin hukuku var. ZİNADAN DAHA ŞİDDETLİ BİR GÜNAH OLAN GIYBETE SEBEBİYET VERMENİN ALEMİ YOK.
Rahmet denizine açılmak için şeytanın kayığına binmekten korkarım. BU SÖN SÖZÜMDÜR , VESSELAM…
31 Temmuz 2013: 18:09 #815072Anonim@deepsky 430399 wrote:
ben de zaten normalinden okuyorum. KESİNLİKLE ondan okumak çok daha güzel ve etkileyici. ama bu işi yapanlarda artniyet aramak en iyi tabirle SU-İZANDIR. bizler HÜSN-Ü ZANNA MEMURUZ. ayrıca bahsettiğiniz kadar da kelime ve yorum hataları mevcut değil. doğruya en yakın şekilde yapılmaya çalışılmış belli oluyor. haa varsa eğer büyük bir hata USLUBUNCA temasa geçilir ve uyarılır. böyle forumlarda tartışmayla olmaz. ZİNADAN DAHA ŞİDD ETLİ BİR GÜNAH OLAN GIYBETE SEBEBİYET VERMENİN ALEMİ YOK.
Yanlış bilmiyorsam Risale okuyorsunuz. Hem de ORJİNALİNDEN.
O ZAMAN BİR YERDE TEZAT VAR…Birincisi: artniyet aramak su-i zandır iddianız..
Risalelerin sadeleştirilmemesi gerektiği hem Risale-i Nur da müteaddid yerlerinde bir hüküm şeklinde mevcutken, hem müellifin varisleri buna şiddetle karşı çıkıyorken ve hem müellifi müsaade etmiyorken, bunun adına art niyet aramak değil, bu kadar mühim noktaları hiçe sayanların, yaptığı hatayı önlemek adına yapılan mücadele denir. Bir insanın malı çalınsa, hırsızdan onu geri istese, buna art niyet mi denir ?
İkincisi hüsnü zanna memuruz sözünüz..
Baştan hatalı yapılmış bir işe nasıl hüsnü zan edilir. Hüsnü zannın olması gereken yerler bellidir. Siz evinize giren hırsıza hüsnü zan edip, üzerine de teşekkür mü ediyorsunuz yoksa ? Tahrifçilerin yaptığı farklı bir şey değildir.
Üçüncüsü: Bahsettiğiniz kadar kelime ve yorum hataları mecut değil demişsiniz..
Buyrun bakın, sadece Birinci Söz’ün özeti. Birinci sözün yarısı gitmiş, nasıl hala o kadar hata yok diyebiliyorsunuz. Ne kadarını tahlil ettiniz. Bizim şu ana kadar yaptığımız değerlendirmelerde, hemen her satırında bariz yapılmış hataları gösteriyoruz, bunlara gözünüzü kapayacak mısınız ? Abartılan yerleri söyleyin mesela yeniden bakalım. Hatta dokuzuncu sözde Allah için arınmış tabirini kullananları mı savunuyorsunuz ?
Dördüncüsü: İyi niyetle yapılmış iddianız..
İyi niyetle yapılmış olsaydı eğer, şu sekizinci sözün başından ilk 30 cümleyi bir okuyun,bakın bakalım iyi bri niyet görebilecek misiniz ? Eğer iyi niyetli olmuş olsalardı müellifinin razı olmadığı bir fiili işlemezlerdi. Hadi onu yaptılar diyelim, eğer iyi niyetli olsalardı, en kolay anlaşılan sekizinci sözün ilk 30 cümlesini bu kadar saçma bir hale sokmazlardı. O otuz sözde bilinmeyen kelime sayısı toplasanız 15 tane bile yoktur. Ki çoğu cümlenin içinde veya devamından ya da öncesinden çok rahat anlaşılabilen kelimelerdir. Hem iyi niyetli olsalardı, en azından kelimelerin manalarını vermekle yetinirlerdi ki, bu dahi müellifinin razı olmadığı bir iştir. Bakın cümlelere sadece kelime manaları mı verilmiş, yoksa, tahrifçilerin tamamen keyfine göre ters düz mü edilmiş, ve lüzumsuz saçma sapan ilaveler ve eksiltmeler mi yapılmış ? Bunları görmezden mi geleceksiniz ? Bunlar iyi niyet mahsulümü ? Hem iyi niyetli olsalardı, birinci sözdeki temsili masala çevirmezlerdi. Daha onlarca belki yüzden fazla misalini gösterdiğimiz saçmalıkları yapmazlardı. Bu mu iyi niyet ? Bu yapılan sadeleştirme bile olamaz.
Beşincisi: Üslubunca temasa geçme meselesi.
Bunu söylediğinize göre süreci takip etmediğinizi anlıyorum. Zira Lemaların sahtesi basıldığında kendilerine gelen tepki, herhalde sattıkları sahte Lemalardan fazladır. Buna rağmen Sözlerin sahtesini çıkardılar. Demekki temasa geçilmiş, anlayan olmamış.
Altıncısı, Risale okumakla bu yaptığımız iş çelişmiyor merak etmeyin, asıl bunun karşısında durmamak, ses çıkartmamak, en azından buğz etmemek risale-i Nura sadakatsizliktir. Davaya sadakatin bir tezahürü, onun muhafazasına çalışmakla ortaya çıkar. Biz bu yanlışları gösteriyoruz ki, Risale-i Nur okuduğunu sanan kardeşlerimiz mevzuyu anlasın. Hem Risale-i Nur diye Risale-i Nur olmayan bir eser yayınlayacaklar, biz de onun hatalarını göstermeyip, yazılanın Risale-i Nur olduğunu tasdik etmiş olacağız..Ne anlamı kaldı senin Risale-i Nur mesleğinin o zaman ? Bir marka bile sahtesini çıkaranlarla mücadele edecek ve davasında haklı bulunacak; biz Risale-i Nur gibi bir eserin sahtesine itiraz etmekle hatalı ve kusurlu olacağız ve sahtesini çıkaranlar da masum olacaklar..Var mı böyle birşey ? Hangi hak davanın mensupları var ki, davasına zarar vermeye çalışanlara karşı durmamış ? Onlarla mücadele etmemiş ?
@deepsky 430412 wrote:
Neyse daha fazla cerbezenin alemi yok. bundan sonraki konuşmalar tehlikeli sularda yüzmek gibidir. O günaha girmek istemem. O kadar cesur değilim. Sizin de girmemenizi tavsiye ederim. Çünkü ortada bir zümrenin hukuku var. ZİNADAN DAHA ŞİDDETLİ BİR GÜNAH OLAN GIYBETE SEBEBİYET VERMENİN ALEMİ YOK.
Rahmet denizine açılmak için şeytanın kayığına binmekten korkarım. BU SÖN SÖZÜMDÜR , VESSELAM…
Bu tahrifçilerin açıktan yaptıkları bir faaliyettir. Ve burda yapılan iş gıybet değil, Allahın müellifine ilham ettiği bir eserin muhafazasına çalışmaktır. İhaneti yapanlar düşünsün..
31 Temmuz 2013: 20:54 #815073Anonim@deepsky 430399 wrote:
ben de zaten normalinden okuyorum. KESİNLİKLE ondan okumak çok daha güzel ve etkileyici. ama bu işi yapanlarda artniyet aramak en iyi tabirle SU-İZANDIR. bizler HÜSN-Ü ZANNA MEMURUZ. ayrıca bahsettiğiniz kadar da kelime ve yorum hataları mevcut değil. doğruya en yakın şekilde yapılmaya çalışılmış belli oluyor. haa varsa eğer büyük bir hata USLUBUNCA temasa geçilir ve uyarılır. böyle forumlarda tartışmayla olmaz. ZİNADAN DAHA ŞİDD ETLİ BİR GÜNAH OLAN GIYBETE SEBEBİYET VERMENİN ALEMİ YOK.
Yanlış bilmiyorsam Risale okuyorsunuz. Hem de ORJİNALİNDEN.
O ZAMAN BİR YERDE TEZAT VAR…Değerli kardeşimiz;
Gıybet İslam dininde haramdır; kesinlikle yasaklanmıştır. Konuyu şu hadis ışığında değerlendirelim:“Gıybet, kardeşinin hoşuna gitmeyeceği bir şeyi, onun olmadığı bir yerde söylemektir.”
Demek ki yapılan bir işi, yapan kimsenin olmadığı yerde söylemek gıybettir; yapmadığı şeyi söylemek ise hem gıybettir, hem de iftiradır. İki katlı günahtır. Fakat gıybet bazı durumlarda caizdir. Şöyleki:1. Size yanlış yapan idarecilerinizin hatasını bertaraf edip izale edecek makamda olanlara söylemek, görünüşte gıybettir, fakat hakikatte gıybet değildir. Çünkü bir insanın size ve başkalarına olan bir yanlışı, düzeltebilecek bir makamdaki insanlara söylüyorsunuz. Aynı adamın hal ve vaziyetlerini düzeltebilecek makamda olmayan birilerine söylediğiniz zaman gıybet olur. Çünkü bunda herhangi bir fayda yoktur. Yapılan bir yanlışın düzeltilmesi değil, tamamen adamın şahsını kötülemek söz konusudur.
2. İdarede ve yönetimde olanların kötülenmesi, bu konuya bir hadisi şerifle bakabiliriz:
“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.”
buyuruluyor. Herkes her durumda bu hadisi kendine göre yorumlayamaz. Mesela, yolda bir kötülük görsek, onu elimizle düzeltmeye kalksak ve dayak atsak, o adam da davacı olsa, bu durumda bize de ceza tatbik edilir. Öyleyse hadisi şerifin manasını nasıl anlamalıyız?El ile düzeltmek vazifeli insanların, yani devletin ve emniyetin görevi; dil ile düzeltmek alimlerin vazifesi; kalben buğz etmek ise diğerlerinindir.
Konuya bu açıdan bakarsak, yöneticilerin hatalarını ve eksiklerini bu işleri bilen insanların söylemesi, yazıp çizmesi daha isabetli olur. Yani o işin ehli olanlar sorumludur. Yoksa daha önemli işleri bırakıp, bizi ilgilendirmeyen konularda yoğunlaşmak hem bize, hem de başkalarına zarar verir.
3. Fasık-ı mütecahir dediğimiz günahları aşikar ve açıktan işleyenlerin gıybeti caizdir. Ta her insan bu gibi insanların ne mal olduğunu bilsin.
4. Birisi var ki sizinle iş ortaklığı yapmak istiyor veya kızınızı istiyor. Böyle bir insanı ister istemez sağlam mı değil mi, kız verilir mi, verilmez mi diye araştıracak ve ona göre kararınızı vereceksiniz. İşte bu gibi insanları sorduğunuz kişiler, size bu insanlar hakkında bildikleri her türlü iyi veya kötü sıfatlarını sıralamaları gerekir. Kötü sıfatlarını sıralamaları gıybet değil, meşveretin hakkını iadedir.
Size Bediüzzaman’ın “gıybet ayeti”nin tefsiri ile gıybetin caiz olduğu yerleri belirten yazısını aşağıya alıyoruz. Özellikle gıybetin caiz olduğu yerleri dikkatle okursak cevabını kendimiz de bulabiliriz:
“Malûmdur: Âyetin başındaki hemze, sormak (âyâ) manasındadır. O sormak manası, su gibi âyetin bütün kelimelerine girer. Her kelimede bir hükm-ü zımnî var.
İşte birincisi, hemze ile der: Âyâ, sual ve cevab mahalli olan aklınız yok mu ki, bu derece çirkin bir şey’i anlamıyor?”
“İkincisi, يُحِبُّ lafzıyla der: Âyâ, sevmek ve nefret etmek mahalli olan kalbiniz bozulmuş mu ki, en menfur bir işi sever?”
“Üçüncüsü, اَحَدُكُمْ kelimesiyle der: Cemaatten hayatını alan hayat-ı içtimaiye ve medeniyetiniz ne olmuş ki, böyle hayatınızı zehirleyen bir ameli kabul eder?”
“Dördüncüsü, اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ kelâmıyla der: İnsaniyetiniz ne olmuş ki, böyle canavarcasına arkadaşınızı diş ile parçalamayı yapıyorsunuz?”
“Beşincisi, اَخِيهِ kelimesiyle der: Hiç rikkat-i cinsiyeniz, hiç sıla-i rahminiz yok mu ki, böyle çok cihetlerle kardeşiniz olan bir mazlumun şahs-ı manevîsini insafsızca dişliyorsunuz? Ve hiç aklınız yok mu ki, kendi âzanızı kendi dişinizle divane gibi ısırıyorsunuz?”
“Altıncısı, مَيْتًا kelâmıyla der: Vicdanınız nerede? Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir halde bir kardeşinize karşı, etini yemek gibi en müstekreh bir işi yapıyorsunuz?”
“Demek şu âyetin ifadesiyle ve kelimelerin ayrı ayrı delaletiyle: Zemm ve gıybet, aklen ve kalben ve insaniyeten ve vicdanen ve fıtraten ve milliyeten mezmumdur. İşte bak nasıl şu âyet, îcazkârane altı mertebe zemmi zemmetmekle, i’cazkârane altı derece o cürümden zecreder.”
“Gıybet, ehl-i adavet ve hased ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez. Nasıl meşhur bir zât demiş:
وَ اُكَبِّرُ نَفْسِى عَنْ جَزَاءٍ بِغِيْبَةٍ – فَكُلُّ اِغْتِيَابٍ جَهْدُ مَنْ لاَ لَهُ جَهْدٌ Yani: “Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünki gıybet; zaîf ve zelil ve aşağıların silâhıdır.”“Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır.”
“Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir:”
“Birisi: Şekva suretinde bir vazifedar adama der, tâ yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın.”
“Birisi de: Bir adam onunla teşrik-i mesaî etmek ister. Senin ile meşveret eder. Sen de sırf maslahat için garazsız olarak, meşveretin hakkını eda etmek için desen: “Onun ile teşrik-i mesaî etme. Çünki zarar göreceksin.”
“Birisi de: Maksadı, tahkir ve teşhir değil; belki maksadı, tarif ve tanıttırmak için dese: “O topal ve serseri adam filan yere gitti.”
“Birisi de: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir surette işliyor.”
“İşte bu mahsus maddelerde garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir. Yoksa gıybet, nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a’mal-i sâlihayı yer bitirir.”(Bediüzzaman, Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, Hatime)
31 Temmuz 2013: 20:56 #815074Anonim@Huseyni 430415 wrote:
Bu tahrifçilerin açıktan yaptıkları bir faaliyettir. Ve burda yapılan iş gıybet değil, Allahın müellifine ilham ettiği bir eserin muhafazasına çalışmaktır. İhaneti yapanlar düşünsün..
racül-ül facir açıktan güna işleyenin gıybeti olmaz bu hadislerle sabittir.
Risalelere dokunmak ise ileride A. bayındır gibi sapıklar türetmenin ön vitrinidir.31 Temmuz 2013: 21:02 #815075Anonim@Huseyni 430415 wrote:
Üçüncüsü: Bahsettiğiniz kadar kelime ve yorum hataları mecut değil demişsiniz..
Buyrun bakın, sadece Birinci Söz’ün özeti. Birinci sözün yarısı gitmiş, nasıl hala o kadar hata yok diyebiliyorsunuz. Ne kadarını tahlil ettiniz. Bizim şu ana kadar yaptığımız değerlendirmelerde, hemen her satırında bariz yapılmış hataları gösteriyoruz, bunlara gözünüzü kapayacak mısınız ?
Hem müellifin kul hakkına girecek yapma değini yapacak sonra vekil ve talebelerinin izni cevazı olmayacak. birde gelip gıybet, günah… gibi kavramları kullanacak burada hadi oradan yallah hadi..
1 Ağustos 2013: 12:48 #815078Anonimmeselelere biraz da başkalarının penceresinden bakmayı deneseniz çok iyi olacak.yani müslüman olmuş birine başını ört diye baskı yapamazsın. çünkü o tali bir iştir. bunun gibi risaleden haberi olmayan kişi sadeleştirilmişinden başlasın ne zararı var. bu kadar köşeli olmayın.
BECE SİZ DE SADELEŞTİRİLMİŞ METİNDEN OKUYUN. ÇÜNKÜ NURLARIN ÖZÜNÜ PEK ANLAMAMIŞSINIZ GÖRÜLEN KADARIYLA…
1 Ağustos 2013: 17:59 #815080Anonim@deepsky 430625 wrote:
meselelere biraz da başkalarının penceresinden bakmayı deneseniz çok iyi olacak.yani müslüman olmuş birine başını ört diye baskı yapamazsın. çünkü o tali bir iştir. bunun gibi risaleden haberi olmayan kişi sadeleştirilmişinden başlasın ne zararı var. bu kadar köşeli olmayın.
BECE SİZ DE SADELEŞTİRİLMİŞ METİNDEN OKUYUN. ÇÜNKÜ NURLARIN ÖZÜNÜ PEK ANLAMAMIŞSINIZ GÖRÜLEN KADARIYLA…
Kardeş şu mesajınızla kimin köşeli olduğu ortaya çıkıyor. Biz insanlara sadeleştirilmişinden okumayın diye baskımı yapıyoruz, yoksa, orjinali ile sadeleştirilmiş dediğinizin birbirinden alakasız olduğundan mı bahsediyoruz ? Hem ne zararı var demek ne demek ? Bu eserde daha çok tahriflerin olduğunu göre göre ne demek ne zararı olur ? Boş konuşmak yerine gidin gösterdiğimiz hataların hata olmadığını gösterin. Bu hataları gördükten sonra dileyen okur dileyen okumaz bu bizim işimiz değil. Yaptığımız sadece aradaki farkı göstermek ve neden okunmaması gerektiğini ya da okunduğunda yanlış anlayacakları noktaları izah etmek. Tercih kişilere kalmış.
Ha bir de nurları anlamamışsınız derken de kimin nurları anlamadığını gösteriyorsunuz. Risale-i Nurlara sadakat, onlar üzerinde hem Nurların hem de Müellifinin razı olmadığı bir işi yapanlarla mücadele etmekle olur, onları beslemek değil, onlardan yana olmakla değil. Okuyanların savunmasını yapacağınıza, siz de gidin risalelerin anlaşılabilir olduğunu onlara anlatın, izah edin, tarafınızı belli edin. Hem orjinalinden okuduğunuzu iddia edip, hem de ona muhalif bir tavırda olmanız hiçte samimi durmuyor.
1 Ağustos 2013: 20:13 #815081Anonim@deepsky 430625 wrote:
meselelere biraz da başkalarının penceresinden bakmayı deneseniz çok iyi olacak.yani müslüman olmuş birine başını ört diye baskı yapamazsın. çünkü o tali bir iştir. bunun gibi risaleden haberi olmayan kişi sadeleştirilmişinden başlasın ne zararı var. bu kadar köşeli olmayın.
BECE SİZ DE SADELEŞTİRİLMİŞ METİNDEN OKUYUN. ÇÜNKÜ NURLARIN ÖZÜNÜ PEK ANLAMAMIŞSINIZ GÖRÜLEN KADARIYLA…
Kardeşim başkasının penceresinden imani konulara bakmak kişiye göre değerlendirmeyi yapmayı gerektirir.Bu şu demek olur ki; İmani konularda takviye arayan manen hasta kişi doktor arar ve doktorun da en iyisini bulmak ister ki tüm yaralarına neşter vurabilecek bir ilme sahip olsun.Kalkıp da sırf üzerine önlüğü giydi diye hademeden şifa talebinde bulunmaz..Bu aynı buna benzer.Orjinal bir eser var ortada ve gayretle okumayı ve anlaşılmayı ister.Kaldı ki hiç de o kadar yansıtılanlar kadar da zor değil zor olan bunu ictimai hayata tatbik edebilmektir ki o da ihlasla amel ile vücuda gelir inşallah..Bizim ne haddimize ki ömrünü bu yola adamış bir zatın eserlerini ben anlamıyorum diyerek değiştirip sonra da buyrun ben bundan anlıyorum hadi siz de okuyun anlayın diyelim.Belki ben senden daha zekiyim demek değildir bu iş..Burda gaybi bir açılma var.Bu gaybi açılma da kimine on senede kimine belki bir ayda inkişaf eder.Bunun aksini iddia edenlere kusura bakmayın ama tebessüm ediyorum.Zira savunmaları tamamen dipsiz kuyu..Bu davaya sahip çıkan kardeşlere de dedikleri daha da gülünçtür.
Size kati olarak şunu söyleyeyim gün gelir bu çakmacılar orjinalin bi yerinde tıkanırlar ki çoğunda tıkanmış pres olup kalmışlardır.Gün gelir aynen bazı yerlerde öyle bir açıklama yaparlar ki günümüzde bazı eserleri çevirenlerin yaptıkları gibi ya uydurma derler atlarlar oraları ya da tevil yapılamadı ( çünkü ilmimiz yetmedi deseler bu defa rezil olurlar )
Velhasılı madem çakma bir eser yapıyorsunuz adını neden Lemalar,sözler diyorsunuz.Onların da çakma adını bulsalar ya..
Başkasının penceresi gözlüktür herkesin gözlük numarası da farklıdır.Ben gözlüğe gerek duymayan bir zatın eserini okumayı tercih ediyorum.Bu tercihimi yaptığım gibi eserin sahibinin de dediği gibi hürmetle gayretle okuyorum.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri2 Ağustos 2013: 10:17 #815084Anonim@deepsky 430625 wrote:
meselelere biraz da başkalarının penceresinden bakmayı deneseniz çok iyi olacak.yani müslüman olmuş birine başını ört diye baskı yapamazsın. çünkü o tali bir iştir. bunun gibi risaleden haberi olmayan kişi sadeleştirilmişinden başlasın ne zararı var. bu kadar köşeli olmayın.
BECE SİZ DE SADELEŞTİRİLMİŞ METİNDEN OKUYUN. ÇÜNKÜ NURLARIN ÖZÜNÜ PEK ANLAMAMIŞSINIZ GÖRÜLEN KADARIYLA…
Nur talebesi ahmedin mehmedin ali velinin gözüyle değil İMANİ MESAİLE KURAN GÖZLÜĞÜ İÇTİMAİ VE HİZMETE DAİR MESELELERE RİSALE-İ NUR GÖZLÜĞÜYLE BAKAR.
Nur talebeleriyle başkalar arasındaki fark budur.zaten başkasının gözüyle bak demek. ehl-i sünnet harici fırkaları doğurmuştur. nura yakın olan meslekler daire içine girmezse asrın imamına tabi olmadığı için ya deccal/süfyana dost olur yada onların kim olduğunu bilmez.. herkes hangi trene bindiğini bilmeli
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.