Sual: Neden hâdisat-ı i'caziye sair zarurî ahkâm-ı şer'iye gibi tevatür suretinde, pek çok tarîklerle, çok ehemmiyetli nakledilmemiş?
Hâdisat-ı i'caziye: Peygamberimizin mu'cizeleriyle ilgili olaylar.
Ahkâm-ı şer'iye: Şer'î hükümler, islâm dini kanunları.
Tevatür: Kuvvetli haber, yalan ihtimali olmayan kuvvetli haber.
Tarîk: Yol.
Elcevab: Çünki ekser ahkâm-ı şer'iyeye, ekser nâs, ekser evkatta muhtaçtır. Farz-ı ayn gibi, o ahkâmın her şahsa alâkası var. Amma mu'cizat ise; herkesin herbir mu'cizeye ihtiyacı yok. Eğer ihtiyaç olsa da, bir defa işitmek kâfi gelir. Âdeta farz-ı kifaye gibi, bir kısım insanlar onları bilse, yeter.
Ekser: Çoğunluk, çoğu.
Nâs: İnsanlar.
Evkat: Vakitler.
Farz-ı ayn: Herkesin tek başına yerine getirme zorunluluğunda olduğu Allah'ın (cc) kesin ve açık emirleri.
Farz-ı kifaye: Müslümanlardan bir kısmının yerine getirmesiyle diğerlerinden sorumluluk kalkan Allah'ın (cc) açık ve kesin emirleri.
İşte bunun içindir ki; bazı olur, bir mu'cizenin vücudu ve tahakkuku, bir hükmün vücudundan on derece daha kat'î olduğu halde, onun râvisi bir-iki olur; hükmün râvisi on-yirmi olur.
Tahakkuk: Doğruluğu meydana çıkma, gerçeklik kazanma, ortaya çıkma.
Râvi: Rivayet eden, nakleden, aktaran.