2.Madde: İnneme’l-a’malü bi ‘n-niyyat (veya, el- umuru bi- mekasıdiha)
Bir işten maksad ne ise, hükm ona göredir.
Bir işe bağlanacak hükm, bu işteki maksada göredir. Bu söz “ameller niyetlere göre değerlendirilir.” Mealindeki hadis i şeriften alınmıştır.
Mesela hataen adam öldüren kimseye, öldürme kasdı bulunmadığı için kısas yapılmaz, diyet öder. Maksadın ne olduğunu anlamak ancak dışa vuran bir fiille olur. Mesela lukatayı yani kaybedilmiş bir malı yolda bulan bir kimsenin ilan etmesi, bunu ilerde sahibi çıkarsa geri vereceğine dair delil teşkil eder ve isteği dışında elinden çıkarsa ödemez. İlan etmezse, gasb ettiğine dalalet eder ve her halde ödemesi gerekir.
Yalnız kasdetmekle bir iş hukuki değer taşımaz. Mesela hanımını boşamayı, birisine bir şey hediye etmeyi, bir malını vakfetmeyi, birinin malını gasbetmeyi kasdetmekle o işi yapmış sayılmaz. İslamiyette zihinden gecen kötü fiiller affedilmiştir. Hased sui zann yani bir insandaki nimetin gitmesini istemek, onun için kötü düşünmek gibi gunahlar bunun dışındadır. Yani bunlar zihinden gecirmekle işlenmiş sayılır. Bir kimse kendisine emanet bırakılmış bir malı gasbedip iade etmemeyi kasdetse, bu sırada mala bir zarar gelse, kusuru olmasa bile öder. Bir kimse bir ticaret malını kullanmak için alsa da sonra satmayı kasdetse, zekat vermez ama aynı malı ticaret niyetiyle alsa zekatını vermesi gerekir.
Bazı fiillerin hukuki netice doğurması için kasıt aranmaz. Mesela nikah talak bey hibe kira vasıyet ıtk(köle azadı) vekalet ida iare kazf böyledir. Yani bu tasarruflar için gereken lafızlar kullanıldığında, o kimsenin niyeti bu olmasa bile, şaka latife veya hata yapmışsa dahi, hukuken hükm doğrudur. Bir kimse “bu malı sattım” dese karşı tarafta “bu malı aldım” dese, sonradan satıcı “ben malımı satmayı kasdetmememiştim” dese buna itibar olmaz. Sirkat yani hırsızlık suçunda da niyet aranmaz.
Kişinin hakiki maksadını bilebilmek hayli zor olduğundan hukukçular neticesi için kasda bakılmayan bu gibi hükümlerin sahasını oldukça geniş tutmuşlardır. Öyle ki bu maddenin hükmü nerdeyse istisna haline gelmiştir. Nitekim şaka maksadıyla da olsa birinin malını almak gasptır. Şaka ile veya rol gereği bile olsa nikah talak ricat(boşadığı kadına geri dönme) ıtk yemin ve nezr(adak) sahihtir. Çünkü “nikah talak ve ricatin şakası da ciddi gibidir” mealinde bir hadis i şerif vardır. Ancak şakadan veya yalandan talakı ikrar etmekle talak vaki olmaz. Hatta böyle yapacağına önceden iki şahid tutarsa, mahkeme de bu talakı muteber tutmaz. Akdi kurarken şaka yaptığını açıkça söylerse mesela “şakadan sattım” derse akid hiç sahih olmaz.
Küfr lafzları da bunun gibidir. Bir kimse alimlerin ittifakla küfr olduğunu söylediği bir sözü veya bir işi onun küfr olduğunu bilerek ve isteyerek, yani zorlanmaksızın ve hata etmeden söyler veya yaparsa, mürted olur. Yani İslam dininden çıkar. Birkaç manaya gelen küfr lafzlarını söyler de “ben o manayı kasdetmemiştim” derse mürted olmaz. Hata cehl unutma ve ikrah ile küfr vaki olmaz.
İbadetlerde farz olanlar ancak niyet ile sahih olur. Farz olmayan ibadetler niyet aranmaksınızn muteberdir. Ancak vakıf kurmak Kuran ı Kerim okumak yemek yedirmek gibi kurbet olan işler ancak niyet ile ibadet sayılır. Nitekim gayrimüslimler de vakıf kurabilir Kuran ı Kerim okuyabilir yemek yedirebilir. Ancak bunların yaptıkları iyi işler İslam dini açısından ibadet sayılmaz.
Hukuki tasarruflar ile kasdın farklılaşması ehliyet arızalarında görülür. Hata hezl(şaka) unutma ikrah ve sarhoşluk gibi durumlarda kasıt ile fiil veya söz arasında muvafakat olmayabilir. Bu gibi hallerde bazen fiil veya söze itibar edilir, bezen edilmez. Bunları ayrı ayrı ele almak gerekir.
HATA: hataen işlenen suçun vasfı değişir. Şahsa karşı işlenen suçlarda kısas değil diyet ödenir. Zevcesi zannederek başkasıyla beraber olsa zina sayılmaz. Kendi malı zannederek başkasının malını alsa gasp sayılmaz. Akidlerde hata nazara alınmaz. Ancak bu gibi hallerde iş mahkemeye intikal etmemişse kişi ile Allah arasındaki vaziyet muteberdir. Yani karısını hataen boşayan mesela zevcesine hitaben ” sen boşsun” kelimesini kullanan ama “şu anda işin yok” manasını kasdeden kimsenin bu boşaması kazaen muteberdir ama diyaneten muteber değildir. Bu şi mahkemeye intikal etse hakim evliliğin sona erdiğine hükmeder ancak mahkemeye düşmeyipte bu kimse haaten boşadığını müftüye arzettiğinde müftü gercekten hata ile boşamışsa talakın sahih olmadığına hakikatte evliliğin devam ettiğine fetva verir. Kadı olmayan yerlerde de böyledir. Kadının yanında talak meselelerini tekrar eder yahut bir kitaptan naklederek “karım boştur” sözünü söyler yazarsa; veya başkasının sözünü hikaye ederse, kendi karısını kasdetmedikçe asla talak vaki olmaz. Kadın kocasına talak sözünü söylemeyi öğretir de erkek manasını bilmeden söylerse talak vaki olmaz. medhuş denilen ve hiddetinden ne söylediğini bilmeyen kimsenin tasarrufları da gecersizdir. Ancak iki şahit bunu işitip söylerse kazaen muteberdir.
HEZL(ŞAKA): şakada kasıt vardır ama neticeyi istememektedir. Şaka işlenen suçlar kasıt ile işlenmiş sayılır. Şaka ile söylenen küfr lafızları insanı küfre sokar. Şaka ile yapılan akidlerde muteber sayılır. Şaka ile yapılan nikah ricat talak muteberdir. Alimler bey(satım) hibe kira gibi akidleri de buna kıyas etmişlerdir. Ancak şaka ile yaptığını açıkça söylerse veya önceden şaka ile yapacağına iki şahit tutarsa akid gecersizdir.
İKRAH(ZORLAMA): birisi tarafından tehdit edilip zorlanarak yapılan satım akdi gibi akidler sonradan fesh edilebilir. Ancak nikah talak ıtk ricat kısası af, yemin nezr zıhar ve ila da böyle değildir. Hanefi dışındaki üç mezhebte ikrah ile talak muteber değildir. Hanefiler ikrah ı şakaya kıyas etmiştir. Nitekim ikrahta da kasıt vardır. Ama neticeyi istememektedir.
SEKR(SARHOŞLUK): bilerek ve isteyerek sarhoş olan kimsenin bütün tasarrufları muteberdir. Hanbeli mezhebinde ise sarhoşluk nasıl meydana gelirse gelsin, sarhoşun tasarrufları muteber değildir.[/font]