Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
21. Söz (Namaz Hakkında)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 522014" data-attributes="member: 1040028"><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: "Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor."</strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki, aynı sözleri söylüyor ve ona baktım gördüm ki; tenbellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım: O zât o sözü, bütün nüfus-u emmarenin namına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman ben dahi dedim: "Madem nefsim emmaredir. Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. Öyle ise, nefsimden başlarım." Dedim: Ey nefis! Cehl-i mürekkeb içinde, tenbellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil "beş ikaz"ı benden işit.</span></span></em></p><p></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sinnen: Yaşça, yaş bakımından, yaş olarak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cismen: Cisim olarak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rütbeten: Rütbe olarak, derece olarak, rütbece.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nefs: Kendisi, kendi, öz varlık. *Günahlara itici hisler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Emmare: Emreden, zorlayıcı, itici.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Islah: Düzeltme, iyileştirme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cehl-i mürekkeb: Kat kat cahillik. Bilgisizliğinin farkında olmayıp, kendini bilir zannetme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Gaflet: Düşüncesizlik ve ihmal sebebiyle, içinde bulunduğu gerçeklerden habersiz olma.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birinci ikaz: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir! Hiç kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın? Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. Keyf için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasa idin ki, ömrün azdır hem faidesiz gidiyor. Elbette onun yirmidörtten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarfetmek; usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebeb olur.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Bedbaht: Bahtı kara, mutsuz, talihsiz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ebedî: Sonsuz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kat'î: Kesin.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tevehhüm-ü ebediyet: Ebedilik tevehhümü, hiç ölmeyecekmiş gibi evham ile sadece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Faidesiz: Faydasız.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hayat-ı ebediye: Ebedi hayat, ölümsüz ve sonsuz hayat.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Medar: Sebep, vesile.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İştiyak: Şiddetli arzu ve istek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tahrik: Hareket ettirme, hareketlendirme.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci ikaz: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ey şikem-perver nefsim! Acaba her gün her gün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu? Madem vermiyor; çünki ihtiyaç tekerrür ettiğinden, usanç değil belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise: Hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve latife-i Rabbaniyemin hava-yı nesimini cezb ve celbeden namaz dahi, seni usandırmamak gerektir. Evet nihayetsiz teessürat ve elemlere maruz ve mübtela ve nihayetsiz telezzüzata ve emellere meftun ve pür-sevda bir kalbin kut ve kuvveti; herşeye kadir bir Rahîm-i Kerim'in kapısını niyaz ile çalmakla elde edilebilir. Evet şu fâni dünyada kemal-i sür'atle vaveylâ-yı firakı koparan giden ekser mevcudatla alâkadar bir ruhun âb-ı hayatı ise; herşeye bedel bir Mabud-u Bâki'nin, bir Mahbub-u Sermedî'nin çeşme-i rahmetine namaz ile teveccüh etmekle içilebilir. Evet fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halkolunan ve ezelî ve ebedî bir zâtın âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letafetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir latife-i Rabbaniye; şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahval-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Şikem-perver: Yemek tiryakisi, boğazına düşkün, aşırı yemeğe düşkün.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tekerrür: Tekrarlama.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Telezzüz: Lezzetlenme, zevklenme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Âb-ı hayat: Hayat suyu. (Maddi ve manevi hayat için gerekli olan her şey.)</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Latife-i Rabbaniye: Rabbani latife. Ebedi alemden ve ebedi ve ezeli olan Allah’tan(cc) başkasına razı olmayan çok ince ve çok kuvvetli ve bütün latifelerin sultanı olan bir latife(duygu).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cezb: Kendine doğru çekme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Celb: Kendi tarafına almak, çekmek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nihayetsiz: Sonsuz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Teessürat: Üzülmeler, üzüntüler, etkilenmeler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Elem: Acı, dert, kaygı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Maruz: Uğrayan, uğramış, hedef.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Telezzüzat: Lezzetlenmeler, zevklenmeler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Emel: Ümit, kuvvetli istek, ummak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Meftun: Aşık, tutkun.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Pür-sevda: Çok hırslı ve istekli. *Sevda dolu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kut: Gıda, azık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kadir: Sonsuz güç ve kuvvet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rahîm-i Kerim: Çok ikram sahibi olan çok merhametli Allah(cc), çok cömert ve bağış sahibi olan çok acıyıcı ve şefkatli Allah(cc).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Niyaz: Yalvarma, yakarma, yalvarış.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fâni: Geçici, gelip geçici, kaybolan.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kemal-i sür'at: Tam (son) sürat, tam hız, mekemmel bir çabukluk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vaveylâ-yı firak: Firak vaveylası, ayrılık feryadı ve çığlığı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ekser: Çoğunluk, çoğu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mevcudat: Varlıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Alâkadar: Alakalı, ilgili.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mabud-u Bâki: Bütün varlıkların kulluğuna gerçek layık olan ebedi ve ölümsüz Allah(cc).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahbub-u Sermedî: Sermedi mahbub, ebedi sevilen, sonsuz ve ölümsüz sevgili.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fıtraten: Yaratılışça, yaratılış bakımından.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ebediyet: Sonsuzluk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ebed: Sonu olmamak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zîşuur: Bilinç sahibi, şuurlu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zînur: Nur sahibi, nurlu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ahval-i dünyeviye: Dünyanın halleri, dünyanın durumları.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçüncü ikaz:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibadet külfetini ve namazın meşakkatini ve musibet zahmetini, bugün düşünüp muzdarib olmak, hem gelecek günlerdeki ibadet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini, bugün tasavvur edip sabırsızlık göstermek hiç kâr-ı akıl mıdır? Şu sabırsızlıkta misalin şöyle bir sersem kumandana benzer ki: Düşmanın sağ cenah kuvveti onun sağındaki kuvvetine iltihak etmiş ve ona taze bir kuvvet olduğu halde; o tutar mühim bir kuvvetini sağ cenaha gönderir, merkezi zayıflaştırır. Hem sol cenahta düşmanın askeri yok iken ve daha gelmeden, büyük bir kuvvet gönderir, "Ateş et!" emrini verir. Merkezi bütün bütün kuvvetten düşürtür. Düşman işi anlar, merkeze hücum eder; târumâr eder. Evet buna benzersin. Çünki geçmiş günlerin zahmeti, bugün rahmete kalbolmuş; elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Külfeti, keramete iltihak ve meşakkati, sevaba inkılab etmiş. Öyle ise ondan usanç almak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak lâzım gelir. Gelecek günler ise madem gelmemişler. Şimdiden düşünüp usanmak ve fütur getirmek; aynen o günlerde açlığı ve susuzluğu ile bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divaneliktir. Madem hakikat böyledir. Âkıl isen, ibadet cihetinde yalnız bugünü düşün ve onun bir saatini, ücreti pek büyük, külfeti pek az, hoş ve güzel ve ulvî bir hizmete sarfediyorum, de. O vakit senin acı bir füturun, tatlı bir gayrete inkılab eder.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Külfet: Zahmet, zorluk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Meşakkat: Zhmet, sıkıntı, güçlük, zorluk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Muzdarib: Izdırap çeken, ızdıraplı, sıkıntılı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tasavvur: Zihinde şekillendirme, tasarlama, düşünme, akılda canlandırma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kâr-ı akıl: Akıl işi, aklın kabul edeceği iş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cenah: Kanat, taraf, yön.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İltihak: Katılma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mühim: Önemli.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Târumâr: Yerlebir, perişan, darmadağınık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İnkılab: Kökten değişiklik, özünden değişme, başka hale geçme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fütur: Gevşeklik, usanç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ulvî: Yüksek, yüce.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Taat üstünde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakikatı rehber tut. Merdane "Yâ Sabûr" de, üç sabrı omuzuna al. Cenab-ı Hakk'ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Taat: İbadet etme, Allah’ın(cc) emirlerini yerine getirme, itaat etme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Masiyet: Günah, emre karşı gelme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Musibet: Afet, bela, felaket.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hakikat: Gerçek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Meşakkat: Zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Dördüncü ikaz:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir, ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer'de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü'nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır? Bir adam sana yüz liralık bir hediye va'detse, yüz gün seni çalıştırır. Hulf-ül va'd edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulf-ül va'd hakkında muhal olan bir zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va'd etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle onu va'dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir te'dibe ve dehşetli bir tazibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vazife-i ubudiyet: Ubudiyet vazifesi, Allah’ın(cc) emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınma görevi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fütur: Gevşeklik, usanç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Misafirhane-i dünya: Dünya müsafirhanesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kut: Gıda, azık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Gına: Zenginlik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ziya: Işık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Berat: Suçsuzluk belgesi. Ayrıcalık ve lütuf belgesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Burak: Çok süratli bir cennet bineği.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hulf-ül va'd: Sözünden dönmek, sözünde durmamak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Muhal: İmkansız, mümkün olmayan, olamaz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Va'd: Söz verme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Suhre: Zoraki iş yapan, zorlamayla iş yapan,</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İttiham: Suçlama.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İstihfaf: Hafife alma, küçümseme, önemsememe.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tezib: Azap verme, eziyet etme, sıkıntı verme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müstehak: Hak etmiş, layık olmuş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Haps-i ebedî: Ebedi hapis, sürekli hapis.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Havf: Korku.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Latif: Yumuşak, nazik, güzel şirin.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Beşinci ikaz: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki füturun ve namazdaki kusurun meşagil-i dünyeviyenin kesretinden midir veyahut derd-i maişetin meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun! Sen istidad cihetiyle bütün hayvanatın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levazımatını tedarikte iktidar cihetiyle, bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil; belki hakikî bir insan gibi, hakikî bir hayat-ı daime için sa'y etmektir. Bununla beraber meşagil-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malayani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz malûmat ile vakit geçiriyorsun. Meselâ: Zühal'in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır ve Amerika tavukları ne kadardır? gibi kıymetsiz şeylerle kıymetdar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemal alıyorsun.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Dünyaperest: Dünyaya taparcasına önem verip ahireti düşünmeyen.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nefs: Kendisi, kendi, öz varlık. *Günahlara itici hisler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fütur: Gevşekik, usanç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Meşagil-i dünyeviye: Dünyaya ait işler, dünya ile ilgili uğraşılar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kesret: Çokluk, bolluk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Derd-i maişet: Geçim derdi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İstidad: Kabiliyet, yetenek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cihet: Yön, taraf.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hayvanat: Hayvanlar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fevkinde: Üstünde.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hayat-ı dünyeviye: Dünyadaki yaşantı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Levazımat: Lüzumlu şeyler, gerekenler, gerekliler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İktidar: Güç, kuvvet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vazife-i asliyen: Asıl vazifen, esas görevin.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Belki: Kat'iyetle, şüphesiz. *Hatta. *İhtimal.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hakiki: Gerçek, sahici.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hayat-ı daime: Devamlı olan hayat.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sa'y: Çalışma, iş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fuzuli: Gereksiz, faydasız, boş yere.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Malayani: Faydasız, boş, gereksiz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Meşgale: Meşguliyet, iş, uğraşı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Elzem: Çok gerekli, en gerekli, daha lazım.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Malûmat: Bilinenler, bilgiler. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zuhal: Satürün gezegeni. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Keyfiyet: Özellik, nitelik, kıymet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kıymetdar: Kıymetli, değerli.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kozmoğrafya: Astronomi, gök ilmi.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Eğer desen:</strong> "Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir." Öyle ise ben de sana derim ki: Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan; sonra biri gelse, dese ki: "Gel on dakika kadar şurayı kaz, yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın." Sen ona: "Yok, gelmem. Çünki on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak" desen; ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin. Aynen onun gibi; sen şu bağında, nafakan için işliyorsun. Eğer farz namazı terketsen, bütün sa'yin semeresi, yalnız dünyevî ve ehemmiyetsiz ve bereketsiz bir nafakaya münhasır kalır. Eğer sen istirahat ve teneffüs vaktini, ruhun rahatına, kalbin teneffüsüne medar olan namaza sarfetsen; o vakit, bereketli nafaka-i dünyeviye ile beraber, senin nafaka-i uhreviyene ve zâd-ı âhiretine ehemmiyetli bir menba olan, iki maden-i manevî bulursun:</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fütur: Gevşeklik, usanç. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Derd-i maişet: Geçim derdi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zaruri: Zorunlu, ister istemez yapılması gereken.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Divanece: Delice.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Semere: Meyve, netice, sonuç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ehemmiyetsiz: Önemsiz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Münhasır: Mahsus, sınırlı, ait.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nafaka-i dünyeviye: Dünyaya ait nafaka, dünya geçimliği.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zâd-ı âhiret: Ahiret azığı, ahiret hazırlığı, öbür dünya yolculuğu için gerekenler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Menba: Kaynak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Maden-i manevî: Manevi maden, manevi kaynak.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birinci maden: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bütün bağındaki</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #008000"><strong>{(Haşiye):</strong> Bu makam, bir bağda bir zâta bir derstir ki, bu tarz ile beyan edilmiş.<strong>}</strong></span></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">yetiştirdiğin -çiçekli olsun, meyveli olsun- her nebatın, her ağacın tesbihatından, güzel bir niyet ile, bir hisse alıyorsun.</span></span></em></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci maden: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hem bu bağdan çıkan mahsulâttan kim yese -hayvan olsun, insan olsun; inek olsun, sinek olsun; müşteri olsun, hırsız olsun- sana bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şart ile ki: Sen, Rezzak-ı Hakikî namına ve izni dairesinde tasarruf etsen ve onun malını, onun mahlukatına veren bir tevziat memuru nazarıyla kendine baksan...</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahsulât: Mahsuller, ürünler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rezzak-ı Hakikî: Gerçek rızık verici olan Allah(cc).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Namına: Adına.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahlukat: Yaratılmış varlıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tevziyat: Dağıtmalar, paylaştırmalar.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte bak, namazı terk eden ne kadar büyük bir hasaret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder ve sa'ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i manevî temin eden o iki neticeden ve o iki madenden mahrum kalır, iflas eder. Hattâ ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. "Neme lâzım" der. "Ben zâten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için çekeceğim?" diyecek, kendini tenbelliğe atacak. Fakat evvelki adam der: "Daha ziyade ibadetle beraber sa'y-i helâle çalışacağım. Tâ, kabrime daha ziyade ışık göndereceğim, âhiretime daha ziyade zahîre tedarik edeceğim.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hasaret: Hasar, zarar, ziyan.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sa’y: Çalışma, iş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kuvve-i manevî: Manevi kuvvet(güç).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fütur: Gevşeklik, usanç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kabr: Mezar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ziyade: Fazla, çok.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zahîre: Azık, yiyecek.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Elhasıl: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. Lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at. Hem bil ki: Her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tâbi'dir. Nasılki âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise, siyah görünür. Kırmızı ise, kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgün ise, sarayı güzel gösterir. Düzgün değil ise, çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü; sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde, ya lehinde şehadet ettirebilirsin. Eğer namazı kılsan, o namazın ile o âlemin Sâni'-i Zülcelal'ine müteveccih olsan; birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümatını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülat ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.</span></span></em></p><p><span style="font-size: 18px"><span style="color: #B22222"><span style="font-family: 'Arial'">ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻧُﻮﺭُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻻ َﺭْﺽِ </span></span></span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><u>Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nur Sûresi: 35.)</u></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">âyet-i pür-envârından bir nuru, senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in'ikasıyla ışıklandırır. Senin lehinde nuraniyetle şehadet ettirir.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Lâakal: En azından, hiç olmazsa.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İhtiyat: Tedbirli olmak, ileriyi düşünerek önlemler alma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Akçe: Para.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hakikî: Gerçek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İstikbal: Gelecek, gelecek zaman. *Karşılama.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sandukça-i uhreviye: Öbür dünya ile ilgili kutu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zulümat: Zulmetler, karanlıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahsus: Husisi olan, özel. *Duyulan, hissedilen.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Keyfiyet: Özellik, nitelik, kıymet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tâbi': Bağlı, uyan, arkası sıra giden, izleyen.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Âyine: Ayna.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Misillü: Gibi, benzeri.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müteveccih: Yönelmiş, dönmüş, bakan, dönük.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tenevvür: Nurlanma, aydınlanma, ışıklanma, parlama.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tebeddülat: Değişmeler, değişimler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Harekât: Hareketler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Manidar: Manalı, anlamlı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kitabet-i kudret: Kudret yazısı, Allah’ın(cc) kudretinin(sonsuz gücünün) yazısı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İn'ikas: Aksetme, yansıma.</span></span></p><p></p><p><strong><em><p style="text-align: right"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px">Said Nursi</span></span></p><p></em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 522014, member: 1040028"] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: "Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor."[/B] O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki, aynı sözleri söylüyor ve ona baktım gördüm ki; tenbellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım: O zât o sözü, bütün nüfus-u emmarenin namına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman ben dahi dedim: "Madem nefsim emmaredir. Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. Öyle ise, nefsimden başlarım." Dedim: Ey nefis! Cehl-i mürekkeb içinde, tenbellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil "beş ikaz"ı benden işit.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Sinnen: Yaşça, yaş bakımından, yaş olarak. Cismen: Cisim olarak. Rütbeten: Rütbe olarak, derece olarak, rütbece. Nefs: Kendisi, kendi, öz varlık. *Günahlara itici hisler. Emmare: Emreden, zorlayıcı, itici. Islah: Düzeltme, iyileştirme. Cehl-i mürekkeb: Kat kat cahillik. Bilgisizliğinin farkında olmayıp, kendini bilir zannetme. Gaflet: Düşüncesizlik ve ihmal sebebiyle, içinde bulunduğu gerçeklerden habersiz olma.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Birinci ikaz: [/B] Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir! Hiç kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın? Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. Keyf için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasa idin ki, ömrün azdır hem faidesiz gidiyor. Elbette onun yirmidörtten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarfetmek; usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebeb olur.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Bedbaht: Bahtı kara, mutsuz, talihsiz. Ebedî: Sonsuz. Kat'î: Kesin. Tevehhüm-ü ebediyet: Ebedilik tevehhümü, hiç ölmeyecekmiş gibi evham ile sadece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek. Faidesiz: Faydasız. Hayat-ı ebediye: Ebedi hayat, ölümsüz ve sonsuz hayat. Medar: Sebep, vesile. İştiyak: Şiddetli arzu ve istek. Tahrik: Hareket ettirme, hareketlendirme.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]İkinci ikaz: [/B] Ey şikem-perver nefsim! Acaba her gün her gün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu? Madem vermiyor; çünki ihtiyaç tekerrür ettiğinden, usanç değil belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise: Hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve latife-i Rabbaniyemin hava-yı nesimini cezb ve celbeden namaz dahi, seni usandırmamak gerektir. Evet nihayetsiz teessürat ve elemlere maruz ve mübtela ve nihayetsiz telezzüzata ve emellere meftun ve pür-sevda bir kalbin kut ve kuvveti; herşeye kadir bir Rahîm-i Kerim'in kapısını niyaz ile çalmakla elde edilebilir. Evet şu fâni dünyada kemal-i sür'atle vaveylâ-yı firakı koparan giden ekser mevcudatla alâkadar bir ruhun âb-ı hayatı ise; herşeye bedel bir Mabud-u Bâki'nin, bir Mahbub-u Sermedî'nin çeşme-i rahmetine namaz ile teveccüh etmekle içilebilir. Evet fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halkolunan ve ezelî ve ebedî bir zâtın âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letafetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir latife-i Rabbaniye; şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahval-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Şikem-perver: Yemek tiryakisi, boğazına düşkün, aşırı yemeğe düşkün. Tekerrür: Tekrarlama. Telezzüz: Lezzetlenme, zevklenme. Âb-ı hayat: Hayat suyu. (Maddi ve manevi hayat için gerekli olan her şey.) Latife-i Rabbaniye: Rabbani latife. Ebedi alemden ve ebedi ve ezeli olan Allah’tan(cc) başkasına razı olmayan çok ince ve çok kuvvetli ve bütün latifelerin sultanı olan bir latife(duygu). Cezb: Kendine doğru çekme. Celb: Kendi tarafına almak, çekmek. Nihayetsiz: Sonsuz. Teessürat: Üzülmeler, üzüntüler, etkilenmeler. Elem: Acı, dert, kaygı. Maruz: Uğrayan, uğramış, hedef. Telezzüzat: Lezzetlenmeler, zevklenmeler. Emel: Ümit, kuvvetli istek, ummak. Meftun: Aşık, tutkun. Pür-sevda: Çok hırslı ve istekli. *Sevda dolu. Kut: Gıda, azık. Kadir: Sonsuz güç ve kuvvet. Rahîm-i Kerim: Çok ikram sahibi olan çok merhametli Allah(cc), çok cömert ve bağış sahibi olan çok acıyıcı ve şefkatli Allah(cc). Niyaz: Yalvarma, yakarma, yalvarış. Fâni: Geçici, gelip geçici, kaybolan. Kemal-i sür'at: Tam (son) sürat, tam hız, mekemmel bir çabukluk. Vaveylâ-yı firak: Firak vaveylası, ayrılık feryadı ve çığlığı. Ekser: Çoğunluk, çoğu. Mevcudat: Varlıklar. Alâkadar: Alakalı, ilgili. Mabud-u Bâki: Bütün varlıkların kulluğuna gerçek layık olan ebedi ve ölümsüz Allah(cc). Mahbub-u Sermedî: Sermedi mahbub, ebedi sevilen, sonsuz ve ölümsüz sevgili. Fıtraten: Yaratılışça, yaratılış bakımından. Ebediyet: Sonsuzluk. Ebed: Sonu olmamak. Zîşuur: Bilinç sahibi, şuurlu. Zînur: Nur sahibi, nurlu. Ahval-i dünyeviye: Dünyanın halleri, dünyanın durumları.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Üçüncü ikaz:[/B] Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibadet külfetini ve namazın meşakkatini ve musibet zahmetini, bugün düşünüp muzdarib olmak, hem gelecek günlerdeki ibadet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini, bugün tasavvur edip sabırsızlık göstermek hiç kâr-ı akıl mıdır? Şu sabırsızlıkta misalin şöyle bir sersem kumandana benzer ki: Düşmanın sağ cenah kuvveti onun sağındaki kuvvetine iltihak etmiş ve ona taze bir kuvvet olduğu halde; o tutar mühim bir kuvvetini sağ cenaha gönderir, merkezi zayıflaştırır. Hem sol cenahta düşmanın askeri yok iken ve daha gelmeden, büyük bir kuvvet gönderir, "Ateş et!" emrini verir. Merkezi bütün bütün kuvvetten düşürtür. Düşman işi anlar, merkeze hücum eder; târumâr eder. Evet buna benzersin. Çünki geçmiş günlerin zahmeti, bugün rahmete kalbolmuş; elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Külfeti, keramete iltihak ve meşakkati, sevaba inkılab etmiş. Öyle ise ondan usanç almak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak lâzım gelir. Gelecek günler ise madem gelmemişler. Şimdiden düşünüp usanmak ve fütur getirmek; aynen o günlerde açlığı ve susuzluğu ile bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divaneliktir. Madem hakikat böyledir. Âkıl isen, ibadet cihetinde yalnız bugünü düşün ve onun bir saatini, ücreti pek büyük, külfeti pek az, hoş ve güzel ve ulvî bir hizmete sarfediyorum, de. O vakit senin acı bir füturun, tatlı bir gayrete inkılab eder.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Külfet: Zahmet, zorluk. Meşakkat: Zhmet, sıkıntı, güçlük, zorluk. Muzdarib: Izdırap çeken, ızdıraplı, sıkıntılı. Tasavvur: Zihinde şekillendirme, tasarlama, düşünme, akılda canlandırma. Kâr-ı akıl: Akıl işi, aklın kabul edeceği iş. Cenah: Kanat, taraf, yön. İltihak: Katılma. Mühim: Önemli. Târumâr: Yerlebir, perişan, darmadağınık. İnkılab: Kökten değişiklik, özünden değişme, başka hale geçme. Fütur: Gevşeklik, usanç. Ulvî: Yüksek, yüce.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]İşte ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Taat üstünde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakikatı rehber tut. Merdane "Yâ Sabûr" de, üç sabrı omuzuna al. Cenab-ı Hakk'ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Taat: İbadet etme, Allah’ın(cc) emirlerini yerine getirme, itaat etme. Masiyet: Günah, emre karşı gelme. Musibet: Afet, bela, felaket. Hakikat: Gerçek. Meşakkat: Zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Dördüncü ikaz:[/B] Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir, ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer'de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü'nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır? Bir adam sana yüz liralık bir hediye va'detse, yüz gün seni çalıştırır. Hulf-ül va'd edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulf-ül va'd hakkında muhal olan bir zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va'd etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle onu va'dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir te'dibe ve dehşetli bir tazibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Vazife-i ubudiyet: Ubudiyet vazifesi, Allah’ın(cc) emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınma görevi. Fütur: Gevşeklik, usanç. Misafirhane-i dünya: Dünya müsafirhanesi. Kut: Gıda, azık. Gına: Zenginlik. Ziya: Işık. Berat: Suçsuzluk belgesi. Ayrıcalık ve lütuf belgesi. Burak: Çok süratli bir cennet bineği. Hulf-ül va'd: Sözünden dönmek, sözünde durmamak. Muhal: İmkansız, mümkün olmayan, olamaz. Va'd: Söz verme. Suhre: Zoraki iş yapan, zorlamayla iş yapan, İttiham: Suçlama. İstihfaf: Hafife alma, küçümseme, önemsememe. Tezib: Azap verme, eziyet etme, sıkıntı verme. Müstehak: Hak etmiş, layık olmuş. Haps-i ebedî: Ebedi hapis, sürekli hapis. Havf: Korku. Latif: Yumuşak, nazik, güzel şirin.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Beşinci ikaz: [/B] Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki füturun ve namazdaki kusurun meşagil-i dünyeviyenin kesretinden midir veyahut derd-i maişetin meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun! Sen istidad cihetiyle bütün hayvanatın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levazımatını tedarikte iktidar cihetiyle, bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil; belki hakikî bir insan gibi, hakikî bir hayat-ı daime için sa'y etmektir. Bununla beraber meşagil-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malayani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz malûmat ile vakit geçiriyorsun. Meselâ: Zühal'in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır ve Amerika tavukları ne kadardır? gibi kıymetsiz şeylerle kıymetdar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemal alıyorsun.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Dünyaperest: Dünyaya taparcasına önem verip ahireti düşünmeyen. Nefs: Kendisi, kendi, öz varlık. *Günahlara itici hisler. Fütur: Gevşekik, usanç. Meşagil-i dünyeviye: Dünyaya ait işler, dünya ile ilgili uğraşılar. Kesret: Çokluk, bolluk. Derd-i maişet: Geçim derdi. İstidad: Kabiliyet, yetenek. Cihet: Yön, taraf. Hayvanat: Hayvanlar. Fevkinde: Üstünde. Hayat-ı dünyeviye: Dünyadaki yaşantı. Levazımat: Lüzumlu şeyler, gerekenler, gerekliler. İktidar: Güç, kuvvet. Vazife-i asliyen: Asıl vazifen, esas görevin. Belki: Kat'iyetle, şüphesiz. *Hatta. *İhtimal. Hakiki: Gerçek, sahici. Hayat-ı daime: Devamlı olan hayat. Sa'y: Çalışma, iş. Fuzuli: Gereksiz, faydasız, boş yere. Malayani: Faydasız, boş, gereksiz. Meşgale: Meşguliyet, iş, uğraşı. Elzem: Çok gerekli, en gerekli, daha lazım. Malûmat: Bilinenler, bilgiler. Zuhal: Satürün gezegeni. Keyfiyet: Özellik, nitelik, kıymet. Kıymetdar: Kıymetli, değerli. Kozmoğrafya: Astronomi, gök ilmi.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Eğer desen:[/B] "Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir." Öyle ise ben de sana derim ki: Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan; sonra biri gelse, dese ki: "Gel on dakika kadar şurayı kaz, yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın." Sen ona: "Yok, gelmem. Çünki on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak" desen; ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin. Aynen onun gibi; sen şu bağında, nafakan için işliyorsun. Eğer farz namazı terketsen, bütün sa'yin semeresi, yalnız dünyevî ve ehemmiyetsiz ve bereketsiz bir nafakaya münhasır kalır. Eğer sen istirahat ve teneffüs vaktini, ruhun rahatına, kalbin teneffüsüne medar olan namaza sarfetsen; o vakit, bereketli nafaka-i dünyeviye ile beraber, senin nafaka-i uhreviyene ve zâd-ı âhiretine ehemmiyetli bir menba olan, iki maden-i manevî bulursun:[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Fütur: Gevşeklik, usanç. Derd-i maişet: Geçim derdi. Zaruri: Zorunlu, ister istemez yapılması gereken. Divanece: Delice. Semere: Meyve, netice, sonuç. Ehemmiyetsiz: Önemsiz. Münhasır: Mahsus, sınırlı, ait. Nafaka-i dünyeviye: Dünyaya ait nafaka, dünya geçimliği. Zâd-ı âhiret: Ahiret azığı, ahiret hazırlığı, öbür dünya yolculuğu için gerekenler. Menba: Kaynak. Maden-i manevî: Manevi maden, manevi kaynak.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Birinci maden: [/B] Bütün bağındaki [COLOR="#008000"][B]{(Haşiye):[/B] Bu makam, bir bağda bir zâta bir derstir ki, bu tarz ile beyan edilmiş.[B]}[/B][/COLOR] yetiştirdiğin -çiçekli olsun, meyveli olsun- her nebatın, her ağacın tesbihatından, güzel bir niyet ile, bir hisse alıyorsun.[/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]İkinci maden: [/B] Hem bu bağdan çıkan mahsulâttan kim yese -hayvan olsun, insan olsun; inek olsun, sinek olsun; müşteri olsun, hırsız olsun- sana bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şart ile ki: Sen, Rezzak-ı Hakikî namına ve izni dairesinde tasarruf etsen ve onun malını, onun mahlukatına veren bir tevziat memuru nazarıyla kendine baksan...[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Mahsulât: Mahsuller, ürünler. Rezzak-ı Hakikî: Gerçek rızık verici olan Allah(cc). Namına: Adına. Mahlukat: Yaratılmış varlıklar. Tevziyat: Dağıtmalar, paylaştırmalar.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]İşte bak, namazı terk eden ne kadar büyük bir hasaret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder ve sa'ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i manevî temin eden o iki neticeden ve o iki madenden mahrum kalır, iflas eder. Hattâ ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. "Neme lâzım" der. "Ben zâten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için çekeceğim?" diyecek, kendini tenbelliğe atacak. Fakat evvelki adam der: "Daha ziyade ibadetle beraber sa'y-i helâle çalışacağım. Tâ, kabrime daha ziyade ışık göndereceğim, âhiretime daha ziyade zahîre tedarik edeceğim.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Hasaret: Hasar, zarar, ziyan. Sa’y: Çalışma, iş. Kuvve-i manevî: Manevi kuvvet(güç). Fütur: Gevşeklik, usanç. Kabr: Mezar. Ziyade: Fazla, çok. Zahîre: Azık, yiyecek.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Elhasıl: [/B] Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. Lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at. Hem bil ki: Her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tâbi'dir. Nasılki âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise, siyah görünür. Kırmızı ise, kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgün ise, sarayı güzel gösterir. Düzgün değil ise, çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü; sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde, ya lehinde şehadet ettirebilirsin. Eğer namazı kılsan, o namazın ile o âlemin Sâni'-i Zülcelal'ine müteveccih olsan; birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümatını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülat ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.[/SIZE][/FONT][/I] [SIZE=5][COLOR="#B22222"][FONT=Arial]ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻧُﻮﺭُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻻ َﺭْﺽِ [/FONT][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=2][U]Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nur Sûresi: 35.)[/U][/SIZE][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]âyet-i pür-envârından bir nuru, senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in'ikasıyla ışıklandırır. Senin lehinde nuraniyetle şehadet ettirir.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Lâakal: En azından, hiç olmazsa. İhtiyat: Tedbirli olmak, ileriyi düşünerek önlemler alma. Akçe: Para. Hakikî: Gerçek. İstikbal: Gelecek, gelecek zaman. *Karşılama. Sandukça-i uhreviye: Öbür dünya ile ilgili kutu. Zulümat: Zulmetler, karanlıklar. Mahsus: Husisi olan, özel. *Duyulan, hissedilen. Keyfiyet: Özellik, nitelik, kıymet. Tâbi': Bağlı, uyan, arkası sıra giden, izleyen. Âyine: Ayna. Misillü: Gibi, benzeri. Müteveccih: Yönelmiş, dönmüş, bakan, dönük. Tenevvür: Nurlanma, aydınlanma, ışıklanma, parlama. Tebeddülat: Değişmeler, değişimler. Harekât: Hareketler. Manidar: Manalı, anlamlı. Kitabet-i kudret: Kudret yazısı, Allah’ın(cc) kudretinin(sonsuz gücünün) yazısı. İn'ikas: Aksetme, yansıma.[/FONT][/COLOR] [B][I][RIGHT][FONT=Arial][SIZE=4]Said Nursi[/SIZE][/FONT][/RIGHT][/I][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
21. Söz (Namaz Hakkında)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst