Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Kelime Analizi
3. Lem'anın Kelimetolojisi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="kenz-i mahfi" data-source="post: 348373" data-attributes="member: 1024011"><p>3.Lem'adaki Arapça kelimeleri ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'de geçen 76 adet kelimenin kullanılması ile hem Arapça dili gibi dünyada en zengin kelime hazinesine ve mana içeriğine sahip bir dilin kelimeleri muhafaza edilmiş, hem Kur'an-ı Kerim'in kudsi kelimeleri muhafaza edilmiş, hem de yukarıda izah edildiği gibi o zamanın eserlerine göre anlaşılması en kolay eser olan Risalelerde bu kelimeler kullanılmakla mana çok zenginleşmiş, ebedi sanatlarda en ileri bir mevki almış, bütün imani meseleler ispat edilmiş ve en mühimmi bu eserlerin her tabakadan insanın anlayabileceği bir seviyede yazılmış olmasıyla misli asla mesbuk değildir. </p><p></p><p>Arapça ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'de geçen kelimeler bakımından tahlilini yapmaktaki maksadımız şudur: </p><p></p><p>Mektubat Mecmuasının 29. Mektubunun 7. Kısmında bir sual vardır. Sual şöyledir: "Ehl-i ilhada kapılan ulema-üs-sû’, milleti aldatmak için diyorlar ki: İmam-ı A’zam, sair imamlara muhalif olarak demiş ki: “İhtiyaç olsa, diyar-ı baîdede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre; Fatiha yerine Fârisî tercümesi cevazı var.” Öyle ise, biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz?...</p><p></p><p>İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA)’nin sair imamlara muhalif olarak Arapça bilmeyenler için sadece Fatiha’nın Farsça tercümesini okuyabilmelerine imkan veren fetvasını esas tutarak milleti aldatmak için ehl-i ilhadın kandırmacasına kapılan ve Türkçülük perdesine sığınarak “Öyle ise biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz” diyerek üstadın devamında 5 madde ile izah ettiği zahirde “anlaşılmıyor” veya “anlamıyoruz” diyerek Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercümesini Arapçasının yerine okumak olan dehşetli fitnenin –ki ezanın senelerce Türkçe okunması bu fitnenin mahsulüdür- bu zamanda bir vechi Risaleleri “anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” diyerek sadeleştirmek isteyenlerin ortaya attıkları aynı fitnedir. </p><p></p><p>Bu meseleye verilen 5 maddelik cevabın en mühimi olan 5. maddesinde şöyle cevap verilmiştir: “…Halbuki, zaaf-ı imandan gelen ve menfî fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-ı Arabîye karşı nefret ve zaaf-ı imandan tevellüd eden mey-i tahrip sâikasıyla tercüme edip Arabî aslını terk etmek, dini terk ettirmektir.” İşte bu müthiş sual ve cevabı biraz açalım.</p><p></p><p>Sualin başında “ehl-i ilhada kapılan ulema-üs-sû’”dan bahsedilmiştir. Zaten Kur’an-ı Kerim’in Arapça aslının yerine Türkçe okunması fikri dinsizlerin bir fitnesidir. “ulema-üs-sû’” da buna alet olmuştur. Bilhassa Ziya Gökalp gibiler müthiş bir zındıka fikriyle ehl-i imanın fikrini bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalışmışlardır. Bilhassa Türkçülüğü kendilerine perde etmişlerdir. “Anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” diyerek Arapça aslını terk etmişler, Kur’an-ı Kerim’i, tekbirleri, ezanı Türkçe okumuşlardır. Ezan, bu memlekette 18 sene Türkçe okunmuştur. Halbuki zahirde ne kadar masumane bir fikirdir. Fikrin ana kaynağı “anlamıyoruz”, “anlaşılmıyor”, “tercüme edilsin herkes anlasın” düşüncesinden çıkmaktadır. Halbuki yapılan işe İslam alimleri şiddetle karşı çıktıkları gibi üstadımız ise sahte ezanı asla okumamış ve okutmamıştır. </p><p></p><p>Ehl-i ilhad, milleti aldatmak için böyle dessasane bir fikir ortaya atmıştır. Halbuki görünüşte ne kadar masumane ve faydalı gibi gözükmektedir. Evet münafığın fitnesi zaten böyle yapmakla netice verir. </p><p></p><p>Devamında “öyle ise biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz” diyerek müthiş bir fitnenin kapısını açmışlardır. Bu fitnenin neticesinde Kur’an ve ezanın Arapça aslı yerine Türkçe tercümesi okunmuştur. Yine bu fitnenin mahsulü olarak “anlaşılmıyor” veya “anlamıyoruz” denilen bütün edebi eserler “sadeleştirme” yani “Türkçeleştirme” ismi altında müthiş bir tahribata uğratılmıştır. Çünkü sadeleştirme fikrinin altında yatan düşünce de “anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” ifadeleridir. </p><p></p><p>Gelin şimdi üstadın verdiği cevabı risalelerin sadeleştirilmesi konusuna tatbik ederek bir kontrol edelim. Bakalım büyük üstad bu haddini aşan nadanlara nasıl cevap vermiş. Üstadın 5.maddede verdiği cevabı sadeleştirme konusunda inceleyelim. </p><p></p><p>1.Bu fikrin iman zayıflığından çıktığını beyan etmiştir. </p><p>2. Menfî milliyetçilik fikrinden çıktığını beyan etmiştir. İnsanların en zayıf damarlarından birisi milliyetçiliktir, bunu okşamakla her türlü fenalık yaptırılabilir. Görünüşte iyilik yapıyoruz zannıyla fenalık da yaptırılabilir. Örneği Ezanın Türkçeleştirilmesi gibi, </p><p>3. Arapça lisasına nefretten… İşte bu nokta çok mühimdir. Türkçeleştirme ve sadeleştirme fikrinin altında yatan asıl sebep Arapça’ya düşmanlıktır. Bu düşmanlığı “Türkçeleştirme” fikriyle göstermek istiyorlar. Çünkü risalelerin dili o kadar anlaşılır bir şekilde yazıldığı halde ve en çok okunan ve anlaşılan eser olduğu halde “anlaşılmıyor” fikrini serrişte ederek aslında niyetlerini ortaya koymak istemişlerdir. Bunu da Arapça lisasına düşmanlığın ve nefretin bir yansıması olan “Türkçülük” perdesine bürünerek yapmak istemişlerdir. </p><p>4. Zaaf-ı imandan tevellüd eden meyl-i tahrip… Evet bu ifadeye çok dikkat etmek lazımdır. Meyl-i tahrip diyoruz çünkü gerçekten müthiş bir tahribat yapılmıştır. Arapça kelimelerin yerine, kasıtlı olarak kısır bırakılmış ve uydurma kelimeler ilave edilmiş ve bozuk bir dilin kelimelerini koymaya çalışmışlardır. Peki manayı muhafazaya ve maksada muvaffak olabilmişler midir? Asla ve kat’a… Zira bunu yukarıda bir nebze olsun beyan etmeye çalıştık ve ehl-i hakikat nazarında tam manasıyla “maskara” olmuşlardır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="kenz-i mahfi, post: 348373, member: 1024011"] 3.Lem'adaki Arapça kelimeleri ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'de geçen 76 adet kelimenin kullanılması ile hem Arapça dili gibi dünyada en zengin kelime hazinesine ve mana içeriğine sahip bir dilin kelimeleri muhafaza edilmiş, hem Kur'an-ı Kerim'in kudsi kelimeleri muhafaza edilmiş, hem de yukarıda izah edildiği gibi o zamanın eserlerine göre anlaşılması en kolay eser olan Risalelerde bu kelimeler kullanılmakla mana çok zenginleşmiş, ebedi sanatlarda en ileri bir mevki almış, bütün imani meseleler ispat edilmiş ve en mühimmi bu eserlerin her tabakadan insanın anlayabileceği bir seviyede yazılmış olmasıyla misli asla mesbuk değildir. Arapça ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'de geçen kelimeler bakımından tahlilini yapmaktaki maksadımız şudur: Mektubat Mecmuasının 29. Mektubunun 7. Kısmında bir sual vardır. Sual şöyledir: "Ehl-i ilhada kapılan ulema-üs-sû’, milleti aldatmak için diyorlar ki: İmam-ı A’zam, sair imamlara muhalif olarak demiş ki: “İhtiyaç olsa, diyar-ı baîdede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre; Fatiha yerine Fârisî tercümesi cevazı var.” Öyle ise, biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz?... İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA)’nin sair imamlara muhalif olarak Arapça bilmeyenler için sadece Fatiha’nın Farsça tercümesini okuyabilmelerine imkan veren fetvasını esas tutarak milleti aldatmak için ehl-i ilhadın kandırmacasına kapılan ve Türkçülük perdesine sığınarak “Öyle ise biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz” diyerek üstadın devamında 5 madde ile izah ettiği zahirde “anlaşılmıyor” veya “anlamıyoruz” diyerek Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercümesini Arapçasının yerine okumak olan dehşetli fitnenin –ki ezanın senelerce Türkçe okunması bu fitnenin mahsulüdür- bu zamanda bir vechi Risaleleri “anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” diyerek sadeleştirmek isteyenlerin ortaya attıkları aynı fitnedir. Bu meseleye verilen 5 maddelik cevabın en mühimi olan 5. maddesinde şöyle cevap verilmiştir: “…Halbuki, zaaf-ı imandan gelen ve menfî fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-ı Arabîye karşı nefret ve zaaf-ı imandan tevellüd eden mey-i tahrip sâikasıyla tercüme edip Arabî aslını terk etmek, dini terk ettirmektir.” İşte bu müthiş sual ve cevabı biraz açalım. Sualin başında “ehl-i ilhada kapılan ulema-üs-sû’”dan bahsedilmiştir. Zaten Kur’an-ı Kerim’in Arapça aslının yerine Türkçe okunması fikri dinsizlerin bir fitnesidir. “ulema-üs-sû’” da buna alet olmuştur. Bilhassa Ziya Gökalp gibiler müthiş bir zındıka fikriyle ehl-i imanın fikrini bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalışmışlardır. Bilhassa Türkçülüğü kendilerine perde etmişlerdir. “Anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” diyerek Arapça aslını terk etmişler, Kur’an-ı Kerim’i, tekbirleri, ezanı Türkçe okumuşlardır. Ezan, bu memlekette 18 sene Türkçe okunmuştur. Halbuki zahirde ne kadar masumane bir fikirdir. Fikrin ana kaynağı “anlamıyoruz”, “anlaşılmıyor”, “tercüme edilsin herkes anlasın” düşüncesinden çıkmaktadır. Halbuki yapılan işe İslam alimleri şiddetle karşı çıktıkları gibi üstadımız ise sahte ezanı asla okumamış ve okutmamıştır. Ehl-i ilhad, milleti aldatmak için böyle dessasane bir fikir ortaya atmıştır. Halbuki görünüşte ne kadar masumane ve faydalı gibi gözükmektedir. Evet münafığın fitnesi zaten böyle yapmakla netice verir. Devamında “öyle ise biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz” diyerek müthiş bir fitnenin kapısını açmışlardır. Bu fitnenin neticesinde Kur’an ve ezanın Arapça aslı yerine Türkçe tercümesi okunmuştur. Yine bu fitnenin mahsulü olarak “anlaşılmıyor” veya “anlamıyoruz” denilen bütün edebi eserler “sadeleştirme” yani “Türkçeleştirme” ismi altında müthiş bir tahribata uğratılmıştır. Çünkü sadeleştirme fikrinin altında yatan düşünce de “anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” ifadeleridir. Gelin şimdi üstadın verdiği cevabı risalelerin sadeleştirilmesi konusuna tatbik ederek bir kontrol edelim. Bakalım büyük üstad bu haddini aşan nadanlara nasıl cevap vermiş. Üstadın 5.maddede verdiği cevabı sadeleştirme konusunda inceleyelim. 1.Bu fikrin iman zayıflığından çıktığını beyan etmiştir. 2. Menfî milliyetçilik fikrinden çıktığını beyan etmiştir. İnsanların en zayıf damarlarından birisi milliyetçiliktir, bunu okşamakla her türlü fenalık yaptırılabilir. Görünüşte iyilik yapıyoruz zannıyla fenalık da yaptırılabilir. Örneği Ezanın Türkçeleştirilmesi gibi, 3. Arapça lisasına nefretten… İşte bu nokta çok mühimdir. Türkçeleştirme ve sadeleştirme fikrinin altında yatan asıl sebep Arapça’ya düşmanlıktır. Bu düşmanlığı “Türkçeleştirme” fikriyle göstermek istiyorlar. Çünkü risalelerin dili o kadar anlaşılır bir şekilde yazıldığı halde ve en çok okunan ve anlaşılan eser olduğu halde “anlaşılmıyor” fikrini serrişte ederek aslında niyetlerini ortaya koymak istemişlerdir. Bunu da Arapça lisasına düşmanlığın ve nefretin bir yansıması olan “Türkçülük” perdesine bürünerek yapmak istemişlerdir. 4. Zaaf-ı imandan tevellüd eden meyl-i tahrip… Evet bu ifadeye çok dikkat etmek lazımdır. Meyl-i tahrip diyoruz çünkü gerçekten müthiş bir tahribat yapılmıştır. Arapça kelimelerin yerine, kasıtlı olarak kısır bırakılmış ve uydurma kelimeler ilave edilmiş ve bozuk bir dilin kelimelerini koymaya çalışmışlardır. Peki manayı muhafazaya ve maksada muvaffak olabilmişler midir? Asla ve kat’a… Zira bunu yukarıda bir nebze olsun beyan etmeye çalıştık ve ehl-i hakikat nazarında tam manasıyla “maskara” olmuşlardır. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Lahika Analizi
Kelime Analizi
3. Lem'anın Kelimetolojisi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst