Cevap: ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ
Hem hiç mümkün müdür ki: Hadsiz enva'-ı nimetiyle kendini zîşuurlara sevdirsin; ve hadsiz mu'cizat-ı san'atıyla kendini onlara tanıttırsın; sonra onların şükür ve ibadetlerini, hamd ve muhabbetlerini, marifet ve minnetdarlıklarını esbaba ve tabiata terkedip ehemmiyet vermesin; hikmet-i mutlakasını inkâr ettirsin; saltanat-ı rububiyetini hiçe indirsin! Yüzbin defa hâşâ ve kellâ!..
Hiç mümkün müdür ki: Bir baharı halkedemeyen ve bütün meyveleri icad edemeyen ve yer yüzünde sikkeleri bir olan bütün elmaları inşa edemeyen; onların bir misal-i musaggarı olan bir elmayı halkedip ve o elmayı nimet olarak birisine yedirsin, şükrünü kazansın, Mahmud-u Bil'ıtlak'a hamd noktasında iştirak etsin? Hâşâ!.. Çünki bir elmayı halkeden kim ise, bütün dünyaya gelen elmaları icad eden yine o olabilir. Çünki sikke birdir. Hem elmaları icad eden kim ise, bütün dünyada medar-ı rızk olan hububat ve semeratı halkeden yine odur. Demek en küçük cüz'î bir zîhayata, en cüz'î bir nimeti veren, doğrudan doğruya kâinatın Hâlıkıdır ve Rezzak-ı Zülcelal'dir. Öyle ise şükür ve hamd, doğrudan doğruya ona aittir. Öyle ise hakikat-ı kâinat, daima hak lisanıyla der:
ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺍَﺣَﺪٍ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺎَﺯَﻝِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺎَﺑَﺪِ Her kimden gelirse gelsin ve kime giderse gitsin, ezelden ebede bütün hamdler Ona mahsustur.)
Enva'-ı nimet: Nimet çeşitleri.
Mu'cizat-ı san'at: Sanat mucizeleri.
Hikmet-i mutlaka: Sınırsız ve sonsuz hikmet.
Saltanat-ı rububiyet: Sahiplik ve terbiyeciliğin hakimiyeti.
Hâşâ: Asla, öyle değil, kesinlikle.
Kellâ: Asla, hayır, olamaz.
Sikke: Ait olduğu yeri belirten ve gösteren damga, mühür, işaret.
Misal-i musaggar: Küçültülmüş örnek.
Mahmud-u Bil'ıtlak: Sonsuz medhedilmeye (övülmeye) layık olan Allah (cc).
Medar-ı rızk: Rızık sebebi.
Hububat: Habbeler, tohumlar, taneler.
Hâlık: Yaratıcı Allah (cc), yoktan en güzel şekilde yaratan Allah (cc).
Rezzak-ı Zülcelal: Celal sahibi Rezzak, sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi olan rızık verici Allah (cc).