Konuya cevap cer

{(Haşiye): Şu pencere umumî değil. Ehl-i kalb ve ehl-i muhabbete hususiyeti var.}

Şu kâinatın mevcudatı yüzünde tazelenen ve gelip geçen cemaller ve hüsünler; bir Cemal-i Sermedî cilvelerinin bir nevi gölgeleri olduğunu gösterir.


Evet, ırmağın yüzündeki kabarcıkların parlayıp gitmesinden sonra arkadan gelenlerin gidenler gibi parlamaları, daimî bir şemsin şualarının âyineleri olduklarını gösterdikleri gibi; seyyal zaman ırmağında, seyyar mevcudatın üstünde parlayan lemaat-ı cemaliye dahi, bir cemal-i sermedîye işaret ederler ve onun bir nevi emareleridirler. 


Hem kâinat kalbindeki ciddî aşk, bir Maşuk-u Lâyezalî'yi gösterir. 


Evet, ağacın mahiyetinde olmayan bir şey, esaslı bir surette meyvesinde bulunmadığı delaletiyle; şecere-i kâinatın hassas meyvesi olan nev'-i insandaki ciddî aşk-ı lahutî gösterir ki; bütün kâinatta -fakat başka şekillerde- hakikî aşk ve muhabbet bulunuyor. Öyle ise kalb-i kâinattaki şu hakikî muhabbet ve aşk, bir Mahbub-u Ezelî'yi gösterir.


Ehl-i kalb: Gönül ehli, kalbi uyanık ve manevî gerçeklere çok duyarlı olanlar.

Ehl-i muhabbet: Allah'ı (cc) üstün derecede sevenler.

Hüsün: Güzellik.

Cemal-i Sermedî: Sürekli güzellik. 

Seyyal: Akıcı, akan, akışkan. 

Lemaat-ı cemaliye: Cemale ait lem'alar, güzelliğin parıltıları.

Maşuk-u Lâyezalî: Ölümsüz ve sonsuz aşk ile sevilen, yok olmaz sonsuz sevgili.

Şecere-i kâinat: Kâinat ağacı.

Nev'-i insan: İnsan nevi, insan türü, insan cinsi.

Aşk-ı lahutî: Allah'a (cc) karşı olan aşk, Allah sevgisi.

Kalb-i kâinat: Kainatın kalbi.

Mahbub-u Ezelî: Başlangıcı ve sonu olmayan sonsuz sevgili (Allah (cc)).



Hem kâinatın sinesinde çok suretlerde tezahür eden incizablar, cezbeler, cazibeler; ezelî bir hakikat-ı cazibedarın cezbiyle olduğunu hüşyar kalblere gösterir.


Hem mahlukatın en hassas ve nuranî taifesi olan ehl-i keşf ve velayetin ittifakıyla, zevk ve şuhuda istinad ederek, bir Cemil-i Zülcelal'in cilvesine, tecellisine mazhar olduklarını ve o Celil-i Zülcemal'in (kendini) tanıttırılmasına ve sevdirilmesine zevk ile muttali olduklarını, müttefikan haber vermeleri, yine bir Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un, bir Cemil-i Zülcelal'in vücuduna ve insanlara kendini tanıttırmasına kat'iyyen şehadet eder.


Hem kâinat yüzünde ve mevcudat üstünde işleyen kalem-i tahsin ve tezyin; o kalem sahibi zâtın esmasının güzelliğini vâzıhan gösteriyor.


İşte kâinat yüzündeki cemal ve kalbindeki aşk ve sinesindeki incizab ve gözlerindeki keşf ve şuhud ve hey'atındaki hüsün ve tezyinat; pek latif, nurani bir pencere açar. Onun ile, bütün esması cemile bir Cemil-i Zülcelal'i ve bir Mahbub-u Lâyezalî'yi ve bir Mabud-u Lemyezel'i, hüşyar olan akıl ve kalblere gösterir.


İşte ey maddiyat karanlığında, evham zulümatında, boğucu şübehat içinde çırpınan gafil! Kendine gel. İnsaniyete lâyık bir surette yüksel. Şu dört delik ile bak; cemal-i vahdeti gör, kemal-i imanı kazan, hakikî insan ol!..


Tezahür: Görünme, belirme, meydana çıkma.

İncizab: Cezbedilme, çekilme, kapılma.

Hakikat-ı cazibedar: Cazibedar hakikat, çekici gerçek.

Hüşyar: Uyanık.

Ehl-i keşf: Dış duygularla bilinmeyen manevî âlemleri ve içindekileri Allah'ın (cc) izni ile görüp bilenler. 

Velayet: Velilik, ermişlik, dinde üstün derecede manevî olgunluk.

Şuhud: Görme, şahit olma.

İstinad: Dayanma.

Cemil-i Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve güzellik sahibi olan Allah (cc).

Müttefikan: İttifak ederek, birleşerek, anlaşarak.

Zât-ı Vâcib-ül Vücud: Varlığı zorunlu olup olmaması imkansız olan Allah (cc).

Mevcudat: Varlıklar.

Kalem-i tahsin: Güzelleştirici kalem.

Tezyin: Süsleme.

Vâzıhan: Açık olarak, açıkça, apaçık olarak. 

Cemal: Güzellik.

Tezyinat: Tezyinler, süslemeler.

Cemil-i Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve güzellik sahibi olan Allah (cc).

Mahbub-u Lâyezalî': Bütün yaratılmışlar tarafından çok sevilen ve varlığının sonu olmayıp sürekli var olan Allah (cc).

Zulümat: Zulmetler, karanlıklar.

Şübehat: Şüpheler.

Gafil: Gaflette olan. Düşüncesiz, ilgisiz ve habersiz. 

Kemal-i iman: Tam iman, mükemmel ve eksiksiz iman.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst