99 Esma 99 özür

þifaa

Well-known member
Söz Yangını'ndan...
Senai Demirci


Rahman
Sen, yokluğunda bile kulunun hatırını bilip, onu yokluktan varlığa getirdiğin halde, ben gıybetini ederek, ardından kem sözler söyleyerek varlığında bile kulunun hatırını hiçe saydım. Sen, kulunu unutulduğu halde bile güzelce anıp insan eylerken, ben Senin kulunu herkes andıktan sonra kötü sözlerle andım. Üzerimde eserlerini gördüğüm rahmetine aykırı davrandı. Pişmanım, Senden affını diliyorum ey Rahman.

Rahim
Sen, sonsuz merhametinle, kulunun dillendiremediği sonsuzluk arzusunu, ebedi cennetini yaratarak doyururken, ben Senin kulunu, duyunca rahatsız olacağı ve bildiğinde hoşlanmayacağı kusurlarıyla ebediyen etiketlemeye kalktım.

Sen, kulunu toprak olduğunda bile unutmazken, unutulduğunun bile unutulduğu zamanlarda da adını anarken ve ebediyen diri kılacağını vaad etmişken; kulunun, kulağının işitmediği gözünün görmediği köşelerde hiçe sayılmasına, aşağılanmasına, başka nazarlarda çirkinleştirilmesine razı oldum. Merhametsizlik ettim. Kalbime yağdırdığın merhametin en azını bile kardeşime çok gördüm. Özür diliyorum. Bağışlanacağımı umuyorum ey Rahim.

Melik
Bana dilimi damağımı ve dudağımı borç verdiğini, canımı hiç yoktan bahşettiğini, beni çamurdan süzüp insan eyleyerek mülkünde başköşeye oturttuğunu bildiğim halde, bana mülk olarak verdiklerinle Sana karşı çıktım, “iğrenç”dediğin işler yaptım. Bu ayıbı kendime yakıştıramıyorum.

Bana nefeslerimi hiç yoktan verdiğin halde, Senin mülkünde, senin gördüğün yerde, Senin verdiğin mülkü kullanarak, benimde iğrenç bulmamı istediğin, vicdanımın tiksindiği, Senin hoşnut olmadığın lüzumsuzluklar yaptım. Bana gerekli olduğu için verdiklerini, gereksiz yerlerde kullandım. Böylesine acı bir nankörlük yaptığım için pişmanım ey Melik. Özür diliyorum;kusurumu bilerek sana dönüyorum.


Kuddüs
Kutsiyetinle, aldığım her nefesle, verdiğim her nefesle kanımı temizlerken Sen, nefeslerimi kardeşimin ölü etini seve seve yeme iğrençliğiyle kirlettim, sesimi tiksinti verici sözlere buladım. Senin temiz verdiğini kirlettim. Senin pak eylediğin nefesimi, kanımı, canımı pisliklere buladım. Kalbimi bana da kardeşlerime de faydası olamayan ölü sözlerin ardına koydum. Beni bu ağır günahtan temizler misin ey Kuddüs?

Selam
Sen, kulun İbrahim’i (as) ateşin ortasında yaktırmadığın halde, ateşe yalıcılığını “dost”un hatırına terk ettiğin halde, gıybetini ettiğim kulunu benim nefret ateşimde yaktırır mısın, benim yıkıcı intikam duygularımla hırpalanmasına razı olur musun?

Kardeşimin en başta kalbimin kötü zanlarından emin olmasını, bu da olmazsa, bari dilimden selamette olmasını isteyen Sensin ey Selam. Şu halde, gıybetini ettiğimi de, beni de gıybetimi dinleyenleri de yakıp yıkan o kırıcı sözlerin dilime değmesine elbette razı olmazsın. Ben hata etmişim ey Rabbim. Nefesimin şerrinden kollayamamışım kendimi. Bundan böyle kalbimi kötü zanlardan, aklımı ayıpları araştırmaktan, dilimi gıybetten salim eyle ey Selam

Mü’min
Mü’min olarak, hiç kimse benden bir şey beklemezken, benden bir iş istemezken, Sen bana güvendin ey Mü’min. Kimseler benim insan olabileceğime inanmazken, beni insan etmeyi Sen tercih ettin. Mü’min isminin gereğince, bana güvendin, insanlıktan ne beklenirse, benden beklediğini söyledin. Hiç hak etmediğim halde “adam” yerine koyup sözlerine muhatap edecek kadar güvendin bana. Her biri birer mektup olan varlığın mesajını anlayışıma emanet ettin, kardeşlerimin onurunu insafıma bıraktın. Sen bana bunca güvenmişken, varlığıma bunca şey emanet etmişken, emniyet edip de varlık sahasına sürmüşken, beni hiç önemsemiyormuşsun gibi kendi başıma buyruk yaşadım. Sen beni hiç işitmiyormuşsun gibi hevesime göre sözler söyledim. İleri geri konuştum. Açıkça “iğrenç” bulmamı istediğin eylemi, güvendiğin bu kuluna yakıştırdım. Gıybet ederek güvenini boşa çıkardım ey Mü’min. Bundan böyle, bu acı pişmanlığımı, bu ağır hüsranımı güzelce terbiye olmam için güvencem eyler misin ey Mü’min.

Müheymin
Zayıfları kuvvetlilerin şerrinden himaye eden Sensin. Gıyabında konuşurken elini bile kaldıramayacak bir ölü gibi çaresiz olan kardeşimin hakkını bende bırakır mısın hiç?
Ortalıkta yok diye hiçe sayarak, nasılsa işitmiyor diye sözlerimle hırpalayarak, özür bile dilemesine fırsat vermeden ayıplarını sayıp dökerek zulmettiğim kardeşimin onurunu elbette ki kollarsın. Müheymin olduğunu unutmuşum ey Rabbim. Dilimi gıybetten, kalbimi gıybetin çirkinliklerinden himaye eyle ey Müheymin.
Kayıtlı

Aziz
Kendisini sana nisbet ederek kul olma izzetini üzerinde taşıyan kulunu izzetini, kulu işitmiyor diye, kulu bilmiyor diye, kulu ortalıkta görünmüyor diye kırabiliyorsam, senin kuluna bahşettiğin izzeti de, Senin izzetini de hafife alıyor olmalıyım.
Seni bir bilerek/birleyerek, yalnız Seninle yaşadığını, sadece Sana kul olduğunu, ancak Senden yardım dilediğini söyleyen kulun işitmiyorsa da Sen işitiyorsun, kulun bilmiyorsa da Sen biliyorsun, kulun ortalıkta yoksa da Sen hep yanımdasın… Kulunun izzetini incitmek, senin izzetini incitmeye kalkmak demektir. Öyleyse kardeşimin ve benim Rabbimin duymasından korkarak susmalıydım!
Hem sonra, Rabbimden çekinmezken, aciz kulundan çekinmem beni zelil etmez mi?
Hem sonra, Senden korkmayı bilmezken, çaresiz kulundan korkuyor olmam beni ödlek ve onursuz bir yapmaz mı? Şu halde, ben de Senin izzet bahşettiğin bir kulun olarak kendi izzetimi kırma hakkına sahip değilim.
Biliyorum; aslandan korkmak ceylan huyluların harcıdır, fare huylular aslandan korkmayı bilmez, onlar ancak kediden korkar. Ben Senden korkacağıma kulundan korkarak, Senden çekineceğime yarattığından çekinerek, kendimi nasıl da aşağılamışım! Ceylan huylu olsaydım ‘aslan’dan korkardım, fare huyluyum ki kediden korkuyorum.
Şimdi analdım ki, başka kullarını tahkir etmem de, kendimi başka kulları tahkir ederek aşağılamama da Senin izzetin izin vermez. Çünkü “İzzet Allah’a, elçisine ve müminlere aittir.”(bk.Münafikun Suresi)
Senin bana verdiğin, kardeşlerime verdiğin o izzeti yok saymaya hakkım yok; kabul ediyorum.
Beni gıybet etmeyen, kendisiyle gıybet edilmeyen ve gıybeti edilmeyen izzetli kullarının arasında kabul eyle ey Aziz.

Cebbar
Kibirlenenlerin boynuna kibirlerini tasma eyleyen Sensin. Gıyabında kusurlarını sayarak kardeşimi küçültürken, aslında kendimi büyük göstermeye çalıştığımı yeni fark ettim.
Ayıplarını ayıp göremeyenleri, kusurlarını kusur bilmeyenleri kibirlerinin pençesine hapseden Sensin.
Kardeşlerimin ayıplarını sayarken, günahlarını açık ederken kendimi bekli de İblis gibi kusursuz ve ayıpsız etmeye çalıştığımı şimdi anlıyorum.
Gıybet ederek gizlice kibirlenişim, kusurları hep başkalarına yakıştırırken farkına varmadan şeytana yoldaş oluşumu bağışla ey Cebbar.

Mütekebbir
Sen ki büyüksün; Seni büyüklemeye sözlerimiz yetmez. Büyük bildiğimizden de büyüksün. Senin kullarını gıybetimle üstü kapalı Küçük düşürerek, kendimi yüceltmeye kalktım. Sen ki yüceler yücesisin; yücelik Sana yaraşır. Kulunu küçük düşürerek, büyüklenmek benim haddim değildi. Özür diliyorum.
Boyunlarına çenelerine kadar uzanan kibir halkaları geçirdiğin ve ister istemez kafaları yukarı kalkık halde dolaşan zavallı kibirlilerden eyleme beni.
 

þifaa

Well-known member
Halık
Bir çiğnemlik et halindeyken ana rahminde biçimlendirdiğin kulunu; kimsenin tanımadığı, yüzüne bakamadığı bir haldeyken, yüzüne bakılır bir hale getirdiğin, kimse tanımazken önemseyerek insan kıldığın kardeşimi; yüzüne bakılır haldeyken, adı sanı anılıyorken yok saydım, gıybetini ederek bir çiğnemlik et gibi ağzımda çiğnedim. Özür diliyorum ey Halık.
Bari
Yokluktan çıkarıp, belirsizlikten kurtardığın kulunu; simasına sevimli ve tanıdık eylediğin kardeşimi, yokluğunu fırsat bilerek, hiç yokmuş gibi, gıybetimle ezdim. Başkalarını gözünde çirkinleştirdim, güzel yüzüne sevimsiz sıfatlar yapıştırdım. Kulunu hiç örneksiz ve hiç modelsiz, hiçlikten çıkarıp var etmendeki hikmeti ciddiye almadım ey Bari. Affedileceğimi umuyorum.

Musavvir
Dostlarıma tanıdık ve sevimli kıldığım sesimi, bana her an taze verdiğin nefesimi, yüzleri güzelleştiren, gülleri tebessüm ettiren tasvirine rağmen çirkin bir işte kullandım, pisliğe bulaştırdım. Yüzünü karanlıklardan çıkardığın, çirkinliklerden çıkarıp aldığın kardeşimin yüzüne kara çaldım. Güzelce tasvirine aykırı işler yaptım. Beni bağışlar mısın ey Musavvir?

Kahhar
Hata eden her kulunu hemen kahrınla helak edeceğin halde, acele etmeyip de tövbe etmesini beklemende gizli lutfunu göremedim. Haddimi aşıp hatalı kulunu ben kahretmeye kalktım. Kahrının, kulunun günahlarını bir anda yok edeceğine inandığım halde, ben günahlarını değil, kulunu kahretmeyi tercih ettim. Haddimi bilemedim. Gıybetle ettiğim, ettirdiğim günahları da yok eder misin ey Kahhar? Tekrarlayarak zihinlere kazıdığım kusurları da siler misin ey Kahhar?

Vehhab
Yokluğumda bile beni var sayıp insan eylediğin halde, adımın anılmadığı o zamanlardan beni alıp adımı anılır kıldığın halde, ben kardeşimin yokluğunda onu öldürdüm. İsmini önemsediğin, önemsettiğin, cismini el üstünde tuttuğun kardeşimi rezil ettim, aşağıladım, ismini kötüler arasında andım. Hoş göremedim eksikllerini, sabrımdan ikramda bulunamadım. Sevaplarımı kendi ellerimle yaktım. Müflisim. Sevapça fakirim. Bana kerem eyle ey Vehhab!
 

GÖNÜLSIZIM

Well-known member
Allah razı olsun...
okurken içimin derinden sızladığını hissettim,gıybetin çirkinliğini çok güzel ifade etmiş...Rabbim muhafaza eylesin...
“ALLAH’ım, bizi ve gıybetini yaptığımız şahsı bağışla”
 

þifaa

Well-known member
amin ecmain..daha devamı vardı bu kadarını alıntı yapabildim..

isterseniz kaynağından istifade edebilirsiniz..

selam ve dua ile..
 
Üst