İlim-irfan
Well-known member
«Ey îmân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz temizlenin (boy abdesti alın). Şayet hasta veya yolculukta iseniz veya içinizden biri ayak yolundan gelmişse, yahut kadınlara dokunmuşsamz ve bu halde su bulamamışsanız, o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin; yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük yapmayı dilemez, fakat sizi iyice arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister. Tâ kî şükre-deşiniz.» (Mâide sûresi, âyet: 6).
«Ey îmân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz temizlenin (boy abdesti alın). Şayet hasta veya yolculukta iseniz veya içinizden biri ayak yolundan gelmişse, yahut kadınlara dokunmuşsamz ve bu halde su bulamamışsanız, o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin; yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük yapmayı dilemez, fakat sizi iyice arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister. Tâ kî şükre-deşiniz.» (Mâide sûresi, âyet: 6).
Büyük müfessir îmâm-ı Kurtubî (Rahmetüİlahi aleyh) bu âyetin tefsirinde otuziki mes'ele sıralamış ve birçok rivayet yol larını toplamıştır. îbn-i Kesîr, Ebûbekir Râzî ve diğer müfes-sirler de buna yakın rivayetleri nakletmiş ve mezheblerin görüşlerine kısmen dokunmuşlardır.
Biz bunları ve diğer tefsirlerin bu husustaki beyânlarından konumuza uygun düşen kısımlarını ele alıp özetliyoruz:
1. Kuşeyrî ve İbnü Atiyye'ye göre bu âyet Hazret-i Âişe Validemizin gerdanlığının kaybolduğu Muraysî savaşındaki kıssayla ilgilidir. Her şeyden önce de abdest âyeti olarak bilinir. Ancak abdest namaz ile beraber farz olduğuna göre âyet bu hususta taharet ahkâmını istinbata esas ve delil olmuştur. Sâniven teyemmüme ruhsat sadedinde buna teyemmüm â}reti de denilmiştir. Böylece bu ruhsat, İlâhî ni'metin tamamlayıcısı mahiyetindedir.
2. Âyet-i Kerîmenin zahirî delâletinden, her namaza kaî kıldığında abdest almanın farz olduğu anlaşılıyor. Yâni namaz kılmak isteyen herkesin, abdestli olsun olmasın abdest alması vâcibdir. Nitekim Hazret-i Ali (R.A.) öyle yapar ve bu âyeti delil olarak gösterirdi [1] Ikrime'den buna benzer bir rivayet yapılmıştır. îbnü Sirîn diyor ki: «Hulefâ-i Râşidîn de her namaz için abdest alırlardı.»
Bâzı âlimlere göre ise, bu âyet Hazret-i Peygamber'e (S.A.V.) hastır, Abdullah bin Hanzele [2] diyor ki: «Hazret-i Peygamber (S.A.V.) her namaz için abdest almakla emrolunmuş-tu, bu ona ağır geldiği için misvak ile emrolundu ve her namaz için bir abdest alma emri ref olundu.» Nitekim Alkame bin Feğvâ [3] babasından rivayetle diyor ki: «Bu âyet Hazret-i Peygambere ruhsat olarak indi. Bundan önce Hazret-i Peygamber abdest almadan hiçbir iş işlemez, selâm vermez, selâm almaz ve kimseyle konuşmazdı. Cenâb-ı Hak bu âyetle ona ab-destin ancak namaz için şart olduğunu bildirdi
Diğer bir kısım âlimlere göre ise, her namaz için abdest almak fazileti mûcibdir. Bu husustaki emir, nedb yollludur. Abdullah bin Ömer (R.A.) da böyle der ve böyle yapardı. Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Mekke fethine kadar böyle yaparlardi, fetih günü ise bir abdestle beş vakti kıldı.
Süveyd bin Nu'mân'dan yapılan rivayete göre Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Hayber yakınında olan Sehba mevkiinde ikindi ile akşam namazını bir tek abdestle, yâni ayni abdestle kılmıştır [4] Fakat İmam Müslim'in Büreyde bin Husayb'den yaptığı rivayette, Hazret-i Peygamber (S.A.V.) önceleri her namaz için abdest alırlardı. Mekke fethinde ise bir abdestle beş vakit namazı kıldı ve mestlerine mesnetti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (R.A.):
— Ya Resûlâllah! Bugün hiç yapmadığın bir şey'i işledin?..
dedi.
Hazret-i Peygamber cevapla:
— Ya Ömer! Bilhassa böyle yaptım, buyurdu. Tirmizî'nin yaptığı rivayette, Hazret-i Enes diyor ki: «Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.), her namaz için abdestli olsun olmasın abdest alırlardı.»
Humeyd diyor ki: Bunun üzerine ben Enes'c dedim ki:
— Peki sizler nasıl yaptınız?
— Biz (çoğu zaman) bir abdest alır (onunla birkaç namaz kılardık), diye cevap verdi.
Bu hususta muhtelif rivayetlerin arasını te'lîf etmek mümkündür. Şöyle ki: Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.) Mekke fethine kadar her namaz için bir abdest alırlarmış. Fetihte ise durum değişmiş, ruhsat-ı İlâhîye inmiş, bir abdestle birkaç namaz kılmaya başlamışlar.hadîs-i şerifi de abdest üzerine abdest almanın müstehab olduğunu gösteriyor [5]
Süddî'ye göre ise, «Namaza kalkacağınız zaman»dan maksad, yatağınızdan, yâni uykudan kalkacağınız zaman demektir ki, böylece uykunun abdesti bozan sebeplerden biri olduğu anlaşılıyor.
İzah:
3. Yüzlerinizi yıkayın.. Allahu Teâlâ abdest konusunda dört azadan bahsetmiştir. Bundan başka azayı yıkamak ve meshetmek âdâb ve sünnettir. Yüzü yıkarken burun delikleriyle ağız içi buna dahil mi, değil mi? Bu hususta mezhepler arasında görüş farkı vardır:
a) Ahmed bin Hanbel ve îshâk'a göre dâhildir; bu bakımdan abdest ve gusülde burun delikleriyle ağız içini yıkamak vâcibdir.
b) İmam Mâlik'e göre dâhil değildir. Kulak delikleriyle gözlerin iç kısmı da böyledir. Şâfüye göre de dahil değildir.
c) Hanefîlere göre abdestte dahil değildir, fakat gusülde dahildir.
ç) Çoğu fukahaya göre hem abdestte, hem de gusülde ikisini yıkamak sünnettir. Gözlerin iç kısmı da yüze dahil değildir [6]
4. Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın.. Dirseklerin yıkama kapsamına girip girmediğinde görüş farkı vardır:
a) (ilâ) harfinin mâba'di makablinin nev'inden olursa, mâba'di makabline dâhil sayılır.
b) (ilâ) harfi (maa) mânasına gelir. Bu takdirde ellerle beraber dirsekleri de yıkamak farzdır. Nitekim Hazret-i Peygamber (S.A.V.) abdest alırlarken elleriyle beraber dirseklerini de yıkamışlar.
Bu mânayla dört imama göre de ellerle beraber dirsekleri yıkamak farzdır. Yâni dördü bu hususta ittifak etmişlerdir [7]
5. Başlarınızı mesnedin..
Baş denilince ilk hatıra gelen yüzden başka olan kısımdır, imam Mâlik bu mânayla başm tamamının meshedilmesinin vâ-cib olduğunu söylemiştir.
îki kulak da başa dahildir. Zührî'ye göre ise, kulaklar yüze dahildir. Şa'bbî'ye göre, yüze taraf olan kısmı yüze, arka tarafı da başa dahildir.
Meshin takdirinde onbir kavi vardır ki üçü îmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'ye, ikisi îmâm-ı Şafiî'ye, altısı da diğer fıkıhçılara aittir. îmam Kurtubî der ki: «Bunlardan en sahîh olanı, başın hepsini kapsar şekilde meshetmektir.»
Ekseri âlimlere göre, böyle yapmak yâni başın hepsini mes-hetmek ahsendir. (ba) harfi müekkiddîr, zâiddir, teb'iz için değildir. Bâzısına göre ise, (ba) harfi burada bediî bir mâna taşır; gusül lügat cihetiyle mağsûlü bihi ister, fakat mesh, mem-şuhu bihi istemez. Eğer âyette (vemsehû ruûseküm) (ba)sız gelmiş olsaydı o zaman eli ıslatmadan başa sürmek kâfi gelirdi, (ba) harfinin cümleye dahil olması meshde memsuhu bi-hinin gerektiğini ifâde içindir. Yâni su ile mesh yapılır.
Irnâm-ı Şafiî'ye göre, âyet başının bir kısmım da, tümünü de meshetmeye delâlet etmektedir. Fakat sünnet, bir kısmının meshine delâlet ediyor. Nitekim Hazret-i Peygamber'in abdest alırlarken başının yalnız ön kısımlarını (nâsıye kısmını) mes-hettikleri sahîh kaynaklardan bilinmektedir.
Cumhura göre, başı bir defa meshetmek kâfidir. Şafiî'ye göre üç defa meshedilir. Enes bin Mâlik (R.A.), Saîd bin Cü-beyr ve Ata'dan yapılan rivayet bu merkezdedir.
(ba) harfinin ilsâk için olduğunu söyleyenler de var. Onlara göre elin iç kısmını başm ön kısmına dokundurmak kâfidir, îmâm-ı A'zam da aynı görüştedir.
îbnü Sirin'in başını iki defa meshettiği rivayet olunmuştur [8].
Hazret-i Osman (R.A.)dan yapılan sahîh rivayetlerde ise başm bir defa meshedilme keyfiyeti sabit olmuştur.
6. îki kulağa gelince:
İmam Mâlik, İmam Ahmed bin Hanbel, tmam-ı Sevrî ve İmam Ebû Hanîfe'ye göre kulaklar başa dahildir, onun kapsamına girer.
Yine İmam Mâlik ile irnam Ahmed'e göre kulakları mes-hetmek için yeniden parmaklan ıslatmak lâzımdır. îmâm-ı Şafiî'ye göre de böyledir. Ancak Şafiî kulakların başa ve yüze dahil olmadığına kaaildir; onları meshetmek hâli üzere sünnettir.
- îmâm-ı A'zam ile İmârn-ı Sevrî'ye göre kulaklar baş ile birlikte tek bir ıslaklıkla meshedilir. Dâvud el-Zâhirî'ye göre kulakları meshedip etmemek müsavidir. Çünki Kur'ân-ı Kerîm' de bundan bahsedilmemiştir.
Bu isabetli bir görüş değildir. Çünki Ebû Dâvud, diğer sahîh hadîs kitaplarında Hazret-i Peygamber'in abdestte kulaklarının iç ve dışını meshettiği, parmak ııçlariyle de kulak deliklerine dokunduğu sabit olmuştur. Kur'an'da bahsedilme-yişi meshin farz olmadığını bildirmek içindir,
7. Topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın..
Nâfi’, İbn Amr ve Kissâî bunu mensup okumuşlar. Hasan ve A'meş ise merfu' okumuş. İbn Kesîr, Ebû Amr ve Hamze ise mecrur okumuşlardır. Halivle kelime bu kıraatlere göre değişik mânalar alır: Mensup okuyanlara göre, âmil (iğsilû)dur. Bu takdirde ayaklan yıkamak farzdır, fakat meshetmek farz değildir. Cumhurun mezhebi de budur. Cenâb-ı Peygamber'in fiiliyle sabit olmuştur Sahîh bir rivayette de, abdesite topuklarının bir kısmına su dokunmayanlara Hazret-i Peygamber (S.A.V.) şöyle seslenmişler:
zık oldu topuklara ateşten. Tastamam abdest aİın.» [9]
Diğer kıraatlerin taşıdığı mâna üzerinde durmaya lüzum görmüyoruz. Bu hususta geniş bilgi edinmek isteyenler İbn Ce-rîr ile Kurtubî tefsirlerine müracaat etsinler.
8. Ayetin elfazı, abdest azasının yıkanmasında muvalâtı (ardarda yıkanmasını) iktizâ ediyor. Ebû Seleme ile İbn Velıb'e göre muvalat da farzdır. O halde bunlara göre abdest âzası arasını yıkarken — ister kasden, ister unutarak ayıranın yâni fasılayla yıkayanın abdesti caiz değildir. İmam Mâlik'e göre muvalat kasden terkedilirse c zaman abdest câû olmaz. Hanefî ve Şafiî mezheplerine göre muvalat sünnettir.
9. Abdest âzası arasında tertibe gelince:
a) Ebherî'ye göre abdest âyetinde gösterilen tertip sünnettir.
b) îmâm-ı Şafiî ile Ahmed bin Hanbel'e gön1 vâcibdir. Kasden terkedenin abdesti yeterli değildir. Ebû Sevr de aynı görüştedir, îmam Mâlik'in arkadaşı Ebû Mus'ab'a göre de böyledir. Netice olarak bunlara göre tertibe riayet edilmeyen ab-destle kılman namazı iade vâcibdir. İmam Mâlik'den yapılan en meşhur rivayette iade vâcib değildir. Ebû Hanîfe, Sevrî ve Evzaî'ye göre de böyledir.
10. Tertemiz toprakla tevemmüm..
Bu hususla ilgili izah ve mes'eleler Nisa sûresi 43. âyetin açıklamasında belirtilmiştir, oraya bakılması.. [10]
Çıkarılan Hükümler :
1. Abdest namazla beraber farz kılınmıştır.
2. Abdest namazın şartıdır, onsuz namaz caiz olmaz. Meğerki su bulunmaya, o takdirde teyemmüm yapılır.
3. Her namaz için veni bir abdest almak mucib-i fazilettir. Yâni abdest üzerine abdest almak nur üstüne nurdur. Bir abdestle bozulmadığı müddetçe birçok namaz kıhnabilir. Yalnız tabiî ihtiyaçların sıkıştırdığı hallerde namaz kılmak mekruhtur. Yeniden abdest almak daha uygundur.
4. Uyku da abdesti bozan sebeplerden biridir.
5. Abdestin farzı:
a) Hanefîlere göre dörttür: Yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başı meshetmek, topuklarla birlikte" ayaklan yıkamak.
b) Mâlikîlere göre yedidir: Niyet etmek, yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başın hepsini meshetmek, topuklarla birlikte ayakları yıkamak, bir âza kurumadan diğer azayı yıkamak, abdest azasını yıkarken ovmak.
c) Şâfiîlere göre altıdır: Niyet etmek, yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başın bir kısmım meshetmek, topuklarla birlikte ayakları yıkamak, adı geçen dört âza arasında âyetteki tertibe riâyet etmek.
d) Hanbelîlere göre altıdır: Yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başın hepsini meshetmek, topuklarla beraber ayaklan yıkamak, tertibe riâyet etmek ve muvalât..
6. Burun delikleriyle ağız içi:
Ahmed bin Hanbel'e göre yüze dahildir. İmam Mâlik'e ve îmâm-ı Şafiî'ye göre dahil değildir. İmâmı A'zam'a göre ab-destte dahil değil, gusülde dahildir.
7. Ellerle beraber dirsekleri yıkamak, dört imama göre de farzdır.
8. îmam Mâlik'e göre başın hepsini, İmam-ı Şafiî'ye göre bir kısmını, Ebû Hanîfe'ye göre dörtte birini meshetmek farzdır.
9. Kulaklar, îmâm-ı Şâfü hâriç diğer üç imâma göre başın kapsamına girer. Şafiî'ye göre ise ne başın, ne de yüzün kapsamına dahildir. [11]
Dipnotlar:
[1] Müsned~i Dâremi.
[2] Hz. Hanzele, meleklerin gaslettiği sahâbîdir.
[3] Fegvâ sanâbidir. Tebük sererinde Hazret-i Peygamber (S.A.V.)e kılavuzluk etmiştir.
[4] Bıihâri-Müslim. Bu hadise göre Hz. Peygamber Mekke fethinden Önce de bir abdestle birkaç namaz kılmışlardır. Aynı hadisi İmam Mâlik Muvatta'da zikretmiştir.
[5] îbnl Ke§İr.
[6] Bak: el-Fıkfau Alâ'I-Mez&hlbl'l-Erbaa C: 1, S: 111.
[7] Bak: el-Fikhu AH'1-Mezâhibi'l-Erbaa, C; 1, S: 54-61.
[8] Ebû Dâvud.
[9] İmam Müslim, Hazret-i Âişe Validemizden.
[10] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/33-39.
[11] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/39-40.
Celal Yıldırım - Kur’an Ahkamı
«Ey îmân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz temizlenin (boy abdesti alın). Şayet hasta veya yolculukta iseniz veya içinizden biri ayak yolundan gelmişse, yahut kadınlara dokunmuşsamz ve bu halde su bulamamışsanız, o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin; yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük yapmayı dilemez, fakat sizi iyice arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister. Tâ kî şükre-deşiniz.» (Mâide sûresi, âyet: 6).
Büyük müfessir îmâm-ı Kurtubî (Rahmetüİlahi aleyh) bu âyetin tefsirinde otuziki mes'ele sıralamış ve birçok rivayet yol larını toplamıştır. îbn-i Kesîr, Ebûbekir Râzî ve diğer müfes-sirler de buna yakın rivayetleri nakletmiş ve mezheblerin görüşlerine kısmen dokunmuşlardır.
Biz bunları ve diğer tefsirlerin bu husustaki beyânlarından konumuza uygun düşen kısımlarını ele alıp özetliyoruz:
1. Kuşeyrî ve İbnü Atiyye'ye göre bu âyet Hazret-i Âişe Validemizin gerdanlığının kaybolduğu Muraysî savaşındaki kıssayla ilgilidir. Her şeyden önce de abdest âyeti olarak bilinir. Ancak abdest namaz ile beraber farz olduğuna göre âyet bu hususta taharet ahkâmını istinbata esas ve delil olmuştur. Sâniven teyemmüme ruhsat sadedinde buna teyemmüm â}reti de denilmiştir. Böylece bu ruhsat, İlâhî ni'metin tamamlayıcısı mahiyetindedir.
2. Âyet-i Kerîmenin zahirî delâletinden, her namaza kaî kıldığında abdest almanın farz olduğu anlaşılıyor. Yâni namaz kılmak isteyen herkesin, abdestli olsun olmasın abdest alması vâcibdir. Nitekim Hazret-i Ali (R.A.) öyle yapar ve bu âyeti delil olarak gösterirdi [1] Ikrime'den buna benzer bir rivayet yapılmıştır. îbnü Sirîn diyor ki: «Hulefâ-i Râşidîn de her namaz için abdest alırlardı.»
Bâzı âlimlere göre ise, bu âyet Hazret-i Peygamber'e (S.A.V.) hastır, Abdullah bin Hanzele [2] diyor ki: «Hazret-i Peygamber (S.A.V.) her namaz için abdest almakla emrolunmuş-tu, bu ona ağır geldiği için misvak ile emrolundu ve her namaz için bir abdest alma emri ref olundu.» Nitekim Alkame bin Feğvâ [3] babasından rivayetle diyor ki: «Bu âyet Hazret-i Peygambere ruhsat olarak indi. Bundan önce Hazret-i Peygamber abdest almadan hiçbir iş işlemez, selâm vermez, selâm almaz ve kimseyle konuşmazdı. Cenâb-ı Hak bu âyetle ona ab-destin ancak namaz için şart olduğunu bildirdi
Diğer bir kısım âlimlere göre ise, her namaz için abdest almak fazileti mûcibdir. Bu husustaki emir, nedb yollludur. Abdullah bin Ömer (R.A.) da böyle der ve böyle yapardı. Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Mekke fethine kadar böyle yaparlardi, fetih günü ise bir abdestle beş vakti kıldı.
Süveyd bin Nu'mân'dan yapılan rivayete göre Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Hayber yakınında olan Sehba mevkiinde ikindi ile akşam namazını bir tek abdestle, yâni ayni abdestle kılmıştır [4] Fakat İmam Müslim'in Büreyde bin Husayb'den yaptığı rivayette, Hazret-i Peygamber (S.A.V.) önceleri her namaz için abdest alırlardı. Mekke fethinde ise bir abdestle beş vakit namazı kıldı ve mestlerine mesnetti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (R.A.):
— Ya Resûlâllah! Bugün hiç yapmadığın bir şey'i işledin?..
dedi.
Hazret-i Peygamber cevapla:
— Ya Ömer! Bilhassa böyle yaptım, buyurdu. Tirmizî'nin yaptığı rivayette, Hazret-i Enes diyor ki: «Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.), her namaz için abdestli olsun olmasın abdest alırlardı.»
Humeyd diyor ki: Bunun üzerine ben Enes'c dedim ki:
— Peki sizler nasıl yaptınız?
— Biz (çoğu zaman) bir abdest alır (onunla birkaç namaz kılardık), diye cevap verdi.
Bu hususta muhtelif rivayetlerin arasını te'lîf etmek mümkündür. Şöyle ki: Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.) Mekke fethine kadar her namaz için bir abdest alırlarmış. Fetihte ise durum değişmiş, ruhsat-ı İlâhîye inmiş, bir abdestle birkaç namaz kılmaya başlamışlar.hadîs-i şerifi de abdest üzerine abdest almanın müstehab olduğunu gösteriyor [5]
Süddî'ye göre ise, «Namaza kalkacağınız zaman»dan maksad, yatağınızdan, yâni uykudan kalkacağınız zaman demektir ki, böylece uykunun abdesti bozan sebeplerden biri olduğu anlaşılıyor.
İzah:
3. Yüzlerinizi yıkayın.. Allahu Teâlâ abdest konusunda dört azadan bahsetmiştir. Bundan başka azayı yıkamak ve meshetmek âdâb ve sünnettir. Yüzü yıkarken burun delikleriyle ağız içi buna dahil mi, değil mi? Bu hususta mezhepler arasında görüş farkı vardır:
a) Ahmed bin Hanbel ve îshâk'a göre dâhildir; bu bakımdan abdest ve gusülde burun delikleriyle ağız içini yıkamak vâcibdir.
b) İmam Mâlik'e göre dâhil değildir. Kulak delikleriyle gözlerin iç kısmı da böyledir. Şâfüye göre de dahil değildir.
c) Hanefîlere göre abdestte dahil değildir, fakat gusülde dahildir.
ç) Çoğu fukahaya göre hem abdestte, hem de gusülde ikisini yıkamak sünnettir. Gözlerin iç kısmı da yüze dahil değildir [6]
4. Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın.. Dirseklerin yıkama kapsamına girip girmediğinde görüş farkı vardır:
a) (ilâ) harfinin mâba'di makablinin nev'inden olursa, mâba'di makabline dâhil sayılır.
b) (ilâ) harfi (maa) mânasına gelir. Bu takdirde ellerle beraber dirsekleri de yıkamak farzdır. Nitekim Hazret-i Peygamber (S.A.V.) abdest alırlarken elleriyle beraber dirseklerini de yıkamışlar.
Bu mânayla dört imama göre de ellerle beraber dirsekleri yıkamak farzdır. Yâni dördü bu hususta ittifak etmişlerdir [7]
5. Başlarınızı mesnedin..
Baş denilince ilk hatıra gelen yüzden başka olan kısımdır, imam Mâlik bu mânayla başm tamamının meshedilmesinin vâ-cib olduğunu söylemiştir.
îki kulak da başa dahildir. Zührî'ye göre ise, kulaklar yüze dahildir. Şa'bbî'ye göre, yüze taraf olan kısmı yüze, arka tarafı da başa dahildir.
Meshin takdirinde onbir kavi vardır ki üçü îmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'ye, ikisi îmâm-ı Şafiî'ye, altısı da diğer fıkıhçılara aittir. îmam Kurtubî der ki: «Bunlardan en sahîh olanı, başın hepsini kapsar şekilde meshetmektir.»
Ekseri âlimlere göre, böyle yapmak yâni başın hepsini mes-hetmek ahsendir. (ba) harfi müekkiddîr, zâiddir, teb'iz için değildir. Bâzısına göre ise, (ba) harfi burada bediî bir mâna taşır; gusül lügat cihetiyle mağsûlü bihi ister, fakat mesh, mem-şuhu bihi istemez. Eğer âyette (vemsehû ruûseküm) (ba)sız gelmiş olsaydı o zaman eli ıslatmadan başa sürmek kâfi gelirdi, (ba) harfinin cümleye dahil olması meshde memsuhu bi-hinin gerektiğini ifâde içindir. Yâni su ile mesh yapılır.
Irnâm-ı Şafiî'ye göre, âyet başının bir kısmım da, tümünü de meshetmeye delâlet etmektedir. Fakat sünnet, bir kısmının meshine delâlet ediyor. Nitekim Hazret-i Peygamber'in abdest alırlarken başının yalnız ön kısımlarını (nâsıye kısmını) mes-hettikleri sahîh kaynaklardan bilinmektedir.
Cumhura göre, başı bir defa meshetmek kâfidir. Şafiî'ye göre üç defa meshedilir. Enes bin Mâlik (R.A.), Saîd bin Cü-beyr ve Ata'dan yapılan rivayet bu merkezdedir.
(ba) harfinin ilsâk için olduğunu söyleyenler de var. Onlara göre elin iç kısmını başm ön kısmına dokundurmak kâfidir, îmâm-ı A'zam da aynı görüştedir.
îbnü Sirin'in başını iki defa meshettiği rivayet olunmuştur [8].
Hazret-i Osman (R.A.)dan yapılan sahîh rivayetlerde ise başm bir defa meshedilme keyfiyeti sabit olmuştur.
6. îki kulağa gelince:
İmam Mâlik, İmam Ahmed bin Hanbel, tmam-ı Sevrî ve İmam Ebû Hanîfe'ye göre kulaklar başa dahildir, onun kapsamına girer.
Yine İmam Mâlik ile irnam Ahmed'e göre kulakları mes-hetmek için yeniden parmaklan ıslatmak lâzımdır. îmâm-ı Şafiî'ye göre de böyledir. Ancak Şafiî kulakların başa ve yüze dahil olmadığına kaaildir; onları meshetmek hâli üzere sünnettir.
- îmâm-ı A'zam ile İmârn-ı Sevrî'ye göre kulaklar baş ile birlikte tek bir ıslaklıkla meshedilir. Dâvud el-Zâhirî'ye göre kulakları meshedip etmemek müsavidir. Çünki Kur'ân-ı Kerîm' de bundan bahsedilmemiştir.
Bu isabetli bir görüş değildir. Çünki Ebû Dâvud, diğer sahîh hadîs kitaplarında Hazret-i Peygamber'in abdestte kulaklarının iç ve dışını meshettiği, parmak ııçlariyle de kulak deliklerine dokunduğu sabit olmuştur. Kur'an'da bahsedilme-yişi meshin farz olmadığını bildirmek içindir,
7. Topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın..
Nâfi’, İbn Amr ve Kissâî bunu mensup okumuşlar. Hasan ve A'meş ise merfu' okumuş. İbn Kesîr, Ebû Amr ve Hamze ise mecrur okumuşlardır. Halivle kelime bu kıraatlere göre değişik mânalar alır: Mensup okuyanlara göre, âmil (iğsilû)dur. Bu takdirde ayaklan yıkamak farzdır, fakat meshetmek farz değildir. Cumhurun mezhebi de budur. Cenâb-ı Peygamber'in fiiliyle sabit olmuştur Sahîh bir rivayette de, abdesite topuklarının bir kısmına su dokunmayanlara Hazret-i Peygamber (S.A.V.) şöyle seslenmişler:
zık oldu topuklara ateşten. Tastamam abdest aİın.» [9]
Diğer kıraatlerin taşıdığı mâna üzerinde durmaya lüzum görmüyoruz. Bu hususta geniş bilgi edinmek isteyenler İbn Ce-rîr ile Kurtubî tefsirlerine müracaat etsinler.
8. Ayetin elfazı, abdest azasının yıkanmasında muvalâtı (ardarda yıkanmasını) iktizâ ediyor. Ebû Seleme ile İbn Velıb'e göre muvalat da farzdır. O halde bunlara göre abdest âzası arasını yıkarken — ister kasden, ister unutarak ayıranın yâni fasılayla yıkayanın abdesti caiz değildir. İmam Mâlik'e göre muvalat kasden terkedilirse c zaman abdest câû olmaz. Hanefî ve Şafiî mezheplerine göre muvalat sünnettir.
9. Abdest âzası arasında tertibe gelince:
a) Ebherî'ye göre abdest âyetinde gösterilen tertip sünnettir.
b) îmâm-ı Şafiî ile Ahmed bin Hanbel'e gön1 vâcibdir. Kasden terkedenin abdesti yeterli değildir. Ebû Sevr de aynı görüştedir, îmam Mâlik'in arkadaşı Ebû Mus'ab'a göre de böyledir. Netice olarak bunlara göre tertibe riayet edilmeyen ab-destle kılman namazı iade vâcibdir. İmam Mâlik'den yapılan en meşhur rivayette iade vâcib değildir. Ebû Hanîfe, Sevrî ve Evzaî'ye göre de böyledir.
10. Tertemiz toprakla tevemmüm..
Bu hususla ilgili izah ve mes'eleler Nisa sûresi 43. âyetin açıklamasında belirtilmiştir, oraya bakılması.. [10]
Çıkarılan Hükümler :
1. Abdest namazla beraber farz kılınmıştır.
2. Abdest namazın şartıdır, onsuz namaz caiz olmaz. Meğerki su bulunmaya, o takdirde teyemmüm yapılır.
3. Her namaz için veni bir abdest almak mucib-i fazilettir. Yâni abdest üzerine abdest almak nur üstüne nurdur. Bir abdestle bozulmadığı müddetçe birçok namaz kıhnabilir. Yalnız tabiî ihtiyaçların sıkıştırdığı hallerde namaz kılmak mekruhtur. Yeniden abdest almak daha uygundur.
4. Uyku da abdesti bozan sebeplerden biridir.
5. Abdestin farzı:
a) Hanefîlere göre dörttür: Yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başı meshetmek, topuklarla birlikte" ayaklan yıkamak.
b) Mâlikîlere göre yedidir: Niyet etmek, yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başın hepsini meshetmek, topuklarla birlikte ayakları yıkamak, bir âza kurumadan diğer azayı yıkamak, abdest azasını yıkarken ovmak.
c) Şâfiîlere göre altıdır: Niyet etmek, yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başın bir kısmım meshetmek, topuklarla birlikte ayakları yıkamak, adı geçen dört âza arasında âyetteki tertibe riâyet etmek.
d) Hanbelîlere göre altıdır: Yüzü ve dirseklerle beraber elleri yıkamak, başın hepsini meshetmek, topuklarla beraber ayaklan yıkamak, tertibe riâyet etmek ve muvalât..
6. Burun delikleriyle ağız içi:
Ahmed bin Hanbel'e göre yüze dahildir. İmam Mâlik'e ve îmâm-ı Şafiî'ye göre dahil değildir. İmâmı A'zam'a göre ab-destte dahil değil, gusülde dahildir.
7. Ellerle beraber dirsekleri yıkamak, dört imama göre de farzdır.
8. îmam Mâlik'e göre başın hepsini, İmam-ı Şafiî'ye göre bir kısmını, Ebû Hanîfe'ye göre dörtte birini meshetmek farzdır.
9. Kulaklar, îmâm-ı Şâfü hâriç diğer üç imâma göre başın kapsamına girer. Şafiî'ye göre ise ne başın, ne de yüzün kapsamına dahildir. [11]
Dipnotlar:
[1] Müsned~i Dâremi.
[2] Hz. Hanzele, meleklerin gaslettiği sahâbîdir.
[3] Fegvâ sanâbidir. Tebük sererinde Hazret-i Peygamber (S.A.V.)e kılavuzluk etmiştir.
[4] Bıihâri-Müslim. Bu hadise göre Hz. Peygamber Mekke fethinden Önce de bir abdestle birkaç namaz kılmışlardır. Aynı hadisi İmam Mâlik Muvatta'da zikretmiştir.
[5] îbnl Ke§İr.
[6] Bak: el-Fıkfau Alâ'I-Mez&hlbl'l-Erbaa C: 1, S: 111.
[7] Bak: el-Fikhu AH'1-Mezâhibi'l-Erbaa, C; 1, S: 54-61.
[8] Ebû Dâvud.
[9] İmam Müslim, Hazret-i Âişe Validemizden.
[10] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/33-39.
[11] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/39-40.
Celal Yıldırım - Kur’an Ahkamı