Aç ağzını diyorum anne ve cocugun yemek savasi

Eyvàh!

Well-known member
3978.jpg


“-Aç ağzını diyorum. Bak sinirlenmeye başlıyorum.

-Hayır, açmayacağım işte…

-Şimdi ben sana gösteririm ağız nasıl açılırmış!”

diye devam eden bir diyalog tanıdık geliyor mu sizlere? Bir elinizde kaşık, bir elinizde yemek tabağıyla koştururken, kayınvalidenizin anlattıkları yankılanır kulağınızda “Geçenlerde bizim Ayşen’i gördüm. Ne de güzel bakıyor bebeğine. Topaç gibi yavrucak maşallah!”​




Bu düşünceler eşliğinde, suçluluk hisleriyle başlar yemek saatleri. Gerilim, itiraz ve bağrışmalar…Diğer bir deyişle kazananın olmadığı bir savaştır yemek savaşları!​

Doğumunda itibaren zor yiyen, iştahsız ve de zayıf bir çocuğun annesi olarak bunları tahmin etmek hiç de zor değil doğrusu…Hani “Yaşayan bilir” derler ya. İşte onun gibi bir şey. Bilirsiniz Nasreddin Hoca’nın hikayesini. Bir gün damdan düşen hoca, doktor çağırmak isteyen komşularını engeller. “Halimi ancak damdan düşen biri anlar” diyerek damdan düşen birisini ister yanına.​

İşte, ben de hemen yanı başınıza geldim. Hem de damdan düşen biri olarak…Sizlere klasik bir psikolog öğüdü olan “Yemezse aç bırakın. Nasıl olsa diğer öğünde yiyecektir” demeyeceğim. Bir müdahele planı geliştirmeden önce ilk olarak sizin ve çocuğunuzun durumunu fizyolojik ve psikolojik anlamamda tahlil etmemiz gerekli. Hem de hamilelikten başlayarak!
:022:​

Araştırmalar “Hamilelik ve emzirme sırasında beslenme tarzınız belirleyici” diyor

Anne karnındaki bebek metabolizması annenin beslenme durumuna uyum sağlayarak farklı besinlere nasıl tepkiler vereceğini yani damak tadını belirler. Dolayısıyla hamileyken tükettiğiniz besinler beslenme ilgili muhtemel sorunlara zemin hazırlamaktadır.​

Pediatrics dergisinde yayımlanan bir habere göre, Philadelphia'daki Monell Kimyasal Duyular Merkezi'nde bilim adamları 4. aydan 7. aya kadar bebeklere tatlı olan mamaları yedirdiler. Sonuçta 7. ayın sonunda sürekli tatlı mama yiyen bebeklerin, tatlı olmayan mamayı reddettiğini kaydettiler. Diğer bir araştırmalarında ise, bebekliğinde hidrolize edilmiş mamayla beslenen 4-5 yaşına gelmiş çocukların ekşi ve aromalı yiyeceklere daha çabuk alıştığının tespit ettiler.​

Bu merkezdeki yapılan bir deneyde havuçla beslenen hamilelerin çocuklarının havucu daha kolay yediği, taze şeftali yedirilen anne adaylarının çocuklarının, yemeklerinin içine şeftali koyulduğunda tepki göstermedikleri görüldü.​

Bir başka deney de bebeklerini emzirmekte olan yeni doğum yapmış anneler üzerinde yapıldı. Taze fasulye yedirilen annelerin emzirdiği bebekler, önceden sebzeyi reddederken, deneyden sonra bu tadı kabul etmeye başladı.

Anne olarak sizin ruh haliniz nasıl ?

Duygusal yeterliliğe sahip misiniz? Sorunlarına rağmen kendinizle barışık ve huzurlu musunuz? Depresif, kaygılı, mutsuz ve sürekli stresli iseniz haliyle doğru duygu ve davranışlar sergilemeniz de zor! Zaten yapılan bir araştırma da annenin strese bağlı somatik yakınmalarının fazlalığı ve duygu durumu ile okul öncesi çocukların yaşa göre beslenmeleri ve büyüme dereceleri arasında ilişki olduğunu göstermekte !(Engle&Ricciuti, 1995). (2)



Bu ruh haliyle, yeme süresini de ya gereğinden fazla uzatır ya da kısa tutarsınız. Duygular bulaşıcıdır. Çocuklar davranışlarımızdan çok duygularımız refererans olarak alır. Aynaya bakın. Ya da mümkünse yemek esnasında kamera kaydınızı yapın ve kendinizi izleyin. Neler görüyorsunuz? Lütfen, görmek ve izlemek istediğiniz gibi davranmaya çalışın.
 

Eyvàh!

Well-known member
1 yaşında başlayan özgürlük mücadelesi

Çocuklar bağımsızlıklarını ilan ettikleri 1 yaşından sonra normal gelişimin bir parçası olarak bazı besinleri seçmeye ve reddetmeye başlarlar. İştahları ve yedikleri miktarlar belirgin olarak azalır. Çünkü büyüme hızı yavaşlar. Zamanla tercihleri de şekillenmeye başlar. Sınırlarını anlamak için sizin sınırlarınızı test etmeye başlar. Uzun süre oturmak istemez. Bazen yemeği dakikalarca ağzında bekletir. Yemeği kim yedirecek tartışması da tam bu sırada başlar.



Ailenizde benzer iştahsız ve beslenme sorunları yaşayan kişiler var mı?

Bu önemli bir soru. Çünkü işin birde genetik boyutu var. İştahsız ya da obezite yaşayan insanlarla yapılan bilimsel araştırmalar bu sorunlarda genlerin önemli bir rol oynadığını göstermektedir



Örneğin bebeklerin doğduklarında vücutlarında bulunan yağ oranı, çocukluk ve yetişkinlik dönemlerindeki kilolarını etkilemektedir. Bir araştırmada (1), 448 kadının gebelik öncesi ve sonrasındaki verileri incelendi. Kadınların kiloları, boyları ve vücutlarındaki yağ oranlarına bakıldı. Doğumdan sonra da bebeklerinin kiloları ve yağ oranları incelendi. Vücutlarındaki yağ stoğu yüksek olan annelerin bebeklerindeki yağ oranının da yüksek olduğunu saptandı. Yani yağ oranı yüksek olan annelerin bebekleri daha şişman!
 

Eyvàh!

Well-known member
Çocuğunuz duygusal sorunlar yaşıyor olabilir

Aile içi huzursuzluk ve gerginlikler çocuğun duygusal sorunlar yaşamasına yol açar. Çocuğun tek başına çözümleyemediği ruhsal çatışmalar iştah konusunda belirleyici olabilir. Özellikle de çocuğunuzun duygusal ve hassas yapısı varsa bilinç altına yerleşmiş üzüntü, öfke, endişe, kıskançlık gibi olumsuz duygular zamanla çocuğu esir alır. İştahını ve uykusunu etkiler.

Çocuğunuz gerçekten iştahsız mı yoksa sizin istediğiniz kadar mı yemiyor ?

Bu noktada ilgilenmemiz gereken çocuğunuz değil sizsiniz! Bu yaklaşımınızın altında yatan sebepleri ve hatalı düşünce kalıplarını bulup değiştirmeniz gerekli. Aksi takdirde çocuğunuz ihtiyacı kadar yediği halde, sizin yersiz zorlamalarınız, zıtlaşma sonucu yaptığınız olumsuz eleştirileriniz çocuğunuzun bazı psikolojik sorunlar yaşamasına yol açabilir. Her şeyden önce şu genel geçer kaideyi sürekli zihninizde tutun “Doldururken boşaltmayın” Yani fiziksel anlamda doyururken duygusal anlamda açlığa yol açmayın. Yoksa Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz.

Çocuğunuzun boyu ve kilosu normal sınırların neresinde

Eğer sınırın çok altında ise büyüme ve gelişme geriliğinin olup olmadığı ya da kansızlık, bağırsak paraziti, besin alerjisi, kardiyak, solunum yetmezliği gibi sorun ihtimalleri göz ardı edilmemelidir. Bu durumlarda çocuk kilo kaybeder. Neredeyse hiçbir şey yemek istemez.

Kilosu sınırda ya da biraz altında ise, beslenme sorunlarına ilaveten sağlık sorunları da yaşıyorsa ve işin genetik bir tarafı da varsa gerçek anlamda iştahsız bir çocuğa sahip olduğunuzu söyleyebiliriz. Yeme isteği olmayan bir çocuğu beslemeye çabalayan bir anneye sadece “Masaya oturtun, oyunla yedirmeyin. Yemezse sofrayı kaldırın” demiyorum. Çocuğu ve anneyi tam olarak tanımadan, ebeveyne böyle dediğinizde anne bu kurala ancak birkaç gün uyabiliyor. Çünkü annelik içgüdüsünün söyledikleri ile ona söylenenler uyuşmuyor.

Bir davranışı etkili kılan kişinin yapısına ve mantığına uygun, kendi içinde tutarlı ve sürdürülebilir olmasıdır. Kararlılığınızı katı bir yaklaşım sergilemeden, zaman zaman esnetilebilen yemek kuralları ile sürdürürseniz iştahsız çocuğunuzla iletişiminiz de bozulmayacaktır.
 

Eyvàh!

Well-known member
10 ADIMDA İŞTAHSIZ BİR ÇOCUĞA MÜDAHELE PLANI



1.Bir yaşından itibaren kendi başına yeme girişimlerine müsaade edin. Bu özerklik duygusunun gelişimi açısından gereklidir. Ev düzeninizi buna göre ayarlayın. Gereksiz titizlikten kaçının. Muhtemelen döke saça yiyeceği için üstü kirlenecektir. Hazırlıklı olun. Leke olunca üzülmeyeceğiniz giysiler giydirin. Bırakın, yemekten keyif alsın. 1 yaşla beraber masallara ilgisi artan çocuğunuzun bu



2.Bol seçenek sunun. Birlikte alışverişe ve pazara gidin. Yemeğini beraber planlayın “Pırasa mı pişirelim, ıspanak mı?”gibi alternatifler sunun. Çocuğunuz karar versin. Onu yemek ve sofra hazırlama sürecine dahil edin. Bazen servisi ona yaptırabilirsiniz. (“Makarnanı ben mi koyayım sen mi koymak istersin?”) Renkli tabaklar ve bardaklar alıp tercihini sorabilirsiniz. “Fasulye yer misin?” sorusunu “Fasulyeni pembe tabakta mı mavi tabakta mı yersin?”sorusuna dönüştürün. Yiyeceklerin sunumunda renk, koku ve görünümüne özen gösterin. İştahsız bir çocukta besin miktarını artıramayacağınıza göre içeriği zengin enerjik yiyecekleri tercih edin. Yani kalorisi yüksek hacmi düşük besinler!



3. Yemek saatleriniz düzenli, huzurlu ve eğlenceli olsun.Geç kalkıp geç kahvaltı yapan bir çocuk için öğle yemeği sorun olacaktır. Dolayısıyla uyku saatlerini iyi ayarlamamız gerekli. Yeme süresi ise yarım saati en fazla 45 dakikaya geçmemeli. Ve tabi ki huzur içinde. Bilinçaltının olumlu duygularla kaydedilen davranışları tekrar etme eğilimi vardır. Ailece yemek saatlerinin hoş, keyifli paylaşımların olduğu zaman dilimleri olması için uğraşın.



4. Ara öğünlerin miktarına ve saatine dikkat edin. Bilhassa yemekten 1 saat önce sıvı tüketimini azaltın. Biberondan bardağa hızlı geçerseniz bunu uygulamak kolaylaşır. Fazla süt tüketimi de kansızlığa yol açarak iştahını etkilemektedir. Günlük 500 ml süt okul öncesi çocuk için yeterlidir.



5.Örnek olun. Katkı maddeli yiyeceklerden uzak durun. Abur cubur tüketmeyin. Bunu ailece yaşam felsefeniz haline getirin. İngiltere’de Oxford Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir araştırma abur cuburun beslenmeyi olumsuz etkilemesinin yanı sıra çocukların öğrenme zorluğuna ve davranış sorunları yaşamasına yol açtığını da ortaya koydu. Bu gerçekten hareketle sadece öğün aralarında değil, yemekten sonrada ödül olarak tatlı şekerleme çikolata vermeyin. Hatta ödül ceza olarak yiyecekleri kullanmayın.



6. E3N+ÇN kuralını uygulayın. Yani, Ebeveyn Ne, Nerede, Ne zaman’ı belirler. Ne kadar sorusunu ise Çocuk karar verir. Anneler bazen çocuğun mide kapasitesini göz ardı edebiliyor Bu kuralı uygularken çocuğun mide kapasitesini göz ardı etmeyerek, öğünlerden sonra miktarla ilgili “Az yedin” şeklinde yorum yapmayın.



7. Acıkmadan yedirmeyin. Beslenmesini içsel uyaranlara (açlık-tokluk)göre ayarlayın. Dışsal müdahelelerle değil. Yemek öncesi enerji harcayacağı etkinlikler belirleyin. Kovalamaca, top oynamak, açık havada yürüyüş yapmak, parka gitmek ve bisiklete binmek gibi.



8. Çocuğu dış uyaranların etkisinden kurtarın ki sadece yemeğe odaklanabilsin. Metabolik fonksiyonları parasempatik sistem düzenler. Dolayısıyla sakin bir ortamda yemek yedirmeniz gerekir. Reklamlarla, müzik kanallarını izleyerek yedirmek ruhsal gelişimini olumsuz etkilemektedir. Yemek esnasında çevre uyaranlarını en az indirin. Bebek aşırı uyaranla karşılaşırsa, bedensel uyaranları yani açlık duygusunu hissedemez.



9. Yemek esnasında uygunsuz bir davranışı olursa (Yemeği bırakıp oynama, ağlama gibi) mola verin. (“Aç değilsen biraz sonra yiyebilirsin”) Üzerine düşmeyin. Pazarlık yapmayın. Amacı ilgi çekmek olabilir. İlgisizmiş gibi davranın. Aksi takdirde ilgi çektiğini fark ettiği anda isteklerinin yerine getirilmesi için eline bir silah vermiş olursunuz. Bir besini ısrarla reddediyorsa bir dönem o yiyeceğe ara verin Sonra deneyin. Aşırı ısrarcı, tehditkar davranmayın. Tüm çabalara rağmen yemiyorsa, arada yiyecek vermeden bir sonraki öğünü bekleyin. Fiziksel ve duygusal istismara neden olabilecek tavırlardan uzak durun



Anaokuluna başlayabilir. Çocuklar taklit ederek öğrenir. Kalabalık bir aileniz varsa bunun çocuğunuza sağlayacağı avantajdan istifade edin. Çekirdek aile iseniz anaokuluna başlaması faydalı olur. Diğer çocukları izleyerek yeni yeme davranışları geliştirir. Sizinle yemediği pek çok şeyi grup ortamında yemeye başlayacaktır.



Bunun yanında masallar, tekerlemeler, oyunlar ve drmatizasyon aracılığıyla besinlerin yararlarını anlatarak yemeğe ilgisini artırabilirsiniz. Ülkemizde yapılan bir araştırmada okul öncesi çocukların besin gruplarına ilişkin bilgi dört hafta boyunca eğitim verilmiştir. Besin gruplarına ilişkin bilgi düzeyleri ve yemek yeme davranışlarında olumlu yönde gelişmeler ortaya konmuştur.(3)



Son olarak ;



İştahsız çocuğunuzu anlamaya çalışın, gayret edin. Kendinizi onun yerine koyun. Koyamıyorsanız yani siz iştahlı biriyseniz; mesela ağır gribal bir hastalık geçirdiğiniz zamanı hatırlayın. Aç olduğunuz halde canınızın bir şey yemek istemediği halinizi, gözünüzün önüne getirin. İşte bu, çocuğunuzun mevcut hali! Sabırlı ve anlayışlı olun. Anladığınızı da ona sözcüklerle ve beden dilinizle ifade edip gösterin. Bu ne işe mi yarar? Yeme savaşında karşılıklı ayrı saflarda değil, aynı safta yer almanızı sağlar. Yani güç birliği!

Barışın ve sükunetin hakim olduğu yemek saatleri dileğiyle…







Psikolog Berrin Göncü Işıkoğlu
 
Üst