Bismillâhirrahmânirrahîm,
bizi ve her bir zerreyi ve her bir şemsi her bir vakti yartan
zamanın ve zaman içindeki herşeyin sahibi olan Rabbimiz
her şeyi bir düzen içinde
ve muazzam bir adalet üzere halk etmiş
ve yine muazzam kudreti ve iradesi ile
her şeyi kusursuz idare ediyor
bir serçe kuşunun gagası ne kadarsa
yiyeceği de o kadar
bir yıldızın kütlesi ne kadarsa
ona çizdirilen yörüngede o kadar
en küçüğünden en büyüne
çevremizdeki her şey
kendi kalıbına uygun
mizanına uygun bir şekilde var edilmiş ve görevlerini idame ettiriyorlar
bu Cenab ı Hakkın adaletinden
ve rahmetinden
ve sair isimlerinden gelen
yansımalardır
bu isimlerin iktizasıdır
tersi düşünülmez, tersi muhal olur imkansız olur
Rabbimiz; bu kadar ilmi sonsuz
iradesi sonsuz
adaleti sonsuz
her şeyi ölçüsüne göre yaratmış halk etmiş ve görevlendirmişken;
kainatın meyvesi olarak halk edilmiş insanın
bu adaletten yoksun bırakıldığı düşünülemez
ki bırakılmamıştır
bizim de yaratılışımızda
vucudumuzda
duygularımızda
verilen cihazlarda
muazzam bir uyum ve kainat içindeki adalete uygun bir düzen vardır
fıtratımızla gelen özellikler
kainatla ve kainat içinde bize biçilmiş olan yer ile muazzam bir uyum içindedir
başımıza gelen her olay
bizim ölçümüze göre
bize has terazide tartılarak bize gönderilmiş.
bu bir musibette olabilir
bir hastalıkta olabilir
bir mutlulukta olabilir
görevlerimiz ve ibadetlerimizde olabilir
madem hayat bizimle bu kadar uyumlu
biz neden hayatla uyumsuzuz
madem musibetler bize uygun ve bizim kaldıracağımız kadar
neden kaldıramıyoruz
ve neden şikayet ediyoruz
sabrımızın yetmediğini düşünüyoruz
halbuki Allah ın adaleti, rahmeti, kudreti ve sair isimleri
bize verilen sabrın da, başımıza gelenlerle orantılı olmasını gerektirir
ki aslında öyledirde
ama verilen sabır bize yetmez?
üstadın giriş cümlelerini bir kere daha okursak
burada düştüğümüz vartayı daha net görebiliriz;
vehmin tahakkümüyle
insanın gafletiyle
fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle
evet
bu üç kurta sabrımızı veriyoruz
alın yeyin diyoruz
ve sabrımızı kemiren bu üç düşman
yani bizim gafilliğimiz
hayatı hiç bitmeyecek sanmamız
ve evhamlara kapılmamız
bizi şikayetlere götürüyor
sabır kuvvetimiz geçmişe ve geleceğe dağılıyor
hazır zamana yetmiyor
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
neden başıma bu geldi
ben bunu hakedecek ne yaptım
tuh nasıl bu iş böyle oldu
neden böyle oldu
bu cümleleri kurmaya başlayan kişi
Allah muhafaza
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
hadisi şeriflerden ve bir kısım ayetlerden biliyoruz ki
müslümanların başına gelen musibetler
onaları sabırla karşılamaları ile
kendilerine büyük sevablar kazandırıyor
birer bonus adeta
kısa ömrümüzde
yaşadığımız olumsuzluklara sabretmek
bize büyük mükafatlar kazandırıyor
böyle güzel neticeler ile geride kalmış olan sıkıntılı günleri düşünüp
onlara üzülmek onlardan şikayet etmek yerine;
bize yakışan, Elhamdulillah diyerek şükretmektir inşallah
evet
ihtimalleri düşünmeye başlarsak
yarın deprem olabilir
yarın göktaşı düşebilir
yarın işe yada okula yada herhangi bir yere giderken araba çarpabilir
yarın yanımıza ölümcül bulaşıcı hastalıklı birisi gelip o hastalığı bize bulaştırabilir
yarın çok şey olabilir
hatta
bir bilimsel araştırmaya göre
şuan ölmemiz için 200 sebeb ve ihtimal var
ama yaşamamız için hiçbir sebeb ve ihtimal yok
şimdi bu olması muhtemel
ama henüz olmamış şeyleri düşünmek
ve bunlardan korkmak
ve bunlar olabilir diye vehime kapılmak
bize ne kazandırır
ve ne kaybettirir
kendimi düşünüyorum
sanırım sürekli bunları düşünsem
sabaha kadar deliririm
var olan aklımı kaybederim
elimde bana hayırda kullanılmak için verilmiş cihazlarımı ziyan ederim
zaman
akıl
düşünceler
bunlar harap olur
kayıplarım bunlar
kazancım ne olur
bir kazanç bulamadım
sineğin ısırmasından kaçarken yılana hedef oluruz yani
evet aynen bu olur
ve işin kötüsü
bu halimden ötürü
kimsenin şefkatini merhametini de isteyemem
bekleyemem
aklı akılsızlık yolunda kullanmışım çünkü
korku insana
hayatı zehir etmek için verilmemiş
hayatı muhafaza için verilmiş
ve sabırda böyle bir gelecek korkusuna harcanmak için verilmemiş
evet sabrımızı har vurup harman savurursak
ve korkumuzu ve diğer hasselerimizi boşa harcarsak
düşeceğimiz şekva
bizi kurtaracağı yerde tam tersine
bizi daha da çok müsibetlere gark etmeye vesile olacak
ve oluyor
ve merhamettende yoksun kalmamıza vesile oluyor
Rabbimiz herşeyi düzen içinde yartmış ve öyle idare ediyor
nefsimize ve şeytanımıza uymadan
Rabbimizin verdiklerini kullanmak ile
bizde hem bu dünyamızda
hem kabrimizde
hem ahiretimizde
selamette olanlarlardan olacağız inşallah
Allah doğruyu gören ve yaşaşyan ve anlatanlardan eylesin
Amin
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
el Fatiha
İkinci Lem'a / Dördüncü Nükte
Yirmi Birinci Sözün Birinci Makamında beyan edildiği gibi,
Cenâb-ı Hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa,
her musibete karşı kâfi gelebilir.
Fakat vehmin tahakkümüyle
ve insanın gafletiyle
ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle,
sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp,
halihazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez,
şekvâya başlar.
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekvâ edip
sabırsızlık gösterir.
Yirmi Birinci Sözün Birinci Makamında beyan edildiği gibi,
Cenâb-ı Hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa,
her musibete karşı kâfi gelebilir.
Fakat vehmin tahakkümüyle
ve insanın gafletiyle
ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle,
sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp,
halihazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez,
şekvâya başlar.
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekvâ edip
sabırsızlık gösterir.
bizi ve her bir zerreyi ve her bir şemsi her bir vakti yartan
zamanın ve zaman içindeki herşeyin sahibi olan Rabbimiz
her şeyi bir düzen içinde
ve muazzam bir adalet üzere halk etmiş
ve yine muazzam kudreti ve iradesi ile
her şeyi kusursuz idare ediyor
bir serçe kuşunun gagası ne kadarsa
yiyeceği de o kadar
bir yıldızın kütlesi ne kadarsa
ona çizdirilen yörüngede o kadar
en küçüğünden en büyüne
çevremizdeki her şey
kendi kalıbına uygun
mizanına uygun bir şekilde var edilmiş ve görevlerini idame ettiriyorlar
bu Cenab ı Hakkın adaletinden
ve rahmetinden
ve sair isimlerinden gelen
yansımalardır
bu isimlerin iktizasıdır
tersi düşünülmez, tersi muhal olur imkansız olur
Rabbimiz; bu kadar ilmi sonsuz
iradesi sonsuz
adaleti sonsuz
her şeyi ölçüsüne göre yaratmış halk etmiş ve görevlendirmişken;
kainatın meyvesi olarak halk edilmiş insanın
bu adaletten yoksun bırakıldığı düşünülemez
ki bırakılmamıştır
bizim de yaratılışımızda
vucudumuzda
duygularımızda
verilen cihazlarda
muazzam bir uyum ve kainat içindeki adalete uygun bir düzen vardır
fıtratımızla gelen özellikler
kainatla ve kainat içinde bize biçilmiş olan yer ile muazzam bir uyum içindedir
başımıza gelen her olay
bizim ölçümüze göre
bize has terazide tartılarak bize gönderilmiş.
bu bir musibette olabilir
bir hastalıkta olabilir
bir mutlulukta olabilir
görevlerimiz ve ibadetlerimizde olabilir
madem hayat bizimle bu kadar uyumlu
biz neden hayatla uyumsuzuz
madem musibetler bize uygun ve bizim kaldıracağımız kadar
neden kaldıramıyoruz
ve neden şikayet ediyoruz
sabrımızın yetmediğini düşünüyoruz
halbuki Allah ın adaleti, rahmeti, kudreti ve sair isimleri
bize verilen sabrın da, başımıza gelenlerle orantılı olmasını gerektirir
ki aslında öyledirde
ama verilen sabır bize yetmez?
üstadın giriş cümlelerini bir kere daha okursak
burada düştüğümüz vartayı daha net görebiliriz;
vehmin tahakkümüyle
insanın gafletiyle
fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle
evet
bu üç kurta sabrımızı veriyoruz
alın yeyin diyoruz
ve sabrımızı kemiren bu üç düşman
yani bizim gafilliğimiz
hayatı hiç bitmeyecek sanmamız
ve evhamlara kapılmamız
bizi şikayetlere götürüyor
sabır kuvvetimiz geçmişe ve geleceğe dağılıyor
hazır zamana yetmiyor
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
neden başıma bu geldi
ben bunu hakedecek ne yaptım
tuh nasıl bu iş böyle oldu
neden böyle oldu
bu cümleleri kurmaya başlayan kişi
Allah muhafaza
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekvâ edip sabırsızlık gösterir.
Çünkü, geçmiş herbir gün,
musibet ise zahmeti gitmiş, rahatı kalmış;
elemi gitmiş, zevâlindeki lezzet kalmış;
sıkıntısı geçmiş, sevabı kalmış.
Bundan şekvâ değil, belki mütelezzizâne şükretmek lâzım gelir.
Onlara küsmek değil, bilâkis muhabbet etmek gerektir.
Onun o geçmiş fâni ömrü,
musibet vasıtasıyla bâki ve mes’ut bir nevi ömür hükmüne geçer.
Onlardaki âlâmı vehimle düşünüp bir kısım sabrını onlara karşı dağıtmak divaneliktir.
Çünkü, geçmiş herbir gün,
musibet ise zahmeti gitmiş, rahatı kalmış;
elemi gitmiş, zevâlindeki lezzet kalmış;
sıkıntısı geçmiş, sevabı kalmış.
Bundan şekvâ değil, belki mütelezzizâne şükretmek lâzım gelir.
Onlara küsmek değil, bilâkis muhabbet etmek gerektir.
Onun o geçmiş fâni ömrü,
musibet vasıtasıyla bâki ve mes’ut bir nevi ömür hükmüne geçer.
Onlardaki âlâmı vehimle düşünüp bir kısım sabrını onlara karşı dağıtmak divaneliktir.
hadisi şeriflerden ve bir kısım ayetlerden biliyoruz ki
müslümanların başına gelen musibetler
onaları sabırla karşılamaları ile
kendilerine büyük sevablar kazandırıyor
birer bonus adeta
kısa ömrümüzde
yaşadığımız olumsuzluklara sabretmek
bize büyük mükafatlar kazandırıyor
böyle güzel neticeler ile geride kalmış olan sıkıntılı günleri düşünüp
onlara üzülmek onlardan şikayet etmek yerine;
bize yakışan, Elhamdulillah diyerek şükretmektir inşallah
Amma gelecek günler ise,
madem daha gelmemişler,
içlerinde çekeceği hastalık veya musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek,
şekvâ etmek, ahmaklıktır.
“Yarın, öbür gün aç olacağım, susuz olacağım” diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek
ne kadar ahmakçasına bir divaneliktir.
madem daha gelmemişler,
içlerinde çekeceği hastalık veya musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek,
şekvâ etmek, ahmaklıktır.
“Yarın, öbür gün aç olacağım, susuz olacağım” diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek
ne kadar ahmakçasına bir divaneliktir.
Öyle de
gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp,
şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek,
hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle bir belâhettir ki,
hakkında şefkat ve merhamet liyakatini selb ediyor.
gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp,
şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek,
hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle bir belâhettir ki,
hakkında şefkat ve merhamet liyakatini selb ediyor.
evet
ihtimalleri düşünmeye başlarsak
yarın deprem olabilir
yarın göktaşı düşebilir
yarın işe yada okula yada herhangi bir yere giderken araba çarpabilir
yarın yanımıza ölümcül bulaşıcı hastalıklı birisi gelip o hastalığı bize bulaştırabilir
yarın çok şey olabilir
hatta
bir bilimsel araştırmaya göre
şuan ölmemiz için 200 sebeb ve ihtimal var
ama yaşamamız için hiçbir sebeb ve ihtimal yok
şimdi bu olması muhtemel
ama henüz olmamış şeyleri düşünmek
ve bunlardan korkmak
ve bunlar olabilir diye vehime kapılmak
bize ne kazandırır
ve ne kaybettirir
kendimi düşünüyorum
sanırım sürekli bunları düşünsem
sabaha kadar deliririm
var olan aklımı kaybederim
elimde bana hayırda kullanılmak için verilmiş cihazlarımı ziyan ederim
zaman
akıl
düşünceler
bunlar harap olur
kayıplarım bunlar
kazancım ne olur
bir kazanç bulamadım
sineğin ısırmasından kaçarken yılana hedef oluruz yani
evet aynen bu olur
ve işin kötüsü
bu halimden ötürü
kimsenin şefkatini merhametini de isteyemem
bekleyemem
aklı akılsızlık yolunda kullanmışım çünkü
korku insana
hayatı zehir etmek için verilmemiş
hayatı muhafaza için verilmiş
ve sabırda böyle bir gelecek korkusuna harcanmak için verilmemiş
Elhasıl,
nasıl şükür nimeti ziyadeleştiriyor;
öyle de, şekvâ musibeti ziyadeleştirir.
Hem merhamete liyakati selb eder.
nasıl şükür nimeti ziyadeleştiriyor;
öyle de, şekvâ musibeti ziyadeleştirir.
Hem merhamete liyakati selb eder.
evet sabrımızı har vurup harman savurursak
ve korkumuzu ve diğer hasselerimizi boşa harcarsak
düşeceğimiz şekva
bizi kurtaracağı yerde tam tersine
bizi daha da çok müsibetlere gark etmeye vesile olacak
ve oluyor
ve merhamettende yoksun kalmamıza vesile oluyor
Rabbimiz herşeyi düzen içinde yartmış ve öyle idare ediyor
nefsimize ve şeytanımıza uymadan
Rabbimizin verdiklerini kullanmak ile
bizde hem bu dünyamızda
hem kabrimizde
hem ahiretimizde
selamette olanlarlardan olacağız inşallah
Allah doğruyu gören ve yaşaşyan ve anlatanlardan eylesin
Amin
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
el Fatiha