Ukbaa
Well-known member
Bismillâhirrahmânirrahîm,
Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevât
YİRMİ ÜÇÜNCÜ SÖZ
İKİNCİ MEBHAS/ ÜÇÜNCÜ NÜKTE
İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa’y-i maddî itibarıyla
zayıf bir hayvandır, âciz bir mahlûktur.
Onun o cihetteki daire-i tasarrufâtı ve mâlikiyeti
o kadar dardır ki, elini uzatsa ona yetişebilir.
zayıf bir hayvandır, âciz bir mahlûktur.
Onun o cihetteki daire-i tasarrufâtı ve mâlikiyeti
o kadar dardır ki, elini uzatsa ona yetişebilir.
Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvânât-ı ehliye,
insanın zaaf ve acz ve tembelliğinden birer hisse almışlardır ki,
yabanî emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür.
(ehlî keçi ve öküz, yabanî keçi ve öküz gibi).
insanın zaaf ve acz ve tembelliğinden birer hisse almışlardır ki,
yabanî emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür.
(ehlî keçi ve öküz, yabanî keçi ve öküz gibi).
23.sözde insanın ahsen-i takvimde
yaratılmış olması ile alakalı ayetin tefsiri yapılıyor.
Ahsen-i takvimin ne olduğunu,
insanın nasıl ahsen-i takvimde yaratıldığı sözün tamamında anlatılmış.
yaratılmış olması ile alakalı ayetin tefsiri yapılıyor.
Ahsen-i takvimin ne olduğunu,
insanın nasıl ahsen-i takvimde yaratıldığı sözün tamamında anlatılmış.
Ahsen-i takvim'in sözlük karşılığı tam olarak manayı karşılamıyor.
En güzel suret deniyor ki bu sureti, cismi çağrıştırıyor.
Ama ahsen-i takvim bu değildir.
Ahsen-i takvimde yaratılan insanın ruhudur.
Ve vücumuz ruhun evidir, aynasıdır.
Ruha verilen istidatların ortaya çıktığı,
Ruhtaki özelliklerin vücut bulduğu mekandır.
Ki bu cihetle suretde ahsen-i takvimdedir.
En güzel suret deniyor ki bu sureti, cismi çağrıştırıyor.
Ama ahsen-i takvim bu değildir.
Ahsen-i takvimde yaratılan insanın ruhudur.
Ve vücumuz ruhun evidir, aynasıdır.
Ruha verilen istidatların ortaya çıktığı,
Ruhtaki özelliklerin vücut bulduğu mekandır.
Ki bu cihetle suretde ahsen-i takvimdedir.
Misal tutma özelliği vardır ona uygun olarak el yapılmış.
Veya düşünme kabiliyeti var ona göre işleyecek beyin yaratılmış ila ahir..
Madde itibariyle düşünüldüğünde çok kısıtlıdır aslında.
Maddi vücudumuzun özellikleri kainatla boy ölçüşemez.
Hatta bir küçük mikropla yarışamaz, savaşamaz ki kainata sıra gelsin.
Ve maddi özellikleri kullanarak çalışma,
ortaya bir şeyler koyma konusunda da kısıtları çok fazla.
Acziyeti hadsizdir.
Veya düşünme kabiliyeti var ona göre işleyecek beyin yaratılmış ila ahir..
Madde itibariyle düşünüldüğünde çok kısıtlıdır aslında.
Maddi vücudumuzun özellikleri kainatla boy ölçüşemez.
Hatta bir küçük mikropla yarışamaz, savaşamaz ki kainata sıra gelsin.
Ve maddi özellikleri kullanarak çalışma,
ortaya bir şeyler koyma konusunda da kısıtları çok fazla.
Acziyeti hadsizdir.
Dairesi elinin yetişebildiği yere kadardır.
Kendisine verilen cihazları, istidatları, kabiliyetleri
sadece maddi dünya için sarf etmek istese
çok kısıtlı bir alanda bunları kullanabilir,
kısıtlı bir alanda iş görebilir.
Kendisine verilen cihazları, istidatları, kabiliyetleri
sadece maddi dünya için sarf etmek istese
çok kısıtlı bir alanda bunları kullanabilir,
kısıtlı bir alanda iş görebilir.
Misal bilgisayarın klavyesi diğer odada olsa ben şuanda buradan yazı yazamam.
Elim oraya uzanmayacağından yazma kabiliyetim ortaya çıkamaz.
Bu çok basit bir örnek.
Ama diğer bütün haller bu kıyasla değerlendirilebilir.
Elim oraya uzanmayacağından yazma kabiliyetim ortaya çıkamaz.
Bu çok basit bir örnek.
Ama diğer bütün haller bu kıyasla değerlendirilebilir.
Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde,
şu dünya hanında aziz bir yolcudur.
Ve öyle bir Kerîme misafir olmuş ki,
nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış;
ve hadsiz bedî masnuâtını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş;
ve o misafirin tenezzühüne ve temâşâsına ve istifadesine
öyle büyük bir daire açıp müheyyâ etmiştir ki,
o dairenin nısf-ı kutru, yani merkezden muhit hattına kadar, gözün kestiği miktar,
belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur.
şu dünya hanında aziz bir yolcudur.
Ve öyle bir Kerîme misafir olmuş ki,
nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış;
ve hadsiz bedî masnuâtını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş;
ve o misafirin tenezzühüne ve temâşâsına ve istifadesine
öyle büyük bir daire açıp müheyyâ etmiştir ki,
o dairenin nısf-ı kutru, yani merkezden muhit hattına kadar, gözün kestiği miktar,
belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur.
İnfial, fiilden etkilenme
Fiil cihetinde kısıtlı olan insan, infial cihetinde sonsuzdur.
Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin etkisini
Onların yansımalarını gösterme cihetinde
bu açıdan değerlendirdiğimizde etki dairesi, hadsizdir.
Fiil cihetinde kısıtlı olan insan, infial cihetinde sonsuzdur.
Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin etkisini
Onların yansımalarını gösterme cihetinde
bu açıdan değerlendirdiğimizde etki dairesi, hadsizdir.
Kainat bir saray…
İnsan da o saray sahibinin yani Cenab-ı Hakk’ın bir konuğudur.
Fiil cihetinde insan bi apartmanda kirada oturuyor.
Ama infial cihetinde sarayda bir konuk.
Her şey ona musahhar, onun için çalıştırılıyor.
En fakir adam her gün dünya turu atıyor.
Her yıl güneş turu atıyor.
İnsan da o saray sahibinin yani Cenab-ı Hakk’ın bir konuğudur.
Fiil cihetinde insan bi apartmanda kirada oturuyor.
Ama infial cihetinde sarayda bir konuk.
Her şey ona musahhar, onun için çalıştırılıyor.
En fakir adam her gün dünya turu atıyor.
Her yıl güneş turu atıyor.
İşte, eğer insan enâniyetine istinad edip,
hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek, derd-i maişet içinde,
muvakkat bazı lezzetler için çalışsa,
gayet dar bir daire içinde boğulur, gider.
hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek, derd-i maişet içinde,
muvakkat bazı lezzetler için çalışsa,
gayet dar bir daire içinde boğulur, gider.
Ona verilen bütün cihazat ve âlât ve letâif,
ondan şikâyet ederek haşirde onun aleyhinde
şehadet edeceklerdir ve dâvâcı olacaklardır.
ondan şikâyet ederek haşirde onun aleyhinde
şehadet edeceklerdir ve dâvâcı olacaklardır.
Eğer kendini misafir bilse, misafir olduğu Zât-ı Kerîmin izni dairesinde
sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniş bir daire içinde
uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder,
sonra âlâ-yı illiyyîne kadar gidebilir.
sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniş bir daire içinde
uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder,
sonra âlâ-yı illiyyîne kadar gidebilir.
Ev sahibinin yanında misafirin hatırı
Ev sahibinin kabiliyeti kadardır.
Maddi olarak fakir bir aileye konuk gitsek
Bize sunulacak ikramlar ile,
Bir saraya gitsek bize sunulacak ikramlar arasında fark vardır.
Bu durumu misafir açısından da değerlendirebiliriz.
Bir saraya bir fakir işsiz insan gitse göreceği ikramlar,
bir esnaf gitse onun göreceği ikramlar,
bir vali gitse göreceği ikramlar,
bir sadrazam gitse göreceği ikramlar derecesine göre farklı farklı olur.
Ev sahibinin kabiliyeti kadardır.
Maddi olarak fakir bir aileye konuk gitsek
Bize sunulacak ikramlar ile,
Bir saraya gitsek bize sunulacak ikramlar arasında fark vardır.
Bu durumu misafir açısından da değerlendirebiliriz.
Bir saraya bir fakir işsiz insan gitse göreceği ikramlar,
bir esnaf gitse onun göreceği ikramlar,
bir vali gitse göreceği ikramlar,
bir sadrazam gitse göreceği ikramlar derecesine göre farklı farklı olur.
İnsan dünyada bir misafir
Ev sahibi, Allah`u Teala (c.c)
Cenab-ı Hakk’ın ikramları hadsiz.
Ve insanı diğer varlıklarla kıyaslasak
Misal bitkiler topraktan besleniyor, toprak bitkiye hizmetçi kılınmış.
Hayvanlar bitkilerden besleniyor bitkiler hayvana musahhar.
Bir derece daha üst…
Ev sahibi, Allah`u Teala (c.c)
Cenab-ı Hakk’ın ikramları hadsiz.
Ve insanı diğer varlıklarla kıyaslasak
Misal bitkiler topraktan besleniyor, toprak bitkiye hizmetçi kılınmış.
Hayvanlar bitkilerden besleniyor bitkiler hayvana musahhar.
Bir derece daha üst…
İnsan ise hepsi ile besleniyor,
Hepsi ve her şey ona hizmet ediyor.
İnsan, misafiri yiyen misafir…
Şu halde hem ev sahibi, hem misafir ,
Fiil ve infial cihetinde sonsuz kabiliyete sahipler.
Ve bunun neticesi güzellikte, letafette, ihsanatda
sonsuz bir cennete varmak/vardırılmak için hiçbir engel yok.
İş ki insan ev sahibinin sözünden çıkmasın.
Kendi enaniyetine kendisini hapsetmesin.
Hepsi ve her şey ona hizmet ediyor.
İnsan, misafiri yiyen misafir…
Şu halde hem ev sahibi, hem misafir ,
Fiil ve infial cihetinde sonsuz kabiliyete sahipler.
Ve bunun neticesi güzellikte, letafette, ihsanatda
sonsuz bir cennete varmak/vardırılmak için hiçbir engel yok.
İş ki insan ev sahibinin sözünden çıkmasın.
Kendi enaniyetine kendisini hapsetmesin.
Kainat ve içindekileri insana hizmet ediyor dedik az önce..
Misal bir gecekonduyu yıkınca
yerine apartman yapılması beklenir,
Yada daha güzeli yapılması beklenir.
Ancak daha güzeli yapılırsa,
o gecekonduyu yıkmak anlamlı ve güzel bir amaca hizmet eder.
Bir gökdeleni yıkıp yerine gecekondu yapan adam
ne kadar akıl karı olmayan bir iş yapmış olur, ziyan eder.
Misal bir gecekonduyu yıkınca
yerine apartman yapılması beklenir,
Yada daha güzeli yapılması beklenir.
Ancak daha güzeli yapılırsa,
o gecekonduyu yıkmak anlamlı ve güzel bir amaca hizmet eder.
Bir gökdeleni yıkıp yerine gecekondu yapan adam
ne kadar akıl karı olmayan bir iş yapmış olur, ziyan eder.
Aynen öyle de insan bitkiyi yiyor, onu yıkmış oluyor
Bitki zikrediyordu, ibadet ediyordu.
İnsan o ibadete, o zikre, isimlerin tecellilerine son verdi.
Hayvanı yiyor, onun ibadetini zikrini tecelli hallerini kesmiş oldu, yıkmış oldu.
O zaman yerine daha iyisini koymalı ki; yaptığı işin bir anlamı olsun.
Bitki zikrediyordu, ibadet ediyordu.
İnsan o ibadete, o zikre, isimlerin tecellilerine son verdi.
Hayvanı yiyor, onun ibadetini zikrini tecelli hallerini kesmiş oldu, yıkmış oldu.
O zaman yerine daha iyisini koymalı ki; yaptığı işin bir anlamı olsun.
Gece gündüz bu kainatı kullanan insan
Kainatın yaptığı bütün zikirlerin, ibadetlerin daha iyisini yapmalı ki
Kullandığı onca şeyin ücretini bir nebze ödesin, karşılığını versin.
Ve o kullandıkları ondan davacı olmasın.
Kainatın yaptığı bütün zikirlerin, ibadetlerin daha iyisini yapmalı ki
Kullandığı onca şeyin ücretini bir nebze ödesin, karşılığını versin.
Ve o kullandıkları ondan davacı olmasın.
Hem de bu insana verilen bütün cihazat ve âlât,
ondan memnun olarak âhirette lehinde şehadet ederler.
ondan memnun olarak âhirette lehinde şehadet ederler.
Emaneti yerinde kullanmayan insan, nefsine zulmediyor.
"Ben kendime malik değilim" madem değilim,
Bu gözü istediğim yerde kullanamam.
Kendi keyfime kullanamam.
Kullansam zulmetmiş olurum.
Sahib nerede kullanılmasını emrediyorsa, orada kullanılacak
Hata etsek, tevbe ve arkasından ona karşılık iyilik yapacağız.
Sünnette uygulama böyledir.
"Ben kendime malik değilim" madem değilim,
Bu gözü istediğim yerde kullanamam.
Kendi keyfime kullanamam.
Kullansam zulmetmiş olurum.
Sahib nerede kullanılmasını emrediyorsa, orada kullanılacak
Hata etsek, tevbe ve arkasından ona karşılık iyilik yapacağız.
Sünnette uygulama böyledir.
Evet, insana verilen bütün cihâzât-ı acîbe,
bu ehemmiyetsiz hayat-ı dünyeviye için değil,
belki pek ehemmiyetli bir hayat-ı bâkiye için verilmişler.
Çünkü, insanı hayvana nisbet etsek görüyoruz ki, insan,
cihazat ve âlât itibarıyla çok zengindir,
yüz derece hayvandan daha ziyadedir.
Hayat-ı dünyeviye lezzetinde ve hayvanî yaşayışında,
yüz derece aşağı düşer.
bu ehemmiyetsiz hayat-ı dünyeviye için değil,
belki pek ehemmiyetli bir hayat-ı bâkiye için verilmişler.
Çünkü, insanı hayvana nisbet etsek görüyoruz ki, insan,
cihazat ve âlât itibarıyla çok zengindir,
yüz derece hayvandan daha ziyadedir.
Hayat-ı dünyeviye lezzetinde ve hayvanî yaşayışında,
yüz derece aşağı düşer.
Demek, ahsen-i takvim suretinde yaratılan insan,
hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikir etse,
yüz derece sermayece hayvandan yüksek olduğu halde,
yüz derece serçe kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer.
hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikir etse,
yüz derece sermayece hayvandan yüksek olduğu halde,
yüz derece serçe kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer.
Kendisine verilen sermaye ile dünyayı almaya kalksa insan,
hiç bir yapamıyor, elli atmış sene ömründe ne kadar toprak alır.
Ne kadar zevk yaşar elinde ne kalır.
Ama bu ömrü ve kendisine verilenleri ahireti için sarf etse
Belki binler dünya gibi cennetleri alabilecek bir kabiliyeti var.
hiç bir yapamıyor, elli atmış sene ömründe ne kadar toprak alır.
Ne kadar zevk yaşar elinde ne kalır.
Ama bu ömrü ve kendisine verilenleri ahireti için sarf etse
Belki binler dünya gibi cennetleri alabilecek bir kabiliyeti var.
Hangisi daha karlı ise onu seçmeyi ve ona uygun yaşamayı nasib etsin inşallah
Subhâneke lâ ılmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de'vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin, el fatiha