Ukbaa
Well-known member
29. MEKTUB
İKİNCİ NÜKTE
Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle,
çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın mutfağından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister.
Tablacıya bahşiş verildiği hâlde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip
onu in'âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi;
Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş,
ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor.
O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler.
O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz.
Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz.
Halbuki, Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır.
İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek,
o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
İKİNCİ NÜKTE
Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle,
çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın mutfağından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister.
Tablacıya bahşiş verildiği hâlde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip
onu in'âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi;
Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş,
ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor.
O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler.
O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz.
Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz.
Halbuki, Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır.
İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek,
o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
Cenab-ı Hak yeryüzünü türlü türlü nimetleriyle insanın istifadesine sunmuş, donatmış.
O nimetleri bize getiren sebepler tablacı hükmündedirler.
Mesela pazara gittiğimizde, elma, portakal, karpuz, kavun vs. alıyoruz ve bunların karşılığında o pazarcıya bir ücret veriyoruz.
O pazarcıya verilen ücret aldığımız nimetin ücreti olabilir mi ? Elbetteki olamaz.
Çünkü pazarcı o nimetleri halketmekten, yaratmaktan acizdir. Buna kudreti de ilmi de yoktur.
Pazarcı elmayı ya da bize sunduğu herhangi bir nimeti halketmeye muktedir değildir ki, nimetin gerçek fiyatını bizden talep etsin,
biz de bu talebi verdiğimiz para ile karşılayıp, onun gerçek fiyatını ödemiş olalım ve mesuliyetten kurtulmuş olalım.
Pazarcı onu taşımaya, bizim ayağımıza kadar getirmeye, ekip biçmeye sarfettiği emeklerine bir ücret isterse;
o nimeti halkeden, tam zamanında ve tam bizim ihtiyacımıza gِöre yaratıp tanzim eden,
pazarcıyı da bizim önümüze kadar gelmesine vesile kılan Allah cc. Hazretleri,
bunun karşılığında ibadından, kullarından bir karşılık istemez mi ?
Nimetleri halkeden, yaratan Allah'tır. Mün'im i Hakiki O'dur.
Sepepler sadece perdedirler, hikmet gereği konulmuşlardır.
Müsebbibü'l Esbab Allah'tır. Bütün sebepleri hazırlayan O'dur.
Çifçi, güneş, su, toprak, hava, uygun hava şartları, toptancı, halci, pazarcı vs.
Hepsi O'nun oluşturduğu sebepler dairesi içindedirler.
Hal böyle iken; pazarcı aracı olması hasebiyle bir ücret istediği gibi,
asıl mal sahibi ondan bin derece daha fazla ücrete layıktır.
Aracıya ücret verip, asıl mal sahibini hatıra getirmemek;
Birinci Sِöz'de ifade edildiği şekliyle; Padişahın bize gِönderdiği hizmetçisine kıymet verip, takdir edip, hürmet gِösterip, o hizmetçiyi bize gönderen padişaha minnet etmemek, hatırını saymamak, hürmet gِöstermemek, akla getirmemek çok büyük bir edepsizlik olduğu gibi Padişahın gazabına da vesiledir.
Tablacı hükmünde olan o sebepler bile bir fiyat, ücret beklerken, acaba asıl mal sahibinin istediği ücret nedir ?
Ne yaparsak o nimetlerin fiyatını ödemiş ya da buna niyet etmiş oluruz ?
Evet nimetlerin bedeli üç şey:
Biri zikir, biri fikir, biri de şükürdür.
Zikir Allah'ın adıyla alıp, Allah'ın adıyla vermek.
Fikir, nimetlerin üzerinde nimetlendiriciyi gِörmek, O'nu tefekkür etmek.
Şükür ise nimetlerin hakkını vermek, onları Gönderene Hamd etmek, Gِönderene minnet etmek, hürmet gِöstermektir.
Nimetleri Gönderene teşekkür etmek, O'na hamd-ü sena etmek, nimetleri direkt olarak O'ndan bilmek;
elbette o nimetlere şiddetli ihtiyaç hissetmekle olur.
Bu hissi en bariz şekilde ortaya çıkaran ise şüphesiz ki Ramazan orucudur.