Ukbaa
Well-known member
Bismillâhirrahmânirrahîm,
Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevât
Evet dünyayı saran bir savaş hüküm sürerken
genci yaşlısı alimi amisi herkes bu hal ile alakadar olup
küçük bir haberde bile radyo başına koşarken
Üstad hz.leri hiç alaka göstermemiş.
Burada tam konu ile alakalı olmasa da bir husus var.
Onu da yeri gelmişken dillendirelim.
"Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar,
cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar."
Bir zatın ehl-i ilim ehl-i iman olması da onun her hareketinin
doğru olduğunu göstermiyor malum.
Üstad hz.leri risalelerde bir yerde, bunları ben söylüyor olsam bile
aklın var, değerlendirmeden alma, aynen kabul etme diyor.
Çevremizde olup bitenleri sorgulamak
yapan kişi güvendiğimiz birisi olsa, ehil birisi olsa da
acaba sorusunu arada bir sormak bizim üzerimize vazifedir.
Hz. Ömer r.a halife seçildiğinde
-keza hz. Ebubekir ve hz. Osman ve hz. Ali de yine aynı hal içerisindeydiler-
Bu insanlar belki en ehil zatlar olmasına rağmen
Cemaatten şunu istiyorlardı.
‘‘Ben bir yerde yanlış yaparsam bunu sakın siz yapmayın ve beni uyarın.’’
Yanlışı görmek sorgulamakla olabilir.
Sorgulamak ilimle olursa mantıklı ve doğru sonuç verebilir.
İlim arayan uyanık ve dikkatli olacağız inşallah.
İslami açıdan, dinimiz açısından
Bize emredilen hayat tarzı açısından hangisi doğrudur?
Bu kişinin davranışı buna uyar mı?
Gibi sorularla sorgulamalar yapmak sağlıklı sonuçlar verebilir.
Evet, Üstad hz.lerinin cümle insanlar dünya savaşı ile alakadar olurken,
savaşı yakından takib ederken neden uzak kaldığını,
bir kere bile sormadığını, risaleden birlikte okuyalım.
İnsan ve insan hayatı iç içe dairelerden oluşuyor.
Bu şekilde bir modelle inceleme yapmaya başladığımızda
En içte kalb,
Sonra mide yani vücud,
Sonra sosyal bireysel hali olarak kişiliği ve ailesi,
Sonra mahallesi memleketi,
Ve ülkesi ve dünyası ve kainat içinde tüm insanlar ile olan ilişkileri,
Her bir bölümün kendine has ihtiyaçları olduğu gibi
İnsan her bir bölümde de farklı görevlere sahip.
Misal aç bir insana
Elektrik su faturası da çok geliyor
Zam oldu ülke yönetimi de şöyle vs deseniz, ilgisini çekemezsiniz.
Çünkü o insanın o anda ilk önemli vazifesi vatandaşlıktan önce
Kendi vücudunun sağlığı ve yaşamaya devam etmesini sağlamasıdır.
Önce karnını doyuracak sonra bir üst daireye geçecek.
Bu çok ilginç ve belki hepimiz bunu çok yapıyoruz.
"Dışarısı" daha ilginç daha cazip geliyor ve
"İçimizle" ilgilenmeyi oradaki vazifeyi bırakıp dışarıyla ilgileniyoruz.
Kainatta her bir zerre birbiri ile alakalı.
Muazzam bir bütünlük içinde uyum içinde çalışıyor.
Birisinin vazifesi diğerlerini de etkiliyor.
Yerkürenin içinde sürekli dönüp duran çekirdek
en küçük dairede ama en büyük vazifenin yerine gelmesi için
ehemmiyetli bir vazifesi var.
Öylesine bir bütünlük ki tek bir halkanın kopması
tüm bir zinciri kullanılmaz hale getiriyor.
O zaman her zerre vazifesini tam yapmalı ki diğer sistemleri bozmasın.
Misal gıybet hadisesi bu çerçevede düşünülse
Başkasının hatasını yaşayışını kurcalamaktan kendi hatalarımızı göremiyoruz
Ve kendimizi düzeltemeyince de
Ve biz de bir halka olduğumuzdan,
zincirin sağlamlığını zedelemiş oluyoruz.
Bu sadece kendinle ilgilen başka yere bakma anlamına gelmez kesinlikle
Üstadın ifadesine dikkat edelim.
Her bir dairede görevler var
Lakin bunları ehemmiyeti nisbetinde yerine getirmek gerekiyor.
Bu karşılaşacağımız durumlardan birisi ve belki en önemlisi
Bir de işin başka bir boyutu var ki o da;
Bu ifade çok hoş …
Hani dünya savaşı çıkmış.
Neden çıkmış?
Dünyayı paylaşmak için
Toprak mı istiyorsunuz?
Alın size dünyadan daha da ala topraklar,
Daha ala mekanlar
Madem derdiniz budur.
Daha alası için savaşın
Başınızda böyle bir dava var ona sahip çıkın.
Herkesin imanı mukabilinde kendisine verilecek olan
Bu yer için savaşın ve alakanızı ona yönlendirin.
Risale-i nur mesleğinde hadim olabilmenin
ne kadar ehemmiyetli olduğu külliyatta sair yerlerde beyan edilmiş.
Ve bu vazifenin dünyevi vazifelere kıyasla ehemmiyetinin
ne olduğunu da burada bir kere daha görüyoruz.
İman insanı insan yapan
Ve en önemli kazancı
Hem fani ömrü ziynetlendiren
Hem ebedi ömrü kurtarabilen tek nimet…
Baki kalacak tek vasıf…
Ve belki insanın sahip olmak için çalışabileceği tek şey…
Subhâneke lâ ılmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de'vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin, el fatiha
Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevât
ASA-YI MUSA
DÖRDÜNCÜ MESELE
DÖRDÜNCÜ MESELE
Gençlik Rehberinde izahı var.
Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan
bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl)
hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun.
Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar,
cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar.
Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var?
Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler.
Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan
bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl)
hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun.
Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar,
cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar.
Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var?
Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler.
Evet dünyayı saran bir savaş hüküm sürerken
genci yaşlısı alimi amisi herkes bu hal ile alakadar olup
küçük bir haberde bile radyo başına koşarken
Üstad hz.leri hiç alaka göstermemiş.
Burada tam konu ile alakalı olmasa da bir husus var.
Onu da yeri gelmişken dillendirelim.
"Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar,
cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar."
Bir zatın ehl-i ilim ehl-i iman olması da onun her hareketinin
doğru olduğunu göstermiyor malum.
Üstad hz.leri risalelerde bir yerde, bunları ben söylüyor olsam bile
aklın var, değerlendirmeden alma, aynen kabul etme diyor.
Çevremizde olup bitenleri sorgulamak
yapan kişi güvendiğimiz birisi olsa, ehil birisi olsa da
acaba sorusunu arada bir sormak bizim üzerimize vazifedir.
Hz. Ömer r.a halife seçildiğinde
-keza hz. Ebubekir ve hz. Osman ve hz. Ali de yine aynı hal içerisindeydiler-
Bu insanlar belki en ehil zatlar olmasına rağmen
Cemaatten şunu istiyorlardı.
‘‘Ben bir yerde yanlış yaparsam bunu sakın siz yapmayın ve beni uyarın.’’
Yanlışı görmek sorgulamakla olabilir.
Sorgulamak ilimle olursa mantıklı ve doğru sonuç verebilir.
İlim arayan uyanık ve dikkatli olacağız inşallah.
İslami açıdan, dinimiz açısından
Bize emredilen hayat tarzı açısından hangisi doğrudur?
Bu kişinin davranışı buna uyar mı?
Gibi sorularla sorgulamalar yapmak sağlıklı sonuçlar verebilir.
Evet, Üstad hz.lerinin cümle insanlar dünya savaşı ile alakadar olurken,
savaşı yakından takib ederken neden uzak kaldığını,
bir kere bile sormadığını, risaleden birlikte okuyalım.
Cevaben dedim ki:
Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur.
Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi,
her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden,
mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden
ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut,
tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var.
Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur.
Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi,
her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden,
mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden
ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut,
tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var.
Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir.
Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var.
Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var.
İnsan ve insan hayatı iç içe dairelerden oluşuyor.
Bu şekilde bir modelle inceleme yapmaya başladığımızda
En içte kalb,
Sonra mide yani vücud,
Sonra sosyal bireysel hali olarak kişiliği ve ailesi,
Sonra mahallesi memleketi,
Ve ülkesi ve dünyası ve kainat içinde tüm insanlar ile olan ilişkileri,
Her bir bölümün kendine has ihtiyaçları olduğu gibi
İnsan her bir bölümde de farklı görevlere sahip.
Misal aç bir insana
Elektrik su faturası da çok geliyor
Zam oldu ülke yönetimi de şöyle vs deseniz, ilgisini çekemezsiniz.
Çünkü o insanın o anda ilk önemli vazifesi vatandaşlıktan önce
Kendi vücudunun sağlığı ve yaşamaya devam etmesini sağlamasıdır.
Önce karnını doyuracak sonra bir üst daireye geçecek.
En küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var.
Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir.
Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir.
Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle
küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp
lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder.
küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp
lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder.
Bu çok ilginç ve belki hepimiz bunu çok yapıyoruz.
"Dışarısı" daha ilginç daha cazip geliyor ve
"İçimizle" ilgilenmeyi oradaki vazifeyi bırakıp dışarıyla ilgileniyoruz.
Kainatta her bir zerre birbiri ile alakalı.
Muazzam bir bütünlük içinde uyum içinde çalışıyor.
Birisinin vazifesi diğerlerini de etkiliyor.
Yerkürenin içinde sürekli dönüp duran çekirdek
en küçük dairede ama en büyük vazifenin yerine gelmesi için
ehemmiyetli bir vazifesi var.
Öylesine bir bütünlük ki tek bir halkanın kopması
tüm bir zinciri kullanılmaz hale getiriyor.
O zaman her zerre vazifesini tam yapmalı ki diğer sistemleri bozmasın.
Misal gıybet hadisesi bu çerçevede düşünülse
Başkasının hatasını yaşayışını kurcalamaktan kendi hatalarımızı göremiyoruz
Ve kendimizi düzeltemeyince de
Ve biz de bir halka olduğumuzdan,
zincirin sağlamlığını zedelemiş oluyoruz.
Bu sadece kendinle ilgilen başka yere bakma anlamına gelmez kesinlikle
Üstadın ifadesine dikkat edelim.
Her bir dairede görevler var
Lakin bunları ehemmiyeti nisbetinde yerine getirmek gerekiyor.
Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder.
O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür.
O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür.
Bu karşılaşacağımız durumlardan birisi ve belki en önemlisi
Bir de işin başka bir boyutu var ki o da;
Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden,
bir tarafa kalben taraftar olur.
Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
bir tarafa kalben taraftar olur.
Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Birinci noktaya cevap ise:
Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hâdise ve
bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ,
herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki,
her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa,
o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hâdise ve
bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ,
herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki,
her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa,
o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
İşte, o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insaniyenin ve
hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan,
Kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden
haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki:
Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve
kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve
mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış.
hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan,
Kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden
haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki:
Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve
kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve
mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış.
Bu ifade çok hoş …
Hani dünya savaşı çıkmış.
Neden çıkmış?
Dünyayı paylaşmak için
Toprak mı istiyorsunuz?
Alın size dünyadan daha da ala topraklar,
Daha ala mekanlar
Madem derdiniz budur.
Daha alası için savaşın
Başınızda böyle bir dava var ona sahip çıkın.
Herkesin imanı mukabilinde kendisine verilecek olan
Bu yer için savaşın ve alakanızı ona yönlendirin.
Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek.
Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor.
Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi
kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler.
Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor.
Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi
kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler.
Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini,
bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
Kırk vefaattan sadece bir kaç tanesi ..
Fani dünyayı paylaşmak uğruna
Böyle baki bir ömür feda edilebilir mi?
Fani dünyayı paylaşmak uğruna
Böyle baki bir ömür feda edilebilir mi?
İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına
o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini
o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp,
ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek
tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirtleri,
herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da
ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatımız var.
o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini
o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp,
ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek
tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirtleri,
herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da
ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatımız var.
Risale-i nur mesleğinde hadim olabilmenin
ne kadar ehemmiyetli olduğu külliyatta sair yerlerde beyan edilmiş.
Ve bu vazifenin dünyevi vazifelere kıyasla ehemmiyetinin
ne olduğunu da burada bir kere daha görüyoruz.
İman insanı insan yapan
Ve en önemli kazancı
Hem fani ömrü ziynetlendiren
Hem ebedi ömrü kurtarabilen tek nimet…
Baki kalacak tek vasıf…
Ve belki insanın sahip olmak için çalışabileceği tek şey…
O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran
ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının
vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren
ve Kur’ân-ı Hakîmin mu’cize-i mâneviyesinden neş’et edip çıkan
ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur’dur.
ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının
vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren
ve Kur’ân-ı Hakîmin mu’cize-i mâneviyesinden neş’et edip çıkan
ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur’dur.
Bu on sekiz senedir benim düşmanlarım ve zındıklar ve maddiyyunlar,
aleyhimde gayet gaddarâne desiselerle hükümetin bazı erkânlarını iğfal ederek
bizi imha için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktukları halde,
Risale-i Nur’un çelik kal’asında yüz otuz parça cihazatından ancak
iki-üç parçasına ilişebilmişler.
aleyhimde gayet gaddarâne desiselerle hükümetin bazı erkânlarını iğfal ederek
bizi imha için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktukları halde,
Risale-i Nur’un çelik kal’asında yüz otuz parça cihazatından ancak
iki-üç parçasına ilişebilmişler.
Demek avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.
Subhâneke lâ ılmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de'vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin, el fatiha
21.30’da sohbet kanalında yapılan derstir.