Açıklamalı - Barla Lahikası'ndan

Ukbaa

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdulillahi rabbil alemin vesselatu vesselamu ala seyyidina muhammedin ve ala alahi vesahbihi ecmain

Üstad Hazretleri Risale-i Nur’da imani bahislere değindiği gibi
içtima-i bahislerede değinir.
Ve talebeliğin vasıflarını izah edecek mevzuların ehemmiyetine de vurgu yapar.
Zaman zaman ihlas risalesi gibi uhuvvet risalesi gibi tatbik sahasında,
azami dikkate ihtiyacımız olan bahislerin ehemmiyetini
sıklıkla okumamız gerektiğini bizlere ifade ederek ihsas ettirir.
Ve lahikalardaki mektublara baktığımızda da
bu mevzularda izahat ve vurgulara oldukça sık rastlarız.
Onlardan biride Barla Lahikasında yer almakta…


Aziz, sıddık, sadık, çalışkan kardeşim, hizmet-i Kur'ân'da arkadaşım Refet Bey,


diye başlıyor mektubuna Üstadımız.
Temennisi duası bu yolun yolcusu olanların vasıflarına yaptığı vurgulardan anlaşılıyor.
Evet mühim içtimai hayatımıza ışık tutan yön gösteren mahiyette
Aziz olmalıyız yani Sıddık olmalıyız.
Bu yola çıktık madem, sadık olmalıyız.
Bir o kadar çalışkan olmalıyız.
Ve hizmet-i kuranda bulunduğumuzu unutmadan
bu hizmette bulunan herkesle arkadaş olduğumuz şuuru ve yakınlığını hissetmeliyiz.

Üstad mektuplarında bunu temenni ediyor.
Bir mana da böyle olma gayreti gösterelim insallah diyor.
Bizde öyle oluruz insallah dua edelim birbirimize.
Ve bunun ardından mektubuna şöyle devam ediyor.


Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düsturu cidden nazara almalısınız:
Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir.
İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider.


Uhuvvete oldukça yoğunlaşıldığını görüyoruz Risale-i Nur’da
Bir müminde olmazsa olmazdır uhuvvet değil mi?
O kardeşlik bağı…
Ve dikkat edeceğimiz hususiyetler var bu mevzuda.

Onlardan birini izah ederken diyorki; Üstad
Hayat vahdet ve ittihadın neticesidir.
Şimdi düşünüyoruz.
Vücudumuza bakalım…
Organlarımız muhtelif ve pek çok.
Bunlar ancak hayat sayesinde bütünlük kazanıyor değil mi?
Hayatı çıkarın içinden işlevleri kalmaz.
Yani hayatla ayakta duruyorlar.
İşte imtizackarane hayat dediği de Üstadın
Manevi hayatımızda böyle bir etkiye sahip o imtizacı kaldırdık mı manevi hayat da gidiyor .
Bakıyoruz uyumlu olan, ekip olan topluluklar daha bariz başarı gösteriyor.
Ama birbiri arasında imtizac bağ uyum yoksa ferdiyetçilik varsa,
orda aksaklıklar ortaya çıkıyor.
Demek muvaffakiyet birlikle oluşuyor.
Sayıca azda olunsa beraberliğin verdiği kuvvetle başarı sağlanabiliyor.
Maddi hayatımızda bir bütün hareket ne kadar önemliyse demek manevi hayatımızdada o nisbette önemli.

Burda bir ayet-i kerime veriyor Üstad
Enfal suresinden ‘İhtilafa düşmeyin sonra cesaretiniz kırılır kuvvetiniz elden gider.’ buyruluyor.
Ayetin işâret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar.


Bilirsiniz ki, üç elif ayrı ayrı yazılsa kıymeti üçtür.
Tesanüd-ü adedîyle içtima etse, yüz on bir kıymetinde olduğu gibi,
sizin gibi üç-dört hâdim-i Hak, ayrı ayrı ve taksimü'l-a'mâl olmamak cihetiyle hareket etseler, kuvvetleri üç-dört adam kadardır.
Eğer hakikî bir uhuvvetle, birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle,
birbirinin aynı olmak derecede bir tefâni sırrıyla hareket etseler,
o dört adam, dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler.


Bu örneği oldukça sık okumuşuzdur.
Tesaüdün en güzel örneği 3 elif ayrı ayrı olursa hepsinin tek kuvveti olur.
Sadece kendini ifade eder.
Dersiniz ki burda 3 elif var ama dipdibe yanyana yazalım.
111 olur.

İşte diyor Üstad, sizler gibi 3 4 kişi ayrı ayrı olsa herkez kendi çapında çalışsa
ortaya çıkan kuvvet 3 - 4 olur ancak diyor.
Ama uhuvvetle nasıl bir uhuvvetle dedi dikkat edelim.
Hakiki bir uhuvvetle…
Sonra tesanüdle. Nasıl bir tesanüd?
Birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanüd…
Daha sonra tefani sırrıyla hareket etmeli diyor.
Yani nasıl?
Birbirinin aynı olmak derecesinde böyle hareket ettiğimiz zaman noluyor?
400 adam kuvveti doğuyor…
Oysa kaç kişiydik? 4 kişiydik

Yapmamız gereken sadece omuz omuza vermek…
Gerçekten öz kardeşimizden biribirimizi ayrı tutmamak…
Birbirimizin bir güzel meziyetiyle iftihar etmek…
Yani en evvel kardeşini düşünmek…
Kendini ikinci plana bırakarak…
Kendim için ne istiyorsam senin içinde öyle aşkla şevkle istemek

Niçin???
Şunun için…
Bu hususiyetlerle birbirimize daha kenetlenmiş bir şekilde
İlay-ı kelimetullahı yaymak için,
Kuranın hakikatlerini anlamak anlatmak için,
Hizmet etmek için,


Sizler koca Isparta'yı değil,
belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz.
Makinanın çarkları birbirine muavenete mecburdur.
Hem birbirini kıskanmak değil,
belki bilâkis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar.
Şuurlu farz ettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur.
Çünkü vazifesini tahfif ediyor.
Hak ve hakikatin, Kur'ân ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar;
kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnettar olur, şükreder.


Tasvir harika dimi.
Bir memleketi ışıklandıran elektriklerin makinistleri…
Vazife mühim mi?
Çok mühim…
Savsaklamaya gelmez yani.
O ışığın o memlekete yayılması için bizzatihi gayret etmeliyiz.
Veya ne dedi: Makinanın çarkları gibiyiz.
Birbirimizle yardımlaşmaya ihtiyacımız var.
Ben herşeyi kendim hallederim desin bakalım saatin büyük çarkı…
Küçük çark olmadan, onu da bırakın onları orda sabitleyen bilyesi olmadan mümkün mü?
Yardımlaşmaya ihtiyacımız var.
Kıskanmak duygumuzun yerini ne almalı diyor?
Birbirinin kuvvetinden memnun olmak almalı diyor.
İnsan ilişkilerinde ve iman hizmetinde mühim bir mevzudur bu.

Rabbim inşallah cümlemize hakkıyla yaşamayı nasib etsin …

Subhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alımul hakim ve ahiru davahum enilhamdulillahi raabil alemin el-fatiha

21.30'da sohbet kanalında işlenen derstir...

Muhabbet-i Bakiye
 
Üst