Huseyni
Müdavim
Ağustos ayında vefat eden Nur Talebeleri
Bediüzzaman Said Nursî’nin mümtaz talebelerinden Ahmet Hamdi (Okur), Abdülkadir Ceylan (Çalışkan), Şamlı Hafız Tevfik (Göksu), Çaycı Emin (Çayırlı) ve Ahmet Hüsrev (Altınbaşak) Ağustos ayında vefat ettiler.
Ahmet Hamdi Okur: “Çil Müftü” olarak anılan Antalya müftüsü Ahmet Hamdi Okur, kurban bayramına rastlayan 20 Ağustos 1953 günü vefat etti. Çil Müftü, Bediüzzaman ile sırf selâmlaştığı için, 1935 yılında Eskişehir Mahkemesine sevk edilerek hapse atılmıştı. Hayli cüsseli ve pehlivan yapılı olan müftü efendinin bileklerine uygun kelepçe bulunamıyordu. Hangisini vursalar dar geliyor, bileğini kavrayamıyordu. Sonunda Çil Müftünün ellerini çamaşır ipiyle bağlamışlardı. Milli Mücadele yıllarında pek çok hizmetlerde bulunmuş ve padişah tarafından da bir fermanla taltif edilmiş olan Müftü Efendi, bileklerine kelepçe vuranlara şöyle sesleniyordu: “Bu eller, bu devlete çok hizmet etti; şimdi biraz da kelepçesini vurun.”
Ceylân Çalışkan: 1929 yılında, Emirdağ’da dünyaya geldi. Babası, Üstad Bediüzzaman’ın “Çalışkanlar Hanedanı” olarak yâdettiği ailenin bir üyesi olan Mehmed Çalışkan idi. 1944'ün yaz sonlarında Emirdağ’a gelen Bediüzzaman’a bütün Çalışkan ailesi yardım ve hizmete koşmuştu. Ceylan Çalışkan küçük yaşta Bediüzzaman’a hem mânevî bir evlat, hem de talebe oldu. 1948 yılında Afyon Hapsine girenler arasındaydı. Lâhikalarda adı geçen Ceylân Çalışkan hakkında Bediüzzaman’ın övgü dolu sözleri yer alır. “Ceylân kabiliyetli bir genç. Dünya işini de yapar, âhiret işini de. Fakat onu dünyaya vermeyeceğim” diyen Bediüzzaman bir gün ona, “Ceylân, senin hayatın uhrevîdir. Eğer dünyevî olsa pek azdır!” demişti. Çok küçük yaşlardan itibaren Üstad Bediüzzaman’ın hizmetinde bulunmasından dolayı, onunla pek çok latifelerde bulunduğu anlatılır. Ceylân Çalışkan 22 Ağustos 1963 tarihinde henüz 34 yaşındayken, İstanbul’da bir trafik kazası sonucu vefat etti.
Şamlı Hafız Tevfik: 1889’da İstanbul’da dünyaya geldi. Subay olan babası Veli Bey ile birlikte Şam’da yirmi yıl kalmasından dolayı kendisine “Şamlı Hafız Tevfik” denilmiştir. Şam’da bulunduğu yıllarda babası ile Bediüzzaman’ın Emeviye Camiinde verdiği Hutbe-i Şâmiye’yi dinlerken babası Bediüzzaman’ı göstererek “Bu zat meşhur bir zattır. Ona iyi bak, ileride bu zata hizmet edeceksin” dediği rivayet edilir. Âlim ve ehl-i kalb olan babasının bu sözü yıllar sonra gerçekleşti ve Şamlı Hafız Tevfik, Bediüzzaman’ın Barla’ya sürgün edildiği yıllarda ona talebe ve kâtip oldu. Güzel hattıyla Nur Risalelerini yazdı ve “Nur’un Birinci Kâtibi” ünvanını aldı. Barla’da, Çeşnigir Paşa Camiinde ömrünün sonuna kadar imam-hatiplik vazifesi yaptı. Burada çok sayıda Barlalıya Kur’ân-ı Kerim okuttu; pek çok hâfız yetiştirdi. Şamlı Hâfız Tevfik, Barla’da hem Üstada kâtiplik, hem cami imam-hatipliği, hem de Kur’ân-ı Kerim tilaveti öğretmenliğini aksatmadan sürdürdü ve Barlalıların gönlünde taht kurdu. Üstadın Barlaya ikinci gelişinde onu karşılayanlar arasındaydı. Üstadla beraber iken sayılamayacak kadar tevafuk ve kerametle karşılaştığını söyler. 5 Ağustos 1965 tarihinde vefat eden Şamlı Hafız Tevfik’in kabri Barla’dadır.
Çaycı Emin: Şark aşiret beylerindendir. Aslen Vanlı olan Emin Bey, Doğu Anadolu bölgesinden sürgün olarak Kastamonu’ya gönderildi. Nasrullah Camiinin şadırvanında çay ocağı işlettiğinden dolayı “Çaycı” lakabıyla tanınır. Soyadı kanunu çıktıktan sonra Çayırlı soyadını almıştır. Emin Bey Kastamonu’da iken, Üstad Bediüzzaman’ı Kastamonu’da Çarşı Polis Karakoluna getirmişlerdi. Emin Bey, Bediüzzaman’ı cami şadırvanına su almaya geldiğinde tanıdı. İlk görüşmesinde Bediüzzaman’ın “Beni takip ediyorlar, bana yaklaşma, sana zararım dokunur” ikazıyla fazla konuşamayan Emin Bey daha sonra Bediüzzaman’ın Çarşı Polis Karakolunda kaldığını öğrendi ve çeşitli vesilelerle görüşmeyi başardı. Küçük bir alışverişle başlayan hizmeti, ömrünün sonuna kadar devam etti. Van’daki ismi Yemen Beydi. Üstad Bediüzzaman, onun ismini Emin Bey olarak değiştirdi. Risale-i Nur talebeleri arasındaki ismi ise Çaycı Emin’di. Emin Bey, Kastamonu’da uzun süre Bediüzzaman’a hizmet etti. 1943’de Denizli Hapishanesinde dokuz ay mevkuf kaldı. 18 Ağustos 1967 yılında Van’da bir trafik kazasında yanarak şehit oldu.
Ahmet Hüsrev Altınbaşak: Isparta kahramanlarından olan Hüsrev, 1899 yılında Isparta’da doğdu. Birçok insan gibi, kendisi de eğitimini tamamlayamadan I. Dünya Savaşına katıldı. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılara karşı Batı Cephesi’nde bulundu ve düşmana karşı savaştı. Hüsrev 1931 yılında Bediüzzaman’la tanıştıktan sonra mesaisinin büyük bir kısmını iman ve Kur’ân hizmetine adadı. Çok kıt imkânlar içinde yazılmaya başlanan Risâle-i Nurların el yazılarıyla çoğaltılarak ülkenin muhtelif beldelerine gönderilmesi ve insanlara ulaştırılması, dönemin en büyük görev ve hizmetlerinden biri idi. Hem okuma yazma bilen son derece az olduğu gibi, hem de bu işe kendini vakfeden insanlar büyük bir baskı ve hapsi de göğüslemek zorunda kalmaktaydılar. Bu yazma işinde büyük bir hizmeti ifa edenlerden birisi de kuşkusuz Hüsrev oldu.
Hüsrev’in ifa ettiği en büyük hizmetlerden bir tanesi de tevafuklu Kur’ân-ı Kerim’i yazması oldu. Bediüzzaman’ın isteği doğrultusunda, aynı zamanda tarifleri ve yol göstermesiyle Kur’ân-ı Kerim’i yazmaya başladı. Zaten var olan ve o zamana kadar açık bir şekilde bilinmeyen tevafukların ortaya çıkarılmasına vesile oldu. Onun bu hizmetinden sonra tevafuklu Kur’ân-ı Kerim insanların istifadesine sunuldu. O günden itibaren insanların Kur’ân’ı okumadan kaynaklanan huzur ve saadetleri bir kat daha arttı. Dikkatlerin Kur’ân’dan başka taraflara kaydırılmaya çalışılan bir dönemde, bu hizmetin ifa edilmesi büyük hayırlara vesile oldu. Risâle-i Nurun elle yazılıp çoğaltıldığı ilk dönemde Hüsrev’in çok büyük hizmeti oldu. Hattının güzel olmasının da etkisiyle Nurun önemli kâtipleri arasında yer aldı. Bu hizmete atıldıktan ve yaptığı işlerden dolayı Bediüzzaman’ın övgü ve iltifatlarına mazhar oldu. Bediüzzaman’la birlikte talebeleri de büyük sıkıntılar çekmekte ve baskılara maruz kalmaktaydılar. Hüsrev de bunlardan nasibini aldı.
Sırasıyla Eskişehir (1935), Denizli (1944), Afyon (1948), Isparta (1960), Eskişehir (1971)’de tutuklama ve muhakemelere maruz kaldı. Bursa, Bergama, İzmir ve Buca cezaevlerinde yedi yıl hapis yattı. İman ve Kur’ân hizmetiyle devam eden dünya hayatı 27 Ağustos 1977 yılı Ramazan ayında İstanbul’da nihayet buldu. Kendisi tarafından kurulan Hayrat Vakfı, geride bırakmış olduğu tevafuklu Kur’ân-ı Kerim’i neşretmeye ve bu güzel hizmeti insanlarımızın hizmetine sunmaya devam etmektedir.
Nurun kahraman talebelerinden Ahmet Hamdi Okur, Ceylan Çalışkan, Şamlı Hafız Tevfik, Çaycı Emin ve Hüsrev Altınbaşak’ı vefat yıldönümlerinde rahmetle anıyoruz.
Ahmet ÖZDEMİR
31.07.2011
Ağustos ayında vefat eden Nur Talebeleri