Aile çatırdıyor, altında kalıyoruz

molla_zehra

Well-known member
Şu sıralar aklımda sürekli tekrarlanan, her yerde karşıma değişik vesilelerle çıkan bir kavram var: boşanma. İzlediğim filmlerde, etrafımdaki çiftlerde, eski yeni tanıdıklarımda ne çok rastlıyorum boşanmaya. Ben de boşanmış bir anne babanın çocuğuyum. Ama sanırım babamla annemin hikayesinden çok farklı şimdiki hikayeler.

Annemle babam boşandıklarında ben evli barklı bir kadındım, bir de çocuğum vardı üstelik. Onların çocukluğumdan beri anlaşamadıklarını, ama birbirlerini de deli gibi sevdiklerini biliyordum. Bu çelişkiye alışkındım, birbirlerini seven ama kıyasıya kavga eden insanların çelişkisine. Onları bunca yıl kavga gürültü birarada tutan da, bu sevgi ve ayrılmayı düşünemem idi sanırım. Kimi zaman “ayrılsalardı bizim de daha huzurlu bir hayatımız olurdu” derdim kendi kendime. Ama onların ne pahasına olursa olsun birbirlerinden vazgeçmemeleri, öfkeleri ağızlarından taşarken bile vefalı olmaları bana hayata ve aşka ilişkin güven verirdi. Hiç şüphe etmedim, onlar birbirlerini çok severlerdi, biri 60 diğeri 55 yaşında iken ayrıldılar, çünkü artık yorulmuşlardı. Bugün annemin de babamın da başka bir hayatta başka insanlarla olmak istemediklerinden eminim, onlar şeytanın ve nefis çatışmasının olmadığı bir alemde birbirlerini bulacaklar.

Bugün karşımıza çıkan boşanmalarda ise birbirlerinden nefret eden, ismini bile ağızlarına almak istemeyen insanlara rastlıyoruz. İnsan yıllarca bağrında yattığı bir adamdan nasıl nefret eder. Her gün sofraya birlikte oturduğu, sabah namazına birlikte kalktığı, kahkahasına, gözyaşına, depresyonuna, öfkesine, şık giyimli ve pijamalı haline şahitlik ettiği birini unutabilir mi? Ona sokakta rastlasa nasıl yabancı muamelesi yapabilir? Hiç istemez mi koşup boynuna sarılmayı? Yahut dudaklarında onun için hiç mi tebessüm kalmaz? Şimdi boşanan insanlar, geçmiştekilere göre daha mı benciller? Daha mı kolay vazgeçiyorlar? Daha mı şükürsüz, daha mı nankörler, bilemiyorum. İnsanları yargılamıyorum, ama durumlarına üzülüyorum. Mutlu olmak istiyorlar çaresizce, bu yüzden terk ediyorlar. İnsan terk ederek mutlu olabilir mi? Benim durduğum yerden görünen şey boşanmanın mutluluğa bir yol açmadığı…
 

molla_zehra

Well-known member
Mutlu olma becerisi kısmen insanın elinde. Biriyle ya da başkasıyla, ya da kendi başına, mutlu olma becerisi gösteremiyorsa insan, şıklardan hiçbiri bir diğerine tercih edilir değildir. Taraflar birbirlerini gerçekten sevdilerse, sinelerde kalpler hala hayatta ise nasıl olur da birden sevemez olurlar, anlamak mümkün değil. Evet insanlar birbirlerini kırabilirler, bundan habersiz değilim, ben de çok hır gür olan bir evde büyüdüm. Kavganın her çeşidini gördüm. Ama hiç birinin sevgisizlik, nankörlük ya da sinsi sinsi hesaplarla yapılan bir terk ediş kadar can acıtmadığını düşünürüm. Ve şimdi aramızda böyle sinsi şeytanlar dolaşıyorlar. Sevgililerimizle aramıza giriyorlar. Yatağımızın, soframızın, mahallemizin, cemaatlerimizin içinde kol geziyor, bizi birbirimize düşman ediyor bu şeytan.

Yakınlarda izlediğim bir filmde bir kadın ve bir adam bir düğünde karşılaşırlar. Flört etmeye başlarlar, sohbet gece boyu devam eder, yukarı otel odasına çıktıklarında, onların uzun süredir bahsettikleri eski hayatlarının, sevgililerinin aynı olduğunu görürüz. Bu kadın ve adam boşanmış bir çifttir. Kadın adamı terk edip İngiltere’ye yerleşmiş. Tekrar evlenmiş ve çocukları olmuştur. Adam başka bir kadınla beraberdir. Ancak 9 yıl geçmiş olmasına rağmen yolda gördüğü kadınlardan, saç rengi, vücut biçimi eski karısına benzeyenleri çevirip yüzlerine bakmaktan, o olmadığını anlayıp, tekrar hayal kırıklığına uğramaktan vazgeçememiştir. Adam kadına “Gitme” diye yalvarır. “Yeniden deneyelim” der. Kadın için çok geçtir. Onu bekleyen bir ailesi ve çocukları vardır. İkisini de sabah ayrı taksilere binip ayrı istikametlere hüzünle giderken görürüz. Zamanı kimse geri saramaz, ama gönül kimi zaman bunu ister.

Boşanma ne kötü bir şey dedirten bir sahnedir bu. Kalpleri ortadan ikiye böler. Mutluluk belki yakalanır ancak, hiçbir zaman yaralanmış kalbiniz iyileşmez. İlkler hiç unutulmaz. Kalp belki yeni bir sevgiye yer açar, ancak bu yeni sevgiliye de haksızlık değil midir? O da bütün kalbinizle sevginizi hak etmemekte midir? Hiç kimse yarım bir kalple yetinmez. Oysa sizin, sürekli gizleme zorunluluğu hissettiğiniz bir gönül yaranız vardır. Özlemle içinizi çektiğiniz, ama asla oluru olmayan bir sevdanız vardır. Hayat bir tanedir. Eş de bir tanedir. Ama bazen insan yüreğine bunu dinletemez. Çatırdayacak sanırsınız ortasından, bir şiddetli deprem çatlağı gibi. Boşanmak acıtır. Belki acısı hiç bitmez. Arkanızda bıraktığınız her sevda sizi lanetler, ve her seferinde biraz daha yitirirsiniz mutluluk şansını. Her deneme bir parça daha koparır kalbinizden. Sonunda hissedemez olursunuz. Belki surette herşey yolundadır, ama içerde ruhunuz amansız bir hastalıkla boğuşur durur. Belki de sırf bu yüzden boşanma hiç arzu edilmeyen bir helaldir.
 

molla_zehra

Well-known member
İnsanların şu kısacık dünyada, hayatlarını ve başka hayatları israf etmeye hakkı yoktur. Yeterince gayret edilirse kaçınılmaz olan şey, binden bire iner kanaatindeyim. Yeter ki evli de olsak ayrılmış da, dünya hayatının mutluluk ve haz yeri olmadığını bilelim, ve beklentimizi çok yüksek tutmayalım. Ancak böyle nefislerimizi ve ailelerimizi ıslah edebiliriz. Bu şeytanı aramıza sokmayalım. Farkına varalım ki, biz de, eşlerimiz de mükemmel değiliz, ve değiştirip yerine koyacağımız kimse de mükemmel değil. Yine hiç kimse, hiçbir evlilik uzaktan göründüğü gibi değil. Vefayı diri tutmaya gayret edelim.

Hz. Ömer’e bir gün bir adam gelir, karısını boşamak istediğini, artık onu sevmediğini söyler. Hz Ömer cevap verir: “Sevgiden daha mühim birşey yok mudur?” Adam sorar: “Var mıdır?” Hz. Ömer der ki: “Vefa sevgiden daha mühim bir şeydir. Karını terk etme.”

Bu meselede ben kendi adıma Hz Ömer’e kulak vermeye gayret ediyorum. Onun elindeki adalet terazisine güveniyorum. Ona kulak vereni de Allah’ın mahzun edeceğini, boş çevireceğini sanmıyorum.

Not: Maksadım boşanmış insanları incitmek değil, sadece henüz boşanmamış, ama aklından bunu geçirenlere bir söz söylemek. Allah beni kendi nefsime söylemediğimi, başkasına söylemekten korusun.

Kıssa Merhum Seyyid Kutub’un “Fi Zılalil Kur’an”ından alınmıştır. Film “Conversations with Other Women” filmidir. Göz atmak isteyenlerin dikkatine.


Mona islam/karakalem
 
Üst