Evlilik bir arkadaşlıksa başı derde düşen veya yanlış
bir şey yapan kadının, "Ben şu yanlışı yaptım." diye
ilk koşacağı kişi eşi olmalıdır. Kendisinin sevildiğini,
değerli ve güvende olduğunu hissetmelidir. Kadın
kocasının istediği yemeği yaparken dalgınlıkla yakmıştı.
Korkusundan ne yapacağını bilmiyordu. Çünkü
eşi gelmek üzereydi ve hazırlayacak bir şeyi de yoktu.
Komşusunun "Bir yemek yakmak için bu kadar korkulur mu?"
sözlerine "Siz onu tanımıyorsunuz. Bu evde her şey dediği
gibi olmalı, aksi takdirde dünyanın çivisi yerinden çıkar." diyordu. Biraz sonra kocası geldiğinde komşu bağırma seslerini duymamak için kapıları kapatarak en iç odalara kaçmıştı.
İşte böyle!..
erkek evlilikte eşinin üzerine baskı kurup gözünü korkutuyor. Bunu da bir eğitim olarak görüyor.
"Kadın kısmını başı boş bırakmaya gelmez. Dizginleri elinde tutmazsan gün gelip seni dinlemez." diye düşünüyor.
Bir nevi kadını, "dur" dediği yerde duracak, "koş" dediği yerde koşacak bir yarış atı gibi görüyor.
Halbuki evlilikte erkek para makinesi, kadın da yarış atı değildir. Evlilik paylaşma ve yardımlaşmadır. Daha doğrusu bir anlamda arkadaşlıktır. Böyle düşünen eşlerin hayatında baskı ve korkunun yeri olmaz. Çünkü onları birbirine bağlayan şey, sevgi, saygı ve güven üçgenidir.
http://g.imageshack.us/img27/4444rf8jn5.png/1/