Konuya cevap cer

Belâ zihniyet… (3): Bediüzzaman, Kürdistan Teâli Cemiyeti’ne karşı



Bediüzzaman’a “Kürdistan Teâli Cemiyeti üyeliği” iftirası, menhus  maksatlı câhilce bir bühtandır. 



Ülkenin ve insanlığın başına “belâ zihniyet” nâdânlarının, hâricî  inkârcı odaklara, bozguncu ifsad şebekelerine dalkavukluk hevesiyle  yeltendiği bu yalan da diğer isnadlar gibi yüzlerce makale ve ilmî  cevapla çoktandır çürütülmüş.



Bir kere Bediüzzaman’ın biblografyasına bakıldığında iftirada  sözü edilen Kürdistan Teâli Cemiyeti’yle hiçbir alâkasının olmadığı,

asılsız iddianın aksine,

asla kurucuları arasında yer almadığı,

daha  sonra da hiçbir suretle çalışmalarına katılmadığı;

tam tersine Cemiyet’e  ve Cemiyet’in “Kürdistan’ın kurulması”na fikrine şiddetle muhalefet  ettiği, tarihin tevsikinde.

Kaldı ki sözkonusu Cemiyet’in kurulduğu 6 Kasım 1917’de  Bediüzzaman, İstanbul’da ve hatta Anadolu’da değil, Rusya’da esârette.



Başbakanlık Osmanlı Arşivleri yayınlarından “Arşiv Belgelerine Göre  Kafkasya’da ve Anadolu’da Ermeni Mezâlimi” kitabında da yazıldığı üzere,

Gönüllü Alay Kumandanı olarak talebeleriyle Rus ve Ermeni işgalcilerle  çatışan Bediüzzaman,

Bitlis müdafaası esnasında,

4 Mart 1916’da yaralı  olarak Ruslara esir düşmüş;

1 Nisan 1916’da da Van, Culfa, Tiflis,  Kologrif yoluyla nihayet Sibirya’daki Kosturma esirler kampına  götürülmüş ve

Bolşevik İhtilalindeki kargaşadan istifade ile firar  ederek Petersburg, Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla ancak 1918 Temmuz  ayı başında İstanbul’a dönmüştür. 

Başta “Tanin” olmak üzere Bediüzzaman’ın İstanbul’a  “muvâsalatı”nı yazan 8 Temmuz tarihli İstanbul gazeteleri ve 

1 Temmuz  1918 tarihli “Esâretten Vatana Avdet” resmî belgesi, bunun bâriz  belgesi… 



 

“YAPTIĞINIZ, MİLLETİ PARÇALAMAKTIR!” 


Esâreti esnasında kurulan Cemiyete üye olması garip yalanının  yanısıra,

Bediüzzaman’ın “Cemiyet’te önemli görevler üstlendiği” ve

“Kürdistan projesi” için -daha sonra-

“Tükürün İngiliz lâininin  (lânetlisinin) hayâsız yüzüne!” diye “Hutûvât-ı Sitte (Şeytanın altı  aldatması) isimli eserini el altından bastırıp

bütün İstanbul’da  dağıttığı işgalci İngiliz, Amerikan ve Fransız komiserliklerini ziyaret  ettiği de kocaman bir yalan olduğu tarihin arşivinde.



Zira Bediüzzaman, İstanbul’a döndükten sonra da Kürt Teâli  Cemiyeti’nde asla yer almadığı gibi,

Mevlânzâde Rıfat’ın teklifiyle  kurulan Cemiyet’in çalışmalarına hiçbir surette katılmamış.

“Kürdistan  kurma fikri”ne şiddetle karşı çıkmış.

Cemiyet üyesi ve sonradan  150’liklere dahil edilen Mevlânzâde Rıfat’ın,

“Cemiyetin reisliği”  teklifine,

“Yaptığınız, milleti parçalamaktır, millete ihânettir. Ben  sizin cemiyetinize giremem” diye şiddetle reddetmiş. 

Bu “red mektubu”, döneminde “Şeyhül-muharririn” olarak bilinen  gazeteci Konsolidçi Âsaf Bey’in arşivinde yer almakta. (Mülâkat,  Nurculuk Hakkında, İstanbul, Yeni Asya Yayınları 1976) 



Başmuharrir Kosolidçi Âsaf Bey, Mevlânzâde Rıfat’ın  Divanyolu’ndaki matbaada Bediüzzaman’ı, “yüzyılımızın âlimlerinden”  tavsifiyle kendisine tanıttığını,

sık sık matbaayı ziyaretlerinde yüksek  ilmî münâzâralardan çok müstefid olduğunu anlatır.



Osmanlı’nın parçalandığı, vatanın her parçasında yeni  devletçiklerin kurulduğu süreçte Mevlânzâde Rıfat’ın kendisine,

“Ermenistan hükûmeti kuruluyor; filhakika Kuvayı Millîye var ama ümit  pek zayıf, onların Ermenistan kurmalarına karşılık, İmparatorluk  dağıldığına göre biz de Kürdistan kuralım”

fikriyle Bediüzzaman’a bir  mektup yazıp teşrik-i mesâî ister.



On gün sonra devrin Bahriye Nâzırı Cakalı Hamdi Paşa ile Divân-ı  Harb-i Örfî Reisi Mustafa Paşa’nın da matbaada bulunduğu bir sırada  Bediüzzaman’dan gelen mektupta,

“Rıfat Bey, Kürdistan teşkil etmek  değil, Osmanlı devletini ihya edelim. Bunu kabul edersen canımı bile  fedâ ederek çalışım” cevabının geldiğini belirtir.

Bunun üzerine Mustafa Paşa’nın Mevlânzâde’ye, “Rıfat Bey, sen  yanlış düşünüyorsun, Bediüzzaman doğru söylüyor. Kürdistan kurmak değil,  Osmanlı devletini yeniden kurmak lâzımdır” dediğini aktarır. (Necmeddin  Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, 226-228)



 

“KÜRDİSTAN KURMAK DEĞİL, OSMANLIYI İHYA EDELİM”


Keza mütârekenin acı günlerinde Kürt Teâli Cemiyeti Reisi  Abdülkadir’in “Kürdistan kurma teklifi”ne mukabil söyledikleri, bir asra  yakındır Bediüzzaman’ın yazılarında belgeleriyle sabit. 



Bediüzzaman’ın, “Allah-û Zülcelâl Hazretleri, Kur’ân-ı Kerimde 

‘Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah’ı severler, Allah da onları  sever’

 diye buyurmuştur. 

Ben bu beyân-ı İlâhî karşısında düşündüm, 

bu  kavmin Türk milleti olduğunu anladım. 

Bu kahraman millete hizmet yerine, 

dörtyüz elli milyon hakikî Müslüman kardeş bedeline 

birkaç akılsız  kavmiyetçi kimsenin peşinden gitmem” cevabı, “Kürt Teâli Cemiyeti”  bühtanına açık bir cevaptır. (Mülâkat, 38)



Kısacası, bundan bir asır önce Şarktaki aşiretlere, “Türkler  bizim aklımız, 

biz onların kuvvetiyiz; 

mecmuumuz (bütünümüz) bir iyi  insan oluruz. 

Hodserâne (dikbaşlılık, başı buyrukluk) yapmayacağız. 

Bu  azmimizle başka unsurlara da ders-i ibret vereceğiz” tembihiyle  kopmaz-kuvvetli mânevî ve millî birlik-bütünlük halatına sarılmanın  zarûretini ders veren Bediüzzaman’ı, 

bütün eserlerinde ifâde ettiği  vatanperver görüşlerinin zıddıyla itham etmek,

tarihî gerçekleri, ilim  nâmusunu ve hakikati hiçe saymaktır.



(Eski Said Dönemi Eserleri,2009, İstanbul,  

185-186)



Cevher İLHAN

28.03.2010

YeniAsya Gazetesi


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst