Konuya cevap cer

Bediüzzaman, ayrılıkçıları ikaz eder… (4)



Bediüzzaman’la ilgili araştırma ve incelemelerde bulunan tarihçiler  ve araştırmacılar, Said Nursî’nin Kürt Teâli Cemiyeti üyesi olduğu, bu  Cemiyet bünyesinde ya da başka bir zeminde ve zamanda ayrılıkçı-siyasî  faaliyetlerde bulunduğuna dair hiçbir delili bulamadıklarını açıkça  ifâde etmekteler.



II. Meşrûtiyet yıllarından hayatının sonuna kadar Bediüzzaman’ı  tanıyan ve yakından tâkip eden Sebilürreşâd Sahibi Eşref Edip Fergan,  Bediüzzaman’ın Şeyh Said hareketiyle olduğu gibi Kürt Teâli Cemiyeti’yle  bir ilgisi ve ilişkisinin olmadığını, her iki hareketi de doğru  bulmadığını, Cemiyet reisi ve üyelerini “ayrılıkçılık”tan ve “Kürt  devleti” düşüncesinden men’edip açıkça ikaz ettiğini bildirir.



1949’da Büyük Millet Meclisi Başkanlığını yapan Fuat Sirmen,  Adalet Bakanı Vekili sıfatıyla Millet Meclisi kürsüsünde: “Hüviyetleri  siyasî olmayan, faaliyetleri siyasî olmayan Said Nursî” tesbitiyle bütün  bunlarla alâkasının olmadığını resmen tescil ettirdiğini belirtir. Bu  konudaki isnadların tamamıyla hilâf-ı hakikat bir iftiradan ibaret  olduğunu nazara verir. (Eşref Edip, Risâle-i Nur Muarızı Yazarların  İsnadları Hakkında İlmi Bir Tahlil, s. 21, İstanbul: Sebilürreşad  Neşriyatı, 1965) 



Yine o zamanda şimdiki menhus “belâ zihniyet” cedlerinin yaptığı  iftiralara karşı, “Umumî Harpte (I. Dünya Savaşı), Şark Cephesinde,  Kafkas Cephesinde Milis Alay Kumandanı olarak Enver Paşa, Van Valisi  Cevdet Bey, Kumandan Kılıç Ali, Bitlis Valisi Memduh Bey gibi kumandan  ve valilerin takdirkâr nazarları önünde cepheden cepheye harp ettiğini,  üç mermi yarası aldığını, birçok Müslüman’ın ve şehirlerin kurtulmasına  vesile olduğunu görüyoruz” diyen Eşref Edip, “Bediüzzaman’ın Milis Alay  Kumandanı olarak Büyük Harpteki mücadele ve yararlıkları görülmek  istenirse, Genel Kurmayda Harp Tarihi Şubesi’ndeki dosyasına da  bakılabilir” diye bu hususta referans gösterir.



 

“SAİD NURSÎ DE ‘KÜRDİSTAN’ FİKRİ YOK” 


Özetle “gerek umumî emniyet, gerek umumî emniyette yapılan  araştırma ve soruşturmalarda; otuz yedi yılda yüzlerce mahkemelerin,  “kavmiyetçilik” ve “Kürtçülük” fikrine dair en ufak bir sızıntı ve  ipucunu bulamadığına ve bu hususta hiçbir mahkûmiyet vermediğine dikkat  çeker (a.g.e., .68-71) 



Bu etraflıca tesbitlerinin Bediüzzaman’ın talebelerinden Said  Özdemir tarafından hazırlanıp o yıllardaki “Maarif Din Plânlama  Komisyonu’na verilen rapora dayandırıldığı da bu konuda belirtilen  bilgiler arasında…



Keza “Kürdistan Teâli Cemiyeti” kitabını yazan İsmail Göldaş’ın  Cemiyete üye 167 ismi tek tek sıraladığı uzun listede Bediüzzaman’ın  ismine rastlamaması; bu çerçevede “Said Nursî’nin Kürdistan fikri, Kürt  hareketlerinin içinde olma düşüncesi yoktur; ‘Kürt ve Kürdistan’  düşüncesinde, eylem bilincinde ve politik söyleminde var olduğunu ileri  sürmek gerçeği pek yansıtmaz” tesbiti, bunlardan biri.



“Said-i Nursî’nin düşüncesinde bağımsız bir Kürdistan (fikri) yer  almadığı”, aksine “O “Ben, milliyetimizi (yalnız) İslâmiyet bilirim”  kanaatini açıkladığı, bütün belge ve bilgiler incelendiğinde,  Bediüzzaman’ın esas olarak İslâma bağlı biri olduğu görüleceği” görüşü,  bu hususta kayda değer (İsmail Göldaş, Kürdistan Teâli Cemiyeti.  İstanbul: Doz Yayınları, 1991, 32, 33, 36) 



Yine, “Unutulmuşluğun Bir Öyküsü: Said-i Kürdi” isimli kitabın  yazarı Rohat,

 Bediüzzaman’ın Kürtlere yönelik eğitim,

sosyal ve kültürel  gibi daha çok insanî hizmetlerin üzerinde durduğunu,

Osmanlı  hükümetlerinin Ermeni tehlikesine karşı bu tür faaliyetleri teşvik edip  desteklediğini yazar.

Bediüzzaman’ın kendisini hep dinî bir figür olarak  gördüğünü,

halk arasında taraftar bulduğunu,

 ilişkilerini bu temel  üzerine geliştirdiğini ve

hiçbir zaman ulusal bir figür olarak politik  kavgada yer almadığını ortaya koyar.


Bediüzzaman’ın bakışını, “Onun  mücadele yöntemleri, Kürt sorununa bakış açısı ve dünya görüşü, büyük  ölçüde dini temeller üzerinde biçimleniyordu” cümlesiyle özetler.  (Rohat. Unutulmuşluğun Bir Öyküsü: Said-i Kürdi. İstanbul: Fırat  Yayınları, 1991, s.62) 



 

KAVMİYETÇİLERİN UYDURMALARI… 


Bediüzzaman, kavmiyetçiliğe ve tefrikaya hep karşı çıktığı ve  ikaz ettiği, hayatıyla, eserleriyle, resmî ve gayr-ı resmî belgelerle  meydanda.



Hiçbiri orijinal belge göstermeyen bu ilmî ciddiyet ve  haysiyetten yoksun iddiaları, Tarık Zafer Tunaya da yalanlamakta. Kürt  Teâli Cemiyeti’nin kurucuları ve üyeleriyle ilgili yaptığı çalışmalarda  hiçbir surette Said Nursî ismine rastlamadığını belirtmekte. (Tunaya,  Tarık Zafer. Türkiye’de Siyasal Partiler c. II, s. 187, İstanbul:  Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986) 



Buna rağmen kimi nâdânların bir tek “Zınar Silopi” adlı kendileri  gibi bir “kavmiyetçi”nin uydurmasıyla bu tür isnadlarda bulunulup yakın  tarihin tevsikindeki hakikatleri çarpıtmaları, menhus maksadı su yüzüne  çıkarmakta. 



Bin sene Kur’ân’a hizmet eden ortak tarihi ve inancı ıskat  ettirmek ve

“milliyetçilik” perdesinde “ırkçılığı” din yerine ikame  etmek amacındaki mihraklar,

buna dayanarak Bediüzzaman’a iftiralar  savurmaktalar.

Neticede dinden tecrid zihniyete medhiyeler dizen bir  kısım dalkavuk

“İnkılâp Tarihi” sözde yazarlarının,

kimi masonik  mahfillerin ve şebekelerin gözüne girmek hesâbına,

bile bile hiçbir  vesika niteliği taşımayan bu uydurmaları ileri sürdükleri anlaşılmakta… 



Said Nursî’nin aleyhinde kullanılabilecek geçerli bir tek belge  bile Şark İstiklâl Mahkemesine intikal etmiş olsaydı,

muhakeme edilip  idama sevk edileceği gerçeğine karşı,

her tarafta araştırıldığı halde  Bediüzzaman’ın “zararlı cemiyetler”e ve

Kürt Teâli Cemiyeti’ne ilgisine  ve desteğine dair hiçbir belge bulunmaması,

bühtanları peşinen berhava  etmekte.



Ve diğer isnadlarda olduğu gibi müfteriler iftiralarıyla kala  kalmaktalar… 



Cevher İLHAN

29.03.2010

YeniAsya Gazetesi



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst