“Durun bakalım, önce haberin Hz. Peygamber’e nisbetinin doğruluğunu araştıralım.Eğer o doğruysa, ondan sonra metnin Kur’an’a ve fiilî sünnete uygunluğunu araştıralım.”
İslamoğlu ilk cümleyi söyledikten sonra "Eğer o doğruysa ve ben bunu anlamakta zorlanıyorsam, nasibimin buraya kadar olduğunu gösterir" demesi lazımdı. Zaten Hazret-i Ebubekir r.a. efendimizin "O a.s.m. söylemişse doğrudur" manasındaki sözü imanın ölçüsü konusunda net fikir veriyor. Demek ki İslamoğlu o zamanda yaşasaydı ve kafirler ona, Peygamberimizin aleyhissalatü vesselamın Mi'raca gidip geldiğini söylediğini anlatsalardı "durun bakalım, önce haberin Hz. Peygamber'e nisbetinin doğruluğunu araştıralım. Eğer o doğruysa, ondan sonra bu sözün Kur'ana ve fiili sünnete uygunluğunu araştıralım" diycekti herhalde. Hadis doğruysa, söylenen fıtri olarak doğrudur, ille mantığına uyacak diye bir kaide mi var ? Anlamıyorsan, kafana uymuyorsa, Bediüzzaman gibi dahiler gelmiş, müctehidler gelmiş, sünnet alimleri gelmiş. Bari onların ilminden istifade et. Mesela dünya öküz ve balığın üzerinde midir değil midir ? Üstad noktayı koymuş. Sonra 70 yıldır yuvarlanan bir taşın cehenneme düşmesi hadisini tabir etmiş..Herşeyi aklınla anlıycaksan Allah sana neden sadece akıl vermekle bırakmamışta, kalp, ruh gibi latifeleri vermiş. Hem Peygamberliğin tasdiki gerçekleştikden sonra ayrı bir delile bakmakta ne demek ? Allah tebliğle vazifelendirdiği kuluna çelişkili söz söyletir mi ? Onu a.s.m. ta küçüklüğünden beri her türlü gayrı ahlaki şeylerden muhafaza eden Hafîz olan Allah, peygamberliğini verdikten sonra mübarek ağzından çıkacak yanlış bir sözden muhafaza etmez mi ? Akıllıyız diye geçinenler "cezalar amel cinsindendir" kaidesince o amelleri ile maskara olurlar. Şekil a da görüldüğü üzere aklıyla maskara olurlar..