Konuya cevap cer

ALLAH'IN KONUŞMASI


Nuray  Hanım: “Allah’ın konuşmasının ve ilhamların keyfiyeti nasıldır?  İlhamlar sevk-i İlâhî midir? Âyetü’l-Kübrâ’da geçen insan ilhâmı, hayvan  ilhâmı ve melek ilhâmını örneklerle açıklar mısınız?”


   

Cenâb-ı  Allah ezelî ve ebedî kelâm Sahibidir. Peygamberlerine vahiy gönderdiği  gibi, mahlûkâtıyla da ilhâm yoluyla konuşur, mahlûkâtının her ihtiyâcını  onlara ilham yoluyla bildirir, onlara imdat eder. Kullarının kalbine  dilediği bilgileri ilhamla aktarır, doğruları ilham eder. 


Cenâb-ı  Hak, Peygamberleriyle vahiy yoluyla konuşur. Hazret-i Mûsâ’nın (as) Tûr  Dağı'nda vahye mazhar kılınışını ve Allah’ın kelâmına muhatap oluşunu  Kur’ân’da şöyle buluruz: “Tayin ettiğimiz vakitte gelince, Rabb’i onunla  (Mûsâ ile) konuştu.” 1 Bir sonraki âyet: “Ey Mûsâ! Seni  gönderdiklerimle ve konuşmamla insanlar arasından seçtim.” 2 Bir başka  âyette şöyle buyurulur: “Bir kısım peygamberleri sana daha önce  anlattık. Bir kısmını ise sana anlatmadık. Allah, Mûsâ ile gerçekten  konuştu.” 3


Şu âyet de, Cenâb-ı Hakk’ın kullarıyla konuşmasının  keyfiyeti hakkında bize bilgi vermektedir: “Allah bir insanla ancak  vahiy sûretiyle veya perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderir;  izniyle dilediğini vahyeder.” 4


İlhamlar da Allah’ın çok  perdelerden geçmiş konuşmalarıdır. Fakat vahiy kadar gölgesiz ve sâfî  değildir. Üstad Saîd Nursî Hazretlerine göre, ilhamların husûsiyet ve  külliyet cihetinde çok çeşitli dereceleri vardır. En cüz’îsi ve en  basiti hayvanların ilhamıdır. Onlardan biraz yüksek, avâm insanların  ilhamları gelmektedir. Sonra sırayla ilhamlar, avâm melâikenin  ilhamları, evliyâ ilhamları ve melâike-i izam ilhamları tarzında derece  derece yükselmektedir. İlham sırrına binâen her bir velî kalbinin  telefonuyla: “Kalbim benim Rabb’imden haber veriyor” diyebilmektedir. 5


Cenâb-ı  Hak, yaratıklarına vazîfelerini ilhamla bildirir, ilhamla telkin eder,  kullarına istikameti ilhamla gösterir ve hidâyet verir. Bilhassa  hayvanâtın hemen hepsi dünyaya geldikleri zaman nasıl hareket  edeceklerini, rızıklarını nelerden ve nasıl elde edeceklerini,  hastalıklarında nasıl şifâ bulacaklarını, hayat şartlarına nasıl ayak  uyduracaklarını “İlâhî sâik” hâlinde, yani “sevk-i İlâhî” tarzında, yani  telkin edilmiş bilgi paketleri tarzında beyinlerinde bulmaktadırlar.  Bugün bilim buna içgüdü demekte, maalesef İlâhî boyutu gözardı  etmektedir. Cenâb-ı Hak bütün canlılara yaşadıkları sürece ihtiyaçları  olan şeyleri eksiksiz telkin ve ilham etmektedir.


İnsanın ilhama  ve vahye mazhar olmakla berâber 6 fıtrî vazîfesinin ilim öğrenmekle  kemâle ermek olduğunu vurgulayan Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, hayvanın  aslî vazîfesinin ise tâlim ve öğrenmekle kemâle ulaşmak olmadığını,  onlara ihtiyâcı olan bilgilerin doğrudan ilhâm edildiğini, onların  yalnızca istidatlarına göre amel etmekle mükellef bulunduklarını beyan  eder. 7


Bedîüzzaman’a göre, vahiy gölgesiz ve sâfîdir. İlham ise  gölgelidir, renkler karışır ve umûmîdir. Melâike ilhamları, insan  ilhamları, hayvan ilhamları gibi muhtelif ilhamlar Allah kelâmının,  denizlerin katreleri kadar teksirine medâr sonsuz bir zemin teşkil  etmektedir. “Rabb’imin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep  olsa, Rabb’imin sözleri tükenmeden o denizler tükenirdi.” 8 âyeti buna  işâret etmektedir. Cenâb-ı Hakk’ın kullarıyla ve mahlûkâtıyla  konuşmaları, onları sevdiğinin ve duâlarına fiiliyle ve sözüyle cevap  verdiğinin belirtisidir. 9

Üstad Saîd Nursî’ye göre ilhamların mâhiyeti ve hikmeti dört nûrdan ibârettir:


1-  Cenâb-ı Hak kendini mahlûkâtına fiilen sevdirdiği gibi; ilham tarzında  sözüyle, huzûruyla ve sohbetiyle de sevdirmek ister. Allah’ın Vedûdiyeti  ve Rahmâniyeti bunu gerektirir.


2- Cenâb-ı Hak kullarının  duâlarına fiilen cevap verdiği gibi; ilham şeklinde sözüyle de icâbetini  perdeler arkasından hissettirir. Cenâb-ı Allah’ın Rahîmiyeti bunu  ister.


3- Allah Teâlâ ağır belâlara ve şiddetli hallere düşen  kullarına fiilen imdat ettiği gibi; konuşması hükmünde ilhâmî kavilleri  ile de imdada yetişir. Cenâb-ı Hakk’ın Rubûbiyetinin lâzımı budur. 


4-  Allah u Azîmüşşân, çok âciz, çok zayıf, çok fakir ve çok ihtiyaçlı,  kendi mâlikini, hâmisini, müdebbirini ve koruyucusunu bulmaya pek çok  muhtaç olan kullarına kendi varlığını, huzûrunu ve himâyesini fiilen  hissettirdiği gibi; kulları ile sâdık ilhamlar perdesinde has  telefonuyla konuşması da, Cenâb-ı Hakk’ın Ulûhiyet şefkatinin ve  Rubûbiyet rahmetinin zarûrî ve vâcip bir gereğidir. 10


Bedîüzzaman’a  göre, Cenâb-ı Hakk’ın konuşması bütün varlıklarda birden tecellî  edebilir. Hiçbir suâl bir suâle, bir iş bir işe, bir hitâp bir hitaba,  bir konuşma bir konuşmaya mâni olmaz, karışmaz ve karıştırılmaz. Cenâb-ı  Hak herkesin ihtiyacına göre, herkes ile konuşur. Bütün o cilveler,  konuşmalar ve ilhamlar, birer, birer ve hepsi berâber, Allah’ın  huzûruna, zorunlu varlığına, vahdetine ve ehadiyetine delâlet ve şehâdet  etmektedirler. 11



Dipnotlar:


1- A’râf Sûresi, 7/143. 2-  A’râf Sûresi, 7/144. 3- Nisâ Sûresi, 4/164. 4- Şûrâ Sûresi, 42/51. 5-  Sözler, s. 124. 6- Sözler, s. 296. 7- Sözler, s. 286. 8- Kehf Sûresi,  18/109. 9- Şuâlar, s. 116. 10- Şuâlar, s. 117. 11- Şuâlar, s. 117.

  


Süleyman KÖSMENE

04.05.2011

YeniAsya Gazetesi



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst