Muvahhid1
Well-known member
Yalnız İki Nüktedir.

[Namazdaki teşehhüdde bulunan
1اَلتَّحِيَّاتُ اَلْمُبَارَكَاتُ اَلصَّلَوَاتُ اَلطَّيِّبَاتُ ِللهِ ilâ âhirenin iki noktasına gelen iki suâle iki cevaptır. Teşehhüdün sâir hakikatlerinin beyanı başka vakte tâlik edilerek bu Altıncı Şuâda yüzer nüktesinden yalnız İki Nüktesi muhtasar bir sûrette beyanedilecek.]
Birinci Sual: Teşehhüdün mübarek kelimâtı, Mirac gecesinde Cenâb-ı Hak ile Resulünün birmükâlemeleri olduğu halde, namazda okunmasının hikmeti nedir?Elcevap: Her mü’minin namazı, onun bir nevi miracı hükmündedir. Ve o huzura lâyık olan kelimeler ise Mirac-ı Ekber-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda söylenen sözlerdir. Onlarızikretmekle o kudsî sohbet tahattur edilir. O tahatturla o mübarek kelimelerin mânâlarıcüz’iyetten külliyete çıkar ve o kudsî ve ihâtalı mânâlar tasavvur edilir veya edilebilir. Ve otasavvur ile kıymeti ve nuru teâlî edip genişlenir.
Meselâ: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o gecede Cenâb-ı Hakka karşı selâm yerindeاَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ demiş. Yani, “Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdikleri
[NOT]
Birinci Sual: Teşehhüdün mübarek kelimâtı, Mirac gecesinde Cenâb-ı Hak ile Resulünün birmükâlemeleri olduğu halde, namazda okunmasının hikmeti nedir?Elcevap: Her mü’minin namazı, onun bir nevi miracı hükmündedir. Ve o huzura lâyık olan kelimeler ise Mirac-ı Ekber-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda söylenen sözlerdir. Onlarızikretmekle o kudsî sohbet tahattur edilir. O tahatturla o mübarek kelimelerin mânâlarıcüz’iyetten külliyete çıkar ve o kudsî ve ihâtalı mânâlar tasavvur edilir veya edilebilir. Ve otasavvur ile kıymeti ve nuru teâlî edip genişlenir.
Meselâ: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o gecede Cenâb-ı Hakka karşı selâm yerindeاَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ demiş. Yani, “Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdikleri
Dipnot-1
“Bütün tahiyyeler, bütün mübarek şeyler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur.” Buhari, Ezân: 148, 150, el-Amel Fi’s-Salât: 4, İsti’zân: 3, 28, Da’avât: 16, Tevhîd: 5; Müslim, Salât: 56, 60, 62; Ebû Dâvud, Salât: 178; Tirmizî, Salât: 100, Nikâh: 17; Nesâî, Tatbîk: 23, Sehv: 41, 43-45, 56, 100-104; İbn-i Mâce, İkâme: 24; Nikâh: 19; Dârimî, Salât: 84, 92; Muvatta’,Nidâ’: 53, 55; Müsned, 1:292, 376, 382-4:409.
[/NOT]“Bütün tahiyyeler, bütün mübarek şeyler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur.” Buhari, Ezân: 148, 150, el-Amel Fi’s-Salât: 4, İsti’zân: 3, 28, Da’avât: 16, Tevhîd: 5; Müslim, Salât: 56, 60, 62; Ebû Dâvud, Salât: 178; Tirmizî, Salât: 100, Nikâh: 17; Nesâî, Tatbîk: 23, Sehv: 41, 43-45, 56, 100-104; İbn-i Mâce, İkâme: 24; Nikâh: 19; Dârimî, Salât: 84, 92; Muvatta’,Nidâ’: 53, 55; Müsned, 1:292, 376, 382-4:409.
Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah |
Mirac: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün mânevî âlemleri gezdiği yolculuk | Mirac-ı Ekber-i Muhammed: Hz. Muhammed’in (a.s.m) büyük miracı |
Resul: elçi, peygamber | Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) |
beyan: açıklama, anlatım | cüz’iyet: ferdîlik, bireysellik |
hakikat: sır; doğru, gerçek | hikmet: gaye, fayda, sır |
ihâtalı: kuşatıcı, kapsamlı | ilâ âhir: sonuna kadar |
kelimât: kelimeler, sözler | kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes |
külliyet: kapsamlılık, genellik | muhtasar: kısa, özetlenmiş |
mübarek: bereketli, hayırlı | mükâleme: karşılıklı konuşma |
nevi: çeşit, tür | nükte: ince ve derin anlamlı söz |
suret: biçim, şekil | sâir: diğer, başka |
tahattur: hatırlama | tasavvur: düşünme, hayal |
teâlî etmek: yükselmek, yücelmek | teşehhüd: namazda her oturuşta tahiyyat duâsını okuma ve bu duayı okuyacak kadar oturma |
tâlik etmek: sonraya bırakmak | zikretmek: anmak, belirtmek |
zîhayat: canlı, hayat sahibi | şua: ışık kaynağından çıkan ışık telleri, ışın |