Konuya cevap cer

Kelime olarak anarşi, eski Yunancada kullanılan ve “hükûmetin olmaması–hükûmetsiz olma hali”  anlamını taşıyan “anarchia ve anarchos” kelimelerinden gelir. Genel  olarak taşıdığı mânâ ise, “kaos” ve “düzensizlik” ortamıdır. Bir diğer  tanıma göre anarşi “efendisiz olma” şeklinde ifade edilmiştir. Genel bir  tanımlamayla anarşi, bütün hâkimiyet biçimlerini yok etmeyi hedef alan  politik bir felsefe ve stratejinin ortaya çıkardığı neticedir.


 Bu tanımlardan hareketle anarşizmin, belli felsefî temeller üzerine oturtulmuş bir sistem anlamını taşıdığı söylenebilir.


 Üstad Bediüzzaman anarşiliği, bütün kutsal değerleri bütünüyle reddeden küfrün altı olarak gösterir ve şöyle der: “Hey  bedbahtlar! Risale-i Nur’un gerçi siyasetle alâkası yoktur. Fakat  küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşiliği ve  üstü olan istibdad-ı mutlakı esasıyla bozar, reddeder.” (Şuâlar – On İkinci Şuâ)


 Anarşizmin sistematik bir programa sahip bir kavram olarak ortaya çıkışı, 19. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşti.


 Risale-i Nur’un pek çok yerinde anarşi ve anarşist kelimelerine rastlamak mümkündür.


 Üstad Bediüzzaman’a göre “hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler”dir  (Şuâlar – Beşinci Şuâ, s. 722). Çünkü baskı altında ezilen, sömürülen,  horlanan, aşağılanan kesimler devamlı kendini ezenlere karşı kin ve  düşmanlık hislerini taşırlar. Bu tür baskı, haksızlık ve zulmün geldiği  mercilere karşı en küçük bir kışkırtmaya son derece hazır  vaziyettedirler. İşte bu ve benzeri olumsuz şartlar, anarşistlerin  görüşlerini yaymak için bulunmaz bir zemin teşkil etmektedir.

Bediüzzaman,  anarşinin ortaya çıkışına etki eden en önemli olayın Fransız ihtilâli  olduğunu ve bu ihtilâlin ardından “hürriyetperverlik fikrinin” tüm  Avrupa ülkelerini ve ardından tüm dünyayı sardığını söyler. Bu tarihî  olayın, sırasıyla Sosyalizmi, Bolşevik ihtilâlini (bk. Bolşevizm  maddesi) ve anarşiyi netice verdiğini ifade eder (Şuâlar – Beşinci Şuâ,  s. 722).


 Yani, Fransız ihtilâli ile özgürlük fikri sınırsız bir  şekilde insanların önüne sunulmuştur. Sınırsız ve ölçüsüz özgürlük ise  ifrat ve tefrit uygulamaları, yani birbirine taban tabana zıt  uygulamaları ve sistemleri ortaya çıkarmıştır. Bir yandan kapitalizm  Avrupa’da yaygınlaşırken, buna tepki olarak Sosyalizm ortaya çıkmıştır.  İlk başta üretim ve paylaşım ilkelerine karşı Kapitalizme karşı olan  sosyalist düşünürler, bir adım daha ileri giderek Kapitalizm yoluyla  ekonomik gücüne güç katan Avrupa’nın kabul ettiği her türlü değere karşı  da savaş açmıştır. Bunların başında da Hıristiyanlık dini vardır.  Dolayısıyla Sosyalizm sadece alternatif bir ekonomik sistem olmaktan  çıkmış, insanları ve toplumları şekillendiren her türlü kutsal değere  karşı olan ve bunların yerine kendi dünya görüşünü yerleştirmeye çalışan  farklı bir sistem çıkmıştır. Bu sistemin uygulama alanına konuluşu ise  Bolşeviklik olmuştur. Ancak din ve kutsal değerlerden tamamen uzaklaşan  insanlar için varılacak son nokta bu değildir. Bu tehlikeli gidişatın  sonu ve mahsulü, Bediüzzaman’ın da işaret ettiği gibi, din, ahlâk, örf  gibi insanın veya toplumun tamamen hayrına olan hiçbir değeri ve  düzenlemeyi kabul etmeyen “Anarşizm”dir. Bu mahsul ise sosyalizm ve  Komünizm’den (bk. Komünizm maddesi) daha tehlikelidir ve vahîm bir  sonucudur.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst