Çocuk sahibi olmak hiç kuşkusuz Allah’ın insanlara bahşettiği en güzel nimetlerdendir. Evin neşesi, ailenin altın topudur çocuklar. Anababalık dünyadaki en çok mutluluk getiren, kişiye en çok doyum sağlayan uğraşlardan biridir. Bir yandan da genelde annenin omuzlarındaki ağır bir sorumluluktur. Sıfırdan başlayarak bir çocuğun hem dengeli bir fert olarak toplum hayatında yer almasını sağlamak, hem de yeryüzünün en şereflisi olma bilincini taşıyan bir müslüman olarak yetiştirmek durumunda olan ebeveynler çoğunlukla bocalama devresi geçirirler.
En basit meslek için bile belli bir eğitim, çıraklık dönemi geçirilmesine karşın çağdaş toplum kadına annelik için hemen hemen hiç bir eğitim sağlamaz. Günün birinde çocuk sahibi olunduğunda, herşeyin en iyisini yapması beklenir.
Annelik; psikolog, öğretmen arası bir uğraştır. Çocuğunuzu büyütürken onun ruhsal gelişim evreleri ile tanışır, sorunların üstesinden gelmeye çalışırsınız. Ayrıca onların ilk ve en önemli öğretmenisinizdir. Onların karakterlerine işlediğiniz şeyler, siz farkında olmasanız da en temel dersleri olacaktır.
Halbuki anneler de insandır ve bu görev sırasında hataya düşmeleri doğaldır. Bazen bütün iyi niyetinize rağmen çocuğunuza istediğiniz gibi yaklaşamazsınız. Günlük hayatın sıkntıları arasında sabırsız, sinirli, telaşlı olabilirsiniz ve bu sırada kendisiyle ilgilenmeniz gereken çocuğunuza kızıp bağırabilirsiniz. Sonrasında da müthiş bir pişmanlık, sıkıntı kaplar benliğinizi. Kızmayan, üzülmeyen, her konuya anlayışla yaklaşan, hem doktor, pedagog, öğretmen hem de arkadaş, dert ortağı olan hayalinizdeki anneye özenirsiniz. Tabiiki böyle bir anne yoktur ortada. Aslında çocuklarımızın bizim hayalimizdeki süper anne babadan çok, ayakları yere basan bir ebeveyn örneğine ihtiyaçları var. Kimi zaman iniş çıkışları olsa da yaşayan sağlam bir karakteri görmek önemlidir onlar için. Bu yüzden de çocuğumuzu yetiştirmek aynı zamanda kendimizi eğitmek ve yetiştirmektir.
Modern yaklaşımların aksine annenin eğitimi hamilelikten çok önce başlamalıdır. Nasıl öğretmenlerin öğrencileriyle buluşması yıllar süren bir eğitimden sonra oluyorsa, anne adaylarının da kendilerini bu göreve hazırlamaları gerekir. Yalnızca pedagojik iletişim yöntemlerini kazanmakla iş bitmez. Annenin somut bir örnek olarak kendini ortaya koyabilmesi gerekir. Dersler örneklerle tam olarak anlaşılabilir. Ana-baba da hayat dersini, kulluk vazifesini en iyi kendileri bizzat yaşayarak verebilir. Bunun için kişi sık sık kendini izlemeli, hayatını iman süzgecinden geçirmelidir. Kelime mânâsı kalbe emniyet, huzur, sükûn vermek olan iman*, insana hayata karşı sonsuz bir dayanma gücü verir.
Çocuğa iman öğretimi sevgi esas alınarak yapılmalıdır. Zaten doğuştan varolan yüce bir varlığa bağlanma ihtiyacını, çocukta, kendisini her zaman seven ve koruyan ,her ihtiyacını eksiksiz karşılayan Allah’a doğru yöneltmelidir. Allah sevgisi yerleştirildikten sonra, 9-10 yaşları civarında Allah korkusu ölçülü olarak verilir. Fakat bu, çocuktaki istenmeyen davranışları düzeltmede ilk tercih olmamalıdır. Yaptığı her hatada Allah’ın kendisini cezalandıracağını söylemek,sık sık bu yola başvurmak, çocukta Allah’a karşı korkuyla beraber öfke gelişmesine neden olur. Halbuki İslamî terbiyede hoşgörü esastır. Kur’an-ı Kerim’de baba oğul ilişkilerinin hepsinde şefkat dolu ifadeler görürüz.
Bazı ayetlerde çocuk kelimesi yerine gözbebeği mânâsına gelen bir tabir kullanılmıştır. İşte İslâm’da böylesine bir yere sahiptir çocuklarımız. Peygamberimiz bir hadisinde "çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın " buyurmuşlardır. Ayrıca Ebu Davud’dan rivayet edilen bir hadis de şöyledir: " Kişinin öldükten sonra bıraktığı şeylerin en hayırlısı, kendisine dua eden salih bir evlad, sevabı kendisine ulaşan sadaka-ı cariye, kendisinden sonra halkın amel ettiği ilimdir."
Kimi rivayetlerde Peygamber Efendimizin terbiye vazifesini cihad gibi bir faaliyetten önde tuttuğu görülür. Çocukları terbiye konusunda şaşırmış, umutsuzluğa düşmüş olan anababalar için tek çare Kur’an terbiyesidir. Çok iyi bilinmelidir ki, ilahi terbiyenin yerini alabilecek hiçbir sistem yoktur. İlk ve mutlak terbiyeci Rabbimizdir; hiç şüphesiz O’nun terbiyesi en güzel terbiyedir.
Çocuklarını güzel terbiye edebilen ve bu konuda gayret gösteren anne ve babalara Allah rahmet eylesin. Onlara hidayet yolları nasip eylesin.
28 kasım 2011 pazartesi
En basit meslek için bile belli bir eğitim, çıraklık dönemi geçirilmesine karşın çağdaş toplum kadına annelik için hemen hemen hiç bir eğitim sağlamaz. Günün birinde çocuk sahibi olunduğunda, herşeyin en iyisini yapması beklenir.
Annelik; psikolog, öğretmen arası bir uğraştır. Çocuğunuzu büyütürken onun ruhsal gelişim evreleri ile tanışır, sorunların üstesinden gelmeye çalışırsınız. Ayrıca onların ilk ve en önemli öğretmenisinizdir. Onların karakterlerine işlediğiniz şeyler, siz farkında olmasanız da en temel dersleri olacaktır.
Halbuki anneler de insandır ve bu görev sırasında hataya düşmeleri doğaldır. Bazen bütün iyi niyetinize rağmen çocuğunuza istediğiniz gibi yaklaşamazsınız. Günlük hayatın sıkntıları arasında sabırsız, sinirli, telaşlı olabilirsiniz ve bu sırada kendisiyle ilgilenmeniz gereken çocuğunuza kızıp bağırabilirsiniz. Sonrasında da müthiş bir pişmanlık, sıkıntı kaplar benliğinizi. Kızmayan, üzülmeyen, her konuya anlayışla yaklaşan, hem doktor, pedagog, öğretmen hem de arkadaş, dert ortağı olan hayalinizdeki anneye özenirsiniz. Tabiiki böyle bir anne yoktur ortada. Aslında çocuklarımızın bizim hayalimizdeki süper anne babadan çok, ayakları yere basan bir ebeveyn örneğine ihtiyaçları var. Kimi zaman iniş çıkışları olsa da yaşayan sağlam bir karakteri görmek önemlidir onlar için. Bu yüzden de çocuğumuzu yetiştirmek aynı zamanda kendimizi eğitmek ve yetiştirmektir.
Modern yaklaşımların aksine annenin eğitimi hamilelikten çok önce başlamalıdır. Nasıl öğretmenlerin öğrencileriyle buluşması yıllar süren bir eğitimden sonra oluyorsa, anne adaylarının da kendilerini bu göreve hazırlamaları gerekir. Yalnızca pedagojik iletişim yöntemlerini kazanmakla iş bitmez. Annenin somut bir örnek olarak kendini ortaya koyabilmesi gerekir. Dersler örneklerle tam olarak anlaşılabilir. Ana-baba da hayat dersini, kulluk vazifesini en iyi kendileri bizzat yaşayarak verebilir. Bunun için kişi sık sık kendini izlemeli, hayatını iman süzgecinden geçirmelidir. Kelime mânâsı kalbe emniyet, huzur, sükûn vermek olan iman*, insana hayata karşı sonsuz bir dayanma gücü verir.
Çocuğa iman öğretimi sevgi esas alınarak yapılmalıdır. Zaten doğuştan varolan yüce bir varlığa bağlanma ihtiyacını, çocukta, kendisini her zaman seven ve koruyan ,her ihtiyacını eksiksiz karşılayan Allah’a doğru yöneltmelidir. Allah sevgisi yerleştirildikten sonra, 9-10 yaşları civarında Allah korkusu ölçülü olarak verilir. Fakat bu, çocuktaki istenmeyen davranışları düzeltmede ilk tercih olmamalıdır. Yaptığı her hatada Allah’ın kendisini cezalandıracağını söylemek,sık sık bu yola başvurmak, çocukta Allah’a karşı korkuyla beraber öfke gelişmesine neden olur. Halbuki İslamî terbiyede hoşgörü esastır. Kur’an-ı Kerim’de baba oğul ilişkilerinin hepsinde şefkat dolu ifadeler görürüz.
Bazı ayetlerde çocuk kelimesi yerine gözbebeği mânâsına gelen bir tabir kullanılmıştır. İşte İslâm’da böylesine bir yere sahiptir çocuklarımız. Peygamberimiz bir hadisinde "çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın " buyurmuşlardır. Ayrıca Ebu Davud’dan rivayet edilen bir hadis de şöyledir: " Kişinin öldükten sonra bıraktığı şeylerin en hayırlısı, kendisine dua eden salih bir evlad, sevabı kendisine ulaşan sadaka-ı cariye, kendisinden sonra halkın amel ettiği ilimdir."
Kimi rivayetlerde Peygamber Efendimizin terbiye vazifesini cihad gibi bir faaliyetten önde tuttuğu görülür. Çocukları terbiye konusunda şaşırmış, umutsuzluğa düşmüş olan anababalar için tek çare Kur’an terbiyesidir. Çok iyi bilinmelidir ki, ilahi terbiyenin yerini alabilecek hiçbir sistem yoktur. İlk ve mutlak terbiyeci Rabbimizdir; hiç şüphesiz O’nun terbiyesi en güzel terbiyedir.
Çocuklarını güzel terbiye edebilen ve bu konuda gayret gösteren anne ve babalara Allah rahmet eylesin. Onlara hidayet yolları nasip eylesin.
28 kasım 2011 pazartesi