Anneler Günü İstismarı Bitmeli

Huseyni

Müdavim


Bir “Anneler günü” daha, şefkat kahramanı annelerin karşı karşıya olduğu çok yönlü ve çok boyutlu sıkıntı ve problemlerin, kadının yaratılış özelliklerini esas alan formüllerle çözüm beklediği bir ortamda “kutlanırken,” bu günün kapitalist tüketim çarkını hızlandırma fırsatı olarak görülüp o yönde istismar edilmek yerine, kadının annelik vasfına odaklanan yaklaşımlara dayalı köklü tahlillere vesile kılınması gerektiği ifade ediliyor.

ANNELİK GÖREVLERİ AKSAMAMALI


Terör başta olmak üzere asayiş olayları ile, suç eğilimi ve zararlı alışkanlıkların gençlik arasında giderek yaygınlaşmasında, insanın “ilk öğretmen”i olan annelerin aile içindeki konumunun zayıflamasının ve kadına yüklenen başka külfetler sebebiyle annelik görevindeki aksamaların çok büyük rolü olduğuna dikkat çekilirken, toplumda ailenin ve aile içinde kadının fıtrî yerini dikkate alan yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.

Huzurevlerindeki anneler unutulmasın

SIĞINACAK yer, daha iyi bir hayat, zorunluluk ve ihtiyaç gibi sebeplerle huzurevlerinde kalan anneler, bugün kutlanacak olan ‘’Anneler Günü’’nde hatırlanmayı bekliyor. Kimi, çocuklarını rahatsız etmemek, kimi çok mağdur olduğu, kimi de annesiyle birlikte daha rahat bir hayat için huzurevini tercih etse de, Gaziantep Huzurevi’nde kalan anneler, ‘’Anneler Günü’’nü buruk geçirmek istemiyor. Annesiyle birlikte Sarıkamış’tan Gaziantep Huzurevi’ne gelen Yaşar Bedel, 64 yaşında. Diğer kardeşleri sahip çıkmadığı için devlet onları Gaziantep Huzurevine yerleştirmiş. Bir süre önce annesini kaybeden Bedel, Sarıkamış’ta annesiyle birlikte yaşadıklarını sonra yetkililerin kendilerini Gaziantep’teki Huzurevine gönderdiklerini söyledi. Annesinin Huzurevinde rahatsızlandığını ve hayatını kaybettiğini, şimdi ise Huzurevi’ndeki can yoldaşı, arkadaşını ‘’annesi’’ yerine koyduğunu ifade eden Bedel, şöyle konuştu: ‘’Anneme baktım için evlenmedim. Kardeşlerim ise yuvasını kurdu. ‘Ana başta taçmış, her derde ilaçmış’. İki tane kardeş var sağlıklı, demediler ki, ‘abla nasılsın, iyi misin?’ Anaya bile bakmadılar. Çok şükür şimdi manevi annem var. O da benim bir annem. Burada rahatım huzurluyum.’’

08.05.2011
YeniAsya
 

harp

Well-known member
oldum olası anneler gününü kutlamadım..ve kutlamayacağım;hristiyana ait olan ve tamamen kapitalist düzenin bir oyunu ve rantı hepsi bu işte;

ne zamanki onlar bizim ramazan ve kurban bayramımızı kabul edip kutlarsa bende o gün anneler gününü kutlayacağım;
haklisin teblİĞ kardeŞ....
HÜSEYNİ BAŞKANIM SİZDEN DE ALLAH EBEDEN DAİMEN RAZI OLSUN İNŞ....SELAMETLE...... .....
 

ebrar172

Well-known member
Kimisi kutlar kimisi kutlamaz velakin anneler gününü kutlamak sadece tüketim çılgınlığı yada yabancılardan alıntı bir gün olarak görülmemeli.Sevgililer gününe benzemez anneler günü, noele benzemez, bir anneler gününde annenizi aramak ve seni çok seviyorum demek para gerektirmez. Hergün söylüyorum dersiniz belki; zaten hergün biliyorum kıymetini oysa öyle değil, birçok insan hayat gailesini ve daha birçok şeyi bahane ederde aramaz annesini, babasını ve işte böylesi bir güne moda gözüyle dışardan gelmiş gözüyle bakılsada, mutlu eder birsürü anneyi, hatırlandığı için sevildiğini hissettiği için.

Nerden gelmiş ne zaman çıkmış bilmiyorum ama seviyorum anneler gününü.
Hiç akla gelmeyen huzurevleri o gün daha kalabalık olduğu için, annesini babasını ihmal edenlerin bile aklına çocukluğunu getirdiği için, annesini kaybedenlerin elinde bir buket çiçekle mezar başınadada olsa annesini sevdiğini hatırladığı için.
Güzel şeyler güzeldir, doğru yapmayı biliyorsanız şayet.

Tabi bu sadece benim fikrim, selamlar... :)
 

teblið

Vefasýz
Kimisi kutlar kimisi kutlamaz velakin anneler gününü kutlamak sadece tüketim çılgınlığı yada yabancılardan alıntı bir gün olarak görülmemeli.Sevgililer gününe benzemez anneler günü, noele benzemez, bir anneler gününde annenizi aramak ve seni çok seviyorum demek para gerektirmez. Hergün söylüyorum dersiniz belki; zaten hergün biliyorum kıymetini oysa öyle değil, birçok insan hayat gailesini ve daha birçok şeyi bahane ederde aramaz annesini, babasını ve işte böylesi bir güne moda gözüyle dışardan gelmiş gözüyle bakılsada, mutlu eder birsürü anneyi, hatırlandığı için sevildiğini hissettiği için.

Nerden gelmiş ne zaman çıkmış bilmiyorum ama seviyorum anneler gününü.
Hiç akla gelmeyen huzurevleri o gün daha kalabalık olduğu için, annesini babasını ihmal edenlerin bile aklına çocukluğunu getirdiği için, annesini kaybedenlerin elinde bir buket çiçekle mezar başınadada olsa annesini sevdiğini hatırladığı için.
Güzel şeyler güzeldir, doğru yapmayı biliyorsanız şayet.

Tabi bu sadece benim fikrim, selamlar... :)


Tabiki fikrinize saygı duyarım sonuna kadar;Dileyen kutlar dileyen kutlamaz..Sosyal bir tercih;

Bende masumane düşünce konusunda şöyle düşünüyorum;Bir dönem cemaat hocam bir vaazinde şöyle demişti bizlere;Dikkat edin şeytan bazen insana sağdan yanaşır;Kendini çok masumane ve sempatik gösterir diye;önceleri anlayamıştım bu sözü,sonra hayatta bazı şeylere şahid olunca kavramıştım işin hakikat boyutunu.

Her neden se anneler günü v b bazı özel günlerini müslümanlara sessiz ama derinden nakış gibi işlediler içimize;

Bir örnek daha ;

istanbulda yaşayanlar bilir ;mutlaka denk gelmişlerdir ,ben çok rastladım ;

Sultanahmet meydanında ,bazı misyonerler ,bedava İncil dağıtırlar;O kadar halim selim ve güler yüzlü yaklaşırlar ki insana almak istemessende ellerindeki kitabı bu hoş davranışlarından dolayı alasın geliyor..

Müslüman tedbirli ve uyanık olmalı ;
Konuya dönecek olursak elbetteki her insan özgür ve hür iradesiyle kutlayabilir..Kutlayanada lafımız yoktur olmazda..kişisel tercihtir vesselam..
 

ebrar172

Well-known member
Müslüman tedbirli ve uyanık olmalı ;
Konuya dönecek olursak elbetteki her insan özgür ve hür iradesiyle kutlayabilir..Kutlayanada lafımız yoktur olmazda..kişisel tercihtir vesselam..

Hassasiyetiniz anlıyorum mübareğim size katılmamak mümkün mü
Bunu bir kutlama olarak değil bir vesile olarak görmeli insan. Hatırlamak, hatırlanmak güzeldir . Misal ki hiç doğum günü kutlamadım fakat sevdiklerimin doğum günümü hatırlaması mutlu eder beni.
Dediğim gibi; "Güzel şeyler güzeldir, doğru yapmayı biliyorsanız şayet."

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
istanbulda yaşayanlar bilir ;mutlaka denk gelmişlerdir ,ben çok rastladım ;

Sultanahmet meydanında ,bazı misyonerler ,bedava İncil dağıtırlar;O kadar halim selim ve güler yüzlü yaklaşırlar ki insana almak istemessende ellerindeki kitabı bu hoş davranışlarından dolayı alasın geliyor..

Taksim , Şişli vs. yoğun alanlarda da mevcut değerli kardeşim.Ve görüşlerinize tamamen katılıyorum.Bugünün de koskocaman bir balon olduğuna inanıyorum.İçi hava dolu büyük bir balon...Ama tek iğne ucuna bakar sönmesi...
 

topraktoprak

Well-known member
Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki;
Anne-baba, Cennet’in orta kapısıdır. Artık sen o kapıyı ister zayi et, ister muhafaza et.” (Tirmizî, Birr, 3)
Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Adına huzur evi dediler. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der, onları nimet bilirdik. Boyunlarını bükük bırakmazdık.
Dışardan huzurlu gibi görünen, bu sessiz sakin binalarda, ne fırtınalar kopuyor kimbilir. Kaç anne anlatmak, haykırmak istedi duygularını, kaç anne yazmak istedi bilinmez. O annelerin adına yazdım. Bu mektup huzursuz odalardaki yüreği yorgun annelerin sessiz çığlıklarıdır….
******************

Takvime baktımda 5 sene olmuş buraya geleli. Nasıl geçti o 5 sene bir de bana sor. Çok bakmıyorum takvimlere. İçim sıkılıyor, zaman geçmiyor. Eskiden su gibi akıp geçiyor zaman derdim. Şimdi öyle düşünmüyorum. Demek insan mutluyken çabuk geçermiş zaman. Hapishanedekileri şimdi daha iyi anlıyorum. Beni buraya bıraktığın gün anneler günüydü hatırlıyor musun? O günden beri anneler günü denen gün benim için daha da bir anlamsızlaştı. Her sene bugün anne olmak ayrı bir acı veriyor bana…
Sen küçük bir çocuktun daha. Hiç bir yere bırakmazdım ben seni, öyle savunmasız, öyle masumdun ki, kimselere güvenip yollamazdım. Yanımdan hiç ayırmazdım. Şimdi beni nasıl olupta tanımadığın insanlara teslim ettiğini düşünüyorum. Gözden çıkarılmış eski bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Yıpranmış, işe yaramaz. Kırgınlık mı? Belki, kırgınım biraz…
Geçen gün eski komşumuz Mevlüde teyzenin kızı Şükran geldi. Yolda görmüş seni. “Neden bıraktın anneni” diye sormuş sana. “Kendisi istedi” demişsin. “Maaşıda var bakıyorlar, yeri sıcak, her işi görülüyor içim rahat” demişsin. Kendim istemiştim evet, bazen naz yapma kabilinden ” Yaşlanınca huzurevine gönderin beni, kimseye yük olmak istemem” derdim. Ama içten içe hiç konduramazdım bu durumu, ne kendime, ne sana. “Bırakmaz beni bir yere” derdim. Tıpkı küçükken benim seni bırakmadığım gibi, beni hiç bırakmazsın sanırdım.

Yaramaz bir çocuktun sen. Yerinde duramayan serseri bir mayın gibiydin.Kaç kez ısırdım dudaklarımı sana bağırmamak için, kaç kez sıktım yumruğumu vurmayayım diye. Ama hiç vurmadım sana, hiç kırmadım kalbini… Komşulardan biri sana “çok yaramaz” dedi diye aylarca onun yüzüne bakmamıştım. Kimse laf söylemesin, incitmesin isterdim. Tahammül edemezdim sana dikilen sert bir bakışa bile…
Geçen gün bana “bunak kadın” dedi bakıcının biri. Hasta bezini lavaboda unutmuşum. Arada oluyor tutamıyorum diye vermişlerdi. Diğerleride duydu ya, nasıl utandım bir bilsen… Daha ne laflar söylüyorlarda dilim varmıyor söylemeye. Kırar mıyım, incitir miyim diye kim düşünüyor ki? Çok hassastım eskiden bilirsin, çabuk alınırdım. Hem benden titizi mi vardı? Kimselerin işini beğenmezdim. Şimdi yemek yerken bile yoruluyorum,üstüme döküyorum. Bazen yatarak kılıyorum namazlarımı. Secdeye başımı koyup uzun uzun öylece kalmayı ne çok özledim…

Yaşlansam da geleceğe dair umutlar besliyordum buraya gelmeden evvel. Evladımı büyüttüm nasıl olsa, artık yorgunluklar biter, ben rahat otururum torunlarımı severim, sen sorarsın “anne ilacını getireyim mi, bir şeye ihtiyacın var mı?” diye. arkama yastık koyarsın, kesemediğim tırnaklarımı sen kesersin sanıyordum. Şimdi çoğu kez tırnaklarımı keserken kanattıklarını bilmezsin tabi…
Gerçi benden daha beterleride var burada. Emine Bacı vardı mesela. Köyden gelmişti. Bir ay kadar oldu öleli. Bir sene evvelde Alzheimer hastası olan kocası ölmüştü. Çok çekti zavallı. Üç oğlu varmış Emine Bacı’nın. Aslan gibiymiş hepsi. Ben görmedim, gelmezlerdi hiç. Üç adam bir anayı sığdıramamışlar evlerine. Bağ bahçe gezmeye alışmış kadın. Hiç oturup kalmamış yerinde. Burada nasıl zorlandı, neler çekti Allah biliyor. Her yaz köyüne gidecek diye umut ederdi. Haber göndermiş oğlu, “Annemin ancak ölüsü çıkar oradan” demiş. Köylülerden çıkarıp bakmak isteyenler olmuş, ona da izin vermemişler. Bir keresinde pencereden atlamaya kalktı da zor tuttu bakıcılar. En son oğlu bayramlık göndermişti, “zıkkım olsun ondan gelen” dedi, giymedi elbiseyi. Hiç oğlum, yavrum demedi. “Köyüm” dedi, “evim” dedi durdu gariban. Bir sabah yatağında ölü buldular. Ölümü bile yalnız oldu Emine Bacı’nın.(*) Ooof off hangisini anlatsam, daha neler var neler…
Şu bakıcı kadını sevemedim bir türlü. Sanki özel olarak seçmişler. Bu kadar mı merhametsiz olur bir insan ? Hiç mi gülmez yüzü ya hu? Her gün odaya gelince burnunu tutuyor. Pis kokuyormuş. Pencereyi sonuna kadar açıyor. Mutlaka yarım saat açık tutuyor. Çok üşüyorum. Zaten parmaklarımda da can kalmamış sanki, kolay kolay ısınmıyor eskisi gibi…

Hatırlar mısın ilkokula gittiğin o yılları. Kışın kuzine sobayı yakardım. Sen gelmeden yemeği hazır eder, sobanın üzerine koyardım. Sen seviyorsun diye sobanın fırınında bir kaç tane küçük patatesi pişirirdim muhakkak. Okuldan gelir gelmez sobanın yanına koşardın. İlk işin tencereye bakmak olurdu. Genelde sevdiğin yemekleri yapardım. Ellerin üşümüş diye avuçlarımın içine ellerini alır ısıtırdım, öperdim öperdim…

Sık sık uğrarım demiştin. Tam 8 ay olmuş uğramayalı. İşlerin yoğunmuş, zamanın yokmuş. Torunlarımda sormuyorlar demek. Yeni eve taşınmışsın aldım haberini. Arkadaşın Zehra söyledi. Vefalı kızdır, arada geliyor sağolsun. Annesi de babası da yanında vefat etmiş. Hiç bırakmamış bir yere, yanından ayırmamış. İmrenmedim desem yalan söylerim… “Evi çok büyük” dedi. Kocaman odaları, geniş bir balkonu varmış evinin. Yeni mobilyalar almışsın, eskileri elden çıkarmışsın.Tıpkı beni çıkardığın gibi… Herşeyi sığdırdın da evine, bir beni sığdıramadın a kuzum. Hadi onu da geçtim. Bir kere “Anne gel evimi gör, bir kaç gün kal” bile demedin… Zehra’ya “Anneler gününde görmeye gideceğim” demişsin… Ben anneler gününü hiç beklemiyorum biliyor musun? Anne olmak acı verir mi insana? O gün bana acı veriyor yavrum. Artık kendimi bir anne gibi hissedemediğim için belkide… Bir evlat bir torun sevemezsen, çevrende anne diyen olmazsa sana, ne anlamı var anne olmanın?
Ölene imrenilir mi hiç? İmreniyorum işte. Kimin öldüğünü duysam “darısı başıma” diyorum. Hayaller umutlar, mutlu zamanlarmış insanı ayakta tutan. Onlar yoksa yaşamak zulüm olurmuş meğer…

Kim icat etmiş bu huzursuz evleri? Rahat yüzü görmesin deyip her gün beddua ediyorum. Huzur eviymiş. Hergün ölüp ölüp diriliyorum bu huzursuz odada. Hiç tanımadığım, mizacımın uymadığı insanlarla yatıp kalkıyorum. Hiç bir şey bana ait değil. Söz hakkım yok, elbiselerim bile benim değil sanki. “Allahım al emanetini ne olur, bu yükü taşıyamıyorum…”
Bu huzursuz evleri icat edenler mi çıkarmış anneler günü denen yalancı günü? İnsanlar yaşlı annelerini bu evlere kapatsın da sonra anneler günü olunca ziyaret etsinler diye öyle mi?
Bak yine geldi o uğursuz gün. Zehra geleceğini söylemişti. Gelsen de bir, gelmesen de artık. Ben anneler gününü hiç sevemedim biliyor musun? Dünyalara sığmayan anne yüreğim huzursuz bir odaya hapsedildi. Ne sevmenin, ne anneliğimin bir anlamı yok artık… Çok üşüyorum. Hem parmaklarımda da can kalmamış sanki, kolay kolay ısınmıyor eskisi gibi…
NOT:Yaşanmış gerçek bir olaydır...:(
 

ebrar172

Well-known member
Bu huzursuz evleri icat edenler mi çıkarmış anneler günü denen yalancı günü? İnsanlar yaşlı annelerini bu evlere kapatsın da sonra anneler günü olunca ziyaret etsinler diye öyle mi?
Bak yine geldi o uğursuz gün. Zehra geleceğini söylemişti. Gelsen de bir, gelmesen de artık. Ben anneler gününü hiç sevemedim biliyor musun? Dünyalara sığmayan anne yüreğim huzursuz bir odaya hapsedildi. Ne sevmenin, ne anneliğimin bir anlamı yok artık… Çok üşüyorum. Hem parmaklarımda da can kalmamış sanki, kolay kolay ısınmıyor eskisi gibi…


***

Allah kimseyi bu duruma düşürmesin inşaAllah..
beyaz melek filminde bir sahne vardı, :(


-Abi burası iyi midir kötü müdür? Burası yalan mıdır dolan mıdır?
Abi burda insanları seviyorlar mı yoksa dövüyorlar mı abi? Hıdır abi kurbanın
olayım sen söyle abi burası neresidir abi?
-Ey gardaşım burada ölümü bekler insanlar burası son duraktır,
burda vefasızın en büyüğünü görürsün.Sen daha bir şey görmedin
-Abi madem öyle niye buraya huzur evi diyorlar?!!

 

Huseyni

Müdavim
Benim düşünceme göre anneler günü diye bir günün olması, insanlara anneyi bir gün hatırlatmaya bedel, senenin uzun bir kısmı da unutulmasına sebeptir. Yani nasılsa bir anneler günü var ve bazı bayramlar var o zamanlarda hal hatır sorsak kafidir gibi birşey. Anneler gerçekten evlatları tarafından terkedilmiş olmasaydı, evlatlarından yeterli ilgiyi görüyor olsalardı, eminim ki böyle bir günün varlığından bile söz edilemezdi. Karnı tıka basa doymuş birine ziyafet hazırlamak ne anlam ifade ediyorsa, evlatlarından yeterli ilgiyi gören anneye de anneler günü diye bir gün o kadar anlamsız gelirdi herhalde. Ve ogün hatırlanıyor olmak, onlar için senenin birkaç günlük sevinçlerinden birisi haline gelmezdi.
 
Üst