Konuya cevap cer

Arap Yarımadası kaynaklarda “Şibhü Cezîreti’l-Arab” veya  “Cezîretü’l-Arab” şeklinde kullanılır. Bazı kaynaklarda ise kısaca  “el-Cezîre” şeklinde ifade edilir. Türkçe’de “Arap Yarımadası” veya  kısaca “Arabistan” adıyla anılır.

Coğrafî konumu itibariyle Arap  Yarımadası Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesişme noktasını teşkil  eder. Doğuda Basra Körfezi, güneyde Arap Denizi, batıda Kızıldeniz ile  sınırlanmıştır. Eski kaynaklara göre kuzeyde Fırat Nehrine kadar  uzanmaktadır.


 Günümüz Arap Yarımadasında yer alan ülkeler  şunlardır: Suudi Arabistan, Yemen Cumhuriyeti, Uman, Birleşik Arap  Emirlikleri, Katar, Bahreyn ve Kuveyt. 3.000.000 km2’den fazla  topraklarıyla dünyanın en büyük yarımadaları içinde gösterilir. Bölgede  yaşayan nüfus sayısı 1989 yılı itibariyle 33 milyon civarındadır.


 Yarımada iki farklı bölgeden oluşur. Biri, geniş çöl alanlarının  bulunduğu ana kara; diğeri ise kuzeydeki yeşil alanlar, batıda Hicaz ve  güney batıda Yemen’in oluşturduğu sulak, yeşil ve verimli alanlardır. Bu  bölgelerde yaşayan halkın en belirgin gıda maddesi hurmadır. Hurmanın  yanı sıra kahve, muz, narenciye ve hububat ürünleri yetişir.


  Arabistan ekonomisinde petrolün tartışılmaz yeri vardır. İlk olarak 1932  yılında Bahreyn’de bulunan petrol, sonraki yıllarda Kuveyt, Suudi  Arabistan, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri sınırları içinde bulundu.  Petrol ile yarımadanın çehresi çok değişti.


 Arap Yarımadası  tarihî açıdan da önemli bir konuma sahiptir ve bir çok peygamber bu  bölgeye gelmiştir. Kaynaklara göre ilk insan ve ilk peygamber olan Hz.  Âdem (a.s.), dünyadaki hayatına bu bölgede başladı (bk. Âdem maddesi).  Bu topraklar üzerinde bir çok peygamber geldi. Örneğin Hz. Hûd (a.s.)  Yemen’de Aden ile Umman arasında bulunan Ahkâf diyârında yaşayan Âd  kavmine, Hz. Sâlih (a.s.) Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen bölgede  yaşayan Semûd kavmine, Hz. Şuayb (a.s.) Hicâz’la Filistin arasında  Kızıldeniz sâhilinde yer alan ve Akabe körfezinden Humus Vâdisine kadar  uzanan Medyen bölgesine peygamber olarak gönderildiler. Urfa-Harran  bölgesinde hüküm süren Nemrut ve ahâlisine gönderilen Hz. İbrahim  (a.s.), Cürhüm kabilesine gönderilen oğlu Hz. İsmail (a.s.) ile birlikte  Mekke’de bulunmuş ve Kâbe’yi yeniden inşâ etmişlerdir. Hz. Süleyman’ın  (a.s.) İslâma davet ettiği Melike Belkıs tarafından yönetilen Sebe  Devleti, Yemen bölgesinde bulunuyordu. Sebelilerden sonra Yemen’e  Himyerîler hakim oldu. Milâttan sonra üçüncü yüzyılın sonlarına doğru  Orta Arabistan’a kadar geniş bir alanı hâkimiyeti altına alan Himyerîler  din olarak Musevîliğe bağlıydılar ve Hıristiyan olanlara din  değiştirmeleri için baskı yapıyorlardı. Hattâ ateş dolu hendeklere  atıyorlardı. Bazı müfessirler, böyle bir cezâya çarptırılan kişilerin  Burûc Sûresinde “Ashâb-ı Uhdûd” olarak zikredildiğini belirtirler.

Kur’ân’da  bu bölge üzerinde yaşanan önemli olaylara da yer verilir. Fil Sûresinde  haber verilen olay bunlardandır. Yemen’de görev yapan Habeş  valilerinden Ebrehe el-Eşrem, Arapların Kâbe yerine ziyaret etmeleri  için San’a’ya meşhur Kulleys Tapınağını yaptırdı. Ancak beklediği ilgiyi  göremeyince Kâbe’yi tahrip için büyük bir orduyla harekete geçti.  Ebrehe ve Ordusu Ebâbil Kuşlarının attığı taşlar sonucu helâk oldu (bk.  Ebrehe maddesi).


 Arap Yarımadasının İslâm tarihi açısından en  önemli yeri, Hicâz Bölgesinin de yer aldığı Orta Arabistan’dır. Bu  bölgede Mekke, Yesrib (Medine-i Münevvere) ve Tâif bulunur. Hz. Muhammed  (a.s.m.) ve onun getirdiği İslâm dini burada ortaya çıktı ve buradan  yayıldı. Mekke, Medine ve Tâif’in yanısıra Kâbe, Arafat Dağı, Uhud Dağı,  Müzdelife, Mina, Mescid-i Nebevî gibi kutsal mekânlar bu bölgede yer  almaktadır.


 630 yılında gerçekleştirilen Mekke fethinin ardından  Hz. Peygamberin (a.s.m.) vefatına kadar bütün Arap Yarımadası İslâm  bayrağı altında toplandı. Medine-i Münevvere hilâfet merkezi oldu.


 Hz. Peygamberin (a.s.m.) vefatının hemen ardından Hicaz’da Tuleyha bin  Huveylid, Yemâme’de Müseylime, doğuda Secah ve Yemen’de Esved el-Ansî  peygamberlik iddiasıyla ortaya çıktılar. İlk halife Hz. Ebu Bekir (r.a.)  zamanında bütün bu yalancı peygamberlik iddiaları ortadan kaldırıldı.

Hz.  Ali’nin (r.a.) halifeliği döneminde Cemel Vak’asının (656) ardından  Medine’ye dönmeyip merkez olarak Kûfe’yi seçmesi ile Medine devletin  idarî ve siyasî merkezi olma özelliğini kaybetmiş oldu. Kuvvetli ve  disiplinli bir orduya sahip olan Hz. Muâviye ile Hz. Ali (r.a.) arasında  gerçekleşen Sıffin Savaşı sırasında çok büyük çalkantılar yaşandı.  Haricîler ortaya çıktı. Hattâ Hz. Ali (r.a.) bir Haricî tarafından şehid  edildi. Bu olayın hemen ardından Hz. Hasan (r.a.), Hz. Muâviye lehine  halifelikten ferâgat etti. Böylece bütün İslâm dünyası Emevîlerin  idaresi altına girmiş oldu.


 Emevîlerin ardından Arabistan  Yarımadasının tamamını veya bir kısmını Abbasîler, Karmatîler,  Fâtımîler, Büveyhîler, Selçuklular, Eyyubîler, Memlükler ve Osmanlı  Devleti yönetimi altına aldı. Osmanlı Devletinin bu bölge üzerideki  yönetimi Mondros Mütarekesiyle sona erdi (30 Ekim 1918). 23 Eylül 1932  tarihinde Suudi Arabistan Krallığı, 1951 yılında Uman, 1961’de Kuveyt,  1967’de Güney Yemen Cumhuriyeti, 1971’de Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap  Emirlikleri, bağımsız bir devlet olarak kuruldu. 22 Mayıs 1990  tarihinde ise Yemen Arap Cumhuriyeti ile Yemen Demokratik Halk  Cumhuriyeti birleşerek Yemen Cumhuriyetini kurdular.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst