durmuþ göktekin
Active member
AT YORGANI ÜSTÜNDEN!
Amerika’da elektronik eğitim yaptığım 1960 yılında, bir hafta hastanede yattım. Bir insan olarak gördüğüm muamele beni bir hayli düşündürmüştü. O zaman 25 yaşındaydım. İçimden gülüyordum. Çünkü yürüyebilecek sağlıkta olduğum halde görevli, tekerlekli sandalye ile servisler arası gezdiriyor ve tetkikler yaptırılıyordu. İnsana yapılan insanlık muamelesi beni daha çok şaşırttı. İnsan olduğum için değer veriliyordum.
Her sabah mesai başladığında, hastaların vizite işlemi yapılırdı. Doktorlarla birlikte papazlar da viziteye çıkarlardı. Doktorlar, hastanın hastalığıyla, papaz da psikolojik sorunlarıyla ilgilenirdi. Yani manevi tedavi yapardı. İnsanın madde ve manası birlikte ele alınıyordu. Çünkü insan ruh ve bedenden ibaretti. Bunun bilincinde olan toplumlar ilerlemiş toplumlardı.
Amerika’da 52 sene önce hayata geçirilen bir proje bizde bugün düşünce planına geçmiş. Milletçe uyutulmuşuz. Nasıl mı? Maneviyat denince akla din gelirdi. Daha düne kadar, din denince şom ağızlar açılır, şeriattan, irticadan, gericilikten dem vurulurdu. Milletin önüne silahlar dikilir, tanklar çekilir, yüreklere korku üflenirdi. İnsanlardan dilde kalan bir Müslümanlık istenirdi.
İnsan, ruh ve bedeniyle insandır. İnsanın maddesi bedeni, manası ruhudur. Bunu birbirinden ayırdığınızda ortada insan kalmaz. Ruhsuz beden, bedensiz ruh olmaz. Kuş kanatsız uçamaz! İnsanı ruhundan ayırdığınız zaman geriye ceset kalır. İnsan ahiret âlemine ruhuyla ulaşır. Kuş okyanusları kanat çırparak geçer! yıllarca dinin tehlike olduğu anlatıldı. Millet, irtica ile, şeriat ile, nurculukla, tehdit edildi. Din, kanunla yasaklandı. Din hakkında konuşan, dini kitaplar okuyan hapislere atıldı. Müslümanlar cahil bırakıldı. Korkutuldu, ürkütüldü, baskı altına alındı. Millet morfin vurulmuşa döndü. Zombileştirildi, şuuru elinden alındı, uyuşturuldu, uyutuldu.
Uyuduğumuzu, uyutulduğumuzu üç olayla ispat edelim: Birincisi; 52 yıl önce, Amerika’da gördüğüm proje bizde şimdi akıllara gelmiş. İkincisi; 1915’de yapılan Çanakkale Savaşlarından 10-15 yıl sonra Fransızlar ve İngilizler savaş bölgelerinde kendi anıt ve mezarlıklarını tanzim ederken biz Çanakkale Şehitliği Anıtını 1960’da halkın yardımıyla yaptırmışız. 57. Alay şehitliği Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde inşa ettirilmiş. Çanak Bayırına çıkan yol boyundaki mevziler 1990’lı yıllarda açılmış ve koruma altına alınmıştır. “Conk” Bayırının doğru adı Çanak Bayırıdır. İnanmayan o tepe üzerindeki kitabeye baksın. İngiliz kültürünün tesirinde kalan Cumhuriyet aydınları yazı edebiyatına “Conk” kelimesini koyarak milleti uyutmuştur. Üçüncüsü; Doğrudan, İslam veya Müslümanlık diyemedikleri için hep irtica, şeriat gibi sözcüklerle zihinler karıştırılmıştır. Karanlıkta kalan zihinler hep sabahı beklemiş ve uykuya devam etmiştir.
Bir kısım Müslümanlar da tevkifleri, hapishaneleri göze almış, tuzlu fıstık hükmündeki kitapları okuyarak şuurlanmışlardır. “Geçmişte Haiti Cumhuriyetinde; bitki özü sularından yapılmış bir madde ile insanların şuuru siliniyormuş. Bu insanlara Zombi denirmiş. Yeniden şuurlanması tuz yemesine bağlıymış.” Biz de bu yüzden kitapları tuzlu fıstığa benzettik. Ne kadar tuzlu fıstık yerseniz o kadar şuurlanacaksınız demektir. Şuurlanacağınız kitapları okumayı tavsiye ederim.
Necip Fazıl Kısakürek’in bir şiirinden yaptığım alıntıda; uykunun haram olduğu ifade edilir:
“..........hürriyet hakka düşman
millete kastedenin
ismi milli kahraman
yere batsın bu dünya
bu dünyadan hayr uman!
genç adam at yorganı
sana haram uyuman...........”
14. 05. 2012
Durmuş Göktekin