Baba ve oğul...

VUSLAT

Well-known member
Geçen hafta bir baba oğulla konuşuyordum. Baba "Yaşamdaki birçok işimi çözümledim. Şimdi oğlum askerden döndü. Bir de oğluma kendi isteğime göre bir iş kurup onu da kurtarabilirsem, artık rahat ederim" dedi. Baba kendine yeni bir mücadele başlatacak, çocuğuna ise büyük zararlar verecek bir yola hazırlanıyordu. Babaya "Sakın bu söylediğini yapma. Oğluna kendi isteğine göre bir iş kurma. Bırak oğlun kendi seçimini kendi yapsın. Kendi işini kendi isteğine göre kendisi kursun" dedim.
İnal AYDINOĞLU

Genelde kendimizi bilgili ve deneyimli, çocuklarımızı ise genç, deneyimsiz ve yol göstermeye muhtaç görüyoruz. Bizde azalan fakat onlarda alev alev yanan arzuyu, heyecanı, başarı ateşini önemsemiyoruz. Bizlerde çağdışı kalan ama onlarda taptaze olan bilgilere güvenmiyoruz. Böyle olunca da kendi halimize bakmadan onlara kendi düşüncelerimize göre dünyalar kurmak istiyoruz. Babaya direnemeyen veya babanın önerdiği yolu kolay ve risksiz bulan çocuklar bu yolu seçiyor. Ömür boyu kendinden başka insanlara bağımlı olan, özgüveni az, omuzları çökük ve ürkek bir yaşam sürdürüyorlar. Dünyada bugüne dek çok önemli servetler edinilmiştir. Fakat bunlardan üçüncü nesile kalanlar yok denecek kadar azdır. Şimdi bunu önlemek için işletmelerde ve servetlerde kurumsal bir yapı oluşturulmaya, miras kalan düzenlerin yönetimini, kazananların çocuklarına bırakmamaya çalışıyorlar. Çünkü serveti oluşturmanın acılarını çekmeden serveti sahiplenmek ve yönetmek başarılı olmuyor. Zengin babanın şemsiyesi altında gençler; girişim, mücadele, seçme, karar verme, risk üstlenme ve sorumluluk taşıma yeteneklerini geliştiremiyorlar. Çocuklarımızı çok koruyoruz, onlar sıkıntı görmesin, acı çekmesinler diye tüm olanaklarımızı seferber ediyor, üzerlerinde sera örneği bir koruma oluşturuyoruz. Yaşamın birçok gerçeği ile karşılaşmadan; soğuğunu, karını, fırtınasını görmeden serada yetişen domatesler gibi büyüyorlar. Bir gün yaşamın acı gerçekleri ile karşılaştıklarında hazırlıksız ve deneyimsiz yakalanıyorlar. Halbuki yaşamı öğreten, gösteren ve başarı yolunu açan acılardır. Acının göstereceklerini öğrenmenin tek yolu ise onu çekmeye razı olmaktır.

Çocukken en büyük hevesim ata binmekti. Fakat komşumuzda bir çocuk attan düşüp kolunu kırdığı için annem onu örnek gösterir, benim ata binmeme izin vermezdi. Ben de kırılabilecek bir kolun acısını çekmemek için ısrar etmezdim. Halbuki insan yürürken de düşüp kolunu kırabilir. Eğer her acıdan korksaydık, hiçbir şeyi öğrenemezdik.

Birkaç yıl önce bir tatil köyünde idik. Sahilde güneşlenirken sol tarafımızda tek çocuklu bir ecnebi aile, sağ tarafımızda ise yine tek çocuklu bir Türk aile vardı. Sol tarafımızdan hiç ses gelmiyordu. Anne ve baba kitaplarını okuyor, çocuk ise kendi oyuncakları ve kumlarla oynuyordu. Sağ tarafımızda ise gürültü büyüktü. Çocuk mu büyük mü oldukları belirsiz iki yetişkin ve şaşkın bir çocuğun bağırtıları vardı. Anne her şeyi çocuk şivesi ile konuşuyordu. Baba da zaman zaman buna katılıyordu. Bu gidişle çocuğun normal konuşma öğrenmesi herhalde pek olası değildi. Diğer yandan “Yapma, etme”, “kumlu elini gözüne sürme”, “pis topu tutma”, “kumlu karpuzu yeme”, “koşma”, “güneşe çıkma” gibi sert uyarılar ile "Et ye, sebze ye, süt iç yoksa büyüyemezsin" gibi sert tehditler ve "Hadi şimdi top oynayalım, gel denize girelim, sen düşersin birlikte koşalım" gibi öneriler gün boyu sürdü. Ailenin tatili ve yaşamı tümüyle 2 yaşındaki çocuğa endekslenmişti. Ne çocuk özgürdü ne de anne baba. Öğle vakti solumuzdaki ecnebi aile yemeğe gitmişti. Dönüşte çocuk elinde bir karpuz parçası kemirerek geliyordu. Çocuğun ayağı takıldı ve düştü, elindeki karpuz da kumlandı. Anne-baba hiç müdahale etmedi. Çocuk kendiliğinden kalktı, elindeki karpuz parçasını ağzına götürdü. Kum tadı alınca attı. Anne hiç konuşmadı, çocuk tüm deneyimlerini kendi başına yaşamıştı.

Çocuklarınızı kendi kurduğunuz seralardan dışarı çıkarınız. Yaşamın gerçekleri, acıları ve sevinçleri ile karşılaşsınlar. "Ben yaptım, ben seçtim, ben kazandım. Ben kaybettim" diyebilmenin onuru ve özgüveni içinde yaşasınlar.



 

ziyakarababa

Well-known member
allahrazı olsun.
burda hata yapan bir çok baba var.
bırakmıyor cocuk istedigi yerde okusun istedigi yerde calıssın.
kendi kafasına göre ayarlamalar yapıyolar sonra olan cocuga oluyor.
mutsuz bir yaşam
 
Üst