Konuya cevap cer

Bağışlama ve Mükafat Günleri

Müslümanlar bir ay boyunca sahura kalktılar, bes­mele ile sahur yemeğini yediler; seherde Hakk'ın diva­nına el açıp yalvardılar, yakardılar, tövbe, istiğfar, dua ve niyaz ettiler. Gündüzleyin her türlü meşakkate Allah rızası için katlanarak aç-susuz kaldılar, oruçlarını ta­mamladılar, kulluk imtihanından başarı ile geçtiler, ak­şam ezanıyla dualarla iftar ettiler; ruhi ve manevi hazzın doruğuna tırmandılar; sofralarında yoksulları, yetimleri, kimsesizleri doyurdular; ailece, çoluk-çocuk iftarın sevincim paylaştılar... Teravihe gittiler, o coşkun cemaatin içinde rükuya eğilip, secdeye kapandılar; kalplerindeki kinleri, hırslan, düşmanlıkları birer birer attılar, terk ettiler ve mütevazı, olgun, samimi birer kul oldular.

Bir ay boyunca her gelen günü evvelkine göre daha da şuurla değerlendirdiler; gün geldi kendilerini nefs muhasebesine tabi tuttular, iç dünyalarında kendileriy­le hesaplaştılar, eğilmeyen başlar da secdeye kapandı. Hakk'a kul olmanın zevkine erdi; günah vadilerinde koşanlar o şerli yollardan çoktan döndüler; sevaplara, hayırlara ve iyilik yollarına yöneldiler. Mü'minler bir ay boyunca sadece aç kalmadılar, sadece midelerine oruç tutturmakla yetinmediler; ellerini, ayaklarını, dillerini, gözlerini, kulaklarını dinimizce haram olan ve yasak olan her söz ve davranıştan sakındırdılar... Bu ayda mi­delerle beraber bütün diğer organlarımız da oruç tuttu. Ayaklar kötülüğe yürümedi, eller zulme aracı olmadı, gözler şerri görmedi, kulaklar ahlaka uymayan sözleri dinlemedi, diller dedikodu ve gıybetten sakındı.

İşte bu ciddi çabanın ürünlerini bugün mü'minler devşirecekler. Bugün İlahi bağışa erecekler; bugün yüzler gülecek, gönüller sürurla dolacak, evler şenle­necek.

Kardeşlik-Birlik-Dayanışma Günleri


Bayram günleri kardeşlik duygularının en geniş bir şekilde ortaya çıktığı günlerdir. Bugün dargınlar barış­malı, dostlar kaynaşmalı; büyük-küçük herkes üzerine düşeni yapmalı... Akrabalar birbirlerini ziyaret etmeli, anne-babaların elleri öpülmeli, hal ve hatırları sorul­malı, baba dostları ziyaret edilmeli... Dargınların barıştırılması için teşebbüste bulunmalı, böyle teşebbüsler desteklenmelidir... Bugün çocuklar en güzel elbiseleri giyinmeli; yetimler yoksullar, kimsesiz çocuklar unutul­mamalı. Unutmayalım ki bir öksüzün ayağını rahatsız eden diken çıkarıldığında, Cenab-ı Hak o dikenden ni­ce manevi güller açtıracak ve kabir hayatında o hayır ve iyilik sahibini mutlu kılacaktır. Kabirlerinin gül bah­çesine benzemesini isteyenler bayramda yoksulların, öksüzlerin, kimsesizlerin gönüllerini alsınlar, onları yardımlarıyla sevindirsinler... Yine unutmayalım ki, kimsesiz bir çocuğun ayağına giydirdiğimiz bir çift pa­buç, mahşer gününde, bizim en sıkıntılı zamanımızda şefkat vesilesi olarak karşımıza çıkacaktır; hasılı, yapa­cağımız her çeşit hayır, iyilik ve yardım asla karşılıksız kalmayacaktır!..

Bugün Hiç Kimse Unutulmamalı


Bugün işimiz bayramın öngördüğü kardeşlik halkası­nı genişletmek ve bayramın huzurunu teneffüs etmek, bayramın mutluluğunu manen sindirmektir. Bugün hiç kimse ihmal edilmemelidir. Bugün ağlayan gözler gülmeli, inleyen hastalar teselli edilmeli, kederli gönüller şenlendirilmeli, büyükler ziyaret edilmeli, küçükler sevindirilmeli, dostların hal ve hatırları sorulmalı, uzakta olan akraba ve dostlara tebrikler yollanmalı, bilhassa asker ocağındaki evlatlarımıza mektup yazmalı, bu se­vinç gününde onların bayram sevincine de iştirak edil­melidir.

Bayramlar sevinç ve meserret günleridir. Peygamber Efendimiz (sas) bayram günlerinde Habeşli'lerin kılıç-kalkan ile harp oyunu oynamalarına, ashabının da on­ları seyretmesine izin vermiştir. (Müslim, Salâtü'l-îdeyn, 19) Yine böyle bir bayram gününde def çalıp ezgiler söyle­yen kızları seyreden Hz. Aişe'yi bundan engellememiştir. (Müslim, Saiâtü'ı-ideyn, 16) İslâm âlimleri Asr-ı Saadet'te ya­şanmış olan bu örnekleri, bayram günlerinde çeşitli eğ­lenceler yapılabileceği tarzında değerlendirmişlerdir. Ta­bii ki, bu eğlenceler, dinimizin helal kabul ettiği hareket­lerle sınırlı olacaktır. Yani meşru ve mubah olacaktır.

Mademki bayramlar sevinç ve neşe günleridir, o hal­de bayramların ruhaniyeti ve manevi neşesini kararta­cak en küçük hatalardan bile kaçınmamız icap eder.

Bayram Namazı


Bayram sabahı mümkünse erken kalkmalı, banyo yapmalı, temiz çamaşırlar ve elbiseler giyilmelidir. Ca­miye gidilirken acele etmeden vakur adımlarla yürümeli, Allah'ı zikrederek tekbir getirilmelidir. Ramazan Bayramı'nda bayram namazı için evden çıkmadan bazı tatlı şeyler yenilmesi. Kurban Bayramı'nda ise o günün ilk yiyeceğinin kesilen kurban etinden bir şeyler olması sünnet olan davranışlardır. Keza, bayram namazına genç, yaşlı, hatta çocukların bir arada veya peş peşe gitmeleri; bilhassa gençlerin ve çocukların bu vesile ile namaza başlatılması çok isabetli olur. Bayram münase­betiyle ilk defa namaza gelenlere de hor gözle bakılma-malı, öylelerine şefkatle yaklaşılmalı ve güleryüz gös­terilmelidir. Belki bu vesile ile onların da dini hayatı sevmeleri sağlanmış olur.

Bayram namazı kılındıktan ve bayram hutbesi dinle­yerek dua edildikten sonra cami çevresinde, mahalle­de, evde, köy odalarında ve şehirlerde örfe göre bay­ramlaşma, tebrikleşme başlar.

Burada şunu da hatırlatalım ki, bir gün öncesinden bayram namazının kılınışı hakkında bilgi edinmek ya­rarlı olur. Bu, bir din hizmetlisinden (müftüden, vaiz­den, imamdan) öğrenilebileceği gibi, evlerimizde bulu­nan "ilmihal" kitaplarından okuyarak da öğrenilebilir. Böylece, senede sadece iki defa kılındığı için unutul­muş olan bilgiler tazelenmiş olur. Ertesi sabah bayram namazı kılarken, herhangi bir şaşırma ve yanılmaya da meydan verilmemiş olur.


Hüseyin Algün “Mübarek Gün ve Geceler “s:74


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst