Bedir'den Çanakkale'ye Sabır Cepheleri

nuriye

Well-known member
İnsanın sabredeceği meseleler ve mücadeleden kaçmaması gereken hadiseler her dönemde farklı farklı olabilir.

Mesela; Çanakkale destanını al kanıyla yazan Mehmetçiğin mücahedesi "Rabbenâ efriğ aleynâ sabran ve sebbit akdâmenâ vensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîn- Ya Rabbenâ, üstümüze gürül gürül sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluğa karşı bizi muzaffer eyle!" (Bakara Suresi/250) denmesi gereken bir cihad meydanında cereyan etmiştir. Bedir ve Uhud gibi, Çanakkale de Allah'ın inayetiyle, ilahî nusretle ve sabr-ı cemille ancak aşılabilecek bir akabe olmuştur. Savaşlardan iyice bunalmış bir milletten geriye kalan bir avuç insanın her türlü maddî imkânlara sahip mekanize birliklerle gelmiş koca ordulara karşı mücadele verdiği bir akabe... Orada, düşmanın kin ve nefret kusan silahları karşısında her türlü fakr ü zarurete maruz kalan Müslümanların iman dolu sineleri vardır. Mağduriyet ve mazlumiyet misalleriyle beraber yiğitlik ve kahramanlık örneklerinin onlarcasını, yüzlercesini okuduğunuz, dinlediğiniz o savaş meydanı gerçekten insanı hayrette bırakacak manzaralarla mâlâmâldir. Misal olarak, son günlerde hayalimden bir türlü gitmeyen şu tablo ne acı ve ne kadar elem vericidir: Daha askerlik eğitimini tamamlamadan, sırf vatan aşkı ve iman coşkusuyla cepheye koşan bir Mehmetçik kurşun yağmuruna tutulmuştur. Sağında-solunda şehadet şerbeti içmeyen kimse kalmamıştır. Şaşkındır, zira acemiliğinden ne yapacağını da bilememektedir. Bir yolunu bulup zor güç çalışan cephe telefonunu eline geçirir ve karşıdaki insana bağıra bağıra halini arz eder; "Komutanım, bütün arkadaşlarım şehit oldular. Yalnız ben kaldım geride. Ne yapacağımı, nereye çıkacağımı bilmiyorum. Bana yol gösterin!" der.
İşte, vatan toprağının, milletin onur ve haysiyetinin payimal olması muhtemel o yerde can pahasına da olsa sabretmesini bilmek ve Allah'tan sabr ü sebat dilemek şarttı. Bedir'dekiler düşmana karşı öyle sabrettiler, Uhud'dakiler öyle sabrettiler. Çanakale'deki yiğitler de aynı selefleri gibi sabr ü sebat gösterdiler. Kaç asırlık tarihimizde değişik zaferlerimizin hepsi aynı sabırla kazanıldı. "Ölürsem şehit, kalırsam gâzi olurum; ikisi de Allah tarafından bahşedilen birer pâyedir benim için. O da cana minnet, öbürü de!" diyen ecdadımız hep bu ulvi yakarışı seslendirdiler.
 
Üst