Bediüzzaman Said Nursî, Risâle-i Nur Külliyatında “terör” kelimesini kullanmamıştır. Bunun yerine mânâ açısından daha geniş ve genel olan “anarşi” kavramını sıklıkla dile getirmiştir.
Bediüzzaman, öncelikle terör problemini şöyle tesbit eder:
“Evet, eğer tarihî bir nazarla sahife-i âleme bakacak olursan ve o sayfayı lekelendiren beşerin mesâvisine (kötülüklerine), hatâlarına dikkat edersen, heyet-i içtimaiyede görünen ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ı rezilenin iki kelimeden doğduğunu görürsün.
Birisi: ‘Ben tok olayım da, başkası açlığından ölürse ölsün, bana ne!’
İkincisi: ‘Sen zahmetler içinde boğul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim.’”
Görüldüğü gibi bir Müslüman toplumu bölüp-parçalayan, her türlü sevgi ve saygı bağlarını koparan olumsuzluklar İslâmın iki temel kuralının terk edilmesinden kaynaklanmaktadır:
-Zenginlerin zekât vermemeleri.
-Ekonomik hayata faizin hâkim olması.
Bu iki büyük hata, tıpkı Batı toplumlarında olduğu gibi, anarşi ve terör gibi bir düşüncenin Müslümanlar arasında da neşv ü nemâ bulmasına sebep olacaktır.
Teröre karşı Bediüzzaman, özellikle İslâm toplumları içinde şu beş esasın yeniden canlandırılması ve toplumun belkemiği haline getirilmesi gerektiğini ifade eder:
“Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmek.”