Bediüzzaman, hayvanın bile gıybetini işte böyle yasaklamıştı
Çok değerli bir yiyecek olan kavurmayı köpek yemişti. Talebeler köpeği dövmek için plan yapmışlardı ki Bediüzzaman'ın müdahalesi geldi
Ömer Faruk Paksu'nun yazısı:
(Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler kitabından)
Hayvanın gıybeti
Van Nurşin Camii’nin küçük odasında talebelerine ders veriyordu. Bir gün odanın kapısı açık kalmış ve içeri bir köpek girmişti.
İçeride küpte et kavurması vardı. Bir öğrenci için çok değerli bir yiyecekti kavurma... Kış boyu onu yiyeceklerdi. Bunun için küpü gözleri gibi koruyorlardı.
Köpek kavurmayı yemek için başını küpe sokmuş, kavurmayı yemiş, ancak kafasını çıkaramayınca küpü de kırıp kaçmıştı.
Buna talebelerin çok canı sıkılmıştı. Bir planla köpeğin tekrar odaya gelmesini sağlayacak ve onu bir güzel döveceklerdi.
Anlaştılar. Planlarını da Bediüzzaman’dan gizli tuttular.
Fakat Bediüzzaman durumu nasıl olduysa öğrendi. Ve onları bu davranışlarından vazgeçirmek istedi. Hepsini yanına çağırdı. Neler olup bittiğini sordu.
Talebelerin yaşça biraz büyüğü olan Molla Resul:
– Seyda, dedi. Biraz kavurmamız vardı. Yemeye kıyamıyorduk. Halbuki bu köpek gelmiş, hem kavurmayı yemiş, hem de küpü kırıp gitmiş. Şimdi biz bunu nasıl dövmeyelim?
Bediüzzaman:
– Molla Resul, senden soruyorum, vicdanen söyle: Sen aç kalsan, paran da olmasa, bir şey almaya gücün de yetmese, sonunda açık bir yerde bir et bulsan, yer misin yemez misin, dedi. Halbuki aklın var, biliyorsun ki, bu etin sahibi var.
Molla Resul bir süre sustu. Sonra cevaben:
– Evet, yerim Seyda, dedi.
Bediüzzaman tekrar:
– Bu hayvandır, aklı yoktur. Haramı helali bilmez. Hayır ve şerri tanımaz. Sahibinin kendini döveceğini de düşünmez. Açık kapıdan girip kavurmanızı yemiş. Bundan dolayı dayağı hak etmiş midir? Elinizi vicdanınıza koyun ve öyle cevap verin.
Molla Resul ve arkadaşları verecek cevap bulamadılar ve:
– Köpekte kabahat yoktur, demek zorunda kaldılar.
Bunun üzerine Bediüzzaman:
– Madem öyledir, artık bu hayvanın gıybetini yapmayın ve helal edin.
Molla Resul diğerlerine göre Bediüzzaman’la daha samimi konuşur, içinden geçeni olduğu gibi söylerdi. Gülerek şöyle dedi:
– Seyda, içimizden gelmiyor ki, helal edelim. Fakat siz helalleşmemiz için bizi ikna ettiniz.