Bediüzzaman zaman zaman Kureyş Camiine giderek halka va'z ve nasihat ediyordu. (5) Burada ihtimalen Üstad'dan nakleden Zübeyir Ağabeyin bu vaazlarla ilgili bir hatırasına yer verelim:
"Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri bir âyet-i kerimeye mânâ vererek, bir camide vaaz veriyor. Camide bulunan âlimler, şeyhler, ahali öyle müessir [tesirli] ve emsalsiz tefsiri, kütüb-ü Islâmiye de ve Kur'ân tefsirlerinde göremiyorlar. Çok hayran kalıp Üstadımıza minnettar kalıyorlar. Fakat kıskanç bir şeyh, iki müridine emrediyor. 'Bediüzzaman'ı, sık sık gelip geçtiği şu tenha geçitte akşam namazından sonra mavzerle [tüfek] vurun!' diyor. Şeyhin müritleri aynı günde akşam namazından sonra, mezkur geçitte Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin oradan geçmesini bekliyorlar. Hz. Üstad geçide yaklaşınca o iki mavzerli müritleri görüyor. O iki mürid de Hz. Üstat’ı görür görmez mavzerleri hemen kaldırıp Üstad'a ateş etmek üzere iken, kolları felç tutmuş gibi oluyor, mavzerler yere düşüyor. Merhum Üstad-ı Pâkimiz o iki müridin omuzlarına mübarek kollarını koyuyor ve 'Kabahat sizde değildir, ben size hakkımı helâl ediyorum' diyerek yoluna devam edip tek başına gidiyor.
"Bu harikulade hâdise o gün şayi oluyor. Merhum Üstad o zamanlar çok genç olduğundan, yaşlı ve büyük bâzı âlim ve şeyhler, Üstadın 'Bediüzzaman' lakabını benimseyemiyorlardı. Fakat bu hadiseden sonra hakikaten Üstadımız Said Nursî Hazretlerinin 'Bediüzzaman' olduğunu tasdik ve takdir ediyorlar." (6)
Bediüzzaman, Meşrûtiyetten sonra kaleme aldığı Münâzarât isimli eserinde yedi defa ölümle karşı karşıya kaldığını yazmıştır. Onun bu eserinde yer alan "Yedi defadır şu hayat elimden uçacaktı, emaneten elimde bırakılmış" (7) ifadesinde geçen bu ölüm tehlikelerinden birisi de Allâhu a'lem bu hadise olsa gerektir.
Vali Bediüzzaman 'dan şehri terhetmesini istiyor
Şeyh Emin Efendinin Bediüzzaman'a karşı tavır takınması sebebiyle Bitlis halkının bir kısmı Bediüzzaman'ı, bir kısmı da Şeyh Emin Efendiyi tutmaya başladı. Bunun üzerine büyük bir hadiseye meydan vermemek için, Bitlis valisi Bediüzzaman'a şehri terk etmesini bildirdi.
"Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri bir âyet-i kerimeye mânâ vererek, bir camide vaaz veriyor. Camide bulunan âlimler, şeyhler, ahali öyle müessir [tesirli] ve emsalsiz tefsiri, kütüb-ü Islâmiye de ve Kur'ân tefsirlerinde göremiyorlar. Çok hayran kalıp Üstadımıza minnettar kalıyorlar. Fakat kıskanç bir şeyh, iki müridine emrediyor. 'Bediüzzaman'ı, sık sık gelip geçtiği şu tenha geçitte akşam namazından sonra mavzerle [tüfek] vurun!' diyor. Şeyhin müritleri aynı günde akşam namazından sonra, mezkur geçitte Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin oradan geçmesini bekliyorlar. Hz. Üstad geçide yaklaşınca o iki mavzerli müritleri görüyor. O iki mürid de Hz. Üstat’ı görür görmez mavzerleri hemen kaldırıp Üstad'a ateş etmek üzere iken, kolları felç tutmuş gibi oluyor, mavzerler yere düşüyor. Merhum Üstad-ı Pâkimiz o iki müridin omuzlarına mübarek kollarını koyuyor ve 'Kabahat sizde değildir, ben size hakkımı helâl ediyorum' diyerek yoluna devam edip tek başına gidiyor.
"Bu harikulade hâdise o gün şayi oluyor. Merhum Üstad o zamanlar çok genç olduğundan, yaşlı ve büyük bâzı âlim ve şeyhler, Üstadın 'Bediüzzaman' lakabını benimseyemiyorlardı. Fakat bu hadiseden sonra hakikaten Üstadımız Said Nursî Hazretlerinin 'Bediüzzaman' olduğunu tasdik ve takdir ediyorlar." (6)
Bediüzzaman, Meşrûtiyetten sonra kaleme aldığı Münâzarât isimli eserinde yedi defa ölümle karşı karşıya kaldığını yazmıştır. Onun bu eserinde yer alan "Yedi defadır şu hayat elimden uçacaktı, emaneten elimde bırakılmış" (7) ifadesinde geçen bu ölüm tehlikelerinden birisi de Allâhu a'lem bu hadise olsa gerektir.
Vali Bediüzzaman 'dan şehri terhetmesini istiyor
Şeyh Emin Efendinin Bediüzzaman'a karşı tavır takınması sebebiyle Bitlis halkının bir kısmı Bediüzzaman'ı, bir kısmı da Şeyh Emin Efendiyi tutmaya başladı. Bunun üzerine büyük bir hadiseye meydan vermemek için, Bitlis valisi Bediüzzaman'a şehri terk etmesini bildirdi.