Konuya cevap cer

İlim ve Bilim Kavramlarına Dair Kısa Bir İrdeleme 


  Türkiye'de zaman-zaman tartışma gündemine  getirilen konulardan birisi de İlim ve Blim kavramlarının ayniyeti veya farkı  meselesidir. Böylesi bir tartışmanın yeri burası olmadıgı için üzerinde fazla  durulmayacaktır. Ancak, bu tartışmanın ne tam haklı ve ne de büsbütün haksız  gerekçelere dayandırılmadıgının kabul edilmesinin geregi belirtilmelidir.  (Öncelikle şu hususu belirtmeliyiz ki, Batı'da da "bilim" kavramı hakkında bir  miktar ihtilâf mevcuttur. Meselâ, empirisit gelenege baglı olan Anglo-Sakson  kültüründe (İngiltere ve A.B.D.) "science" kelimesi hem "bilim" ve hem de  "teknik" anlamında kullanılmaktadır,1 buna mukabil, rasyonalist gelenegin hâkim  oldugu Fransa'da aynı kelime daha ziyade "saf (mahz) bilim" anlamındadır.  Türkiye'de ise, günümüzde, özellikle muhafazakâr aydınların bir kısmında, "ilm"  (ayn-mim) kelimesine Kur'ân-ı Kerîm'de yüklemlenmiş olan ve uhra'nın bilgisini konu  edinen özel anlamı dolayısıyla, bu kelimenin, bir kavram olarak, "dinî alan"a  inhisar ettirilmesi, "lâ-dinî (seküler) alan"ı ifade etmek üzere de "bilim"  kavramının kullanılması eğilimi gözlemlenmektedir. "İlm" kelimesinin Kur'ânî  terminolojide, bugünkü anlamıyla, genel mahiyette olmak üzere, "bilim"den  ziyade, "bilgi" anlamında kullanılmakta oldugunu söyleyebiliriz.2 Söz gelimi,  "Rûhun Bilgisi"nin insanlara verilmemiş olduğunu bildiren İsrâ'nın 85 numaralı,  veya, Kıyamet'in ne zaman olacağının bilgisinden bahseden Zuhruf'un 61 numaralı  Ayetlerinde kelimenin istimali, bu konuda bir örnektir.3 Türkiye'de "ilim" ve  "bilim" kellimelerine izafe edilmeye çalışılan bu kavramsal difraksiyon  belirgin bir rijitlik sahibi olmaktan da uzaktır; nitekim birçok muhafazakâr  müellif bu ayrımı tasvip etmemektedir. Meselâ, Abdülfettah Şahin, bu konuda,  "İlim, "duyu organlarımız"la kavranan nesnelerle meşgul olur. Bunun dışında  kalan gerçekleri de tecrübelere dayanılarak elde edilen neticeler ışığı altında  izah etmeye çalışır. Duyularla (hasse) tesbit edilememiş, doğruluğu  isbatlanamamış bilgiler ise ilmi metodolojiyle, gerçek olduğu belirleneceği ana  kadar bünyesinde yer vermez. Meselâ: Gözle gördüğümüz, seylerin keyfiyetleri  bir tarafa, onların sabit birer hakikat olduğunda kimse tereddüt etmez"  demektedir.4 Aynı derleme içerisinde konuya temas eden Selim Uzunoglu, bu  kavramların kritigini yaptıktan sonra, neticeten, böyle bir ayrım konusunda çok  katı olunmasına taraftar olmadıgını belirtmektedir.5


 

  Bu satırların müellifi de, İlim ve Bilim  kelimeleri arasında, özel ve istisnaî haller haricinde, bir tefrike gidilmesine  tasvip etmemektedir. Zira, bir ölçüde haklı gerekçeleri de olan bu tavrın, iki  önemli mahzuru görülmektedir:



  1: Teorik gerekçe: Her kavram, zaman ve mekân'da  yolculuk eder, bu yolculuklar o kavramda anlamsal içerik bakımından degişmelere  ve kırılmalara yol açabilir ve kavram, farklı zamanlarda ve mekânlarda, farklı  kültür ortamlarında farklı anlamlar ifade edebilir. Nitekim, kudema, "seb'a  semâwât" (yedi gök) ibaresini, Aristotelien Kozmoloji'deki "yedi küre" gibi  anlıyordu, ama bugün artık hiç kimse bu ibareyi bu şekilde anlamakta degildir.  İşte. "ilm" kavramı da bunlardan birisidir. Bugün, artık, bu kavrama yüklemlenen  anlamlarda kaymalar olmuştur.



  2: Pratik gerekçe: İlim ve bilim kavramları  arasında bu şekilde bir kesin tefrik, "bilgi objeleri" arasında kesin bir  kategorik tefriki de kaçınılmaz olarak intac edecektir ki bu tefrik de  "ontolojik" ve "aksiyolojik" bir tefrik olacaktır. Yani, önce episteomolojik bir  düatite ile karşılaşacagız demektir: Bu halde bazı ilimler ulvî ve bazıları da  süflî olarak nitelendirilebilecektir ki bunların hangileri olacağını kestirmek  zor degildir: Dinî ilimler ulviyete yükseltilirker lâ-dinî ilimler süfliyete  indirilecektir. Bu aksiyolojik tefrik, kaçınılmaz olarak ontolojik tefrik de  icbar edecek ve İslâm dünyasında ontos, yeniden düal bir karakter kazanacaktır:  Ulvî Alem ve Süftî Alem. Dünya. Fiziksel-varlık, derhal "esfel-i sâfilîn"e  itilecektir. Bu ise, İslâm dünyasında dünyadan kaçışın tasdik edilmesi anlamına  gelecektir. Bu sebeple, böyle bir tefrike gidilmemesi, objesi ne olursa olsun  bütün ilimlerin aynı derecede asîl oldugunun kabul edilmesi pratik bir zarûret  olarak görünmektedir.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst