Konuya cevap cer

"Sürekli Gelişme" Fikri ve "Üç Hal" Kanunu64


  Sosyolojisini "Sosyal Statik" ve "Sosyal Dinamik"  olarak ikiye taksim eden ve ikincisine en yüksek payeyi vererek, "insanlıgın  sürekli ve zarurî hareketinin ilmi, yahut kısaca, terakki kanunlarının ilmi"  diye tarif eden65 Comte'da insanlıga ilişkin olarak bir "daimî terakki" fikri  vardır. O, insanlıgın ve insan zihninin başlangıcından bugüne kadar medeniyet,  ilim, düşünce alanlarında sürekli olarak bir gelişme seyri takip ettigini, bu  seyrin de üç kademeden oluştuğunu ileri sürmüş, bu üç "istihale safhası"na; "Üç  Hal" adını vermiştir. Burada ilginç olan taraf, böyle bir teorinin "deney ve  gözlem" ile test edilemeyen bir hipotez ve ayrıca, fenomenlerin arka-planını  izah etmeye yönelik bir "nasıl"ın cevabı oldugu, yani böylesi bir teşebbüsün  bizzat Comte'un temel aksiyomuna muhalif bulundugudur.



  Bu "üç hal kanunu"na göre, bu gelişme safhaları  birbiri ardınca ardışık olarak gelmektedirler, birbirlerini ilga  etmektedirler, genel tekâmül seyri çizgisel (lineer) karakterdedir. Anılan bu üç  tekâmül safhası, "Teolojik Devir", "Metafizik Devir" ve "Pozitif Devir"dir.



1: Teolojik Dönem 


  Comte'a göre, beşeriyetin çocukluk dönemidir;  o, en iptidaî, en ham devir, gelişmenin ilk basamağıdır. Beşer bilgisi çok düşük  bir düzeydedir ve bu sebeple insanlık, olguları, onların oluşlarını, vuku buluş  mekanizmalarını anlamaktan aciz kalmaktadır ve olguları açıklayabilmek için,  onların arka-planlarında mahiyeti meçhul illetler tasavvur etmiş, bir anlamda,  "bir meçhulü bir başka meçhul ile izah etme"ye teşebbüs etmiştir. Bu "meçhul  illetler", olguların arka-planlarında var olduğu vehmedilen motorlar, aynı  zamanda her türlü dinî inancın da menşeidir ki buna binaen, bu illetler, "ilâhî  (teolojik) illetler"dir. Böylece, "din"in kendisinin bizzat bir "olgu" oldugunu  gözden kaçıran A. Comte onu, diger olguiarın açıklanabilmesindeki yetersizliğin  bir sonucu olan bir "yanlış açıklama modeli" olarak kabul etmiş, başka deyimle,  din, insanlık tarafından icat edilmiştir ki onun din olgusunu bu tarzda  açıklaması, bütün ateist düşünceler üzerinde derin bir tesir hasıl etmiştir.  Comte bu dönemi de, kendi içinde üç tâlî döneme daha ayırmaktadır: Fetişist  Dönem, Politeist Dönem, Monoteist Dönem. Burada dikkat çeken husus, bu tâlî  dönemlerin, "dinlerin tekâmül çizgisi" olması ve bu tekâmülün Monoteist Dönem'de  zirveye çıkardıktan "dinler dönemi"ni sona erdirilmesidir.


  Fetişist Dönem: En ilkelin en ilkeli olan lıu  dönemde eşyanın kendisine ruh, can, akıl, zekâ...ilh. atfedilmekte, bir tür  animistik ve hilozoistik alem tasavvuru egemen bulunmaktadır.


  Politeist Dönem: Bu dönemde. beşer tefekkürü bir  miktar daha ilerleme kaydetmiş, olguların açıklanabilmesi somut eşyadan ibaret  olan "fetiş"lerden alınarak, eşyanın fevkinde ve onu idare ettigi düşünülen  "çogul tanrılar"a yüklemlenmiştir. Bu, açık bir tekâmüldür; eşya, bir varlık  olarak fetiş olmaktan çıkmıştır. Ancak, tekâmül, yani "dinî inancın kendi  içindeki tekâmülü" henüz kemale ermiş degildir; bu ilâhlar genellikle eşya'nın  (âlem'in) yaratıcısı değil, idare edicisidirler. Keza onların aralarında bir  homojenlik yoktur ve antropist bir karakterdedirler. Beşer tefekkürü bizzat  eşyayı tanrılaştırmaktan uzaklaşmış, fakat tanrılarını henüz eşya karakterinde  olmaktan kurtaramamıştır.


  Monoteist Dönem: Tekâmül seyrini devam ettiren  beşeriyet somut'tan soyut'a yükselmiş, dinlerin son duragı olan monoteizm'e  varmıştır. "Tek Tanrı" inancı, birden ziyade, müstakil, antropik çogul tanrılar  idesinin, zamanla bir tekâmül göstererek, bir tek Tanrı'nın şahsında  toplanmasının bir neticesidir ve daha önce, çogul tanrılara yüklenen misyonlar  bu defa, daha muktedir ve daha yetkin, süper-natürel ve soyut olan bu "Bir  Tanrı"ya yüklenmiş, varlık ve oluş O'nun vasıtasıyla açıklanmak istenmiştir.



  Bütün Teolojik Dönem'de insanlık "mutlak"ı  aramaktadır ve Monoteist Dönem, insanlıgın "mutlak"ı dinde arayışının da  zirvesini temsil eder.



  2: Metafizik Dönem 


  Beşeriyetin gelişip ilerlemesiyle birlikte,  teolojik devir de görevini tamamlayarak söna ermiş, beşer tefekkürü artık  fenomenlerin izahını ilâhlar kümesinde ya da çok güçlü ve tam yetkin, tam  iktıdar sahibi olan bir Bir Allah'ın şahsında degil de, mücerret fıkirler'de,  prensipler'de ve kuvvetler'de aramaya başlamışlardır. Comte'a göre bu dönem,  "din"in bittigi "gayri dinî metafizik"in başladığı dönemdir. Bu dönemde  tanrılar'ın yerini ruh'lar, cevher'ler, gizli ve karanlık mahiyetler almaya  başlamıştır. Metafizik devir de teolojik devir gibi varlık ve oluşun mahiyetini,  ana sebeplerini, gayelerini vs. hasılı "mutlak"ı aramaktan vazgeçmiş degildir.  Aslında metafizik çağ, tanrıları reddetmekle beraber onların yerine aynı  fonksiyonları ifa eden bir nev'i "zihnî-beşerî tanrılar" ikame etmiştir. Ancak,  bütün bunlara ragmen, metafızik devir çok önemli bir tarihî görevi yerine  getirmiştir ki bu da dinlere karşı savaş açıp onları sarsarak pozitif devrenin  önünü açmak, pozitivizmin sosyal şartlarını saglamaktır.



  3: Pozitif Dönem


  Bu devir, beşeriyetin tekâmülünün son, nihaî  çagıdır. Gerek "din" ve gerekse de "metafızik" dönemi terkedilmiştir. Artık,  dünyaya hâkim olan, pozitivizm'dir. Deney (experiment + observation)66 ile elde  edilen veriler ile fenomenler arasındaki zorunlu kanunî ilişkiler örgüsü  keşfedilmekte, fenomenlerin arkasındaki, insan müdrikesi için her zaman kapalı  kalacak olan "mutlaklık alanı" ilgi dışına çıkarılmak- tadır. Pozitivizm'in  problemi 'nasıllar'dır; 'niçin,ler değil. Zira, 'niçin'ler, asla test edilemeyecek ve bu yüzden de asla kavranamayacak olan  'mutlaklık'a götürecektir, o  sebeple terk edilmelidir. Bu suretle pozitivizm. "metafizik" ve "din"i  reddettigi gibi, deneysel verilerden yola çıkarak tikel'den tümel'e ulaşmaya  çalışan indüktif metodlu "empirizm"i de reddetmiştir.



  Comte'un bütün felsefesinde çok bâriz bir şekilde bir "fatum historicum (tarihî  kader) anlayışı bulunmaktadır. Comte önce tabiatta ve toplumda tekâmül'ü  kaçınılmaz, zarurî bir süreç olarak algılıyor; sonra bunu bir takım safhalara  taksim ediyor ve en sonra da bu zarurî tekâmül zincirini kendisinde donduruyor!  Kendi görüşü, kendi felsefesi, tarihin bir "kader" (fatum) gibi akmakta oldugu  bir "son", bir "fınal" noktasıdır! Bu anlayışın, "lineer Tarih Görüşü"nden  mülhem olduğu Aşikârdır: Auguste Comte da Augustinus gibi67. "Tarih"i, düz bir  çizgi üzerinde ilerleyen ve kaçınılmaz bir kadere doğru kaçınılmaz bir şekilde,  deterministik ve fatalistik bir zorunluk ile seyreden bir süreç olarak  algılamaktadır. Bu anlayış daha sonra Hegel'de, "tez-antitez-sentez" çevriminin  sosyal yansımasını Prusya Devleti'nde, Marks'ın ise Komünist Toplum'da  dondurmasında yeniden tezahür edecektir.68



  A. Comte'a göre, ilimler insan'ı mutlu etmelidir ki bunu da sadece pozitif  ilimler yapabilme iktidarına maliktirler. "İnsan"ı felsefesinin ana ekseni  olarak seçen filozof, ferd olarak insan ile değil de daha ziyade ve esas olarak  toplumsal insan ile ilgilenmiş ve modern sosyoloji'nin en büyük isimlerinden  birisi olmuştur.



O, ilk önce Sosyal Fizik olarak adlandırıp, sonra da bugünkü adı olan  Sosyoloji'yi verdigi bu ilmi, bütün ilimlerin gayesi olarak kabul etmiş ve bu  kabulü esas alarak ilimleri altı şubede toplanmak üzere sınıflandırmıştır:69 l:  Matematik; 2: Astronomi; 3: Fizik; 4: Kimya; 5: Biyoloji; 6: Sosyoloji. Bu temel  bilimlerin tasnif sırası, aynı zamanda onların doguşlarının da sırasıdır.  Matematik ve Astronomi, Felsefe'den koparak müstakil birer bilim hüviyeti  kazanan en eski disiplinlerdir. Bunları, hayli zaman sonra XVII. vüzyılda  Mekanikçi Fizik (Klasik Fizik) takip etmiştir. Kimya Lavoisier ile ve Biyoloji  de Bachet ile XVIII. yüzyılda müsbet anlamda kurulmuşlardır. Ona-göre, kendisi  de "pozitif sosyoloji"nin kurucusudur.70


 

  Comte'un İkinci Dönem Felsefesi olarak da bilinen döneminde, onu, bir "din  kurucusu" olarak görmekteyiz. O, insanlığın zihnî tekâmülünü "üç hal kanunu" ile  izah edip, din'in her türlüsünün artık bu "pozitiv dönem"de sona ermiş oldugunu  söylemesine ragmen, ömrünün sonlarına doğru mistisizme ve dine dogru bir dönüş  yapmıştır; fakat bu dönüş de mevcut dinlerden herhangi birisini kabûl etmek  tarzında olmayıp, tamamen kendi icadı ve akla dayalı, "insanlık dini" adını  verdiği uydurma bir din icat etmek tarzında tecellî etmiş, bununla da  yetinmeyerek, kendisini de bu uydurma dinin peygamberi ilân etmekten  çekinmemiştir. Onun bu dininin temel akîdeleri Hristiyanlık'dan mülhem bir  teslis üzerine bina edilmiştir:



  a- Büyük Varlık: İnsanlık (Allah yerine)

  b- Büyük Fetiş : Dünya (bütün varlıkların ve insanlıgın kaynağı)

  c- Büyük Çevre: Uzay



  Onun dininde "İnsanlık" (L'humanitâ), "Allah" kavramının yerini almış olup  uluhiyyetinin hakikî timsali de "kadın" dır. Ona göre, erkeği insanlıga (yani  Allah'a) ulaştıran, kadın'dır; yani kadın, tapınılacak bir varlık mertebesine  yükseltilmiştir. Auguste Comte'un bu derece hezeyanlara ve zırvalara  sürüklenmesine, Aşıgı ve metresi Clotilde de Vaux'ya duydugu derin baglılıgın,  onun anî ölümü üzerine bir ruhî maraz şeklinde dışarıya aksetmesinin sebep  olduğu tahmin edilmektedir.



  Pozitivist felsefenin dini, XIX. yüzyılda Brezilya'da geniş bir etki ve yayılma  imkânı buldu. Bu konuda, Raymond Aron Sosyal Düşüncenin Evreleri isimli eserinde  şu kısa notu düşmüştür:71



  "Pozitivizmin etkisi Brezilya'da çok derin oldu ve hattâ devletin hemen hemen  resmi öğretisi haline geldi. Cumhurbaşkanı Benjamin-Constant, Comte'un  hazırladığı Encyclopedie des Sciences Positives'i devlet okullarında öğrenim  programı olarak verdi. 1880 yılında bir enstitü, 1891 yılında Rio'da İnsanlık  dinini yüceltmek için bir pozitivist tapınağı kuruldu. "Düzen ve İlerleme "  (Ordem e Progresso) Brezilya bayrağının yeşil zemini üzerinde yer alır. Yeşil  aynı zamanda pozitivistlerin bayrağının rengiydi."



  ***



  Auguste Comte'un esas tesirli olan fıkirleri birinci dönem fikirleri olmuştur.  Onun, yalnız "vakıalar" (olgular, fenomenler) ve "vakıalar arasındaki  belirlenebilir ilişkiler" ile ilgilenmesi ve bunların ötesini, arkasındakileri  alâka sınırlarının ötesine atıp sırt çevirmesi, materyalist/ateist düşüncelerin  gelişmesi bakımından da etkili olmuştur.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst